Güncelleme Tarihi:
28 Şubat davasına bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi kararının gerekçesini açıkladı. Kararda, 28 Şubat sürecinin küresel bir darbe olduğu ifade edilirken, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok cinayetlerinin 28 Şubat darbe planının bir parçası olduğu savunuldu.
28 Şubat davasında, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in de bulunduğu 21 sanığa “darbeye teşebbüs etme” suçundan müebbet hapis cezası, 68 sanığa beraat verilirken, 10 sanık yönünden zaman aşımı, 4 sanık yönünden de ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilmişti. Kararı veren Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararını tamamladı. 3 bin 833 sayfalık gerekçeli kararda, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener 1 numaralı mağdur, dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar da katılan sıfatıyla yer aldı.
28 Şubat Davası’nda İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Çetin Doğan, Kemal Gürüz, İlhan Kılıç, Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Dizdar, Çetin Saner, Erdoğan Öznal, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılıç, Hayri Bülent Alpkaya, Hikmet Köksal, İdris Koralp, Kenan Deniz, Muhittin Erdal Şenel, Vural Avar ve Yıldırım Türkeri hakkında müebbet hapis cezası verildi.
ABD’NİN, İSLAM=TERÖR POLİTİKASI
Gerekçeli kararda, soğuk savaş döneminde “komünizmi” birinci tehdit olarak niteleyen Amerika’nın, komünizmin çökmesinden sonra, tehdit skalasının birinci sırasına İslam’ı yerleştirdiği belirtilerek, şöyle denildi: “ABD, 1990’lı yılların başından itibaren, ‘İslam = Terör’ politikasını benimsemiştir. Bu politika değişikliği, müttefiki olan bütün ülkelerde uygulamaya konulmaya başlamıştır. 28 Şubat darbesi, sadece Türkiye’deki Müslümanları değil, (Amerika’da, Avrupa’da, Çin’de, Rusya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, Asya’da) ‘dünyadaki bütün Müslümanları’ kapsayan, ‘küresel’ bir darbedir! Türkiye’deki 28 Şubat darbesi, ABD’nin bu (yeni) politikasının Türkiye’ye uyarlanması operasyonudur.
ZORAKİ KOALİSYON KURDURDULAR
2002 seçimlerinden itibaren (AK Parti iktidarıyla birlikte) Türkiye’de 28 Şubat darbesinin etkilerinin azalmaya ve (hatta) izlerinin silinmeye başlaması, bizleri yanıltmamalıdır. 28 Şubat darbesinin küresel etkileri, dünyanın diğer bölgelerinde hâlâ devam etmektedir. 28 Şubat darbesinde, diğer darbelerden ‘farklı bir yöntem’ kullanıldığı için, 28 Şubat darbesi, ‘postmodern darbe’ olarak adlandırılmıştır.
28 Şubat darbe süreci, 1989 aralık ayında MİT Müsteşarı Teoman Koman’ın, Başbakanlık’a gönderdiği yazıyla başlamış, 1990’lı yılların başından itibaren laik kimliğiyle tanınan sembol isimlere suikastlar düzenlenmeye başlamıştır. Faili meçhul cinayetler tırmanmaya başlamış, kamu kurumlarında geniş kapsamlı tasfiye ve kadrolaşma başlatılmıştır. 1993-1994’lerde tırmandırılan terör eylemleri, ‘laik-anti-laik’, ‘Alevi-Sünni’ çatışması denemeleri, bu tarihlerde darbe planlandığını göstermektedir.
1995 seçimlerinde, Refah Partisi’nin birinci olmasıyla, darbe süreci yeniden hız kazanmıştır. Darbeye hazırlık amacıyla, ikinci ve üçüncü sıradaki iki partiye, zoraki koalisyon hükümeti kurdurulmuştur. Kurulduktan üç buçuk ay sonra dağılan ANAYOL koalisyon hükümeti döneminde, (bu hükümetin dağılmasından sonra) Refah Partisi’nin içinde olacağı (müstakbel) hükümeti düşürmenin altyapısı hazırlanmıştır.”
KARADAYI’NIN HABERİ VARDI
28 Şubat darbe girişiminin icra hareketi “Tanklar Sincan’da” manşeti olarak gösterildi. Kararda, sanıklardan dönemin Genelkurmay Başkan Karadayı’nın Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) oluşturulması, kurulması, işleyişinden haberdar olduğu, herhangi bir belgede imza ve parafı olmasa da tüm yapılan işlemlerden haberdar olup, bilgisi ve emriyle yapıldığı belirtilerek, “54. Hükümet’in düşürülmesine yönelik tüm faaliyetlerden sanığın bilgisinin olduğu ve bu suça iştirak ettiği konusunda mahkememizde tam bir vicdani kanaate varılmıştır” denildi.
Genelkurmay tarafından organize edilen bilgilendirme toplantıları ile brifinglerin hükümete bir ön uyarı aracı olarak kullanıldığı belirtildi. 28 Şubat sürecinde Genelkurmay’ca düzenlenen “irtica brifingleri”ne siyasi iradeye yönelik uyarma işlevi yüklendiği ve bu haliyle her birinin küçük birer “muhtıra” niteliği taşıdığı kaydedildi.
FADİME ŞAHİN TELEKIZ
Kararda, irtica tehlikesini haklı göstermek amacıyla 28 Aralık 1996’da tarikat lideri gibi gösterilen Ali Kalkancı ve Fadime Şahin’in aynı evde basılması oyununun ortaya konulduğu, aslında Kalkancı’nın alkolik, Şahin’in de telekız olduğu iddia edilerek, “Refah-Yol hükümeti, bu planlar sonucunda düşürülmüştür” denildi.
CİNAYETLER DARBE PLANI İDDİASI
“Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok cinayetlerinin 28 Şubat darbe planının bir parçası olduğu savunulan kararda şunlar kaydedildi:
“Müteakip yıllarda, aynı siyasi düşünceye sahip başka kişilerin de (Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993) öldürülmeye devam etmesi, bu cinayetlerin, toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirmeye (ve darbe sürecinde, laik çevrenin desteğini almaya) yönelik olduğunu göstermektedir. 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta Madımak Oteli’nde 37 kişinin ölmesi, bu olayın ‘Alevi katliamı’ olarak nitelendirilmesi, bu olaydan sadece 3 gün sonra Erzincan Başbağlar köyünde 33 köylünün kurşuna dizilerek öldürülmesi, ‘Sünni katliamı’ olarak nitelendirilmesi, bu iki olayın da, Alevi vatandaşlarımız ile Sünni vatandaşlarımızı çatıştırmaya yönelik bir provokasyon olduğunu göstermektedir.”