Güncelleme Tarihi:
Gülden Aydın 1958’de Sivas’ın Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Kısa bir süre Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptıktan sonra gazeteciliğe 1988 yılında 2000’e Doğru Dergisi’nde başladı. Ardından Aktüel dergisine sonrasında Hürriyet gazetesine geçti. Aydın, 2002-2004 yıllarında Akşam gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptıktan sonra yuvası Hürriyet’e geri döndü. Aydın’ın ‘Yeryüzü Yanılgısı’ adlı bir de şiir kitabı bulunuyor.
Dün sabah saatlerinde1.5 yıldır mücadele ettiği pankreas kanseri nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Aydın için bugün ilk tören saat 11.00’de Cağaloğlu’ndaki Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) önünde yapılacak. Öğle namazını müteakiben Beşiktaş Cemevi’nde düzenlenecek cenaze töreninden sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
‘SAKLI GERÇEKLERİ KEŞFETMEK’
Gazetecilik tutkusunu, “Hayatımın ta kendisi, yol demek, yolculuk demek. Masa başından azat olup, yeni öykülere yelken açmak demek. Gözlerden uzak, saklı gerçekleri keşfetmek demek” sözleriyle anlatan Aydın, sıradan insanların, olağanüstü ama gerçek öykülerinin peşinde koştu. Kâh savaşın yıktığı Irak, Suriye’de mayınlı alanlarda, kâh hâlâ kadın sünneti yapılan Afrika’nın en ücra köşelerinde, kâh çocuk yaşta evliliklerin ‘kader’ olduğu İzmir Kiraz’daydı. Öldürülüp intihar süsü verilen kadınlar da haber konusuydu, savaştan kurtarılan kediler de...
Aydın, en son yazarımız Ayşe Arman’a verdiği röportajda, “Sezgilerimin minik çıngıraklarının peşinde yollara düşüyorum. Bir kez daha sıradan bir insanın, olağanüstü hayatına tanık oluyorum. En çok da kadınların, kız çocuklarının... Gerçeğin iz sürücüsü oldum” demişti.
BOL ÖDÜLLÜ KARİYER
Aydın, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) üyesi ve Sürekli Basın Kartı sahibiydi. “En büyük ödüllerim, haber yaparak ulaştığım mağdur kadın ve çocukların hayatlarının olumlu yönde değişmesinde rol oynamak” derdi.
Aydın haberleriyle çok sayıda ödüle layık görüldü. Bingöl’de 33 askerin şehit olduğu katliamdan sağ kurtulan 3 askerle yaptığı ve 31 Ağustos 2005 tarihinde yayımlanan “O Gün Saat 18.00” başlıklı röportajıyla TGC Röportaj Ödülü’nü aldı. Siirt’te bir ilköğretim okulu kız öğrencilerine yapılan cinsel istismar skandalını anlatan ve 21 Nisan 2010’da yayımlanan “Orada Kimse Yok mu?” başlıklı haberiyle TGC’nin Toplum Haberi Ödülü’nü aldı. Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile eski Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül arasındaki çekişmeyi anlatan ve 4 Aralık 2014’te yayımlanan “Şişli Şifresi” başlıklı haberiyle de TGC Siyasal Haber Dalı Övgü Ödülü aldı. Aydın en son 2017 Avon- Elele Kadın Ödülleri’nde Yılın Gazetecisi seçildi.
CEMİYET’TEN TAZİYE
TGC Yönetim Kurulu Aydın’ın vefatı nedeniyle baş sağlığı mesajı yayınladı. Mesajda, “Gazetecilik mesleğine uzun yıllardır başarıyla hizmet veren Gülden Aydın’ı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine ve basın topluluğumuza baş sağlığı diliyoruz” denildi.
Basın Konseyi de Aydın’ın vefatı nedeniyle baş sağlığı mesajı yayınladı.
‘BİRKAÇ GÜN HABER YAPMASAM KURDEŞEN DÖKÜYORUM’
(Gülden Aydın’ı hepimiz adına onu en iyi tanıyan arkadaşlarımızdan Savaş Özbey anlattı.)
Evime kefil olmuştu. “Kefilim” derdim ablama. İnsanın onun gibi kefili olursa sırtı yere gelmez diye düşünürdüm hep. Geldi. Hürriyet muhabiri Gülden Aydın dün tedavi gördüğü hastane odasında kanserle mücadelesine yenik düştü. Yöneticilik, editörlük de yaptı ama isminin önüne ‘muhabir’ sıfatının gelmesini isteyeceği için böyle yazdım. Biz çok değerli bir çalışma arkadaşımızı kaybettik. Siz ise başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere hayatını topluma yararlı olmaya adamış bir gazeteciyi. Başımız sağ olsun.
*
Haberin dobermanı gibiydi Gülden. Anadolu’da bir dağın tepesinde bir iğne olsun, aldı mı kokusunu haberin, gider bulurdu o iğneyi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülleri başta olmak üzere aldığı sayısız ödül de bunun göstergesiydi.
Binalar pek ona göre değildi. “Birkaç gün haber yapmasam, haber çıkaramasam kurdeşen döküyorum! Gazete binası zindan oluyor, boğuluyorum” derdi. Yaşamın içinde olmayı, insana temas etmeyi, hayatı dikey kesmeyi severdi. En zengininden en fakirine, en komiğinden en ciddisine, en güçlüsünden en çaresizine... O yüzden Almanya’da bir Türk’ün açtığı lüks genelev haberinin altında da, Güneydoğu ya da sınır ötesi manşetlerinin altında da görebilirdiniz imzasını.
Ama en çok da kadınlar ve kız çocuklarıyla ilgili haberlerin altında... Tedavisi sırasında bile İzmir’in Kiraz Köyü’ne gitmiş, çocuk gelin olayını bir kez daha gündeme getirmişti. “Anlatıcıyım, aktarıcıyım ben” derdi; “Anlatıcıyım, aktarıcıyım ben.”
*
Taksidini yeni bitirdiği bir kooperatif evi vardı İzmir’de. Hastalığı nedeniyle sattığı. Nasip olmadı yerleşmek. Ama zengin miydi? Evet. Hem de çok. “Heyecanım, vicdanım yegâne zenginliğim” derdi. Bir de kızı Ceren. Gözlerinin içi parlardı, ondan bahsederken. Şimdi bize, size emanet. İşte Gülden Aydın’ın bütün serveti.
Aslında yanlış yerden başladım. Şimdi böyle ödüller, savaş-terör haberleri diye anlatınca tanımayan insanın gözünde ciddi, sıkıcı biri canlanabilir. Halbuki tam aksine, bildiğiniz deliydi. Film gibi canım! Uzaylılar mı ararsın, cinli perili hikayeler mi... Kafası öyle tuhaf çalışırdı ki gündem toplantılarında ona gülmekten karnımıza ağrılar girerdi. Belki de böyle deliliğe vurarak kaldırabiliyordu hayatın zorluğunu. Hak ettiğini bulamasa da aslanlar gibi, diş diş, tırnak tırnak, yürek yürek severdi.
Doğruya doğru: Erkekten yana pek gülmedi yüzü. Ama işvesi, kadınlığı, şuhluğuna laf edenin alnını karışlarım. Araba aynasında bir ruj çekip dudaklarını birbirine sürerdi ki... Madonna kendisine bu kadar güvensin de göreyim.
*
Hayata bak: Veda yazısını yazma görevi de bana düştü. Hem ağlıyorum hem yazıyorum. Bir muzipliği aklıma geliyor, kendi kendime gülmeye başlıyorum. Bu delilik, abladan kardeşe geçiyor herhalde.
Kefilim, ablam, gül yüzlü Gülden’im. Bir gün suretin çıkıp gitse de aklımdan, şen kahkahaların hiç çıkmayacak kulaklarımdan.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR