Güncelleme Tarihi:
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu sanıklar Taner Ünal, Vehbi Şanlı, Yasin Alparslan, Savaş Karabali, Hüseyin Ten, Fatih Koçak, Veli Baz, Mesut Sezer, Mehmet Doğan, İlhami Demirtaş, Ahmet Cinali, Salih Zeki Balaban, Levent Bakıray, Halit Bozdağ Güngör, Ferhat Şahin ile tutuksuz yargılanan sanıklar Recep Köse, Ahmet Yüksel ve Osman Aydoğmuş ile avukatları ve müşteki avukatları katıldı.
Taner Ünal, iddianamede kendisine atfedilen iddiaların haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak, “hiçbir şekilde organize suç teşkil edecek bir eyleminin söz konusu olmadığını” söyledi.
Çıkar amaçlı suç örgütü kurmadığını, bu örgüt adına faaliyette bulunmadığını, dernek çatısı altında suç teşkil edecek herhangi bir şey yapmadığını söyleyen Ünal, sanıklardan sadece Ahmet Cinali, Yasin Alparslan, Mesut Sezer, Salih Zeki Balaban ve Vehbi Şanlı'yı tanıdığını, diğer sanıkları ise tanımadığını kaydetti.
Hakkında “vatan, millet ve Atatürk sevgisini kullandığına” ilişkin iddiada bulunulduğunu dile getiren Ünal, 33 yıldır köşe yazarlığı yaptığını ve 11 yıldır da “Türkeli” adlı dergiyi çıkardığını belirterek, Türk kültürü ve tarihi üzerine araştırmaları ve makaleleri bulunduğunu ve bu konularda 70 binin üzerinde kitaba sahip olduğunu ifade etti. Ünal, “Ben bütün bunları vatan, millet ve Atatürk için yaptım” diye konuştu.
“BANA İFTİRA ATILDI VE KOMPLO KURULDU”
“Tarihi ters yüz etmek isteyen ve Atatürk'ü kötüleyen bazı kişilere karşı yazılar yazdığını, bunun üzerine birtakım kişilerin yazılarına müdahale etmek istediklerini” iddia eden Ünal, “kendisine iftira atıldığını ve komplo kurulduğunu” ileri sürdü.
Hukuk dışı şeyler yapmak isteyen, derneğin amaç ve faaliyetlerine aykırı davranışlarda bulunan bazı üyelerin dernekten atıldığını ifade eden Ünal, “derin devletim, paşayım” diyerek derneğe müdahale etmek isteyen kişilerin de dernekten uzaklaştırıldıklarını söyledi.
İddianamede sanık Ahmet Cinali'ye atfedilen suçlarla da bir ilgisinin bulunmadığını ileri süren Ünal, Cinali ile 3 kez yüz yüze görüştüklerini, bunun dışında telefonla görüştüklerini belirtti.
Sanık Salih Zeki Balaban'ın ise asker çocuğu olduğunu ve babasına bile “komutanım” diye hitap ettiğini kaydeden Ünal, Balaban'ın kendisine bu şekilde hitap etmesinin, herhangi bir örgütsel bağ anlamında yapılmadığını, bunun Balaban'ın, günlük yaşantıdaki hitap şekli olduğunu ifade etti.
Sanık Ahmet Cinali ise “Yakup Bilir'in kaçırıldığı, dövüldüğü ve zorla senet imzalattırıldığı” iddiasıyla bir ilgisinin olmadığını savunarak, Mersin'de tarihi bir lahit bulunduğu ve bunun Vatikan'a kaçırılacağı duyumu üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı'na suç duyurusunda bulunduğunu ancak Mersin Valiliği'nin herhangi bir tarihi lahite rastlanamadığı şeklinde açıklama yaptığını kaydetti.
Tarihi eserler konusunda jandarmanın da bilgisi bulunduğunu ileri süren Cinali, tarihi eser koleksiyoncusu olduğunu ifade eden Yakup Bilir ile Hüseyin Ten ve Fatih Koçak arasında tarihi eserlerle ilgili bir ilişkinin bulunduğunu söyledi.
Bu kişiler arasında yaşanan sorunun çözülmesi için kendisinin de olaya müdahil olduğunu belirten Cinali, tarihi eserlerle ilgili işe devletin vereceği ikramiyeden faydalanmak için girdiğini savundu.
Söz konusu işlerin, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği ve derneğin başkanı Taner Ünal ile herhangi bir bağının ve ilgisinin bulunmadığını belirten Cinali, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz'in, “Sen jandarmanın resmi haber elemanı mıydın?” şeklindeki sorusunu, “Ben jandarmanın haber elemanı değilim. Vatanım için bütün birimlere çalıştım” diye yanıtladı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Karadeniz, duruşmaya öğleden sonra devam etmek üzere ara verildiğini açıkladı.
23 YILDAN 57 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz tarafından açılan davanın iddianamesinde, VKGB Hareketi Derneği Genel Başkanı Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu 19 dernek üyesi hakkında, 23 yıldan 57 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, Taner Ünal ve Ahmet Cinali'nin liderliğinde ve diğer sanıklardan Vehbi Şanlı, Salih Zeki Balaban, Halit Bozdağ Güngör, Mesut Sezer, Savaş Karabali, Levent Bakıray, Yasin Alparslan ve İlhami Demirtaş'ın katılımıyla Nisan 2006 tarihinden VKGB adı altında, TCK'nın 220. maddesinde tanımı yapılan “suç işlemek amacıyla örgüt kurulduğu” kaydediliyor. Bu örgütlenmeye, Fatih Koçak, Ferhat Şahin, Veli Baz, Hüseyin Ten, Osman Aydoğmuş, Mehmet Esen ve Recep Köse'nin üye olduklarının anlaşıldığı belirtiliyor.
“Sanıkların suç işlemek amacıyla örgütlenme içinde oldukları Nisan 2006 tarihinden sonra, VKGB Hareketi Derneğinin, düşünce kuruluşu olmaktan çıktığının anlaşıldığı” ifade edilen iddianamede, “Sanıkların TCK'nın 220. maddesinde belirtilen örgütlenme içine girmelerinden sonra, söz konusu derneğin toplum önündeki imajını ve gücünü de kullanarak, iş adamlarını koruma adı altında maddi menfaat temin ettikleri, cebir ve tehdit uygulamak suretiyle para aldıkları, izinsiz kazı yapmak ve ticaretini yaparak 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet ettikleri, ihalelere fesat karıştırdıkları, cebir ve tehdit yoluyla baskı kurdukları tespit edilmiştir” deniliyor.