Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kararname nedeniyle hükümetle gelinen son nokta için, ‘‘Geriye dönemem. Kimseye borcum yok. Gerekirse giderim’’ dedi. Sezer, KHK'yı bir hukukçu olarak imzalamayacağını belirterek, ‘‘Beni noter olsun diye getirmediler’’ diye konuştu.
MEMURLARIN atılmasını kolaylaştıran Kanun Hükmünde Kararname'yi ikinci kez geri çevirerek, hükümetin şimşeklerini üzerine çeken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ‘‘Artık geriye dönemem. Kimseye borcum yok, gerekirse giderim’’ diyerek, bugünkü kritik MGK öncesinde tavrını koydu. Bazı önemli hukukçular ile siyasetçilerden oluşan yakın çevresine, ‘‘Bir hukukçu olarak, Anayasa'ya açık aykırılığı bulunan bu kararnameyi imzalamayı içime sindiremiyorum’’ diyen Sezer, şu değerledirmeyi yaptı:
SİYASETÇİ DEĞİLİM
‘‘Ben şimdi Cumhurbaşkanıyım, ama daha önce hakimdim. Yani bir hukukçuyum. Bir hakim, bir hukukçu olarak da, bugüne kadar en küçük bir davaya bile nasıl baktıysam, bu olaya da aynı şekilde bakıyorum. Sonuçta, en küçük bir davada bile nasıl hukuka uygun davrandıysam, bu olayda da aynı şekilde davranıyorum.’’
NOTERLİĞE GETİRMEDİLER
Sezer, kararnameyi ikinci kez geri çevirme gerekçesini de, ‘‘Bir hukukçu olarak ben bunun altına imza atamam. Bir siyasetçi atabilir, ama ben siyasetçi değil, hukukçuyum, bunu göz göre göre imzalayamam. Ben buyum, herhalde (hükümeti kastederek) onlar da beni noter olsun diye getirmediler’’ sözleriyle açıkladı.
GERİYE DÖNEMEM
Yakın çevresine göre Sezer, bugünkü MGK'da, hükümetin konuyu gündeme getirmemesi halinde sessiz kalacak. Ancak kararname krizi nedeniyle kendisini hedef alıp, ‘bölücü terör ve laiklik karşıtı eylemlerle mücadeleyi güçleştirdiği’ eleştirisinde bulunan Başbakan Bülent Ecevit'in konuyu gündeme getirmesi halinde sessizliğini bozup yanıt verecek. Yakın çevresine göre Sezer, önce laiklik konusundaki net tavrının altını çizecek, ardından da, ‘‘Bu iş hukuken böyledir. Artık geriye dönemem. Bunun normali yasa olarak çıkarmaktır. Çok istiyorsanız Meclis'ten yasa olarak çıkarın, o zaman sorun kalmaz’’ diyecek.
GİTMEYİ BİLİRİM
Sezer, kararname krizinin tırmandığı günlerde de yakın çevresine, ‘‘Ben Cumhurbaşkanı olmak için herhangi bir talepte bulunmadım. Beni bu göreve kendileri seçtiler ve getirdiler. Kimseye borcum yok. Gerekirse gitmeyi de bilirim’’ dedi. Sezer, bu sözlerinin ardından da, Çankaya'dan gitmesini gerektirecek bir durumun olmadığını vurgulayarak, ‘‘Beni, bunu yapma durumuna sokamazlar, kim sokacak?’’ diye konuştu.
ELİ KUVVETLENDİ
Yakın çevresinden önemli bir kaynak, Cumhurbaşkanı'nın, kararneme krizindeki tavizsiz tavrıyla ‘imajını düzelttiğini’ söyledi ve şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Cumhurbaşkanı, seçiliş yöntemi nedeniyle oluşan imajın farkındaydı. Bunun ezikliğini de hissediyordu. Ancak bu olayda sergilediği tavırla bu imajını düzeltmiş oldu. Bundan sonra nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağını da net biçimde ortaya koymuş oldu.’’
Aynı kaynak, Sezer'in Çankaya'dan ayrılabileceği gibi bir olasılığı aklına bile getirmediğini de belirterek, ‘‘Aksine bilek güreşinde eli kuvvetlendi. Cumhurbaşkanı, kararnameyi MGK öncesinde geri çevirerek, askerden de kendisine gelebilecek baskıları önlemiş oldu. Büyük bir ihtimalle askerler de hükümete ‘yasa çıkarın' diyecekler’’ dedi.
İSLAMCILARDAN RAHATSIZ
Yakın çevresine göre Sezer, kendisine övgüler yağdıran FP yöneticileri ve İslamcı medya ile PKK’nın yayın organlarının tavrından rahatsız oldu. Cumhurbaşkanı'nın, ‘‘Laikliğe sonuna kadar bağlıyım’’ dediği belirtildi.
7 yıl önce imzaladığı kararı kararname gerekçesine yazdı
İRTİCAİ ve bölücü faaliyetlere karışan devlet memurlarının atılmasını kolaylaştıran kararnameyi ikinci kez iade eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, gerekçeleri arasında yer verdiği bir Anayasa Mahkemesi kararının altına 7 yıl önce Anayasa Mahkemesi üyesi olarak imza attığı ortaya çıktı.
ÖZAL'IN YANINDA
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Demirel-İnönü hükümetinin kendisini by-pass etmek amacıyla çıkardığı yasalarının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açmıştı. Sezer, Çankaya Köşkü ile hükümet arasında benzer bir krizin doğmasına yolaçan ünlü davada, Özal'ın haklılığını ortaya koyan kararın altına imza atmıştı.
İMZALAMAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Cumhurbaşkanı Sezer, Köşk-hükümet ilişkilerini kopma noktasına getiren iade gerekçeleri arasında, 7 yıl önce altına imza attığı bu kararı da koydu. 27 Nisan 1993 gün ve 1993/18 sayılı kararda, sorumluluğunu hükümetin taşıdığı kararnameler konusunda Cumhurbaşkanı'nın direnmesinin sisteme ters düşeceği ancak hukuka aykırı bir işlem sözkonusu olduğunda, Cumhurbaşkanı'nın kararnameleri imzalamak zorunda olmadığı görüşüne yer veriliyor. Hatta Cumhurbaşkanı'nın bunları ‘imzalamamakla yükümlü olduğu’ vurgulanıyor. Kararda, Anayasa'nın 104. maddesine göre kararnameleri imzalamanın Cumhurbaşkanı'nın yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilerek, 1982 Anayasası'nda Cumhurbaşkanı'na ‘güçlü’ ve ‘etkili’ bir konum verildiği kaydediliyor.
DENGE VE KARARLILIK
Sözkonusu kararda, Anayasa'da, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yaşamda bir ‘denge ve kararlılık’ ögesi olarak düşünüldüğü, ‘Çoğunluk partisinin emrinde bir yürütme aracı, hiçbir yetki sahibi olmayan simgesel bir devlet başkanı durumuna sokulmasının amaçlanmadığı’ belirtilerek, şu ifadelere yer veriliyor:
‘‘Bu nedenle, hukuka aykırı bir işlem sözkonusu olduğunda Cumhurbaşkanı'nın tutumu farklı olabilecektir. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın sorumsuzluğu, onun hukuka aykırı kararnameleri imzalamak zorunda olduğu biçiminde yorumlanamaz.’’
ÖZDEN KARŞI ÇIKMIŞTI
Bu karara, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden karşı çıkmıştı. Özden, karşı oy yazısında, ‘‘Cumhurbaşkanı'nın kullandığı yetkiler görevinin gereği günlük işlere ilişkin olup, egemenlik yetkisi değildir. Yürütme erkinin kurucu ögelerinden olmayan Cumhurbaşkanı'nı, yasa devletiyle hukuk devleti ayrımını gözetmeden her iş ve eylemde yetkili saymak, kararnamelerin yürürlüğünü onun imzasına bağlamak hukuk devletinin günümüzdeki niteliğiyle çelişmektedir’’ demişti.
Kamu-Sen'in Sezer'e destek eylemi
KAMU-SEN Genel Başkanı Resul Akay, ‘‘Hükümet rüştünü ispat edememiştir’’ diyerek, hükümetin kanun hükmündeki kararnameye olan tutumunu eleştirdi ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e destek verdi. Akay, Sezer'e destek eylemleri düzenleyeceklerini açıkladı. Akay, dünkü basın toplantısında hükümetin kriz odağı olduğunu ileri sürdü. Akay, kamuda çalışan insanların diken üzerinde oturduklarını belirterek, hükümeti kriz çıkarmakla suçladı. Akay, irticai ve bölücü unsurların devlet kurumlarından temizlenmesine karşı olmadıklarını, ancak sorunların yasalar çerçevesinde çözülmesi gerektiğini hatırlattı. Akay, ‘‘Aksi durum yasaların bilinmemesi ve acizliktir’’ açıklamasında bulunarak kamuda keyfiliğin hüküm sürmesinden yakındı.
DİSK'TEN DE DESTEK
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, kararname krizini değerlendirirken, Cumhurbaşkanının, ‘‘kamu emekçilerinin siyasi ve keyfi nedenlerle işten çıkarılmalarını hedefleyen kararnameyi bir kez daha geri göndermesi son derece isabetlidir’’ dedi. ‘‘Hükümet, Cumhurbaşkanının sosyal hukuk devletine sahip çıkmaktaki duyarlılığına uymalıdır diyen Çelebi, ‘‘Konu, daha fazla sürüncemede bırakılmadan ve kriz haline getirilmeden çözümlenmelidir’’ görüşünü savundu. Çelebi, herkesi hukuka ve hukuk devletinin işlemesine saygı göstermeye de davet etti.