Güncelleme Tarihi:
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Sahil Güvenlik Komutanlığı Deniz Kıdemli Üsteğmen Onur Süer, dünyaca ünlü bir yayın organında Fethullah Gülen hareketiyle ilgili yapılan analizde, "Türk polisinin yüzde 70’i Fethullahçıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarına eşi benzeri görülmemiş şekilde nüfuz etmişlerdir" tespitinin yapıldığını hatırlattı.
Süer Ergenekon, Balyoz, İstanbul’daki askeri casusluk davaları gibi bu davanın da askerlere karşı kurulan komplolar olduğunu iddia etti. Davanın tamamen sahte, düzmece dijital materyallere dayandırıldığını savunan Süer, "Soruşturmanın tek amacı, hedef aramalarda ele geçtiği iddia edilen dijital materyaller üzerinden dava açabilmektir ki bu materyallerin de polis tarafından konulduğu çok aşikardır. Bana ait hiçbir dijital materyal yoktur. Evimde ele geçirildiği iddia edilen iki harddisk, ben yokken evime gelen ve buzdolabının arkasına İzmir KOM Şubesinden iki polis tarafından konulmuştur" dedi.
Bu davanın, 17 Aralık operasyonuyla hükümeti düşürmeyi hedefleyen bir yapının kurduğu kumpas sonucu açıldığını söyleyen Süer, "30 deniz subayının bana bağlı sözde örgüt üyeleri olduğu, çoğunluk yarbay, albay, hastane başhekimi gibi kıdemleri benden en az 10-20 yıl ilerde olan ve hiç görüşmediğim kişilere, bayan göndereceğimi demişim, ’bana belge gönderin’ demişim. Bayanı göndermişim, onlar da karşılığında belge göndermiş. Biz bir akıl tutulmasıyla 2 yıldır tutukluyuz ve bunlarla yargılanıyoruz. Bu 30 kişinin hiçbirini tanımıyorum, onlar da beni tanımadıklarını ifade etmişler. 357 sanıktan sadece 4 kişiyi tanıyorum. O da Sahil Güvenlik’te görevli olmam nedeniyle marinada görevli kişilerle olmuştur, o kadar" diye konuştu. Süer, sahte belgeler, düzmece delillerle oluşturulan iddianamenin siyasi olduğunu savunarak, "17 Aralık’ta o siyasi hesapları bütün Türkiye gördü ama çok şükür başarıya ulaşamadılar, yoksa bizi burada idama mahkum ederlerdi" şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık Deniz Binbaşı Bülent Akbaş, adını bile daha önce duymadığı Bilgin Özkaynak’ın evinden ele geçirildiği iddia edilen belgelerde kendi adı geçtiği için burada yargılandığını söyledi. Kendisine bağlı olduğu iddia edilen asker kişileri de tanımadığını ifade eden Akbaş, "Savcı bana örgüt koordinatörüsün dedi ama bana bağlı kimse yok. Bana bağlı kimse yokken ben nasıl sözde örgüt yöneticisi oluyorum. 33. klasör 77 sayfaya göre ise bir amiral 6 albay bağlıymış 1 amiral ve 6 albay ana bağlıymış. Bir amiral işi gücü bırakmış, binbaşının emrine girdi gözüküyor. Tam da Askeri Şura’ya girecekleri sene üstelik. Bir başka sayfada da fişlenmiş görünüyorum" dedi.
"İSTANBUL’DA MÜŞTEKİ İZMİR’DE İSE SANIĞIM"
Tutuklu sanık Deniz Yüzbaşı Engin Karatekin, bir çetenin mağduru olarak mahkeme heyetinin karşısında bulunduğunu dava her ne kadar uzun ve güç gibi görünse de aslında çok basit olduğunu belirterek, "23 aydır tutukluyuz ve gecemiz gündüzümüz bu davayla geçiyor. Buradaki tutarsızlıkları anlatmaya kalksam, hiç durmadan 3 gün anlatmam gerekir" dedi.
İddianamedeki çelişkileri yaptığı sunumla anlatan Karatekin, İstanbul’daki askeri casusluk davasında müşteki, bu davada sanık olduğunu söyledi. Karatekin, iddianamede örgüt yöneticiliği yaptığının ileri sürüldüğü dönemde açık denizlerde, gemide görevli olduğunu hatırlatarak, savunmasını şu sözlerle sürdürdü:
"O dönem Türkiye’de kalma zamanım yılda sadece 60 gündür. Bunun haricinde bir gemideyim, denizin ortasındayım. O 60 günün dörtte birinde de nöbetçiyim. Ben 357 kişi olan bir örgütte 13 kişiyi yönetmekle suçlanıyorum. Spor salonuna bile üye olamıyorum, örgüte üye olmaktan bir de yönetmekten bahsediyorlar. Tamamen fütursuzca."
13 kişiden birini tanıdığını, bu kişinin de görev yaptığı gemimin komutanı Deniz Kurmay Yarbay Damazan Özoğlu olduğunu ve bu komutanı yönetmekle suçlandığını dile getiren Karatekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hayatım boyunca tek bir kez ceza aldım, o da Özoğlu tarafından cezalandırıldım. Ve bu kişiyi yönetiyorum, öyle mi? Kendimden yıllarca kıdemli komutanlarımı yönettiğim iddia edilmesini 23 aydır anlamaya çalışıyorum, anlayamıyorum. TC Giresun gemisinde yıllardır "süründüm’ Evlenecek bile zaman bulamadım. Dört yılın sonunda tayin istediğimde denizi olmayan Eskişehir’e tayinim yapıldı. Madem bu kadar komutanı yönetiyorum, kendimi denizi olmayan bir yere tayin ettiriyorum, öyle mi? Tutuklanmadan 3 gün önce evlilik hazırlıkları yaptım. Eşim yabancıdır. Şu anda lojmanda tek başına yaşıyor. Kendi derdimi bıraktım, eşime üzülüyorum. Pakistan’da bir bebeği yargılıyorlar. Biz oraya nasıl bakıyorsak, eşim de Türkiye’ye öyle bakıyor. Bağırsağımdan ameliyat oldum, tekrar olmam gerekiyor. Hapishane ortamında ameliyat olmak istemiyorum. Vereceğiniz kararlara saygı duymak mecburiyetindeyim. Tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum."
Diyarbakır Askeri Hastanesi Baştabibi Genel Cerrahi Uzmanı Tabip Albay Ergül Özkan da "Sahte dijital verilere dayalı bu dava hala nasıl devam edebiliyor? Devletin kurumları top yekun aklını mı kaçırdı? Öz kardeşim Albay Erdal Özkan’la yaptığım telefon görüşmelerim bu davada örgütsel delil olarak yer alıyor iddianamede. Bu nasıl açıklanabilir?" dedi.
"ÇOCUKLARIM BENİ UZAK GÖREVDE BİLİYOR "
Tutuklu sanık Yüzbaşı Merdin Kışkan, iddianamede isminin Merdin olmasından kaynaklı olduğunu tahmin ettiği "Süryani olma ihtimali yüksektir, Alevi de olabilir" gibi ifadelerin bulunduğunu belirterek, "Ne olduğuma da karar verilememiş" dedi.
Dışarıda serbestçe gezen ve suç işlemeye devam eden ’Paralel örgütün’ masum insanlara kurdukları kumpasların ortada olduğunu ifade eden Kışkan, "Çocuklarıma uzak bir göreve gittiğini söylemek zorunda kaldığını, ilkokul 4. sınıfa giden kızım "Baba, herkes artık evlerine döndü, ama sen dönmedin, sen ne zaman evimize döneceksin, sen de dönsene artık’ diyor. Ben buna cevap veremiyorum, buna sizlerin cevap vermesini istiyorum" diye konuştu. Diğer sanıklar da benzer savunma yaptı.
SAVCI’NIN TAHLİYE İSTEĞİ YARIN DEĞERLENDİRİLECEK
Duruşma savcısı Fatih Genç, mütalasında görevsizlik ve uyuşmazlıkla ilgili taleplerin reddini isterken, tüm tutuklu sanıkların tahliyesini talep etti. Mahkeme heyeti taleplerle ilgili karar vermek için duruşmayı yarın (cuma) sabah 09.30’a erteledi.