‘Gezi’ sürece aşı

Güncelleme Tarihi:

‘Gezi’ sürece aşı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 01, 2013 00:00

Akil İnsanlar Heyeti’nin hazırlayıp hükümete sundukları raporların daha mürekkebi kurumadan arka arkaya gelen olumsuz haberleri, sürece mesai veren isimlerden Abdurrahman Kurt ile konuştuk.

Haberin Devamı

Eski AK Partili vekil Kurt, üyesi olduğu Doğu Anadolu Bölgesi Grubu’nun sahadaki tespitleri ışığında barış sürecini bekleyen kritik eşikleri anlattı. Gezi olaylarında bazı karanlık hesapların devreye girdiğine inansa da, farklı kesimlerin bir araya gelebilmiş olmasının barış süreci için uzun vadeli bir aşı olduğunu düşünüyor. BDP flamalı ve Türk bayraklı iki gencin el ele fotoğrafına atıfla bir de sitemi var: “Demek ki biz Akillere yapılan muhalefetin karşılığı yoktu.”

İSRAİL ASKERLERİNİN FİLİSTİNLİLERE YAPMADIĞINI TÜRK ASKERİ KÜRTLERE YAPTI

Heyetinizin hazırladığı raporun en çarpıcı unsuru Doğu Anadolu’da yaşayan halkın önemli bir bölümünün Öcalan’ın serbest bırakılması talebini teyit etmesi.
Öcalan’ın serbest kalmasına ilişkin bir talep bölgede var. BDP cenahının Akil İnsanlar sürecine çok örgütlü bir şekilde destek verdiğini ve taleplerini çok örgütlü bir şekilde ilettiğini söylemek mümkün.
Örgütlü vurgusu yaparken BDP’nin tavrının halkın iradesini yönlendiren bir şekilde dayatıldığını mı söylemek istiyorsunuz?
Yönlendirme kavramı kısmen doğru. Çünkü o insanlar zaten yönlendirilmek adına rahat davranıyorlar. Kandırılma olarak da bakmamak lazım.
Yıllarca devlet tarafında ‘PKK kepenk kapattırıyor’ gibi argümanlar gördük, halkı tavır almaya zorladıklarını ifade etmek için. Bu tür bir anlayışın barış süreci bağlamında devam ettiğini mi söylemek istiyorsunuz?
Bunun doğruluk payı var. Böyle bir etki hâlâ söz konusu. Ama olayı böyle tanımlamak tamamen yanlış olur. Bunun çok daha ötesinde bir gönüllü birliktelik ve kendini onunla tanımlama var. Devlete yabancılaşmış ve diğer tarafla hemhal olmuş bir durum var. Yaşadığı zulümler zaten devletle vatandaş arasındaki bağı tamamen koparmış. Devletle psikolojik ve maddi bağın ne kadar tahrip edildiğini görmeden AK Parti her yaptığı iyiliğin karşılığını beklerse orada bir sıkıntı yaşar. Bu travmatik durumun tarihsel kökeni var. Askerlerin terörü ve şiddeti bitirme adına uyguladığı yöntemlerin bir kısmı çok net söylüyorum İsrail askerlerinin uygulamadığı yöntemlerdir.
İsrail askerlerinin Filistin halkına karşı uygulamadığı yöntemleri Türk askeri Kürt halkına karşı uyguladı diyorsunuz.
Evet, bir dönem uygulamış, hem de ağır bir şekilde uygulamış. Bunun yarattığı korkunç bir travma var. Açık söyleyeyim, bir kısım kadınların dağa çıkışının kendini koruma amaçlı zorunlu bir duruma dönüştüğü bölgeler gördüm.

Haberin Devamı

BU DEVLETE GÜVEN YOK

Haberin Devamı

Taciz ve tecavüzlerden kaçmak için mi?
Maalesef. Bunların üstünü örtmek ne kadar yanlışsa bunları ajite etmek ve bunları kamplaştırmak için kullanmak da o kadar yanlıştır. Bunun bilincindeyim. Fakat Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun bunu yapıcı bir şekilde ele alarak gerçek bir yüzleşme sağlama gibi ciddi bir sorumluluğu var. Mesela Bingöl’de gözleri görmeyen, hiçbir siyasi eğilimi olmayan oğlunu bir gün askerler alıp götürdükten sonra kaybeden teyzeyi unutmuyorum. Diyor ki, ‘Ben oğlumun kemiklerini istiyorum, çünkü ben şehirde yürürken bastığım herhangi bir yerin altında oğlumun kemikleri var mıdır acaba diye ürpererek toprağa basıyorum’. Böyle bir yük var üstümüzde. Bugünkü devletin o günkü devlet zihniyetinden tamamen arındığını belli etmesi gerekiyor. O devlet affedilebilecek bir devlet değil.
Bugün Kürtlerin, devletin kendileriyle barışmaya gerçekten niyeti olduğuna inanmalarının en önemli dayanağı nedir sizce?
Dindarların bu konuda daha merhametli olduğuna ilişkin ciddi bir kanaat var. Dindarları, milliyetçilikle birlikte dindarlık yapanlardan ayırıyorlar. Bu aslında Refah Partisi döneminde oranın neden oy deposu haline geldiğinin de bir göstergesi. Bir başka boyutu da BDP içindeki örgütlülüklerine de güveniyor olmaları.
Bu dediğinizden şu çıkıyor; devletle yıllardır haklar üzerinden bir güven ilişkisi kuramayan bir toplum bugün dindarlık üzerinden bir güven devşirmeye çalışıyor.
Doğru. Yalnız burada şuna dikkat etmek lazım. Bu devlete güven yok. 1924’ten bugüne gelen o devlet iskeletine güven yok. Bunu değiştirmekle ilgili hedefi olanlara güveniyorlar. AK Parti’ye de bunu değiştirme niyeti olduğu için güveniyorlar. Ama  Kürtlerin AK Parti’ye bakışında ‘Geçmişin izleri onların bilinçaltını etkilemiş midir’ diye bir kaygı da var. ‘Eşitlik kavramının içini doldurabilecek kadar meseleyi görebiliyorlar mı’ diye bir kaygı var.

Haberin Devamı

1’İNCİ AŞAMA TAMAMLANMADI

Süreç bağlamında son haftalarda Ankara’daki huzursuz havanın asıl nedeni nedir?
Mutabakata varılan 3 aşamanın ilk aşaması olan şiddetsizlik ve çekilme konusu tamamlanmış mı? Hayır. Bunun yarattığı ciddi bir güven bunalımı var.

Çekilmenin tamamlanması için varılan mutabakattaki son tarih neydi, biz tam olarak neredeyiz?
Burada çelişkili ifadeler var. Akil İnsanlar’ın final toplantısından birkaç gün önce heyet başkanları Selahattin Demirtaş ile bir araya geldi. Orada kendisi yüzde 50’nin çekildiğini ve haziran sonunda biteceğini söyledi. Sonra hükümet çekilmenin söylendiği gibi yürümediğini ifade ettikten sonra eylül lafları başladı. 1’inci aşama tamamlanmadan, tamamlanmış gibi yaparak bağırmak samimiyetsizlik olarak algılanıyor hükümet tarafında.

Haberin Devamı

Onlar da Başbakan’ın ‘Teröristbaşı’ ifadesine dönmüş olmasını bir samimiyetsizlik olarak algılıyor.
Demek ki birbirini besliyor bunlar. Ama mutabakata baktığınızda 1’inci yükümlülük geri çekilmeyi yerine getireceklerinin taahhüdünü verenlerde. Bu yapılmamış. Bu yapıldıktan sonra demokratikleşme adımını konuşmamız gerekiyor. 1’inci aşama daha tamamlanmamış iken 2’nci ve 3’üncü aşamayla ilgili şeyler dayatılıyor.

Öcalan’ın durumu 2’nci aşama mıdır, 3’üncü aşama mıdır?
Ben bu konuda bir şey söyleme yetkisini sahip değilim. Ama bu konunun konuşulması gereken aşama, normalleşme dediğimiz 3’üncü aşamadır.

Lice’de hükümetin hızlı refleksi önemli

Lice’de cuma günü yaşananların Kürtler açısından çok büyük bir güven bunalımı olduğu ortada. Böyle hassas bir süreç devam ederken, askerlerin halkın üzerine ateş açmasını nasıl karşıladınız?

Haberin Devamı

Öncelikle hayatını kaybeden kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bu konuda hükümetin hızlı davrandığını görmek mümkün. Acilen görevlendirilen müfettişler ve olaydan sorumlu savcının bölgedeki birlikte çalıştığı baro gibi heyetlere verdiği güven ilk aldığım olumlu izlenimlerdir. Öcalan, Brüksel mesajında herkesi bu tür provokatif durumlar karşısında uyaran hatırlatmalar var. Diyarbakır’daki cenaze törenlerinde gösterilen demokratik olgunluk önemlidir. Taksim Platformu’nun Lice üzerinden Gezi’yi Kürt coğrafyasına taşıma eğiliminin hükümet ve BDP tarafından dikkate alınması, herhangi bir olumsuzluğa mahal verilmemesi umutlarımızı güçlendirdi.

İslam dünyasına ve Kürtlere liderlik Türklere rezervli değil

PKK içinde bazı grupların süreci torpillemek adına bazı eylemlere girişebilecekleri kaygısı hep var. Bunu ne tetikleyebilir?
Uluslararası konjonktür üzerinden baktığımız zaman belki İran ve Suriye üzerinden kısa vadede sağlanabilecek avantajlar. Ya bugün Türk ve Kürt kardeşliğine bir mutabakat içinde yeni bir bin yıla taşırsınız. Ya da buna inanmazsınız da acaba bu kısa vadeli gerginlikler içinde Esed’le, İran’la, belki Avrupa’nın bir kısmı ile dönemsel anlaşmaların avantajına inanırsınız. Bu ikincisi tarihte Kürtler adına büyük bir sıkıntı yaratabilecek bir şeydir. Kürtlerin kaderi Türklerle beraber olurlarsa ciddi bir gelecek perspektifine kavuşabiliyor. Irak Kürdistanı’nın Özal’dan beri Doğu’ya bakmak yerine Türkiye ile yakınlık içinde olmak istemesi de bununla ilgilidir.

Fethullah Gülen de geçen hafta Erbil’de yayınlanan Rudaw Gazetesi’ndeki röportajında Türkiye’nin dünya genelinde Kürtlerin haklarını koruyan bir rol üstlenmesi yönünde vurgular yaptı.
Hocaefendi’nin son yaklaşımları çok katkı sunucu. Ama bu cümle biraz problemlidir. Siz Kürtler içerisinde bir liderlik rekabeti olarak olayı okumaya kalkarsanız doğru olmaz. Ben bunu Türklerin İslam dünyasına rezerve edilmiş bir liderlik yapma hevesine benzetiyorum. Bu rezerve mantığa karşıyım.

Türklerin İslam dünyasında liderlik yapma hevesine de karşısınız yani?
Bunu rezerve edilmiş bir hak gibi görmeye karşıyım. İnsanlar bunları rezerve edilmiş gibi görmeye başlarsa, bu zaten doğal olarak böyle olacaksa bile tepki yaratır. Diğer kesimi incitirsiniz. Kürtler açısından Türkiye’nin konumunu rezerve edilmiş bir durum olarak bakarsanız, ortadaki Molla Mustafa Barzani gerçekliğini ne yapacaksınız? O zaman siz orayla burası arasında bir liderlik yarışına dönüşecek bir psikolojiyi şimdiden yaratırsınız. Bu zaten PKK ile KDP arasında hep vardır. Bu iş sıkıntılı bir iştir.

Köprünün ismini yeniden düşünmeliler

Hükümet Alevilerin kaygılarının farkında mı?
Olan var, olmayan var. AK Parti içinde herkes homojen, aynı anlayışta değil. Ama bu konuda ciddi duyarlılığı olan insanların etkin noktalarda olduğunu biliyorum.
3’üncü Boğaz köprüsü için Yavuz Sultan Selim isminde ısrar edilirse Aleviler açısından ciddi bir kırılma olur mu?
Telafi etmeleri gerekir. Yavuz Sultan Selim’e Alevilerin baktığı gibi bakmıyor Sünni toplum. Mesela öyle bir katliamın tarihte olmadığını söylüyorlar.
Ama resmi tarihte pek çok şey yok zaten.
Bunu tarihçiler tartışırlar. Alevileri katlettiği için önemli olarak bakmıyorlar Selim’e. Ama sizin böyle bakmıyor olmanız algının farklı bir şey olmasını değiştirmiyor. Bu algıların da dikkate alınması, telafi edici şeylerin olması gerekir. Problem var mı boyutunda bunun üzerinde tekrar düşünmeleri gerekir. Tekrar düşünmek de ayıp değil bence.

Böyle bir tabloyu keşke bölgede görsek

Sizin Doğu Anadolu Akiller Heyeti’nin hazırladığı raporda, bölge halkının doğaya ilişkin öneri ve talepleri var. HES’ler ve Tunceli Barajı’yla ilgili itiraz var.
Bu özellikle Dersim bölgesinde ortaya çıkan bir çekince. Ama bunun sahada kapsadığı alan ana meseleler karşısında yüzde 5’e tekabül etmiyor. Bizim sınır aşan sularla ilgili bazı yükümlülüklerimiz var. O devreye girdikten sonra biz barajlarla ilgili bazı adımları atamayacağız. Barajlarla birlikte oluşan göl havzaları ve yeşillendirme çalışmaları ayrı bir katkıdır çevreye. Mesela Silvan Barajı bölgenin hayat damarıdır.

Hükümetten, Gezi direnişinin çözüm sürecine karşı bir provokasyon olduğuna dair yorumlar geldi. Siz buna inanıyor musunuz?
Bir boyutunun bu olduğunu düşünüyorum. Gezi’yi ben çok parametreli değerlendiriyorum. Siyah ve beyaz diye değerlendirmenin doğru olmayacağına inanıyorum. Gezi olayları içinde çok farklı kesimlerin çok farklı anlayışlarla bir araya geldiğini söylemek mümkün. Çok masum anlayışların da, çok karanlık anlayışların da olduğunu ifade etmek gerekir kendi açımdan.

Kalabalık gruplar halinde olmasa da Kürtler de Taksim’deydi.
Oradaki BDP görüntüleri HDK ağırlıklıdır. BDP’nin Türk solu ile işbirliği içinde olmasından kaynaklı yükümlülükleri ile ilgilidir. Kısmi katılım olmuştur, ciddi anlamda uzak durulmuştur aslında. Aslında Sırrı Süreyya Önder’in de içinde olduğu durum, Türk solunu da idare etmekle ilgili. Türk solu bana göre çok garip bir hevese kapıldı oranın üzerinden. Türk solu acaba Gezi üzerinden bir burjuva sosyalist devrim yapabileceğini mi düşündü dedirtecek yansımalar var. Solu da bir kitle gibi gösterme umuduyla bir araya gelenlerin adeta bir minnet borcunu kısmen ödemeye çalışma gibi bir duruşla ifade etme haliydi belki.

Başta söylediğiniz karanlık anlayıştan kastınız nedir?
Dikkat edin, bizlere (Akil İnsanlar) üzerinde Atatürk olan Türk bayraklarıyla tepki gösterenler, aynı bayraklarla BDP’lilerle el eleydi. Bunun akılla izahı olabilir mi? Bizi taşlayanlar, Öcalan posterlerine tepki gösterenler, bir baktık ki su sıkan polise karşı birlikte. Ulusalcı bayrak taşıyan kızın elinden tutmuş BDP flamalı bir genç, MHP’li de onlara destek veriyor. Böyle bir tabloyu keşke biz bölgede görebilseydik. Bir hesap var burada. Bunu neye benzettim biliyor musunuz? CHP’nin Dersim’den oy almasına benzettim.

GEZİ AKİLLERE MUHALEFETİN KARŞILIĞI OLMADIĞINI KANITLADI

Bu yan yana gelmenin arkasından illa ki bir komplo mu olması gerekiyor? Uzun vadede hiç mi olumlu yansıması olmaz barış sürecine?
Faydalıdır. Niyet o değil ama sonuç o. Bu görüntüler bize karşı çıkan insanların ellerini zayıflattı. Şu anlamda iyi olmuştur; siz yeri geldiğinde bazı hedeflerde ortaklaşabiliyorsanız, aslında bizim söylediğimiz şeyin de sizlere zarar vermeyeceğinin farkındasınız. Bu tarihe bu anlamda bir not olarak düşmüştür. Biz zaten sizin beraber yaşamanızı ve hep el ele olmanızı istiyoruz. Bizim yaptığımız çalışma da aslında sizi bu noktaya getirmeyle ilgili bir çalışmadır. Dolayısıyla siz de bunu yapabileceğinizi aslında gösterdiniz. Demek ki bize yapılan muhalefetin karşılığı yoktu.
Birbirine karşıymış gibi gösterilmeye çalışılan barış süreci ve Gezi’nin uzun vadede birbirini besleyen iki kanala dönüşebileceğine siz de katılıyorsunuz.
Ben Gezi’nin bir aşı olduğuna inanıyorum. Kısa vadede zarar gibi görünen şeyin uzun vadede bir aşı olduğuna inanıyorum. İçindeki yapıcı eleştirilerin eleştirilenler tarafından dikkate alınacağını düşünüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!