OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 18, 2000 00:00
GENOM TEORÄ°SÄ°NÄ°N PRATÄ°ÄžE YOLCULUÄžU Popüler tıp dergileri ve gazetelerin saÄŸlık köşeleri Haziran ayında açıklanan gen haritasındaki bilgilere dayalı tedavi yöntemlerinin reklamlarıyla dolup taÅŸmaya çabuk baÅŸladı. Hani o bilim-kurgu filmlerinde gördüğümüz genetik kodlama hırsızlıkları, acayip canlıları laboratuarda imal eden Frankenstein'lar, genomlarla oynayıp bulaşıcı virüsleri önce yayan sonra tedavi edici ilaç satan ÅŸirketler artık o kadar uzak deÄŸil galiba. Ä°nsan Genom Bilimleri Åžirketi (Human Genome Sciences Inc.) insan vücudunun normalde salgıladığı büyüme hormonunu oluÅŸturan genin patentini aldıktan hemen sonra genetik iÅŸinden nasıl para kazanılabileceÄŸini yedi düvele gösteriverdi. Öncelikle çeÅŸitli hayvan türleri ve insanda oluÅŸan yaraların tamirinde bu hormonun salgılanmasının önemi ortaya kondu. EÄŸer bu salgıdan çok miktarlarda imal edilebilirse iÅŸe yarayabilirdi. Temel maddesi büyüme hormonuna dayalı 'repifermin' adlı sprey ÅŸeklindeki ilaç bu düşünceyle oluÅŸturuldu. Hedef en zor yaraların tedavisi olarak seçilmiÅŸti. YaÅŸlı, ÅŸeker hastası ve bakıma muhtaç hastaların özellikle ayaklarında oluÅŸan ülser yaraları. Hani derler ya Allah kimseye göstermesin. Toplar damar sistemindeki bozukluÄŸa baÄŸlı olarak ayaklarda açılan bu yaraların en dikkatli bakıma raÄŸmen iyileÅŸmesi neredeyse imkansız. Hastalar çok acı çeker. Ayak yarası iltihaplanır. Pansuman, antibiyotik..Amerika koÅŸullarında hastalar üzerinde deney yapmak kolay olmadığından gerekli izinlerin alınması zaman almıştı elbette. Sonrasında da gönüllü denek bulmak. Ama tahmin edersiniz ki böyle yaralardan muzdarip insanların denek olmayı kabul etmesinden doÄŸal ne olabilirdi ki. Philadelphia'da restoran sahibi Jay Cohen 25 yıldır çektiÄŸi dolaşım bozukluÄŸu derdi yüzünden ayağını artık kaybetmek üzereydi. Böyle bir öneriyi düşünmeden kabul etti. Gerçi basit bir spreyin bu belayı tedavi edivereceÄŸine pek inanmamıştı ama..2 ay sonra Bermuda ÅŸortuyla gezerken 'en büyük Human Genome Sciences Inc.' diye bağırabiliyordu. 75 yaşındaki Anna Kadzis ise 35 yıldır hiç bir ÅŸey çekmemiÅŸti ayağındaki onulmaz yaralarından çektiÄŸi kadar. 25 yıldır tedavi adı altında ne biliniyorsa hepsini denemiÅŸti. Ama nafile. 3 aylık sprey tedavisi iÅŸi bitirmiÅŸti iÅŸte. Åžirket bu baÅŸarılı denemelerle daha önce hiç bir genetikçinin düşlerinde göremeyeceÄŸi prestiji kazandı. Bu projeye hemen 3 milyon dolar yatırıldı. Amaç yeryüzündeki insanlarda oluÅŸabilecek tüm yaraları yok etmek artık. Yanıklar, mide ülseri, ameliyatlar sonrası kapanmayan yaralar ve daha neler neler. Artık bu konuda gelecekten deÄŸil ÅŸimdiki zamandan bahsedebiliyoruz. Tabii araÅŸtırmacı gazeteci niteliklerimizi kaybetmediÄŸimizden New England Journal of Medicine ve New York Times'da yayınlanan bu bilgilerden sonra Muhtaresk bir yaklaşımla 'repifermin' öküzünün altında hemen buzağımızı armaya baÅŸladık. Tedavi kesildikten iki ay sonra yaralar yeniden çıkıyormuÅŸ. Sürenin daha uzun tutulması, örneÄŸin 6 aya çıkarılması veya ilacın hiç kesilmemesi gerekebilir deniyor. Yanık ve barsak ülserinin tedavisinde denenmiÅŸ ve maalesef iÅŸe yaramamış. Ama neresinden bakarsanız bakın Pittsburgh Ãœniversitesinden Prof. Steed'in dediÄŸi gibi bu ilaç geleceÄŸe açılan bir pencere. Ãœstelik böyle bir ilaç piyasaya sürüldüğünde yüklüce miktar bir parayı ödemeyi düşünmeyecek insan olmaz herhalde. Gelelim genom projesi reklamlarının ikinci bölümüne. KardeÅŸlerinden üretilen kan hücreleri aktarılan böbrek kanserli 19 hastanın 10 tanesinde baÅŸarı saÄŸlandığı açıklandı bu hafta. Amerika'nın en meÅŸhur kanser araÅŸtırmaları hastanesi olan Memorial Sloan Kettering bu araÅŸtırmanın sonuçlarını heyecan verici olarak açıkladı. Yıllardır hep hastaların bizzat kendisinden üretilen bağışıklık hücreleriyle tedaviye uÄŸraşılıyordu kanser hastalarında. Ä°lk kez bir baÅŸkasından alınan hücreler denendi ve sonuç alındı. Hemen diÄŸer tip kanserli hastalarda da giriÅŸimler baÅŸlatıldı. Bir cins tehlikeli cilt kanseri (malign melanom) tedavisinde de geliÅŸmeler olumlu. Yöntem yakın akrabadan alınan bağışıklık sistemi hücrelerinin belli bir yönde kodlanarak hastaya verilmesi ve sadece kanserli dokuyu yok etmesine dayanıyor. Åžimdilik kesin sonuçlara ulaşıldı demek için erken. Ama kanser tedavisi zaten yıllardır üzerinde en çok uÄŸraşılan konulardan biri. Genetik konusundaki geliÅŸmelerin ilk meyvelerini özellikle bu alanda vermeye baÅŸladığı da muhakkak. Unutmamak gerekir ki sadece Amerika'da yılda yarım milyon kiÅŸi kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Yine de kanser tedavisinde gelinen yer ümit verici. Bilir misiniz ki kanser için ilk tedavi giriÅŸimi 1948 yılında Amerika'nın en meÅŸhur beyzbolcusu Babe Ruth' a uygulanmıştı. 22 yıl beyzbol oynadıktan sonra gırtlak kanserine yakalandığını çok geç anlayan Babe Ruth acılar içinde kıvranırken Dr. Lewisohn'un yeni denediÄŸi kanser ilacı önerisini hemen kabul etmiÅŸti. Teropterin tedavisini 6 hafta kullanan Ruth bütün yakınmalarının geçtiÄŸini görünce oldukça umutlanmıştı. Ancak ömrü sadece iki yıl uzadı. Zaten bugün 50 yıl sonra bile bu düzeyde ilerlemiÅŸ bir kanser hastasında sonuç çok farklı olmayacaktır maalesef. Ama bir öncü olarak Babe Ruth'un kanser tedavisinde cesaretiyle vermiÅŸ olduÄŸu savaÅŸ günümüzde hala anımsanıyor.Genom projesi Clinton tarafından açıklandığında bir çoÄŸumuza masal gibi gelmiÅŸti. Ä°lk geliÅŸmelerin 20 yıl içinde olabileceÄŸi iddia ediliyordu. Ama görülüyor ki çözümler yarın, belki yarından da yakın. Elbette Cotarelli'nin sevgilisi, ÇeliÄŸe su verilmesi, borsanın önlenemez düşüşü ve ombudkiÅŸilik kanunlarıyla meÅŸgul ülke gündemimizin bilim dünyasındaki son geliÅŸmeler neyine diye düşünebilirsiniz.Belki de bilim dünyasının peÅŸinde koÅŸtuÄŸu 'ölümsüzlük' bizler için hala pek soyut ne dersiniz...SaÄŸlıcakla kalınız..Dr. Serdar GÃœNAYDIN - 18 Eylül 2000, Pazartesi Â
button