Güncelleme Tarihi:
Son iki yıldır dünyanın gündemi varyantlarla birlikte daha da tehlikeli olan Covid-19 pandemisi olsa da küresel ısınmanın, yaşadığımız gezegen üzerinde yarattığı tehdit her geçen gün katlanarak devam ediyor. Buzullar hızla eriyor ve daha da kötüsü mevsimler artık iç içe geçmiş durumda…
İklim krizi konusunda çalışmaları bulunan bilim insanları Jiamin Wang ve Yuping Guan tarafından yapılan en son araştırmada, ortalama yaz uzunluğunun 1952 ile 2011 arasında 78 günden 95 güne yükseldiği, kış uzunluğunun ise 76 günden 73 güne düştüğü vurgulanıyor. Artık gezegenimiz için alarm zilleri çalıyor.
Bu durumun ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden birinin de insanlar olduğunun altını çizmek gerekiyor. Çünkü insan faaliyetleri sonucunda oluşan karbondioksit emisyonları son yıllarda en üst seviyelere dayanmış durumda.
Doğal yollarla da atmosfere karbon salınıyor ancak iklim krizine neden olan karbon salımı çoğunlukla insan kaynaklı ekonomik faaliyetlerin sonucu. Kontrolsüz sanayileşme, artan enerji talebi, şehirleşme, ulaşımda fosil yakıt kullanımı, orman tahribatı, yoğun hayvancılık faaliyetleri ve bireysel karbon salınımı artışın başlıca nedenleri. Bu da sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor.
DÜNYAYI BALİNALAR MI KURTARACAK?
Bilim insanları konuyla ilgili çeşitli araştırmalarla çözüm arayışını sürdürüyorlar. En son yapılan araştırmada avcılığı artarak sayıları her geçen gün azalan balinaların, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rolü olduğu ortaya çıktı.
ABD’de San Francisco'daki deniz koruma alanlarında yapılan araştırmada, yaşamları boyunca vücutlarında büyük miktarda karbon depolayan balinaların karbonu deniz tabanına götürdüğünü ve büyük bir karbon miktarının orada hapsolmasını sağladığı açıklandı.
Kabaca yapılan hesapta, bir ağaç yılda 48 kilo karbondioksit gazı emdiği vurgulanıyor. Eğer bir ağaç 100 yıl yaşarsa bu toplamda 2.4 ton karbondioksit gazının emildiği anlamına geliyor. Bilim insanları ise avcılık başlamadan önce balina popülasyonlarının yılda 1.9 milyon ton karbondioksit emilimi yaptığını tahmin ediyor. Bu da yaklaşık 300-400 bin otomobilin atmosfere saldığı yıllık karbon gazına denk geliyor. Özetle karada ağaçların oynadığı rolü, denizde de balinalar üstleniyor.
Balinalar karaya vurduğu zaman ya da insanlar tarafından avlandığında karbondioksit emilimi yapamıyor. Bu durumda ise vücutlarındaki karbondioksit okyanusların dibine gömülmüyor ve atmosfere dağılıyor.
Balinalar karaya vurduğu zaman ya da insanlar tarafından avlandığında karbondioksit emilimi yapamıyor. Bu durumda ise vücutlarındaki karbondioksit okyanusların dibine gömülmüyor ve atmosfere dağılıyor.
Balinaları değerli kılan bir diğer özellikleri de demir açısından zengin olan dışkıları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Ayas, “Balina dışkılarını yiyerek beslenen küçük fitoplanktonlar (Daha da küçük deniz canlıları) dünya genelindeki karbondioksit emiliminin yüzde 40'ını gerçekleştiriyor” dedi ve ekledi:
“Su içerisinde fotosentez yapan tek canlı olan fitoplanktonlar; okyanus, deniz ve tatlı sulardaki besin zincirinin en önemli yapısını oluşturuyor. Bunlar balinaların dışkıları ile besleniyor. Ama ne yazık ki artık balina dışkıları ciddi derece azaldı. Çünkü aşırı avcılık balina popülasyonunu çok azalttı. Bu da dolaylı yoldan iklim krizi için de bir tehdit anlamına geliyor”
HEM DENİZLER HEM DE DÜNYAMIZ İÇİN BÜYÜK TEHDİT!
‘BALİNA POPÜLASYONU YÜZDE 60-90 ORANINDA AZALDI’
“Balina avcılığı hâlâ tüm Dünya’nın karşı çıkmasına rağmen birkaç ülke tarafından ısrarla yapılıyor” diyen Prof. Dr. Deniz Ayas, “Bu ülkelerin başında da Japonya geliyor” dedi ve şu bilgilerle konuyu detaylandırdı:
"Japonya balina eti ve balina yağı elde etmek için hâlâ balinaları avlıyor. Önemli oranda balina popülasyonları daralmış durumda. Türlere göre yüzde 60 ve yüzde 90 arasında daralma mevcut. Balinalar hem okyanus hem de karbon açısından bu kadar önemliyken bu duruma hâlâ Dünya’nın hep birlikte dur diyememesi çok üzücü."
BALİNA POPÜLASYONU YOK OLMASAYDI İKLİM KRİZİ BU KADAR ETKİLİ OLUR MUYDU?
Bu noktada kritik olan soru ise şu; balina popülasyonunu bu denli ağır bir şekilde yok etmeseydik, elbette yine küresel iklim krizinden bahsederdik ama bu kadar erken hayatımızda olur muydu?
Prof. Dr. Deniz Ayas bu soruya kesin bir cevap vermenin zor olduğunu söyledi. Ayas, “Mevcut olanı zaten korumamız gerekiyor ama hiç yok edilmeseydi iklim krizi hayatımızda bu kadar erken mi olurdu, bunun için daha güçlü araştırmalar gerekiyor” dedi ve şöyle konuştu:
“Çok radikal adımlar olmazsa karbon ve diğer gazların salınımında daha büyük sorunlar yaşayabiliriz ve yaşıyoruz da… Balinalar denizde önemli rol üstleniyor ama nasıl adımlar atılıyor? Büyük bir soru işareti. Bir de bunlar kritik süreçlerdir. Örneğin buzullar eriyor. Hiçbir zaman Antarktika’nın eriyeceği aklımıza gelmezdi. Antarktika, Kuzey Kutbu’ndan çok daha soğuk bir kütle, orada bile erimenin başladığını söylüyor bilim insanları. Bu şu demek aslında, kritik eşik dediğimiz noktalar çoktan aşıldı. Somut adımları artık bir an önce atmamız gerekiyor.”
Balinalar, deniz ekosisteminin sağlıklı bir şekilde sürmesi dışında iklim değişikliğine karşı değerli bir savunma kalkanı… Bu nedenle daha çok korumak ve desteklemek gerekiyor.
Balinalar, deniz ekosisteminin sağlıklı bir şekilde sürmesi dışında iklim değişikliğine karşı değerli bir savunma kalkanı… Bu nedenle daha çok korumak ve desteklemek gerekiyor.
‘OKYANUSLAR DÜNYANIN HAYAT SİGORTASI’
Resme daha geniş bakarsak balinaların bu süreçte oynadığı rol çok kıymetli ama okyanusların genel olarak rolü daha büyük. Dünya okyanusları, insanların her yıl havaya pompaladığı karbondioksitin dörtte birini emiyor ve bu sera etkisi üzerinde güçlü bir fren. Fakat öte taraftan okyanuslar, küresel iklim krizinden dolayı ciddi derecede ısınmaya da başladı. Bu bağlamda okyanusların karbon ve iklim krizi konusundaki önemini nasıl açıklamak gerekiyor?
Bu soruyu İstanbul Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Sayısal Modelleme alanında çalışmaları olan Doç. Dr. İsmail Dabanlı’ya yönelttiğimde “Okyanuslar dünyanın hayat sigortası” dedi ve şu bilgileri paylaştı:
"Emisyonların artması okyanuslar içerisindeki çözünmüş karbondioksit oranını artırıp suyun daha asidik olmasını sağlıyor. Belli sıcaklık değerlerine göre yaşamaya alışmış deniz canlıları bu değişimden olumsuz etkileniyor. Oran olarak çözünmüş karbondioksitin artması aynı zamanda çözünmüş oksijen oranının azalması demek. Oksijenin azalması da okyanus içerisinde ölü bölgelerin oluşması anlamına geliyor. Oksijen yoksa su altında da hayat olmuyor."
"Sıcaklığın artması hem dip sularında hem de yüzeysel sularda termal genleşmeye sebep oluyor" diyen Doç. Dr. İsmail Dabanlı, buzulların erimesinin yanında termal genleşme etkisiyle de deniz suyu seviyesinin arttığının altını çizdi.
“ABD’de kuru bir vadiye 4-5 tane kurdun salınmasıyla, o bölgenin nasıl inanılmaz bir şekilde hayat fışkıran bir hale geldiği ortada… Bu açıdan baktığınızda nasıl balinalarla iklim değişikliğini, küresel sıcaklık artışını bağdaştırıp bir ilişki kuruyorsak dolaylı olarak her canlıyı benzer bir şekilde ilişkilendirebiliriz. Ama asıl sorumlunun insan olduğunu asla unutmamak gerekiyor.”
Fotoğraf: İstock