Batuhan OKUR batuhanokur@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 2008 00:00
Çok eski ancak nadir görebildiğim bir dostum var. Babası da, dedesi de aynı tür, çok görülmeyen bir kanser neticesinde vefat ettiler. Babasını kaybettiğinde yanındaydım.
Ölümle gelen zor ve sıkıntılı dönemini paylaştığım bu arkadaşımın da aynı hastalığa yakalanıp erken yaşta gideceğinden hep endişe duydum. İster istemez, ailenin erkekleri seri bir biçimde kanserden vefat edince, insan sıradakinin de aynı hastalığa yakalanacağını düşünmeden edemiyor.
Bu bahsettiğim duruma aşina olduğunuz ya da bizzat yaşadığınızı tahmin ediyorum. Tıp ve teknolojideki yeni gelişmeler, bu durumu yaşayanlara gelecekte neler olabileceği hakkında fikir verebilme kapasitesine son yıllarda ulaştı. 2003’te ilk insanın gen haritasının çıkarılması ile birlikte konu hakkındaki çalışmalar hızlandı.
Sonunda, DNA’nın detaylı bir analizi sonucunda genlere bakılarak kişinin karakteristik özellikleri hakkında detaylı yorumlar yapmaya fırsat tanıyan bir döneme vardık. Merkezi Amerika’da bulunan 23andMe (www.23andme.com) şirketi, 1000 dolar karşılığında sadece salya örneğinizi kullanarak gen haritanızı çıkarabiliyor. Bunun üzerine gen haritanıza bakarak size hangi tür özelliklere sahip olduğunuzu şu an için belli başlı limitler içerisinde sunuyor. Biraz daha açayım:
DNA’mız çok sayıda gen içeriyor ve bu gün için her bir genin ne tür fonksiyonu tam olarak belli değil. Bazı genler hakkındaki bilgimiz diğerlerine göre çok daha fazla. Örneğin sahip olduğunuz genlerden biri normale oranla daha yüksek ihtimalle kalp krizi ya da prostat kanseri olabileceğinizi belirtebiliyor. 23andMe aynı zamanda sonuçlarınızı bir veritabanında tutuyor ve geçen zaman ile birlikte sürekli verileri güncelliyor. Yani, bugün yaptırdığınız testin sonuçlarına 5 sene sonra baktığınızda, sonuçlar bu alandaki yeni gelişmelere göre adapte edilecek.
Buraya kadar her şey iyi. Problemler bundan sonra başlıyor. Bu teknolojide beni rahatsız eden iki önemli nokta var. Birincisi, sonuçların tam olarak kader olmadığını anlayıp buna ikna olmak. Benim çevremde bu testi yaptırıp, gelen sonuçlara bakıp hasta olmayacaksa bile psikolojisi bozulup kendini hastalığa itecek bir düzine insan var. Kısaca bu testler, herkese göre değil, çelik gibi sinirler ve irade lazım. İkinci problem, çok daha büyük. Konu sağlık sistemi ile ilgili. Amerika, toplum için genel sağlık sisteminin olmadığı ancak özel sağlık sigortası yaptırabildiğiniz bir ülke. Türkiye’de durum çok farklı değil. SSK’nın üzerine yapılan özel sağlık sigortaları yapan kurumlar da mümkün olduğunca risk almaktan kaçan ilk fırsatta da sizi kapsam dışına çıkarmaya meyilli kurumlar. Düşünün ki bu test sonuçları sizi sigortalayan şirketin eline geçti. Yandınız!
Çünkü risk profiliniz tamanen değişecek ve belki de hiç yakalanmayacağınız ancak risk grubuna girdiğiniz hastalıklar yüzünden ya sigorta yaptıramayacaksınız ya da çok fazla para ödemeniz gerekecek. İşler maalesef bununla da sınırlı değil. Çalışmak için başvurduğunuz şirket bu tarz bir testi zorunlu kılarsa yine ayrımcılıkla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bunun çözümü kanun koyucuların her türlü ayrımcılığı engellemesi ve nasyonel sağlık sigortası sistemi oluşturup havuzu büyütmeleri, ki bu da Türkiye gibi yerlerde biraz zor.
Sonuç olarak bizleri kişisel gizliliğin her geçen gün azaldığı bir gelecek bekliyor. Bu gelişmelerin bir de iyi tarafı var ancak o da başka bir yazının konusu.