OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 12, 2005 00:00
Ünlü Hubble uzay teleskobunun benzer bir versiyonu olan Spitzer teleskopunun elde ettiği müthiş görüntüler eşliğinde, doğada gezegenlerin nasıl oluştuğu yeniden tartışıldı. Discovery dergisinin temmuz sayısı da, New York’ta yapılan bu önemli konferanstaki yeni bilgilere ve görüntülere geniş bir yer ayırdı.Hubble kadar güçlü olan uzay teleskobu Spitzer, geçen yaz ayında uzaya gönderilmişti. Görünen ışıktan farklı olarak kızılötesi ışınları da yakalayabilecek şekilde tasarlanmış olan Spitzer, yoğun toz katmanına nüfuz edip yıldızlar ve gezegenlerin oluştuğu yıldızlararası bulutları da inceleyebiliyor. Birkaç aylık bir çalışma süresinin ardından teleskop zaten yaratıcılarının iyimser beklentilerini fazlasıyla aşmıştı. Spitzer yalnızca yeni oluşan gezegenlerle ilgili kanıtlar elde etmekle kalmadı, gezegenlerin doğumunun sanıldığından çok daha karmaşık ve çeşitlilik içeren bir süreç olduğunu ortaya koydu. Gerçek şu ki, astronotlar hala gezegenlerin kökeniyle ilgili fazla bilgiye sahip değil; ancak bu konudaki bulgular hızla artıyor. Uzun süre uzay bilim adamlarının inceleyebildiği tek güneş sistemi 4.6 milyon yıl önce oluşmuş olan bizim güneş sistemimizdi. Son on yılda yıldızların etrafında gezegenlerin keşfi ve karmaşık bilgisayar simülasyonlarının gelişmesi sayesinde, aslında güneş sistemimizin son derece tuhaf olduğu ortaya çıktı. Spitzer’in bulguları doğanın sandığımızdan çok daha ilginç olduğuna işaret ediyor. Gezegenler her tür yörüngede ve yıldızlardan her tür uzaklıkta oluşabiliyor. Aynı zamanda bu oluşum mevcut herhangi bir teorik standarda uyuşmayan işlemlerle gerçekleşiyor. Küçük kayalık oluşumlar milyonlarca yıllık bir süreçte aşamalı olarak ortaya çıkarken, Jüpiter gibi devasa gezegenlerin meydana gelmesi için birkaç yüzyıl yeterli olabiliyor.Spitzer’in keşfettiği sırlarTüm bu çeşitlilik de sayısız tuhaf ancak aynı zamanda çoğunun da Dünyamıza benzediği dünyalar içeriyor. İşte Spitzer de bizim güneş sistemimizi yaratmış olan ve şu an belki yıldızların çevresinde yeni yaşanabilir dünyalar yaratmakla meşgul gezegen oluşturma mekanizmasının sırlarını ortaya koyduğu için Rochester’daki konferansa katılanlar son derece heyecanlıydı.Astronotlar uzun yıllar önce gezegenlerin nasıl oluştuğuyla ilgili reçeteyi keşfettilerse de, bu o kadar basit değil. Örneğin, yıldızlararası molekül bulutunu ele alalım Ğ temelde soğuk gaz ve tozdan oluşan bir küme Ğ yavaşça salladıktan sonra parçacıkların dibe çökmesi için bekleyelim. Gaz ile toz kendi ağırlıklarının etkisiyle çöktüklerinde, bu maddenin hacmi merkezde yoğunlaşarak bir ön yıldız yaratır. Bu arada, ilk baştaki bulutta hafif bir rotasyon bile bulut büzüşürken anormal şekilde büyür. İlk baştaki bükme hareketi maddeyi içe doğru eğilen ve bir milyon yıl boyunca, doğmuş olan yıldızın üzerine yağan bir gaz ve toz dairesine dönüştürür. Jüpiteri andırıyorGezegenler arta kalan parçacıklardan dairenin düzeyinde oluşmaya başlarlar. Bu süreç güneş sistemimizdeki gezegenlerin yörüngede aynı doğrultuda ve aynı düzlemde dönme nedenlerini açıklıyor.Tüm bu açıklamalar aydınlatıcı olsa da, gezegenlerin yıldızların artıklarından nasıl oluştuklarıyla ilgili ayrıntılar hala tam olarak bilinmiyor. Washington’daki Carnegie Enstitüsü’nden Alan Boss, Santa Cruz’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden Douglas Lin ve NASA’dan Jack Lissaur gezegenlerin oluşumuyla ilgili karmaşık modeller geliştirdi.Bu teoriler, astronotların ilk kez güneş sistemimiz dışında diğer yıldızların etrafında dönen gezegenleri keşfetmeye başlattıkları 10 yıl öncesine dayanıyor. Bu yabancı güneş sistemlerinin bizimkilere hiçbir şekilde benzememesi büyük bir sürpriz olmuştu. Çoğu, bağlı oldukları yıldızların çok yakınında dönen ve 500 derecenin üzerinde kızaran devasa gaz kütleleri olup Jüpiter’i andırıyorlardı. Gezegenlerin oluşum teorisiAraştırmacılar gezegenlerin ilk başta oluştukları yerlerde kaldıklarını düşünüyorlardı ancak sıcak Jüpiterler’in varlığı yörüngelerin gezegenin yeni oluştuğu zamanlarda genellikle kökten yer değiştirdiklerini gösteriyor. Jüpiter benzeri devasa gaz kütleleri için oluşum teorileri iki temele dayanıyor. Buna göre dairenin büyük bir parçası yerçekimi bakımından istikrarsız bir hale gelip kendi üzerinde çöktüğünde gezegen hemen oluşabiliyor. Bazı modellere göre bu tür istikrarsızlıklar birkaç yüz yıl içinde hatta belki de bir insan ömrü süresinde gezegen oluşturabiliyor ancak bunun için dairenin son derece yoğun ve soğuk olması gerekiyor. Oluşum süreciGezegenin oluşum süreci şu şekilde ilerliyor: Toz zerrecikleri birbirlerine yapışıp çakıl taşı büyüklüğüne kütlelere, bu kütleler ise sırasıyla iri kaya parçalarına, asterodilere v.s. dönüşerek en son aşamada kayadan bir gezegenin özünü meydana getiriyorlar. Bu öz gazları daireye çekecek güçte yerçekimine sahip olduğunda bir atmosfer biriktirmeye başlıyor. Özün gelişimi olarak adlandırılan bu süreç belirsizliklerle dolu.Bilgisayar simülasyonları genç, dünya benzeri gezegenlerin daha yavaş oluştuklarını ortaya koyuyor. Ancak tüm bunlar varsayımdan öteye gidemiyor.Arizona Üniversitesi’nden George Rieke, bu sürecin binlerce yıl mı yoksa 10 milyon yıl mı sürdüğünün bilinmediğini, ancak artık Spitzer’ın bu konuda somut veriler ortaya koyabildiğini ifade ediyor.1970’lerde başlayan projeBilim adamları yıllarca Spitzer teleskopunun hayata geçirilip geçirilemeyeceğini tartıştılar. Bu fikir ilk kez 1970’li yıllarda uzay istasyonunun etrafında belli sınırlarda dolaşabilecek kızılötesi bir gözlem istasyonu tasarlanması şeklinde ortaya konuldu. Nasa’nın yeni kızılötesi gözüŞimdiye kadar uzaya gönderilmiş kızılötesi gözlem araçlarından en gelişmişi olan Spitzer Uzay Teleskobu ışığa duyarlı Hubble Uzay Teleskobu’yla Chandra X-ray Gözlem İstasyonu’nu tamamlıyor. Herhangi bir sıcak nesne kızılötesi ışın yaydığından Spitzer en ufak bir ısıyı algılaması için eksi 37 dereceye kadar ısıtılıyor. Büyük bir kalkan güneş ışınlarını bloke ederken teleskop Dünya ısısının kilometrelerce uzağında dönüyor. Sonuçta da aygıt yalnızca yeni oluşan yıldızları ve gezegenleri değil pek çok değişik gökyüzü nesnesinin görüntüsünü sunuyor. Teleskopun keşifleri arasında şunlar sayılabilir:- Görünen evrenin kıyısındaki genç galaksilerde beli belirsiz gözüken büyük kara delikler- Galaksimizin çevresinde dönen, daha önce bilinmeyen büyük bir eski yıldız kümesi- Bir galaksi bir diğerini yarıp geçerken ortaya çıkabilen devasa gaz kabarcıkları- Tozun içine gömülü oldukları için şimdiye kadar görünmeyen son derece parlak galaksi kümesi- Diğer yıldızların etrafında dönen iki olgun gezegen ilk defa doğrudan görüntülendi. Spitzer bunların sıcaklığının 700 dereceyi aştığını belirledi.Kızılötesi ışınlar, elektromanyetik dalgaları görünür ışıktan biraz daha uzun oldukları için uzayın karanlık bölgeleri olan toz bulutlarının içine de işleyebiliyorlar. (Teleskop adını daha 1940’lı yıllarda uzayda gözlem istasyonu kurma fikrini ortaya atan ünlü astronomi bilgini Lyman Spitzer Jr.’dan alıyor). 1980’lerde Sptizer’in kapsamı serbestçe uçan bir gözlem istasyonu olacak şekilde genişletildi. Teleskop yeniden ele alınıp tasarlandığında belli özellikleri baştan tasarlandı. Soğuk ve tozlu kozalarda genç yıldızların etrafındaki gezegenlerin doğuşunu izlemek küçültülmüş ve yeniden biçimlendirilmiş teleskopun başlıca görevine dönüştürüldü. Nihayet 25 Ağustos 2003’te 700 milyon dolarlık Spizter Uzay Teleskopu Delta II-H roketiyle uzaya fırlatıldı. Projeye katılan Rochester Üniversitesi’nden Bill Forest ve arkadaşları aletin düzgün çalıştığından emin olunca, teleskop edindiği bilimsel verileri Caltech kampüsüne başladı.Spitzer gezegen keşfettiBilim adamları Spitzer’den gelen kısa ve uzun dalgaları birleştirdiklerinde çok ilginç bir şeyle karşılaştılar.Spitzer
BoÄŸa Takımyıldızı’nda 420 ışık yılı uzaklıkta yer alan genç yıldız Cohen-Kuhi Tau/4’ün kızılötesi görüntüsünü göndermiÅŸti. Bu fotoÄŸraf her biri belli bir sıcaklığa denk düşen çeÅŸitli dalga uzunluklarında yıldızın ne kadar enerji yaydığını gösteriyordu. Çıplak bir yıldız enerjinin kısa, sıcak dalga uzunluklarında yoÄŸunlaÅŸtığı tek tümsekli bir görüntü sunar. Yıldızın etrafındaki soÄŸuk, tozlu daireler ise fotoÄŸrafta ikinci bir tümsek yaratan, bol miktarda uzun kızılötesi dalgalar yayarlar. Ancak mevcut görüntü hiçbirine uymuyordu. Genç bir yıldız ve soÄŸuk bir daire olduÄŸu açıktı ancak dairenin kızılötesi fotoÄŸrafında büyük bir parça eksikti. Bilim adamları bir gezegenle karşı karşıya olduklarını hemen anlamışlardı. Süreç çok hızlıBir dairenin bir bölümü eksikse bunun bir ÅŸey tarafından silindiÄŸi anlamına gelir. Dev bir gezegenin oluÅŸumunun hemen ardından yerçekimi dairede halka ÅŸeklinde bir boÅŸluk yaratır. Zamanla, dairenin geri kalan iç kısımları yıldızı küçülttükçe boÅŸluk deliÄŸe dönüşür. Muhtemelen Cohen-Kuhi Tau/4’ün etrafındaki boÅŸluk da böyle oluÅŸmuÅŸtu. Spitzer geliÅŸtirilinceye kadar diÄŸer kızılötesi teleskoplar yalnızca birkaç genç, parlak yıldızın etrafında bu tür boÅŸlukların varlığına iÅŸaret eden bazı bulgular ortaya koymakla yetinmiÅŸlerdi. Ancak Spitzer o zamana dek denenmiÅŸ olan diÄŸer aygıtlardan çok daha hassastı. Elde edilen veriler Cohen-Kuhi Tau/4’ün evrimin erken bir aÅŸamasında olduÄŸunu gösteriyordu. Parlaklığı ve sıcaklığı iyice incelendikten sonra yıldız ve dairesinin bir milyon yıllık olduÄŸu saptandı; bu da iri sayılabilecek bir deliÄŸe sahip bir yıldız sistemi için kabaca yaşın onda biri anlamına geliyor. Spitzer sayesinde ilk kez astronotlar gezegen oluÅŸumunun çok hızlı bir süreç olabileceÄŸini anladılar. Mevcut teoriler altüstElde ettikleri bulguları büyük bir heyecanla inceleyen bilim adamları. Cohen-Kuhi Tau/4’ün etrafındaki tuhaf gezegenin yalnızca birkaç yüz bin yıl önce oluÅŸmuÅŸ olabileceÄŸini belirlediler. EÄŸer daha eski olsaydı daireyle gezegen arasındaki etkileÅŸim gezegeni içe doÄŸru sarmal ÅŸekle zorlayacak belki de yıldız tarafından yutulacaktı. Takvim hızlı gezegen oluÅŸum modellerini destekliyordu.Ancak baÅŸka açılardan Cohen-Kuhi Tau/4 mevcut modellerin hiçbirine uymuyordu. Yıldızın etrafındaki daire çok küçüktü ve hızlı oluÅŸum teorisini destekleyemeyecek kadar hafifti. Kısacası Sptizer’in bulguları gezegenlerin nasıl oluÅŸtuÄŸuyla ilgili var olan teorilerden hiçbirine uymuyordu. Bilim adamları daha sonra Cohen-Kuhi Tau/4’ün çevresindeki gezegenin içindeki deliÄŸin keÅŸfinin yalnızca hikayenin başı olduÄŸunu belirlediler. O zamandan beri de, diÄŸer pek çok genç yıldızın etrafında benzer, kısmen boÅŸ daireler saptandı.Hem hızlı hem yavaÅŸSpitzer’in sunduÄŸu veriler sayesinde genç yıldızların etrafındaki gezegen oluÅŸturan dairelerin ömrünün ne kadar sürdüğü de belirlendi.Gezegen oluÅŸumuyla ilgili tuhaf bulgu ÅŸuydu ki, bu süreç hızlı ya da yavaÅŸ deÄŸil aynı zamanda hem hızlı hem yavaÅŸtı. Spitzer tarafından incelenen daireler 100 milyon yaşındaydı; bu da Cohen-Kuhi Tau/4’ün sonuçlarının iÅŸaret ettiÄŸi gezegen oluÅŸumu süresinin yüz katıydı. Bu bulgular, gezegenlerin çok çabuk oluÅŸtuklarını varsayan araÅŸtırmacıları ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸratmıştı. Bilim adamlarının teorilerine göre, hızlı gezegen oluÅŸumu çevredeki maddeyi hızla tüketip daireleri süratle ortadan kaldırıyordu. Oysa Spitzer, dairelerin ve belki de gezegen oluÅŸumunun diÄŸer evrelerinin sanıldığının aksine çok uzun sürebileceÄŸini gösteriyordu. Kısacası Spitzer’in ortaya koyduÄŸu kozmos görüntüsü, bilim adamlarının titizlikle geliÅŸtirdiÄŸi modellerle çeliÅŸiyordu. Bilim adamları, yaklaşık 1 milyon yıllık genç yıldızların eski yıldızlara göre daha parlak, büyük dairelere, 10 Äž 100 milyon yıl yaşındaki eski yıldızların ise daha küçük dairelere sahip olacağını sanıyorlardı. Ancak bunun yerine bazı genç yıldızların dairelerinin olmadığını, bazı yaÅŸlı yıldızların ise tersine devasa dairelere sahip olduklarını saptadılar.Spitzer gökyüzüyle ilgilenenlerin evren hakkında ne kadar az ÅŸey bildiklerini ortaya koyuyor. Ama bilim adamları için cahil konumuna düşmek olumlu bir durum. Gerçek anlamda çalışma o bilgisizlik noktasında baÅŸlıyor...GEZEGENLERÄ°N HIZLI OLUÅžUMUGenç bir yıldızın etrafındaki tozlu yuvarlağın içinde bulunan gaz daireden doÄŸrudan madde çekebilecek derecede büyüyerek birkaç yüzyıl içinde ya da daha kısa sürede bir gezegen yaratabilir. Spitzer iri gezegenlerin çok çabuk oluÅŸup dairelerindeki boÅŸluÄŸu doldurabileceklerini gösteriyor Äž ancak bazı önemli gözlemler bu modele uymuyor.GEZEGENLERÄ°N YAVAÅž OLUÅžUMUYeni doÄŸmuÅŸ olan yıldızların çevresindeki toz parçacıkları kümeler oluÅŸtururlar, bunlar da çarpışıp gezegenleri meydana getirirler. Bu süreç kayalık, dünyayı andıran gezegenlerin oluÅŸumuna yol açabilir ancak bu en az 10 yıl sürer. Spitzer bazı yıldız dairelerinin bu kadar uzun yaÅŸayabildiklerini gösterdi.GEZEGENÄ°N YERÄ° NASIL BELÄ°RLENÄ°YORSpitzer genç gezegenleri, yıldız dairelerinden kızılötesi ışınları nasıl etkilediklerinden yola çıkarak tanımlıyor. Çıplak bir yıldız basit, eÄŸimli bir görüntü sunuyor. Çevresinde daire bulunan bir yıldız dairedeki sıcak tozdan kaynaklanan ilave bir ateÅŸ görüntüsüne sahip oluyor. Dairedeki gezegen tozun bir bölümünü süpürerek kızılötesi görüntüde bir çukur oluÅŸturuyor; çukurun biçimi gezegenin yıldızdan uzaklığını ortaya koyuyor.Â
button