OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 27, 2004 00:00
Yarın Ä°stanbul’da ünlü ve tarihi zirvelerinden birine baÅŸlayacak olan NATO 1949 yılında, ‘Sovyet tehdidi’ne karşı Amerika ve Kuzey Avrupa’nın kurduÄŸu bir güvenlik örgütüydü. Türkiye’nin de 1952’den bu yana dahil olduÄŸu örgüt, yıllarca soÄŸuk savaşın oluÅŸturduÄŸu ‘dehÅŸet dengesi’nin iki kutbundan birinin ‘güvenlik kalkanı’ydı.Ancak Sovyetler’in, NATO’ya karşı kurulan VarÅŸova Paktı’nın dağılması, dahası VarÅŸova Paktı üyesi ülkelerin bir bir NATO’ya girmesi, yani karşısında bir düşman kalmaması NATO’nun bir varlık ve kimlik bunalımına düşmesine neden oldu. Ama çok geçmedi, yeni düşman bulunuverdi:NATO artık terörizme karşı küresel güvenliÄŸin örgütü olacaktı... Tamam, NATO deÄŸiÅŸmiÅŸ olabilirdi, ama 55 yıldır deÄŸiÅŸmeyen bir ÅŸey, aynen devam edecekti: Sokakları dolduran en üst düzey politikacı ve diplomatlarla birlikte onlara ‘hayır’ ve ‘defol’ diyen anti-NATO’cular. NATO, kurulduÄŸundan beri kendini ‘dünya güvenliÄŸinden sorumlu tek kurum’ olarak lanse etmiÅŸti. Ama anti-NATO’cuların hemen hepsi güvenlik adına yapılan operasyonların tek gerekçesinin Amerikan emperyalizminin çıkarları olduÄŸunu söyleyegeldi. Ä°ÅŸte yarım asırdır deÄŸiÅŸmeyen ÅŸey buydu. Son yıllarda daha çok ‘sıcak çatışma’ tanımıyla yatıp kalkıyoruz. Oysa çocuklukları ve gençlikleri 20. yüzyılın ikinci yarısına denk düşenlerin en çok duydukları savaÅŸ tanımı ‘soÄŸuk’ olandı. 1950’lerden 1990’lara kadar süren ve ÅŸimdi müzelik bir malzeme gibi raflarda tozlanan soÄŸuk savaÅŸ yılları, artık çok iyi bildiÄŸimiz kan, ölüm, göç ve gözyaşı toplamından çok bir ‘korku’dan ibaretti. Ä°nsanların ÅŸarkı ve danslarla duvarları yıkmasına ve ‘küresel’ kelimesiyle tanışmaya daha çok vardı. Dünya, ÅŸimdiki gibi çok çok parçalı bir bütün deÄŸil, sadece iki bölümdü; kutup deniyordu her bir bölüme, bölümlerin arasına da görünmez bir demir perde çekilmiÅŸti... NATO, 4 Nisan 1949 günü, böyle bir dünyada doÄŸdu... Ä°kinci Dünya Savaşı henüz bitmiÅŸken ve savaşın maÄŸlupları kadar galipleri de harap haldeyken... 1944’te savaÅŸa son veren Normandiya çıkarmasını yapan ABD ve Avrupalı müttefikleri, birliklerinin büyük bir kısmını dağıtır, terhis olan askerler ‘savaÅŸ bitti’ çığlıklarıyla sevgililerini öperken, Sovyetler BirliÄŸi, ‘kurtarmak’ amacıyla girdiÄŸi DoÄŸu Avrupa ülkelerine süresiz yerleÅŸmiÅŸti. Sovyet Ordusu, Batılıların gözünde bir tehdit olarak geliÅŸip büyüyordu. DoÄŸu Avrupa ülkelerinin çoÄŸu Sovyetler’in elindeydi. Ãœstelik Sovyetler’in diktatörü Stalin, Norveç, Yunanistan ve Türkiye’den de toprak istiyordu.ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Ä°ngiltere, Fransa, Portekiz, Ä°zlanda ve Ä°talya, o 4 Nisan günü Washington’da bir araya gelerek Kuzey Atlantik AnlaÅŸması’nı imzaladılar. Kuzey Atlantik Paktı TeÅŸkilatı (NATO-North Atlantic Treaty Organization) anlaÅŸmasına 12 imza, bir toplu savunma ittifakı için atıldı. Ä°ttifakı tehdit eden, Sovyet konvansiyonel askeri gücüydü, NATO ise Avrupa’nın Güvenlik Kalkanı.SoÄŸuk savaÅŸ yılları bundan sonra baÅŸladı; Amerika ve Sovyetler’in birbiri ardına geliÅŸtirdiÄŸi nükleer silahlar, dünyanın orasına burasına yerleÅŸtirilen füzeler, bu füzelerin yıkım güçlerinin rekabeti, bir yandan artık nükleer alanda gerçekleÅŸeceÄŸi düşünülen üçüncü dünya savaşı korkusunu arttırırken, bir yandan da savaÅŸa karşı ‘caydırıcı’ bir rol oynayan ‘dehÅŸet dengesi’ kuruldu. Birbirlerine nükleer füzelerini çevirmiÅŸ ateÅŸ emri bekleyen iki taraf arasındaki yarış en son uzaydaki ‘yıldızlar savaşı’na kadar uzandı. Dünyanın etrafı nükleer füzeleri gözetleyen casus uydularla doldu. Öyle hikayeler anlatılıyordu ki, Sovyet topraklarında bir düğmeye basıldığında, Washington ortadan yok olabilecekti. Hatta bu senaryo üzerine bir sürü Hollywood filmi yapıldı, üstelik hepsi ÅŸimdi yapılan felaket filmlerinden daha inandırıcıydı. Bu denge ve verdiÄŸi korku, uzun yıllar dünyayı meÅŸgul etti. Türkiye’deki üsten kalkan bir U-2 uçağının Sovyetler BirliÄŸi tarafından düşürülmesiyle çıkan krizle neredeyse savaÅŸa ramak kalmıştı. Takvimler 1980’leri gösterir ve nükleer silahların kontrolüyle birlikte azaltılması ve nihayet ‘silahsızlanma’ da yoÄŸun bir ÅŸekilde tartışılırken ABD vatandaÅŸlarının yüzde 72’si hálá Yıldız SavaÅŸları projesinin devamını istiyordu. NATO, ANTÄ° NATO İÇİÇENATO kuruluÅŸundan itibaren, yaptığı anlaÅŸmalar kadar, karşıtlarıyla da varoldu. Dünyanın hemen her yerine yazıldı ‘NATO’ya Hayır’ sloganı. Çünkü Sovyetler’e karşıysa tüm solculara karşıydı; kapitalizmin askeri kalesi, anti-kapitalistlerin baÅŸ düşmanıydı. Onlara göre Batı Avrupa’nın güvenliÄŸini saÄŸlamak sadece bir bahaneydi. Bu anlaÅŸmayla ABD Avrupa’daki askeri varlığına süreklilik kazandırıyor, bir anlamda kapitalist dünyadaki liderliÄŸinin altını çiziyordu. Daha sonraki yıllarda nükleer güçlerin yarattığı ‘dehÅŸet dengesi’ de çevreci muhalifleri delirtti. NATO’ya 1952’de Türkiye ve Yunanistan, 1955’te Batı Almanya katıldı. Artık NATO; Avrupa ve Atlantik ötesi, güvenliÄŸin saÄŸlanması, caydırma ve savunma, dayanışma, kriz yönetimi, ortaklık, iÅŸbirliÄŸi, diyalog, geniÅŸleme, askeri yeteneklerin geliÅŸtirilmesi gibi konularda iÅŸbirliÄŸi halindeydi. Karşılarında ise Sovyetler BirliÄŸi’nin cevap olarak kurduÄŸu, ‘DoÄŸu Avrupa’nın NATO’su’ VarÅŸova Paktı bulunuyordu. Ki o Pakt, tüm üye ülkeleriyle birlikte Çekoslovakya’yı iÅŸgal etmiÅŸti. Avrupa, soÄŸuk savaÅŸ döneminde ABD’nin liderliÄŸini kabul ettiÄŸinden, görünürde iki kutup vardı. Ama ABD’nin bu lider durumuna itiraz edilmiyor da deÄŸildi. Avrupa ile Amerika arasında sık sık fikir ayrılıkları ve krizler yaÅŸandı. Bunlardan en önemlileri, Vietnam ve Cezayir savaÅŸları sırasında patlak verdi. 1960’larda Charles De Gaulle’ün cumhurbaÅŸkanlığındaki Fransa, NATO’nun askeri kanadından çekildi.Türkiye’ye gelince... 18 Åžubat 1952 tarihinde NATO’ya kabul edilmeyi, çoÄŸunluk sevinçle karşılamıştı. 19 Åžubat tarihli Hürriyet’in birinci sayfasında bu konuyu yazan Sedat Simavi, ‘Dünya milletleri bizi aralarına ne kara gözlerimiz ne ÅŸirinliÄŸimiz için aldılar’ demiÅŸti: ‘Celal Bayar ve Adnan Menderes’in kendilerine itimat telkin eden politikalarının bu hususta çok mühim rolü olmuÅŸtur...’ Türkiye’nin ‘soÄŸuk savaşın en soÄŸuk günlerinde’ NATO’ya üye olmasının nedenleri, Sovyetler’in 1945 yılında doÄŸuda toprak, boÄŸazlarda üs istemesi ve Türkiye’nin de güvenceyi batının ortak savunmasında bulmasıydı. Tabii bir nedeni de Amerika’nın savaÅŸtan sonra bütün Batı dünyasının ayaÄŸa kalkmasını saÄŸlayan meÅŸhur Marshall yardımından pay alma çabasıydı. O zaman Türkiye, Sovyetler BirliÄŸi’ne karşı Batı’nın, yani Sovyet karşıtı cephenin kanat ülkesiydi, NATO’nun son sınırı... Ne zaman ki Türkiye NATO’ya girdi, birkaç yıl içinde sol hareket canlandı ve yayıldı. ‘NATO’ya Hayır’ sloganı, 60’lı ve 70’li yılların en çok duyulan sloganlarından biriydi. Türkiye’nin NATO üyeliÄŸine karşı çıkanlar, bu üyeliÄŸin NATO’ya girebilmek için Kore’ye savaÅŸa gönderilen ve ölen binlerce gencin kanıyla alındığını ileri sürdüler. Kuzey ve Güney Kore’nin, yani Sovyet yanlısı ve NATO destekli iki Kore’nin savaşı 1950-53 arasında sürmüş, Türkiye de savaÅŸa, 4500 asker göndermiÅŸti. Bu teze karşı çıkanlar da, ‘Kore’ye asker göndermeseydik de NATO’ya alınacaktık, NATO’nun Sovyetler’e karşı Türkiye ve Yunanistan’a ihtiyacı vardı’ savunması yaptılar.DÜŞMAN ORTADAN KALKINCA...NATO’nun en önemli kuruluÅŸ amacı, üyelerini Sovyet tehdidine karşı korumakken, bir gün dünyanın iki kutba bölünüşünün sembolü olan Berlin Duvarı yıkılıverdi. Duvarın altında kalan, dünyanın bir kutbunun tamamıydı; VarÅŸova Paktı, Sovyetler BirliÄŸi ve ideolojisi tarihteki yerini alırken, NATO bunalıma girdi. Çünkü varlık sebebini, yani düşmanını kaybetmiÅŸti. Bundan sonra ne yapacak, ne iÅŸe yarayacaktı? Bir süre, genel güvenlik ortamında iyileÅŸtirme çalışmaları yapan NATO, 1991 Roma Zirvesi’nde ilk kez ‘sivil’ olmayı tartıştı. Acaba askeri eksenden uzaklaşıp siyasi bir yörüngeye mi oturacaktı? Bu, önemli bir dönüm noktasıydı.NATO 1992 Oslo Zirvesi’nde de 43 yıllık geçmiÅŸine bir çizgi çekti ve askeri yanını belirli ölçüde törpüleyerek ‘barış saÄŸlayıcı’ bir role soyunduÄŸunu açıkladı. Avrupa Güvenlik ve Ä°ÅŸbirliÄŸi Konferansı (AGÄ°K) bünyesinde ÅŸekillenen bu yeni yönelime göre NATO AGÄ°K’in jandarması olacak, artık Avrupa-Atlantik bölgesinin barış ve istikrarı için çalışacaktı. Temmuz 1995’te eski Yugoslavya’daki Srebrenica’da bir katliam yaÅŸanması, NATO’yu bir askeri ittifak olarak yeniden canlandırdı; Bosna ve Kosova’ya yaptığı müdahale barışa giden yolu açtı.12 Mart 1999’da eski düşman kutuptan Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya resmen NATO üyesi olunca, o güne kadar sorulan ‘NATO ne iÅŸe yarar?’ soruları iyice anlam kazandı. Ä°ÅŸbirliÄŸi anlaÅŸması imzalanan Rusya’yla ‘danışma’ mekanizması kuruldu. Ardından, bu yılın mart ayında, diÄŸer ‘eski tüfekler’, vaktiyle NATO’ya girdiÄŸinde Türkiye’yi protesto eden Bulgaristan baÅŸta olmak üzere, Romanya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Letonya ve Litvanya, bir bir ‘Diktatörlük günleri geride kaldı, NATO’ya hoÅŸgeldiniz’ nidalarıyla NATO’ya kabul edildiler. Ä°ttifakın üye sayısı böylece bugünkü sayısına, 26’ya çıktı. NATO’ya kabul edilmeleri beklenen Arnavutluk, Sırbistan, Makedonya da törende hazırdı.Rusya da 2002’de imzalanan Rusya-NATO Ortaklık Konseyi SözleÅŸmesi’yle resmen Batı kulübüne girdi. Gerçi veto hakkı yoktu ama birçok konuda birlikte hareket edilecekti.Ve bu emektar güvenlik örgütünün varlığına yeniden anlam kazandıracak yeni ortak düşman, tam ‘ömrünü tamamladı, modası geçti’ diyenlerin haklılığı tescillenecekken bulunuverdi. Özellikle ABD’ye yapılan 11 Eylül saldırılarından sonra netleÅŸen bu yeni düşman, NATO’nun tarihinde ilk kez 5. maddenin çalıştırılmasına neden oldu: Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden birine yöneltilecek silahlı bir saldırıyı hepsine yöneltilmiÅŸ kabul edecek, silahlı kuvvet kullanımı dahil gerekli görülen eylemlerde bulunacaktı.Artık soÄŸuk savaÅŸ, Sovyet tehdidi kalmamış, yeni düşman terörizm olarak belirlenmiÅŸ, karşısına da ‘küresel güvenlik’ konmuÅŸtu. Eskiden düşmanlar tek tek sayılabiliyordu, ÅŸimdi ise düşmanın ne olduÄŸu, nerede olduÄŸu belirsizdi. Avrupa-Atlantik gibi coÄŸrafi sınırlar ortadan kalkmıştı, gerekirse Çin’e kadar yeni düşmanın peÅŸinden gidilebilecekti.Nitekim NATO, Afganistan’daki Taliban rejimini devirmek konusunda anlaÅŸtı ama sıra Irak’a geldiÄŸinde, eski devirleri hatırlatan bir NATO içi kriz baÅŸladı. Aynı askeri paktın yıllardır üyesi olan dört büyük ülkenin arasındaki bu bloklaÅŸma, Fransa ve Almanya’nın, ABD ve Ä°ngiltere’ye karşı tavır alması, NATO içinde her ÅŸeyin tereyağından kıl çeker gibi yolunda gitmeyeceÄŸinin iÅŸaretiydi. Yarın baÅŸlayacak ve artık Türkiye’nin de güçlü bir konumda katılacağı Ä°stanbul Zirvesi, biraz da bu konulara açıklık getirecekti.26 ÃœYE ÃœLKEAlmanya Amerika BirleÅŸik Devletleri Belçika BirleÅŸik Krallık Bulgaristan Çek Cumhuriyeti Danimarka Estonya Fransa Hollanda Ä°spanya Ä°zlanda Ä°talya Kanada Letonya Litvanya Lüksemburg Macaristan Norveç Polonya Portekiz Romanya Slovakya Slovenya Türkiye YunanistanÂ
button