Güncelleme Tarihi:
Kuran'ın, ölmüş insanların etini yemek diye tanıttığı ve insan yaradılışının tiksinmesi gereken günahlardan biri olarak gösterdiği gıybet, ruhsal ve maddesel doyumsuzluklar içinde kıvranan geri kalmış benliklerin avunmak için sığındıkları saplantılardan biridir.
Peygamberimizin ‘‘zinadan daha kötü’’ diye tanıttığı gıybetle ilgili olarak Kuran neler söylüyor?
Bir kötü huy ve davranış bozukluğu olarak, Kuran'da birkaç kelimeyle karşılanan gıybet, Türkçe'ye, Hucurat suresi 12. ayetteki bir fiilin kökünden geçmiştir. Hadislerde gıybet aynı kelimeyle ifadeye konur ve en ağır günahlardan biri olarak tanıtılır. Mesela, Taberáni'nin el-Evsat'ındaki bir hadiste, ‘‘Gıybet, zinadan daha kötüdür. Adam zina eder, sonra tövbe eder ve Allah da onu bağışlar; ama gıybet edenin bağışlanması, gıybet ettiği kişinin affı olmadan mümkün değildir’’ deniyor. (Hadis için bk. Sağani, 59).
Gıybete doğrudan değinen Hucurat 12. ayet ise, ‘‘Birbirinizin gıybetini etmeyin. Sizin biriniz, kardeşinin ölmüş haldeyken etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi? O halde, Allah'tan korkun...’’ diyerek gıybet etmenin insan ruhunda ve toplum hayatında vücut verdiği tahribi dile getiriyor. Ve gıybet etmenin, insanın kanı ve eti gibi olan onurunu yaralamak anlamına geldiğini gösteriyor.
Ünlü kebáir (büyük günahlar) hadisinde zina 7 büyük kebáirden biri olarak gösterilmektedir. Yukarıki hadis, gıybeti zinadan daha kötü olarak tanıttığına göre, gıybet büyük günahların en beterlerinden biri olarak düşünülmelidir.
Gıybet, bir kimsenin ayıp, noksan ve kusurlarını onun arkasından söylemektir. Gıybette ölçü, Hz. Peygamber tarafından, bir soru üzerine şöyle konmuştur ki bu, gıybetin Allah Elçisi diliyle tanımıdır: ‘‘Gıybet, kişiyi, duyduğunda hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır. Eğer söylediğin şey onda varsa bu gıybet olur; eğer yoksa bu ona iftira etmektir.’’ (Bk. M.birr 70; T. birr 23; Dárimi, riaak 6).
Hadisler, gıybetin orucu mahvettiğini, kabir azabına sebep olduğunu da gösteriyor (Bk. B, edep, 46; Darimi, savm. 27; B.cenáiz 88; İM. taharet 26). Miraç'tan bahseden ünlü hadiste Hz. Peygamber, cehennem ehlinin gıybetten azap görenlerini, ölü eti yer bir halde gördüğünü beyan ediyor. (Bk. Elmalılı, 5/3147).
Gıybet kavramı içine sokulan diğer kötü huylar hemz, nemime ve lezm'dir ki bunlardan ilki olan hemz Kuran'da bir surenin adıdır: Hümeze... Bu da gösterir ki Kuran bu gıybet illetinin büyük bir bela olduğuna ısrarlı bir biçimde dikkat çekiyor. Hümeze suresi şöyle başlar: ‘‘Yazıklar ve azaplar olsun bütün arkadan çekiştirip laf dokunduranlara ve yüze karşı ayıplayanlara...’’
Kalem suresinin 10-12. ayetlerinde, dinlenilmemesi gereken kişiler arasına, laf taşıyıp arkadan söz edenler de konmuştur.
İlk ve son vahyedilen ayetlerle ilgili ne denebilir?
Kuran'ın ilk vahyedilen ayetleri, Alak suresinin ilk beş ayetidir. Bu ayetlerden daha önce söz etmiştik. ‘‘Yaratan Rabbinin adıyla oku. İnsanı bir embriyodan yaratmıştır O. Oku... Senin Rabbin sonsuz derecede cömerttir. Öğrettiğini kalemle öğretmiştir O. İnsana bilmediğini öğretmiştir O.’’
İkinci olarak inen ayetler ise Kalem suresinin ilk ayetleridir. ‘‘Nûn! Kalem'e ve onun satır satır yazdıklarına and olsun...’’
Görüldüğü gibi, Kuran'ın mesajına, adeta temel taşı yaptığı kavramlar okumak, kalem, yazmak, öğretmek ve öğrenmektir. Bu yaklaşımın, Kuran mesajındaki özü kavramak bakımından ifade ettiği espriyi açıklamaya gerek bile yoktur. Kuran bu ilk ayetleriyle, insanoğlunun, varlıklar üzerindeki hákimiyete giden yolunun nerelerden geçtiğini açıkça göstermektedir.
Son inen ayet, Maide suresinin üçüncü ayetidir: ‘‘Bugün, sizin için dininizi en mükemmel biçimde tamamladım, üzerinizdeki nimetimi bütünleştirdim ve size din olarak İslam'ı seçtim.’’