Öcalan'ın öldürülmesi için Türkeş'in görevlendirdiği üç ülkücü, Şam'da APO'nun izini buldular. Abdullah Öcalan'ın, Suriye'nin başkenti Şam'da öldürülmesi için MHP Lideri Türkeş tarafından görevlendirilen ülkücü üç genç, 1992 yılında bölgeye gitti. Ülkücüler, Apo'nun izini bulmuştu. Bölücübaşı, Şam'da, müstakil bir evde oturuyordu. Silahlar elde, mermiler yolda, heyecan doruktaydı.MHP Lideri Türkeş, Suriye'de barınan bölücübaşı Abdullah Öcalan hakkında ölüm fermanını vermiş, şimdi sıra, bunun infazına gelmişti. Ülkücü gençlerin ‘‘Reis’’ diye hitap ettikleri V.K., konuya dört elle sarıldı. Türkeş'ten görev emrini aldıktan sonra, beraberindeki iki arkadaşıyla birlikte bölgeye hareket etti. Şimdi, büyük operasyonun devamını Rıza Müftüoğlu'ndan dinleyelim:‘‘Rahmetli Genel Başkanımız'ın görevlendirdiği üç kişi, 1992 yılında Güneydoğu'ya gitti. Sonra, bu ekipten ilginç haberler gelmeye başladı. Apo'nun izi tespit edilmiş, hatta Şam'daki evi de bulunmuştu. Bu haberler geldikçe, Genel Başkanımız çok heyecanlanıyor ve mutlu oluyordu. Bilgi trafiği, yaklaşık 1 yıl devam etti. Bu süre içerisinde, operasyonu yapacak kişilere her türlü lojistik destek sağlanmıştı. Artık, eylem zamanı yaklaşıyordu. Görevliler, birkaç defa bölgeden Ankara'ya geldiler, vaziyet planlarını Genel Başkan'a arz ettiler; kendisinden taktik aldılar. BÜYÜK HEYECANApo'nun peşindeki bu üç kişi, gerçekten bölgeye çok hákimdi. Anladığım kadarıyla, Suriye ve Lübnan'da açamayacakları kapı yoktu. Yıllardan beri gide-gele çok iyi dostluklar kurmuşlardı. Bu sayede, Apo'nun evini kolaylıkla tespit ettikleri anlaşılıyordu. Son gelen haberlere göre, Apo da, Suriye'nin başkenti Şam'da elini kolunu sallayarak gezmekteydi. Tabii, çevresinde korumalarının bulunduğu bildiriliyordu. Bu bilgiler, Ankara'da değerlendirmeye alındı. Artık zaman kaybına meydan vermemek gerektiği vurgulandı. Genel Başkan'ın görevlendirdiği üç ülkücü genç, son defa Suriye seferine çıkıyordu. Başbuğ'un çevresindeki çok yakın mesai arkadaşları, yani bizler, sonucu merak ve heyecanla bekliyorduk...’’REKLAMI SEVMEMApo operasyonunun, MHP Genel Merkez cephesi böyleydi. Şimdi gelelim, Suriye cephesine... Reis anlatsın, biz dinleyelim:‘‘Adım V.K. İlk bakışta, kimliğimi niçin sakladığımı düşünebilirsiniz. Zannetmeyin ki korkudan. Biz ülkücüler, sahnede görünmeyi, reklam olmayı sevmeyiz. Bize bir görev verilir, onu yerine getiririz. Ama, asla propaganda aracı olmayız. Bu nedenle, davanın bir neferi olarak kalmak istiyorum. İsterseniz buna isimsiz kahramanlık deyin. Kahraman olmak da kolay bir şey değil ya. Kahramanları, daima takdirle izlerim. Bizim camiamızın en ünlü ve en büyük kahramanı şüphesiz Başbuğumuz Alparslan Türkeş'tir. Türkeş, tarihin haklı çıkardığı bir büyük liderdir. 12 Eylül öncesi olaylarda da haklı çıkmış, 12 Eylül sonrası olaylarda da... EL EZHER'DEN YARDIMBaşbuğ'la operasyonun her yönünü konuştuk. Kendisi, bizden Apo'nun kellesini istiyordu. İki arkadaşımı Suriye'ye göndermeye karar verdik. Onların kolay hareket edebilmesi için her şey planlandı. Nereden araba temin edecekler, nereden silahları alacaklar, bütün bunlar gündeme geldi ve karara bağlandı.Bu arada Başbuğ, organizasyonda sıkıntı çekilmesi halinde, Kahire'nin El-Ezher Üniversitesi'nde bulunan adamlarından da yardım alabileceğimizi söyledi. Ama o kişiler şimdilik yedekte tutulacaktı. Arkadaşlarımı gönderdim. Sınırı geçtikten sonra bir araba temin ettiler, ardından da silahlarını alacakları bölgeye gittiler. MERMİLER HAZIRDISuriye'de, paranın açmayacağı kapı olmadığı için işimiz kolaydı. Ayrıca, her gün Kilis ve Gaziantep yöresinden Suriye'ye yaklaşık 1000 kişi girip-çıkıyordu. Yani bunlar sınır ticareti yapıyordu. Suriye'de Türkçe geçerli lisan olduğu için anlaşmada sıkıntı çekmek söz konusu değildi. Operasyonu Kilis'ten yönettim. Arkadaşlarımdan hemen her gün
haber geliyordu. Onlar Apo'nun Åžam'daki evini bulmuÅŸlardı. Kendisini adım adım izliyorlardı. Silahlar da tedarik edilmiÅŸti. Mermiler, 1993 yılının aralık ayında, belirlediÄŸimiz adrese gönderilecekti. Çok heyecanlıydık. BaÅŸbuÄŸ, bizden daha heyecanlıydı.’’İşte bu kompleks içinde yaşıyorduPKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan Åžam'da iÅŸte bu evde oturuyordu. Ev geniÅŸ bir kompleksti. Lüks içinde yaşıyordu. Yine H.D'nin aÄŸzından dinleyelim: ‘‘Şam'da bir ev tuttuk. Yöre halkının yardımıyla, Apo'nun evini daha önceden tespit etmiÅŸtik. Namlunun ucundaki terörist, ÅŸehrin dışında, sayfiyeyi andırır bir semtte yaşıyordu. Ev üç katlıydı. Etrafı bahçeliydi. Ama, bahçenin çevresinde duvar filan yoktu.’’Aramızda sadece 100 metre vardıSuriye'de, Apo'nun peÅŸine düşen ekipten H.D. ise nefes kesen bu büyük takibi, 10 yıl önceki heyecanla anlatıyor. Åžimdi, H.D.'yi dinleyelim: ‘‘1992 yılında Almanya'dan gelip, Reis'ten önemli bir görev aldım. Operasyon için A.B. ile birlikte Suriye'ye geçtik. Bu gidiÅŸ-geliÅŸlerimiz bir yıl boyunca sürdü. Son defa 1993 yılının kasım ayında sınırı geçtik. Hemen orada bir araba temin ettik. Sonra, Lübnan'ın Baalbek kentine ulaÅŸtık. Daha önce bize verilen adresten uzun ve kısa namlulu 17 silah teslim aldık. Silahlarımızı arabamıza yerleÅŸtirip, Åžam'a geçtik eve Abdullah Öcalan'ın evini bulduk. BALKONDAN AVLAYACAKTIKApo'yu, bir yıl boyunca profesyonelce takibe aldık. Geleni-gideni çoktu. Zaman zaman dışarı çıkıyor, korumaları etrafında çember oluÅŸturuyor, o da gideceÄŸi yere yaya olarak devam ediyordu. Otomobiliyle giderken de, aynı güvenlik çemberi oluÅŸturuluyordu. Çevrede, epeyce sivil peÅŸmerge gözcü vardı. Biz onları fark ediyorduk, ama onlar bizi fark edemiyordu; çünkü dersimizi iyi çalışmıştık. Apo, genellikle oturduÄŸu evin orta katındaki balkona çıkıyor, uzun süre orada kalıyordu. Yaptığımız plan, bu pozisyonu yakalamaya yönelikti. Yani, onu balkonda iken uzun namlulu silahla avlayacak ve bölgeden süratle uzaklaÅŸacaktık. Apo'nun oturduÄŸu balkonla aramızda 100 metreden az bir mesafe vardı; yani ÅŸartlar çok elveriÅŸliydi. Zaten bu eylemimizde bize yerli halktan yardım eden kiÅŸiler bulunduÄŸu için iÅŸimiz bir ölçüde kolaydı. GEREKÄ°RSE EVE GÄ°RECEKTÄ°KAslında, alternatif planımız da vardı. EÄŸer bu yola baÅŸvuramazsak ve tüm çareler tükenirse, Apo'nun evine girip, yakın planda iÅŸini görecektik. Yani, kendimizi muhtemel bir intihar eylemine de hazırlamıştık. Bu eylem için eve girmek mesele deÄŸildi. PKK, Türkiye-Suriye sınırından mal kaçıran hemen herkesten haraç alıyordu. ÇoÄŸu zaman bu haraç iÅŸinde anlaÅŸmazlık çıkıyor, konunun çözümü Apo'ya bırakılıyordu. Yani Apo, evinde racon kesiyordu. Racon iÅŸi için, Apo'nun evine giren-çıkan insan çok fazlaydı. Biz de öyle bir rol üstlenip, girmeyi planlarımız arasına dahil etmiÅŸtik. Ama aralık ayının ortalarında bir ÅŸeyler oldu. Her zamanki gözetlemelerimize gittiÄŸimiz son günümüzde, evin çevresinin Suriye askerleri tarafından kuÅŸatılmış olduÄŸunu hayretle gördük. Deniz bitmiÅŸti.’’ ‘4 özel tim çıkardık’ dedi, Öcalan kurtulduBÃœTÃœN bu ilginç geliÅŸmelerden sonra ÅŸimdi Reis V.K.'dan filmin son sahnesini dinleyelim:‘‘10 Aralık 1993 günü, bir Ä°stanbul gazetesinin birinci sayfasında çıkan koskoca bir haber, bütün planlarımızı altüst etti. ‘Apo için 4 tim özel görevli' baÅŸlığıyla yayınlanan haberde, dönemin BaÅŸbakanı Tansu Çiller ne diyordu, biliyor musunuz?: ‘Özel Harekát Dairesi'nin en uzman elemanlarından oluÅŸan 4 ayrı tim, Abdullah Öcalan'ı vurmak için harekete geçti. Öcalan ve PKK'nın öteki üst düzey kadrosunun imha edilmesi için gerekli siyasi karar, bundan önceki MGK'da alındı. Genelkurmay BaÅŸkanlığı Özel Harekát Dairesi, bu operasyon için görevlendirildi.'Ä°Åž, YATIYORHaberin çıktığı gün, Åžam'daki arkadaÅŸlarımdan kahredici bilgiler gelmeye baÅŸladı:‘Reis, Apo'nun çevresinden kuÅŸ uçurtmuyorlar. Asker-sivil, Suriyeliler, çevrede çok sıkı güvenlik önlemi aldı. Bu ÅŸartlar altında operasyon yapamayız. Emrini bekliyoruz.'Zaten, gazetedeki haber çıktıktan sonra, bu iÅŸin yatacağını anladım. Ama içim içimi yiyordu. ‘EÄŸer bu haberi, bu gazeteye baÅŸbakan veriyorsa, ben onun aklından şüphe ederim' diyordum. Düşünebiliyor musunuz; Türkiye, en büyük düşmanına karşı gizli bir operasyon hazırlığına giriÅŸiyor, ama baÅŸbakanımız bunu kamuoyuna adeta davul-zurna ile açıklıyor. Olmaz böyle ÅŸey! BaÅŸbakan Çiller'in açıklamaları, daha sonraki günlerde de devam etti. Gazeteciler soruyor, o konuÅŸuyordu. 17 ve 18 Aralık 1993 tarihli gazeteler, yine Çiller'in haberlerine yer veriyor, baÅŸbakan, ‘Kıskaç daralıyor, Apo her an bitebilir' diyordu. Çiller, bir baÅŸka haberde de ‘Apo, çok küçük bir alana kıstırıldı, ama daha fazla konuÅŸamam' ÅŸeklinde açıklamalarda bulunuyordu. Yani, gizli Apo operasyonundan sadece yetkililerin, bir de kamuoyunun haberi vardı(!)...’’OYUN BOZULDUÅžam'da, Apo operasyonunu yürüten H.D., silahlara veda sahnesini şöyle anlatıyor:‘‘Apo?nun etrafı kuÅŸatılmış, oyun bozulmuÅŸtu. Artık yapacağımız fazla bir ÅŸey kalmamıştı. Reis'ten ‘Dönün' talimatı aldık. Silahlarımızı, Suriye'nin Humus ÅŸehrindeki bir adrese teslim ettik. Bir yıldan beri bize yardımcı olan dostları tek tek ziyaret ederek, teÅŸekkürlerimizi bildirdik. Bu iÅŸ buraya kadarmış, dedik. Ama yeni bir emri de, Apo yakalanıncaya kadar her an bekledik...’’TürkeÅŸ, duvarı yıkıncaya kadar kafasını vururReis anlatıyor: ‘‘BaÅŸbuÄŸ'la bu çok önemli meseleyi konuÅŸurken, hatırıma rahmetli Dündar TaÅŸer'in, henüz yeni yetmeliÄŸimizde bize anlattığı ÅŸu örnek geldi. Dündar TaÅŸer'e demiÅŸler ki: ‘Sen niçin lider deÄŸilsin de, Alparslan TürkeÅŸ lider?' O da ÅŸu cevabı vermiÅŸ: ‘TürkeÅŸ'le bizi birlikte bir odaya hapsetseler, duvara bir kafa atarım, yıkılmazsa birkaç defa daha denerim. Daha sonra, kaderime razı olurum. Ama Alparslan TürkeÅŸ, bu kafayı, o duvarı yıkıncaya kadar vurur.’’ Gerçekten Alparslan TürkeÅŸ, o kafayı, o duvara, ölünceye kadar vurdu.Â
button