PEYGAMBERİN İZİNDE
Mekke denilince aklınıza...
Çöller, deve kervanları ve hurma bahçeleri gelir...
Her tarafı tarih kokan bir belde gelir.
Ama hayır!
Burası sanki sadece 10 sene önce kurulmuş bir şehir gibi...
Çıkarın Kâbe’yi, Mekke’den...
Geriye sadece Las Vegas kalır... Manhattan kalır... Dubai kalır... Bizim Maslak kalır...
Dev binalar, oteller, şantiyeler, KFC’ler, McDonald’s’lar, Starbucks’lar içinde modern ve yeniden yapılanan, hep yeniden yapılanan bir kent...
*
Oysa...
İslam’ın insanlık tarihi okumasına göre...
Burası ilk insanın, yeryüzüne ilk evi kurduğu bir kent...
Adem ile Havva bu beldede gezmiş... İbrahim Peygamber bu beldede oğlu İsmail’i kurban etmeye kalkışmış... Musa da, İsa da bu beldeden geçmiş...
“Son Peygamber”, kurulu düzeni burada değiştirmeye çalışmış... İşkenceler, ekonomik ambargolar burada yaşanmış... 10 yılda sadece 40 inanmış adamın doğurduğu umutsuzluk sancıları burada yaşanmış... Hicret buradan başlamış...
Ama yok...
Hiçbirinin ne izine, ne tozuna rastlanılıyor...
Çünkü...
Mekke’den hain bir buldozer geçmiş, hoyrat bir silindir geçmiş...
Ve bu sert, ağır başlı, kerim, kutlu ve çok yaşlı kenti, dünün çocuğu haline getirivermiş...
Bir yandan insanlık mirasıyla başı hiç de hoş olmayan Müslümanlar, bir yandan da tarihin izlerinden çeşitli günahlar, şirkler çıkaran Suudilere özgü İslam anlayışı...
İkisi bir araya gelince...
Size düşen müthiş bir hayal kırıklığı oluyor...
“Mekke denilen yer burası mıymış?” deyip duruyorsunuz...
*
Ama neyse ki:
Kâbe var...
Kâbe’nin etrafında oluşturduğu muazzam inanç elektriği, herkesi sarıp sarmalamaya yetip de artıyor bile...
Böylece...
Gökdelenleri, Las Vegas’ı, Manhattan’ı, Amerikan markalarını, hamburgerleri, Maslak’ı falan unutuveriyorsunuz...
Muazzam ve çok etkileyici bir kutlu atmosferin çekim alanındasınız...
Size sadece şunu söylemek isterim:
Lütfen Kâbe resimlerini, posterlerini, filmlerini, görüntülerini falan unutun...
Çünkü...
Kâbe ile canlı ilk temasta yaşadıklarınızı, o resimler, filmler ve afişler yaşatamaz.
Şaka değil...
Kadim bir inancın insanlık tarihi okumasına göre her şeyin başladığı bir mekânın tam içindesiniz...
Öyle bir sırla gizli ki Mekke...
Gitmeden, görmeden, solumadan, dokunmadan, nefes almadan algılanamaz.
Öyle bir efsuna bulanmış ki Mekke...
Tarihini yerle bir etseniz de...
Geçmişini anımsatacak tek bir taşa bile tahammül etmeseniz de...
Her tarafı gökdelenlerle kuşatsanız da...
O efsun, o sır, o muazzam etkileme gücü sizi çepeçevre sarıyor.
Ne kadar bozarsan boz...
Ne kadar saklarsan sakla...
Ne kadar heybetli binalar kurarsan kur...
Kâbe’nin insanı etkileme gücüne bir fiske dahi vurulamıyor.
Kadın erkek aynı saftaYeryüzünde kadın ve erkeğin yan yana namaz kıldığı tek yer Kâbe... Kâbe’de kadınlar ve erkekler aynı saflarda namaz kılıyor, birlikte tavaf yapıyor ve birlikte dua ediyorlar.
Mekke’de ne yapılır?* BİR: Burası bir ibadet kentidir... Başka yerlerde “Hayatını yaşar, arada da ibadet edersin”. Oysa Mekke’de “İbadet eder, arada da hayatını yaşarsın”.
* İKİ: Canın sıkıldıkça Kâbe’de tavaf edersin...
* ÜÇ: Günün her saati Kâbe’nin etrafında dönenler olur... Eğer kalabalığın en az olduğu bir ana rastlarsanız, Peygamber’in elinin değdiği ve Kâbe’nin duvarında bulunan “Hacerül Esved” adlı taşı öpme imkânı bulabilirsin...
* DÖRT: Kadınların erkeklerle birlikte ibadet edebildikleri tek alan Kâbe’dir... Kâbe’de eşinle birlikte ibadet etme imkânının tadını çıkarabilirsin.
* BEŞ: “Kıble neresi?” diye sorma zahmetine katlanmana gerek yok... Dön Kâbe’ye... İşlem tamamdır...
* ALTI: Teravih namazından sonra Mekke Hilton’un lobisinde Arap kahvesi ile taze hurma ikilisine takılıp İslam tarihi üzerine muhabbet çevirebilirsin...
* YEDİ: Mekke’ye Müslüman olmayanların girmesi yasaktır... Zaten Müslüman olmayanların Mekke’de beş saat bile tutunabilmesi imkânsızdır... Çünkü burada her şey ama her şey ibadetlere ayarlıdır...
Kutsal Topraklar için bir sözlük denemesi* TAVAF: Kâbe’nin etrafında 7 kez dönmektir... Tek dönüşe “şavt” denir... “7 şavt”, bir tavaftır. Asırlardır Kâbe’nin etrafında dönülür... O kadar ki, bir kez Kâbe’yi su bastığında hacı adayları, yüzerek ya da küçük sallarla tavafa devam etmişlerdir.
* İHRAM: Kefeni sembolize eden iki parça giysi... Kâbe’yi tavaf etmek için ihram giymek şart değildir... İhram, umre ve hac ibadetinin bir parçasıdır... Bu ibadetleri yerine getirmek isteyenler giyerler...
* SAY: Safa ile Merve tepeleri arasında 7 kez gidip gelmek... Ama bir dakika... “Tepe” deyip geçmeyelim... Şu anda “Safa ile Merve tepeleri arası” denildiğinde, zemini beton kaplı, Kâbe müştemilatının içinde yer alan, yürüyen merdivenlerle ulaşılan, gayet modern ve amaca uygun bölüm anlaşılmalı...
* KÂBE: Hiçbir mimari özelliği bulunmayan, küp şeklinde bir yapı... Ama kutsal... Allah’ın evi olarak kabul ediliyor... İslam’dan önce içinde putlar vardı... Mekke’nin fethinin ardından putlardan arındırıldı... İçi boş... Bazen devlet başkanlarına içi gezdiriliyor...
* UMRE: Hac zamanı dışında yapılan ve haccın bazı kurallarının uygulandığı bir ibadet... Kurallar şunlar: İhram giyilecek, Kâbe 7 kez tavaf edilecek ve Safa ile Merve arasında 7 kez gidilip gelinecek...
Mahrem notlar (2)* Ey bana “şeytan taşlama” olgusu üzerinden nükteler yapan sevgili nüktedan okurlarım... Hiç merak etmeyin: Biz de yaptık o nükteleri kendi aramızda... Özkök, “Ben seni taşlayayım, sen de beni” esprisini yaptı... Sebati’ye “Aman taş atma... Şeytan ‘Sen de mi Sebati’ der” diye takıldık... Yani hiç boşuna çabalamayın: Biz mavranın her türlüsünü çevirdik şeytan taşlama yerinde...
* Bence bizim umre seyahatine Özkök’ün soruları damgasını vurmuştur... Mihmandarlara öyle tuhaf sorular soruyordu ki, o toprakları avuçlarının içi gibi bilen zavallılar ne yapacaklarını şaşırıyorlardı... “Hz. Muhammed hiç Cidde’ye gitti mi?” ya da “İçkinin haram kılınmasından önce Müslümanlar içer miydi?” gibi... Mihmandarlarımıza “Tövbe estağfurullah” çektiren sorulardı bunlar...
* Alışveriş de yaptık... Ertuğrul Özkök, “yazı işleri masası” için “taze hurma” aldı... Sanırım Fikret Ercan için namaz takkesi, Doğan Hızlan için de tespih... Ben de Oktay Ekşi için Kâbe işlemeli bir adet seccade aldım... Başka armağanlar da aldık... Ama yazmamak üzere birbirimize söz verdik...
* Biz Medine’de dolaşırken bir “gizli bilgi” dalgalandı aramızda... Söylentiye göre: Başbakan Erdoğan, iki gün sonra umre için kutsal topraklara geliyormuş... Hemen havaya girdik: “Bize özenmiştir” türünden cümleler kurduk... Fakat o da ne? Medine’yi mesken tutmuş bir dostumuz, “Başbakan buraya her yıl gizlice gelir” demesin mi? Hemen hava atmaktan vazgeçtik tabii...
* Kutsal Topraklar’da Türk olmak bir ayrıcalık... Türkiye’nin Suudi Arabistan’da itibarı çok yüksek... Bunda Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın bu topraklarla kurduğu yakın ilişkinin rolü yüksek... Ama şunu unutmayalım: Halk arasında da Türklerin yeri farklı... Bize özeniyorlar... Bir de şöyle bir şey var: Mekke’de çeşitli hacı kafileleri için yollar yapılmış... Mesela “Pakistan-Hindistan yolu” gibi... Türkiye’nin yolu ise “ABD-İngiltere ve Türkiye” yolu olarak belirlenmiş... İşte burada havaya girebiliriz.