Güncelleme Tarihi:
Hürriyet Ankara Temsilci Yardımcısı İSMET SOLAK ile politika dışı bir sohbet
Dilinizden hiç düşürmediğiniz ‘‘Isparta'lı Kadın''ı biz İstanbul'da bile duyduk. Kimdir bu kadın?
- Ispartalı kadın bir fıkra. Ben Trakya Birliğin Genel Müdürlüğünü yaptım. O sıralarda Ticaret Bakanı Teoman Köprülüler'di. Tarım satış müdürleri toplandı, ‘‘ne yapabiliriz, nasıl yatırım yapabiliriz'' diye düşünmeye başladı. Öğretmen kökenli Ispartalı bir Genel Müdür vardı. Popülist bir insandı. Örneğin köylülere daha yakın olmak için kemer yerine ip takar ve lastik ayakkabı giyerdi. Biz ise takım elbiseli. Ömrüm boyunca kravatlı gezmeye alışkınım. Arz ve taleplerimizi dile getiriyorduk. Bakan, bu genel müdürün isteklerini nasıl yerine getireceğini merak ediyor, O da ‘‘siz bana krediyi çıkarın'' diyordu. İdealist ve hayalci bir insandı. İkinci toplantıda para gelmediğini söyledi ve isteklerini sıraladı. Bakan, müsteşara paranın çıkıp, çıkmadığını sordu. Müsteşar ise ‘‘henüz yazısı yok, muameleye koyarız'' dedi. Genel Müdür de, ‘‘Bakanım Isparta'da bir laf vardır, Isparta'lı bir kadın demiş ki, bana bir koca lazım, bu gece lazım.'' Bakan gülmekten öldü. Toplantı bitti.
Siz Isparta'lı Kadın'ı Bakanlar'a bile sık sık hatırlatıyorsunuz.
- Evet. Bakan'ı arıyorum. Not bırakıyorum. Belki onunla ilgili bir haberi düzeltmem gerekiyor. Ama beş saat sonra arıyor. Bakan diyor ki, ‘‘İsmetciğim beni aramışsın.'' Sayın bakanım Ispartalı kadın olayı cevabını veriyorum. Tabii eğer samimiysem. Bakan da ne demek istediğimi, geç kaldığımızı anlıyor. Bazen sekreterlerine de böyle not bırakıyorum.
Ekmekten vazgeçemiyorum
Eğer vaktinde aramazsa, karşınızdaki Bakan bile olsa, kızıp, randevulardan vazgeçiyorsunuz.
- Doğru. Bakanlar'a kızar, randevumu geri çekerim. Acil arayıp, bir türlü ulaşamıyorsam, tekrar arar, çok teşekkür ederim, ‘‘aramamış olayım, o ne demek istediğimi anlar'' derim.
Sinirli bir yapınız mı var?
- Sinirim saman alevi gibidir. Aniden değişirim, tepkimi anında dışa vururum, hiç saklamam. Doğru bildiğim olmayınca, sinirlenirim ama küs durmam. Gönlünü alırım. Bütün çocuklar bunu bilir.
Hepimiz zayıflamak için kendimizi parçalıyoruz. Siz de sık sık rejim yapıyorsunuz ama hiç göbeğinizden şikayetçi olduğunuzu duymuyoruz.
- Göbeğimden memnunum, kızım da göbeğimi çok seviyor. O benim parçam. Sigarayı bıraktıktan sonra 23 kilo aldım. Eğer biraz dikkat edip, yürüyüş yaparsam, çabuk veriyorum, sonra bir arkadaş ziyafet veriyor. Ekmeği kestiğim anda kilo veriyorum. Ama eti, ekmeğin arasına koyup, o tadı alınca eskilere dönüyorum. Beş kilo versem, yedi kilo alıyorum. Şimdi ekmeği bıraktım, beş kilo verdim, bir ayda.
Ekmeği çok mu seviyorsunuz?
- Küçüklüğümde, annem, bizi çocuklar ‘‘gelin ekmek yemeye'' diye çağırırdı. Yemek derken, ekmek aklıma geliyor. Askeri okulda da ekmeğe önem verilir. Ama rejim yapıyorum, kilo vermişim, bazıları gelir, ısrarla bir yıldır beni görmemiş, ‘‘İsmet kilo almışsın'' der, sinirlenirim.
Böyle ani kükremeleriniz ve heyecanlı haliniz sanki Aslan burcuna benziyor gibi.
- Evet. Aslan burcuyum. Son günleri. Burcumun özelliklerini taşıyorum. Anında kükrer, hoşgörüsü vardır. Ayrıca bonkörüm. Neyse ki eşim herşeyi idare ediyor.
Kızınıza çok düşkünsünüz sanırım.
- Kızımla çok iyi uyuşuyoruz, özellikle alışveriş konusunda. (Öyküm'ün anlattığına göre babası onu aşırı seviyor. Öyküm, bu kadarının fazla olduğunu söyledi.)
Eşinizle de kaçarak evlendiğinizi biliyorum. Bu aşk hikayesini öğrenebilir miyiz?
- Karıma aşıktım, 17 yaşındaydım. O da Kırklareli'li. Bizim Türkmen kabilemizde akraba evliliği yasaktır. Biz birbirimizi beğeniyorduk. O öğretmen olmuştu ama yaşı küçük olduğu için maaşını dahi alamıyordu. Babası yaşını büyüttü. Biz de bundan yararlandık. Evlenmeye karar verdik ve üç saat sonra evliydik. 15 gün sonra büyüklerin ellerini öptük. (Burada Fatma Solak lafa karışıyor. Babam biraz inatçıydı ama evlendikten sonra İsmet ile çok iyi arkadaş oldu diyor. Fatma Hanım öğretmen. Her iki tarafın ailesinde de çok sayıda öğretmen var.)
Ankara Büro'da kahveleri yapan kişi sizden çok korkuyormuş.
- Kahve, keyif olayıdır ve ben keyfime düşkünüm. İyi pişmesine, köpüğüne önem veririm. Sade kahve içerim. Eğer tabağa dökülürse o kahveyi geri gönderirim. Döküyorsa, ya amatör birini çalıştırıyordur ya kahve yapmasını bilmiyordur. Ben kahve istediğimde en usta garsonla gönderiyor veya kendi pişiriyor. Meclis'te de bunu bilirler. Eğer ben kahveyi iyi pişmiş, köpüklü, temiz bir tabakta içersem, ondan sonra benim canımı istesin. Parası hiç önemli değil ama o keyfimi bana zehir etmesinler. Günde üç kez içiyordum şimdi ikiye düşürdüm.
Yeni bir pop şarkıcısı çıkıyor ya da yeni bir şarkı yayınlanıyor. Sizin anında haberiniz oluyor. Bu yakın takibin nedeni nedir?
- Müziğin her türünü severim. Türkülerle büyüdüm. Kabile kültüründe, dedem bebekken başımda saz çalardı. Arabesk müzikten hiç hoşlanmıyorum. Popçular geldi, arabesk kayboldu. Bence onlar Türkiye'de müziğin lider kahramanları, öncüleri. Halkın kötümser havasını değiştirip, çoşku, heyecan getirdiler. Gençliğin oynayanından korkmayacaksınız, sünepe olanından korkacaksınız. Beni eleştiriyorlar ama böyle düşünüyorum. Kızım bana kaynaklık ediyor. Şarkıcıların tüm şarkılarını biliyor, çok düşkün ve kızımla ikimiz aynı şekilde düşünüyoruz.
Ali Şen Oğuz'u satmamalıydı
En sevdiğiniz sesleri öğrenebilir miyiz?
- Zeki Müren'e tutkunum. Nat King Cole ve Ümmü Gülsüm de dünyaya nadir gelecek sesler. Sezen Aksu da arabeski yok eden öncülerden.
Çocuklarınızla ilişkiniz çok kuvvetli.
- Çocuklarımı kendi kültürümden hiç koparmadım. Kırklareli'nin, ailemin, kabilemin ve Türk halkının kendi kültürünü, o mayayı aynen aktardım. Aileme çok düşkünüm. Ve ben hep Atatürkçü kaldım. Çizgim hiç değişmedi. Öyle bir miras aldım ki, dedem Kuvayi Milliye'den. Önemli bir toplumsal liderdir. Ahmet Ağa. 1900'lerde Fransa'ya şarap ve üzüm ihraç ederdi. Bizlere ‘‘Atatürk'ün partisinden ayrılmayın'' dedi yani bize dede mirası. Bir ülkenin bölünmezliğini, kutsallığını ondan öğrendim ben. Oğluma üniversiteye gelene kadar değişik görüşlerdeki tüm kitapları aldık, kendisi Atatürk'ü seçti. Kızım kitaplara henüz o kadar meraklı değil.
Ali Şen'e küsmeyen tek Fener'li siz kaldınız.
- Fanatik fenerliyim. Bazıları sonradan Fener'den ayrıldılar. Ali Şen'e kızdılar. Ama Ali Şen yokken, biz çok boynu bükük kaldık. Bunu ancak Fenerliler anlar.
Siz hiç kızmadınız mı?
- Ben de kızdım. Çünkü Oğuz ve Aykut'u sattı. Benim gözümde Oğuz Fener'in kaptanı. O bir klasik.
İstanbul'da Yalçın Bayer, Ankara'da da siz. Trakyalı hemşerileriniz tarafından sevgi çemberiyle sarılmış durumdasınız.
- Bu Trakya'lılarda çok görülür. Yalçın'da da var. Trakya'da ilginç bir yaşam vardır. Kavga yoktur, insanlar sakin ve birbirine saygılıdır. Oradaki insan barış içinde birarada yaşamayı öğrenmiştir. Biz barış kültürünün insanlarıyız. Trakya'lılar birbirini uzaktan sever, tanıştığında da hiç yabancılık çekmez. Örneğin, Necdet Menzir'i tanımadan seviyordum, tanıştık tahmin ettiğim gibi oldu. Cavit Çağlar da öyle. Trakya'da çiçeği olmayan eve hane denmez.
Sizi hep iyi bir tartışmacı olarak tanıyoruz. Dişinize göre tartışabileceğiniz insanlar bulmak kolay oluyor mu?
- Münazara kurallarını çok iyi biliyorum, küçüklükten itibaren eğitildim. Siyasete de gençlik kollarından girdim. Bizim zamanımızda tartışma vardı, kavga, silah yoktu, fikirleri ortaya koyarak mücadele ettik. Konuşurken, inandığımı içten gelerek, çoşkumla, huzurumla söylerim. Bu inandırıcı bulunur, kalpten gelen bir şey bu. Siyasi parti liderleriyle tartışmaya hazırım. Ecevit, Demirel, Cindoruk kadar iyi bir tartışmacı olamam. Baykal ile tartışmamda olumlu notlar aldım. Çağlar, bu nedenle beni NTV'ye davet etti. Olay TV'de de benzer bir program yapıyorum. Ecevit'in düşüncelerini kendi eşinden daha iyi tanıyorum. Onunla konuşurken başka bir yerde söylediğini anında belirtirim. Sayın Cumhurbaşkanı da öyle.Bir konuyu anlatırken, dinletmesini bilirim. Kitlelere hitap ettiğimde bunu gördüm.
Artık siyaseti noktaladım
Siz Demokratik Sol Parti'den siyasete de girdiniz. Daha sonra tamamen bıraktınız. Bülent Ecevit'e hiç küstünüz mü?
- Siyasete girdim, iki kez, denedim, olmadı. 12 Eylül beni engelledi. Mesleğime döndüm. 1991'de, DSP'den aday oldum. Bir de 1995 maceram vardı, kazanırım zannettim ama listenin sonlarındaydım. Ecevit'e kırılmam, küsmem mümkün değil. Hiçbir siyasetçiye kırılmam mümkün değil. Ecevit'le olan dostluğum, onun görüşlerine bağlılığım, hem bir inançtır hem de bir mirastır. Oyumu yine verdim. Ve küsüp, kırılan adaylardan birine televizyon programında ‘‘küsme'' çağrısı yaptım. Artık siyaseti noktaladım. Şimdi çok rahatım.
Politikadan sıkılmaz mısınız hiç?
- Politikadan sıkıldığım pek olmuyor. Hafta sonlarını hep ailemle geçiriyorum. Oğuz satıldığından beri Fener maçlarına da gitmiyorum. Maç seyrederken çocuklaşıyorum. Burak Kut'u dinlemek için Marmaris'te bir hafta fazla kaldım. Çok sıkıldığımda, ailmle Gölbaşı'na gideriz. Belçikalı diye bir lokanta vardır. Orayı severiz.
Rakıdan şaraba doğru yöneldiğinizi görüyoruz. Bu değişikliğin sebebi nedir?
- Rakı çok içerdim, bıraktım. Viski ve rakı içerken nerede durulacağını bilmeyen bir insanım. Zararını gördüm. Bir doktor arkadaşım, beyaz şarap önerdi, beyaz şarap içiyorum. Şarap kültürü ve içme zevki başka.
Tercihiniz hangileri?
- Çankaya ve Avanos. Fransız ve İtalyanları da severim.
Yap Boz rejimde
Güneşli bir Ankara sabahı, Solak ailesinin kahvaltı davetini kabul edip, Çankaya Köşkü'ne bakan evlerine adım attığım anda, başkentin kasvetli havasının bu mekandan uzak olduğunu farkettim. ‘‘Ankara Kulisi''nin yazarı, yılların gazetecisi İsmet Solak, Trakyalı. Heyecanlı, babacan, çabuk sinirlenip çabuk yumuşayan, içkiye meraklı, göbeğinden gocunmayan, eğlenmeyi seven, alışverişten hoşlanan ve herşeyden önemlisi hayatla barışık bir insan. Oğluyla tanışamadık ama eşi Fatma Hanım ve güzel kızı Öyküm de bu hızlı yaşama ayak uydurabilen kişiler. Politik liderlerle kıran kırana söz düellolarına giren Aslan burcu İsmet Solak, evinde hepimizin babası gibi. Güleç, yardımsever, gençleri dinleyen, dans etmekten hoşlanan ve fanatik Fenerli bir halk adamı. Herkes gibi devamlı zayıflama rejimleri yapıyor devamlı da bozuyor. Maç seyrederken çocuklaşan, Burak Kut'u dinleyebilmek için Marmaris tatilini bir hafta daha uzatmayı düşünecek kadar da gençleşen Solak, önümüzdeki haftalarda NTV televizyonu için bir de program hazırlayacak. Gazetede ‘‘Üç satır dahi'' yazısı çıksa, defalarca okuyacak kadar istekle çalışıyor, mutlu oluyor. Ailesinden miras aldığını söylediği Atatürkçü çizgisini çocuklarına da aktarabildiği için çok mutlu. Sohbet her ne kadar politikadan uzak tutulmaya çalışıldıysa da zaman zaman bu niyet gerçekleştirilemedi.
SEZEN AKSU ARABESKİ YOK EDEN ÖNCÜLERDEN
Müziğin her türünü severim. Ama arabesk müzikten hiç hoşlanmıyorum. Popçular geldi, arabesk kayboldu. Bence onlar Türkiye'de müziğin lider kahramanları, öncüleri. Sezen Aksu da arabeski yok eden öncülerden. Halkın kötümser havasını değiştirip, çoşku, heyecan getirdiler. Gençliğin oynayanından korkmayacaksınız, sünepe olanından korkacaksınız.
DEDEMDEN NASİHAT
Kırklareli'nin, ailemin, kabilemin ve Türk halkının kendi kültürünü, o mayayı aynen çocuklarıma aktardım. Öyle bir miras aldım ki, dedem Kuvayi Milliye'den. Önemli bir toplumsal liderdir. Ahmet Ağa. 1900'lerde Fransa'ya şarap ve üzüm ihraç ederdi. Bizlere ‘‘Atatürk'ün partisinden ayrılmayın'' dedi yani bize dede mirası. Bir ülkenin bölünmezliğini, kutsallığını ondan öğrendim ben.
RAKIYI TERKETTİ ŞARABA GÖNÜL VERDİ
Rakı çok içerdim, bıraktım. Viski ve rakı içerken nerede durulacağını bilmeyen bir insanım. Zararını gördüm. Bir doktor arkadaşım, beyaz şarap önerdi, beyaz şarap içiyorum. Şarap kültürü ve içme zevki başka.