Göbek kordonu kanı 15 yıl sonra kullanılabiliyor

Güncelleme Tarihi:

Göbek kordonu kanı 15 yıl sonra kullanılabiliyor
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 21, 2003 00:00

Amerikalı bilim adamlarının ‘Proceedings of the National Academy of Sciences’ dergisindeki raporlarına göre göbek kordonundan ayrıştırılarak dondurulan kök hücreleri, on beÅŸ yıl sonra bile etkisini yitirmemekte. Göbek kordonundan elde edilen kök hücreleriyle, gelecekte ortaya çıkabilecek kanser ve bağışıklık hastalıklarının tedavi edilebileceÄŸine bakılırsa, bir tür yaÅŸam sigortası haline gelmesi bile olası. Indianapolis Walther Kanser Merkezi’nden Hal Broxmeyer, on beÅŸ yıl önce dondurmuÅŸ olduÄŸu göbek kordonu kanını eritince sürpriz bir biçimde hücrelerin hiçbir ÅŸekilde zarar görmediÄŸini ve yeniden çoÄŸalmaya baÅŸlayan hücrelerin deney farelerinde birkaç hafta süreyle canlı kaldığını fark etmiÅŸ. AraÅŸtırmacı bu nedenle hücrelerin insanda da kullanılabileceÄŸini tahmin ediyor. Doktorlar bugüne deÄŸin en fazla beÅŸ yıl önce dondurulmuÅŸ göbek kordonu kanından yararlanıyorlardı. Amerika ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde ana babalar, bebeklerinin göbek kordonunu kan bankasında korunmasını isteyebiliyorlar. DondurulmuÅŸ hücreler, gerekli hastalarda veyahut da belli bir ücret karşılığında yalnızca kendi çocuklarında kullanılmak üzere saklanmakta.Altmış yeni hastalık geni saptandıİnsandaki 14.kromozomun yapısını çözen Amerikalı ve Fransız bilim adamları, 1050 gen ve gen sekansıyla birlikte, erken yaÅŸta ortaya çıkan bir Alzheimer türüyle iliÅŸkili olduÄŸu sanılan bir gen türünü de saptadılar. BeÅŸ yıllık bir projenin tamamlanmasıyla ortaya çıkan sonuçlar Nature dergisinin web sitesinde yayımlandı. Fransız Biyoloji Sistemleri Enstitüsü, Seattle Genoscope AraÅŸtırma Merkezi ve Washington Tıp Okulu’ndan oluÅŸan yüz kiÅŸilik araÅŸtırma ekibi 60’ın üzerinde hastalık geni buldu. Bilim adamlarının açıklamasına göre 14.kromozom, 87.410.661 DNA baz çifti içermekte. Ve bu kromozomun çözülümü sayesinde böylece bugüne kadar birbiriyle iliÅŸkili olan en uzun gen sekansı elde edildi. Daha önceleri de 20,21 ve 22.kromozomlar çözülmüştü. Kokain, beyindeki mutluluk merkezine zarar veriyorKokainin mutluluk duygusu ve motivasyondan sorumlu beyin merkezlerini deÄŸiÅŸtirdiÄŸi bildirildi. Amerikalı bilim adamlarının ‘American Journal of Psychiatry’ dergisinde yayımlanan yazıları, düzenli uyuÅŸturucu tüketimi sonucunda bu merkezlerdeki etkinliÄŸin azaldığını, hatta sinir hücrelerinin de öldüğünü söylüyor. Michigan Ãœniversitesi araÅŸtırmacılarından Karley Little, 35 kokain bağımlısına ait cesedin beyinlerini incelediÄŸinde, mutluluk merkezlerinde normalden çok daha az dopamin bulunduÄŸunu fark ettiÄŸi gibi kontrol edilen mekanizmalardaki sinir sisteminin, sinirleri uyarıcı maddeleri önemli ölçüde engellediÄŸini de görmüş. Dopamin, normalde kiÅŸinin güzel bir yemek yemesi, bir ÅŸans oyununda kazanması ya da öpüşmesi gibi mutluluk veren davranışlar sırasında sinir hücreleri tarafından salgılanmakta. Bu ÅŸekilde pozitif duyguları ve öğrenme dürtüsünü uyandırarak kiÅŸinin mutlu hissetmesini saÄŸlıyor. Bilim adamlarının sonuçlarına göre kokain, dopaminin bir süre için daha fazla salgılanmasına yol açmakta ve sinir hücreleri salgının yoÄŸunlaÅŸmasına dopamin üretimini engelleyerek tepki gösteriyorlar. Bu da kokain bağımlısının yeniden uyuÅŸturucuya ihtiyaç duymasına sebep olmakta. Ayrıca dopamin hücrelerinin kokain tüketimine baÄŸlı olarak öldüğü de tahmin edilmekte. Ä°ÅŸte bilim adamları bu nedenle uyuÅŸturucu maddeden yoksun kalan beynin yenilenerek normal dopamin üretimine geçebileceÄŸi konusunda kuÅŸkulular. Ölümcül enfeksiyona karşı yeni bir ilaç‘Miltefosin’ ilacı aslında ilk baÅŸta kanser tedavisi için geliÅŸtirilmiÅŸti. Ancak parazitlere baÄŸlı belli baÅŸlı enfeksiyon hastalıklarına karşı etkili ve güvenirli ilacın araÅŸtırılmasına dayanan geniÅŸ kapsamlı bir çalışma, aynı ilacın layÅŸmanyoz hastalığını etkili bir biçimde tedavi ettiÄŸini gösterdi. New England Journal of Medicine dergisindeki rapora göre, 299 layÅŸmanyoz hastasının %94’ü baÅŸarıyla tedavi edilmiÅŸ. Miltefosin, diÄŸer ilaçlardan farklı olarak tablet ÅŸeklinde üretilebilmesi açısından da avantajlı. LayÅŸmanyoz, özellikle de tropikal bölgelerde ve Akdeniz bölgesinde görülmekte. Dünya genelinde (88 ülkede) 350 milyon kiÅŸi tehdit altında ve her yıl iki milyon kadar da yeni enfeksiyon söz konusu. En tehlikeli türleri Hindistan, BangladeÅŸ, Sudan ve Brezilya’da ortaya çıkıyor. Hesaplara göre Hindistan’da her yıl yarım milyon kiÅŸi iç organlara zarar veren layÅŸmanyoz hastalığına yakalanmakta. Tatarcık sinekleriyle bulaÅŸan tek hücreli layÅŸmanya parazitleri, normalde hücre kalıntıları ve yabancı maddeleri temizleyen bağışlık hücrelerine zarar verirler. AteÅŸ, karaciÄŸer ve dalakta ÅŸiÅŸme, kemik iliÄŸi ve lenf düğümlerdeki bozukluklar, kilo kaybı, kansızlık ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açar. Son safhasında derinin iyice kuruması ve solgunlaÅŸmasına neden olan hastalık Hindu dilinde Kala-Azar (kara hastalık) olarak adlandırılmakta. Ä°yi tedavi edilmediÄŸi takdirde hastalar bir ila iki yıl içinde yaÅŸamlarını yitiriyorlar.Kırmızı ÅŸarap özü meyvenin tazeliÄŸini koruyorÄ°spanyol bilim adamları, küf mantarını önleyen kırmızı ÅŸarap özü sayesinde meyvelerin daha uzun süre taze kaldığını buldular. Madrid Complutense Ãœniversitesi araÅŸtırmacılarına göre ‘trans-resveratol’ ile kaplanan elmalar iki hafta yerine üç ay kadar tazeliÄŸini korumakta. New Scientist dergisindeki haber aynı yöntemle üzümün de bir hafta yerine iki hafta kadar saklanabildiÄŸini söylüyor. Angel Gonzales, araÅŸtırması sonucunda üzümde bulunan doÄŸal bir koruyucu maddenin ‘Botrytis cinerea’ küf mantarı öldürdüğünü saptamış. Daha önceleri de kırmızı ÅŸarap özünün, antioksidan etkisi nedeniyle kanseri önlediÄŸi de tahmin ediliyordu. Åžu sıralar trans-resveratrol özünü ucuza üretmenin yollarını arayan bilim adam,ı 18 ay içinde etkili bir meyve koruyucusu geliÅŸtirebileceÄŸine inanıyor. Ä°talyanlardan ‘akıllı’ trafik lambasıİtalyan bilim adamları trafik yoÄŸunluÄŸuna göre iÅŸleyen bir trafik lambası geliÅŸtirdiler. AraÅŸtırmacıların açıklamalarına göre alet sensorlarla trafik yoÄŸunluÄŸunu kontrol ederken araçları da sayabiliyor. Ä°talyan haber ajansı Ansa bu ÅŸekilde araçların gereksiz yere durdurulmasının engellenebileceÄŸini söyledi. Trafik lambasındaki en önemli yenilikse devre sisteminin kent trafiÄŸindeki farklı durumlara birebir uyumlu olması. Ayrıca merkezi kontrol sistemi gerektirmediÄŸinden ucuza mal edilebilecek. AhÅŸap korumada yeni yöntemAvusturyalı araÅŸtırmacılar yeni koruma yönteminde zehirsiz asitleme iÅŸleminden yararlanarak, ahÅŸaba sinen ekÅŸimsi asit kokusunu da tamamen yok edebildiler. Asitleme iÅŸlemi zanaatçıların ahÅŸap koruma yöntemlerinden çok farklı. ‘Bildik koruma maddeleri, mikroorganizmalar tarafından meydana getirilen zararları önleyecek çeÅŸitli zehir türleri içerir’ diyor Linz Ãœniversitesi, Kimya Teknolojileri Enstitüsü’nden Harald Schmidt. Oysa zehirsiz asitleme iÅŸleminde ahÅŸap, hidrokarbür gruplarının ester gruplarına dönüştürülmesiyle kimyasal açıdan deÄŸiÅŸtirilmekte. AhÅŸap bu iÅŸlemden sonra kimyasal açıdan daha dayanıklı hale geliyor. Mesela UV ışınlarıyla solmadığı gibi mikroorganizmaları ve suyu da geçirmez. Bugüne kadar uygulanan asitleme iÅŸlemindeki en olumsuz taraf ise asetik anhidrit maddesinin kullanılmasıydı. Bu kimyasal, konserve edilmiÅŸ ahÅŸabın zamanla sirke gibi kokmasına yol açıyordu. Aynı etkili sonucu baÅŸka bir kimyasalla elde etmek isteyen Avusturyalı araÅŸtırmacılar, zehir içermeyen izopropenil asetatı keÅŸfettiler. Ä°zopropenil asetatla yapılan koruma iÅŸleminden sonra asetik asit yerine aseton oluÅŸmakta. Bu madde de ahÅŸabın konservasyonundan sonra uçup gidiyor. Bu yöntemle ahÅŸapta zararlı hiçbir madde kalmadığından yöntemin mesela sauna gibi mekan içi kaplamalarında da kullanılabileceÄŸi düşünülmekte. Avusturyalı bilim adamlarının yeni koruma yöntemi önümüzdeki yıl küçük bir deney alanında test edilecek. Akne, yoÄŸun ÅŸeker tüketimiyle geliÅŸiyorAmerikalı bilim adamlarının tahminlerine göre akne, ÅŸekerli gıda tüketimine baÄŸlı olarak geliÅŸmekte. Nature dergisinde yayımlanan bir yazıda, aknenin batı kültürü dışında yaÅŸayan gençlerde görülmediÄŸi söyleniyor. ‘Güney Amerika’da yaÅŸayan topluluklarda hiçbir zaman akneyle karşılaÅŸmadım’ diyor Albuquerque Ãœniversitesi antropoloÄŸu Kim Hill. Ãœstelik Papua Yeni Gine’deki araÅŸtırmalar da aynı ÅŸekilde sonuçlanmış. Colorado Ãœniversitesi’nden Loren Cordain, birbirinden uzak iki bölgedeki pürüzsüz cilt yapılarının nedenleri genetik teorilerle açıklanamadığından aknenin gıda tüketimiyle ilgili olduÄŸunu ve kalıcı sivilcelere yol açanın ÅŸekerli besinler olduÄŸunu vurgulamakta. YoÄŸun ÅŸeker üretimi yüzünden ensülin hormonu dolayısıyla da büyümeyi teÅŸvik eden maddeler ve cilt gözeneklerindeki yaÄŸ üretimini güçlendiren erkek cinsellik hormonları (androjenler) uyarılmakta. Tıkanmış gözeneklerde biriken bakteriler böylece kalıcı sivilcelere yani akneye dönüşmekte. SaÄŸlıklı yaÅŸlanmanın püf noktalarıBir yılı daha geride bıraktığımız ÅŸu günlerde herkes birbirine saÄŸlıklı ve mutlu bir yıl diledi. Sonuçta yeni yılla birlikte ömrümüzden bir yıl daha uçup gidiveriyor. SaÄŸlıklı bir biçimde yaÅŸlanma, tıpta ‘Anti-Aging’ kavramı altında araÅŸtırılmakta. 100 yılı geride bırakmış ihtiyar delikanlılara uzun yaÅŸamın sırrı sorulduÄŸunda, genelde yoÄŸurt veya sarımsak yedim ya da her gün bir bardak ÅŸarap içtim gibi yanıtlar alınır.Ancak böyle basit reçeteleri artık öneremeyiz, diyor Alman doktorlar Thomas Rabe ve Thomas Strowitzki. 100 yıl önce bir kadının ömrü olsa olsa elli yıldı, ama bugün 35 yıl daha uzun yaÅŸama ÅŸansına sahip. Anti-Aging kavramında birçok insanın genç görünerek yaÅŸlanma arzusu gizlidir. Ve tıp bu istek doÄŸrultusunda hormon takviyesi, çeÅŸitli kremler, cildin gerginleÅŸtirilmesine yönelik cerrahi giriÅŸimler, yaÄŸların alınması ve kırışıkların önlenmesi gibi birçok teknik geliÅŸtirdi. Aslında doktorların ‘Anti-Aging’ kavramından çıkardıkları sonuç mümkün olduÄŸunca geç yaÅŸlanarak saÄŸlıklı ölmek olarak özetlenebilir. Bir insanın ne kadar yaÅŸayacağı biraz da genlere baÄŸlı. Bilim adamları ‘Gerontogen’ olarak adlandırılan genlerin aktifleÅŸtirilmesi durumunda yaÅŸamın uzayabileceÄŸini buldular. Bir kurtçuk türünde Gerontogen daf-2 geninin deÄŸiÅŸtirilmesi sonucunda yaÅŸam süresi iki haftadan dört haftaya çıkmış. Ama ne yazık ki insanlarda yaÅŸlılığı önleyen bir gen terapisi henüz söz konusu deÄŸil. Bu nedenle ÅŸimdilik elimizdeki önerilerle yetinmek zorundayız. En sık reçeteKiÅŸinin yaÅŸam biçimi yaÅŸlanma sürecinde önemli bir rol oynuyor. Bu durumda en sık önerilen reçete de saÄŸlıklı beslenme oluyor. ÖrneÄŸin Amerikalılar ‘Five a Day’ reçetesini yani günde beÅŸ öğün meyve veya sebze tüketilmesini önerirken buna ilave olarak günde iki litre su içilmesini ve açık havada düzenli egzersizler tavsiye ediyorlar. Tabii ki alkol ve sigara kesinlikle yasak. SaÄŸlıklı yaÅŸlanmanın diÄŸer önemli faktörlerinden biri de stressiz ve mutlu bir yaÅŸam sürebilmeyi bilmek. YaÅŸlılıkta cinsel yaÅŸamın gereksizliÄŸi de geçerliliÄŸini yitirdi. Mutlu bir cinsel iliÅŸkinin temeli, karşılıklı ilgi ve dokunma sanatına dayanmakta. Alman psikolog Rolf Verres’e göre yaÅŸlılıkta cinsel yaÅŸam psikolojik, zihinsel ve metapsiÅŸik açıdan da önemli. Doktorlara düşen görevse yaÅŸlanma sürecinde etkili olan kalp/dolaşım rahatsızlıkları, kanser ve osteoporoz gibi hastalıkları önlemek. Hormon takviyesi bu durumda anahtar rolü üstlenmekte. Hormon tedavisi sayesinde mesela osteoporoz gibi deÄŸiÅŸim yıllarına baÄŸlı hastalıklar hafifletiyor, hatta tamamen önlenebiliyor da. Ne var ki son araÅŸtırmalar östrojen takviyesinin meme kanseri riskini yükselttiÄŸini gösterdi. Uzmanlar bu yüzden hormon takviyesinin, kiÅŸisel risk faktörleri dikkate alınarak ve mümkün olduÄŸunca düşük dozlarda uygulanmasını öneriyorlar. Ä°ktidar sorunuTıp bu arada yaÅŸlanmakta olan erkeklerin iktidar gücü ve psikolojileriyle de daha fazla ilgilenmeye baÅŸladı. Sonuçta erkek de deÄŸiÅŸim yılları yaşıyor ve tıpkı kadında olduÄŸu gibi erkeÄŸe de cinsellik hormonu DHEA ve büyüme hormonu GH önerilmekte. Ancak bu hormonları alırken de dikkatli olmak gerekiyor. Hormonların yan etkileri hala yeterince araÅŸtırılmadı çünkü. Ayrıca cilt gerdirme ve yaÄŸ aldırma iÅŸlemleri yalnızca uzman doktorlarca uygulanmalı.Ne ilginçtir ki genç görünerek saÄŸlıklı yaÅŸlanma konusunu araÅŸtıran Anti-Aging uzmanları bile bazı soruları sormadan edemiyorlar. Güzellik ve yaÅŸlanma, bireyler için ne ifade ediyor? Kırışıklıklar illa da ‘mucizevi iÅŸlemlerle’ giderilmek zorunda mı? Yoksa Ä°nsan kırışıklarıyla da saÄŸlıklı ve mutlu bir biçimde yaÅŸlanabilir mi? Ä°klim deÄŸiÅŸimi bitki ve hayvan soylarını tüketecekNature dergisindeki araÅŸtırma yazısına göre bazı bölgelerdeki bitki ve hayvan türleri sıcak artışına baÄŸlı olarak tükenebilecek. AraÅŸtırmalar genel olarak Avrupa ve kuzey Amerika’da daha önce yapılan çalışmalara dayanıyor. York Ãœniversitesi biyoloji profesörü Alastair Fitter örneÄŸin, Ä°ngiltere’deki çiçeklerin eskiye göre daha erken açtıklarını saptamış. AraÅŸtırmalar kuÅŸlardaki kuluçka alışkanlıklarının da deÄŸiÅŸtiÄŸini gösteriyor. ‘AraÅŸtırma sonuçları doÄŸanın iklim deÄŸiÅŸimine tepki göstermeye baÅŸladığını göstermekte’ diyen Fitter, iklim deÄŸiÅŸiminin henüz yeni baÅŸladığının da altını çizdi. Tahminlerine göre dünya geçtiÄŸimiz yüzyılda yarım santigrat derece kadar ısınmıştı. BirleÅŸmiÅŸ Milletler’deki uzmanlar ise hava sıcaklığının önümüzdeki 100 yıl içinde yaklaşık olarak 5,8 derece kadar artacağını hesapladılar. Bu hesaplar doÄŸru çıktığı takdirde belli bölgelerdeki hayvan ve bitki türleri tükenecek ya da iklim deÄŸiÅŸimine baÄŸlı olarak yeni bitecek türlerle mücadele etmek zorunda kalacaklar. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!