Güncelleme Tarihi:
Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında, ‘FETÖ üyeliği, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak ve yalancı tanıklık’ suçundan 22 yıl hapis alan gizli tanık Serkan Zirek ve 6 yıl 3 ay ceza alan Ahmet Koç’un savcı ve emniyet yetkililerinin yönlendirmesiyle bu suçu işlediği ve örgütün varlığından haberdar oldukları ifade edildi. Sanıkların örgütsel hiyerarşi içinde yer almadıkları vurgulanırken, “Beş yıllık süre zarfında örgütün yaptıkları apaçık bütün kamuoyunda tartışılmasına rağmen geri adım atmadıkları, mahkeme veya savcılığa başvurmadıkları” belirtildi.
SİLAHLI OLUŞUMA KANIT
Kararda, MİT TIR’larının durdurulması ve ‘Tahşiye’ soruşturmasının yanı sıra Erzincan Davası’nın da örgütün silahlı oluşuna kanıt olduğu vurgulanarak, “Erzincan Çatalarmut’ta silah ve mermilerin bulunduğu yerin jandarma bölgesinde olmasına rağmen emniyete ihbarda bulunulduğu, yerleştirilen silah ve mermilerin örgütün kullanımındaki silah ve mermiler olduğu, dolayasıyla örgütün silahlı kabul edilmesi gerektiği” ifade edildi.
ADALET’TE KADROLAŞMA
Kararda ayrıca, cemaatin yargıdaki yasadışı örgütlenmesi anlatıldı. 1990’lardan itibaren örgüt evlerinde yetiştirilen elemanların hâkim ve savcılığa yönlendirildiği; 2010’daki anayasa değişikliğine kadar Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü, Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nde yoğun kadrolaşmaya gidildiği belirtildi. Müfettişler aracılığıyla örgüt elemanı hâkimler ve savcılara yüksek not verilerek, emsalleriyle aralarında fark yaratıldığı vurgulandı. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla hâkim ve savcılar hakkındaki şikâyetlerin istenildiği gibi sonuçlandırıldığı ifade edildi. Personel Genel Müdürlüğü eliyle dönemin HSYK üyelerinin düşünce yapısına uygun olarak, üyeler ile örgüt elemanlarının irtibatı sağlanarak, uygun atamaların yapıldığı kaydedildi.
2005’te kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemelerine özellikle örgüt üyesi hâkim ve savcılardan gizlilik esasına göre atama yapıldığı anlatılarak, şöyle denildi:
YARGI HİZMETLERİNDE
“Mahkememiz dava dosyasında görüldüğü üzere soyut iddiaya dayanan gizli tanık beyanlarının bir araştırma yapılmadan iddianameye dayanak oluşturduğu, örgütün bu birimi ile emniyet ve asker birimlerindeki elemanları ile tam uyum içinde çalıştığı, emniyet ve yargıya yerleştirdikleri örgüt üyeleri ile yargı sistemini tamamen kendisine hizmet eder hale getirdikleri, devlette paralel bir yargı ve polis teşkilatı kurduğu, iş adamlarının sahte soruşturmalarla sindirildiği, askerler ve bürokratların tutuklandığı, insanların özel görüntüleri ve konuşmalarının usulsüz olarak elde edildiği ve örgütün medya kanallarına servis edilerek bir korku imparatorluğunun kurulduğu bir gerçektir.”