Güncelleme Tarihi:
Aşka Sor'un yazısına nasıl başlasam bilemiyorum. İyi başlayıp, tökezlemesinden, sonunda sulu bir melodrama dönmesinden mi söz etsem, yoksa daha çok ilgi çekeceği kesin olan çıplak sahnelerden mi?
BİR SARIŞIN BİR DE İLHAM LÜTFEN
Bunalım yıllarında Los Angeles'tayız. Sarışın bir kadına aşık olup, aşkın romanını yazmak isteyen meteliksiz İtalyan asıllı Amerikalı yazar Arturo (Colin Farrell), ne sarışını ne de aşkı bulamadığı için yazar tıkanıklığı yaşamakta. Kafasını toplamak için bir kahve içmeye gittiği kafede Meksikalı garson kız Camilla (Salma Hayek) ile tanışıyor. Camilla'nın da derdi beyaz bir Amerikalı'yla evlenerek sınıf atlamak.
Kafayı yükselmeye, daha iyi bir konuma gelmeye takmış bu iki insan kısa süre içinde kendilerini bir tür aşk-nefret ilişkisi içinde buluyorlar. Arturo, Camilla'yı Meksikalı olduğu için aşağılıyor. Camilla ise cinsel anlamda pek deneyim sahibi olmayan bu adamı en zayıf noktasından vurup, hakaret ediyor, ona gerek kariyeri, gerekse de erkekliği hakkında duymak istemeyeceği ne varsa söylemekten çekinmiyor.
İkisi de aşık oluyor ama sürekli didişip, birbirlerine hakaret etmekten kendilerini alamıyorlar.
John Fante'ın Toza Sor adlı romanından beyazperdeye uyarlanan ve ülkemizde Aşka Sor adıyla vizyona giren film, atmosfer yaratımı ve çekimleri itibarıyla başarılı bir dönem filmi. Daha önce Görevimiz Tehlike, Chinatown, Şirket gibi filmlerin senaryo yazarı olarak karşımızda çıkan Robert Towne, senaryosunu yazıp, yönettiği bu filmde bizlere güzel resimler sunmayı başarıyor.
EVLENEREK SINIF ATLAMAK
Ne var ki, hikaye anlatımı ve diyaloglar söz konusu olduğunda Aşka Sor ilerleyen dakikalarda zor bir dönemece giriyor ve bundan sonrasında bekleneni veremiyor. İlk başlarda ilginç ve çok boyutlu görünen karakterler sonlara doğru önceden tahmin edilebilir, sıradan insanlara dönüşüyorlar.
Aşka Sor, yıllar öncesinde Amerika'da nasıl ırkçılık ve ayrımcılık yapıldığını gözler önüne sermesi açısından bakıldığında önemli bir yerde duruyor. Filmde de açıkça görüyoruz ki, ülkede hem eşitlikten, herkesin mutlu olma, özgür yaşama hakkından söz ediliyor hem de önyargılı insanlar göçmenlere sözleri, bakışları ve davranışlarıyla resmen işkence yapıyorlar. Kendilerini köşeye sıkışmış hisseden göçmenler de başarılı olarak ya da evlenerek sınıf atlamak, Amerikan rüyasını yaşamak için pek çok şeyden, hatta aşktan bile ödün vermek zorunda kalıyorlar.
Aşka Sor, göçmen olmanın çok zor olduğu bir dönemde, kavga, öfke ve tutku dolu bir aşk hikayesini perdeye taşımaya çalışmış. İlk başlarında ilginç bir şeyler söyleyecek gibi dursa da, sonlarına doğru sıradan, sulu bir melodram olmaktan öteye gidememiş.
Aşka Sor'un en büyük avantajları, başrollerdeki iki ünlü oyuncusu ve bu hafta vizyona giren tek aşk filmi olması.
AMERİKA'DA MEKSİKALI OLMAK
Aşka Sor'u anlamak Los Angeles'ta 1930'lardan beri süregelen göçmen sorununu daha iyi anlamakla mümkün. 20. yüzyılın ilk dönemleri daha iyi bir yaşam için Meksika'dan Kaliforniya'ya yapılan düzenli göçlere tanık oluyor. 1930'a gelindiğinde, altı Los Angeles sakininden biri Meksika kökenli. Ne var ki 30'lu yıllarda Kaliforniya'da yarım milyona yakın Meksikalı ülkelerine geri gönderiliyor. Bu nüfus ancak 1940'larda tekrar artıyor. O dönemde gazeteler Meksika kökenli Amerikan gençlerini medeni birer gangster olarak gösteriyor. 1943'te, onlarca yıldır süren gerginlik patlak veriyor ve şehir tarihin en kötü ırk ayaklanmalarından birine sahne oluyor: Zoot Suit İsyanı. Dayak yiyen yüzlerce Meksikalı-Amerikalı huzuru bozdukları gerekçesiyle tutuklanıyor ve bunların bir çoğu yaraları tedavi edilmediği için hapiste ölüyor. Ayaklanmalar, ordu, personeline Los Angeles'ı yasak bölge ilan edene dek sürüyor. Yüzyıl boyunca mevcut gerilim devam ediyor, ta ki 1990'larda, onlarca yıldan sonra, şehirde ilk Latin hükümet temsilcisi seçilene dek.
ASK THE DUST
AŞKA SOR
Yön: Robert Towne
Oyn: Colin Farrell, Salma Hayek, Donald Sutherland
Tür: Dram-Romantik
Süre: 117 dk.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
Hayvanat bahçesinden vahşi doğaya
Bir Walt Disney animasyonu olan Vahşi Doğa, geçen yıl izlediğimiz Madagaskar gibi, New York Hayvanat Bahçesi'nden kaçan ve vahşi doğada başlarına gelmedik kalmayan hayvanların hikayesini anlatıyor.
Film, Dreamworks'ün Madagaskar'ına Disney'in verdiği bir cevap sanki.
New York Hayvanat Bahçesi'nde yaşayan ve babasıyla arası iyi olmayan yavru aslan Ryan, bir dizi talihsiz olay sonucu kendini Afrika'ya giden bir gemide buluyor. Baba Aslan da onun peşinden gidiyor doğal olarak. Ona dostları zürafa, anakonda yılanı, koala ayısı ve sincap eşlik ediyor.
Denizleri aşıp, vahşi doğaya varan bu hayvanlar kendilerini doğanın dengesini değiştirmek, yiyecek zincirini ters yüz etmek isteyen antilop sürüsünün arasında buluyorlar.
Vahşi Doğa çocukların zevkle izleyebileceği, izlerken, aile olmanın ve dostluğun değerini kavrayacakları bir film. Animasyonlara karşı koyamayan yetişkinler de sıkılmadan, keyif alarak izleyebilir.
THE WILD
VAHŞİ DOĞA
Yön: Steve Spaz Williams
Tür: Animasyon-Komedi
Süre: 94 dk.
Buzlar eriyor ama sıcaklık aynı
Vizyona girdiği yıl, eleştirmenler ve izleyenlerden tam not alan Buz Devri, devam filmiyle de sinema salonlarını ısıtmaya devam ediyor.
Buz Devri 2'de çağımızın sorunu küresel ısınmanın olumsuz etkileri yansıyor perdeye. İlk filmdeki kahramanlarımız mamut Manny, Kaplan Diego ve sincap Sid, eriyen buzulların yarattığı sel tehlikesinden kaçarken yolda dişi mamut Ellie ve opossum kardeşler Crash ve Eddie'yle tanışıyorlar. Bir aile kurmak isteyen Manny, Ellie'yi görünce bir tuhaf oluyor tabii. Kaçış yolculuğu böylece umutsuz başlayan ama zamanla yoluna giren bir aşk hikayesiyle renklenmiş oluyor.
İlkinde olduğu gibi bu devam filminde de izleyenleri en fazla etkileyen, en çok güldüren bir meşe palamudunun peşinden ayrılmayan sincap atası Scrat oluyor. Üstelik Scrat'in rolü devam filminde daha da arttırılmış.
BUZ DEVRİ: ERİME BAŞLIYOR
ICE AGE: THE MELTDOWN
Yön: Carlos Saldanha
Tür: Animasyon / Komedi
Ses: Yekta Kopan, Haluk Bilginer, Ali Poyrazoğlu
Telefonla gelen korku
Çocuk bakıcılarını dehşete düşüren 1979 yapımı orijinal film, Simon West'in yorumuyla yeniden beyazperdede.
Lise öğrencisi Jill Johnson (Camilla Belle) kabarık telefon faturası nedeniyle, okul partisi yerine çocuk bakıcılığı yapmak üzere şehir dışındaki malikanenin yolunu tutuyor. Çocukların uykuda olduğunu söyleyen ev sahipleri gerekli talimatları verip, evden ayrıldıklarında Jill'e biraz da yan gelip yatmak düşüyor. Issız yerdeki bu koca evde yapacak fazla bir şey yok zira. Art arda gelmeye başlayan telefonlardaki sessiz yabancı tehditkar olmaya başladığında ise korku dolu anlar başlamış oluyor.
Fragmanda ve basın bültenlerinde bile açıklandığına göre (ki bence bu yapımcı şirketin büyük hatasıdır) gizlemeye gerek yok; telefon eden kişi dışarıdan değil, evin içinden arıyor.
Telefondaki Yabancı tek mekanda geçen bir gerilim olması itibarıyla Uçuş Planı ve Panik Odası'nı hatırlatan bir film. Ancak bu kez başrolde Jodie Foster gibi bildik bir isim değil, genç oyuncu Camilla Belle var. Ki o da hiç fena bir oyunculuk çıkarmıyor.
WHEN A STRANGER CALLS
TELEFONDAKİ YABANCI
Yön: Simon West
Oyn: Camilla Belle, Tommy Flanagan, Katie Cassidy
Tür: Korku-Gerilim
Süre: 87 dk.
İsveç'te bir yabancı
Zozo, Lübnan doğumlu yönetmen Josef Farez'in kendi yaşamından esinlenerek çektiği bir film. Sivil savaş yaşanan Beyrut'ta ailesini kaybeden ve İsveç'e akrabalarının yanına gitmek zorunda kalan Zozo adlı çocuğun hikayesini anlatıyor.
Savaşı, terörü ve medeniyetler çatışmasını bir çocuğun gözlerinden anlatan film bu yıl İsveç'in En İyi Yabancı Film Oscar aday adayıydı.
ZOZO
Yön: Josef Fares
Oyn: Imad Creidi, Antoinette Turk, Elias Gergi
Tür: Dram
Süre: 103 dk.