Güncelleme Tarihi:
ALMANYA Şark Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Udo Steinbach Türkiye'nin AB'ye tam üye olabilmesinde Almanya'da yaşayan Türkler'in etken bir rol oynayacağına inandığını söyledi. Steinbach, eğitimli Türk gençlerinin Türkiye'nin AB'ya üyelik sürecene kısaltabileceğine işaret ederken, "Bunun için Türk gençlerinin eğitimine büyük önem verilmesi gerekiyor" dedi.
Steinbach bir yanda Almanya'daki Türkler'in yapacağı çalışmalar diğer yandan enerji politikaları bağlamında Türkiye'nin AB açısından stratejik öneminin yeniden tanımlanması gereğinin Türkiye'yi AB'ye taşıyacağını söylüyor. Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri uzmanı Prof. Steinbach ile Türkiye-Almanya, Türkiye-AB ilişkilerini konuştuk.
- Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği yolunda enerji politikalarının Türkiye için çok önemli bir koz olduğunu savunuyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Türkiye, Avrupa'daki enerji sorununun çözümünde giderek artan bir önem kazanacaktır. Çok sayıda petrol borusu Orta Asya'dan veya Azerbaycan'dan gelip Türkiye'den geçiyor. Bunlar ya Yakın Doğu'ya ya da Avrupa'ya giden petrol boruları. Rusya'dan gelen petrol hattı Türkiye'den geçiyor. Rusya'yla yaşanan sorunlardan sora Avrupa enerji politikasını yeniden gözden geçiriyor.Bu Türkiye'nin stratejik öneminin yeniden değerlendirilmesi anlamına geliyor. Bu Türkiye'nin AB'de yer alması için bir argüman daha oluşturmaktadır.
Artık Türkiye'nin elinde yüksek değere sahip, çok önemli bir koz var. Enerji sorununun güvenceli bir şekilde çözümü Avrupa için çok büyük önem taşıyor.
- Alman politikacılar Türkiye'nin bu konudaki öneminin farkında mı?
Hayır, değiller. Bu yüzden ben bunu gündeme getiriyorum. Ama enerji ve güvenlik politikasıyla ilgilenenler ve de stratejik düşünenler artık yavaş yavaş konunun önemine vakıf olmaya başladılar. Henüz yolun daha başındayız. Bence önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye'nin enerji politikası açısından önemi, gerek Türkiye-Almanya gerekse Türkiye-AB ilişkileri açısından yeniden tarif edilecek, yeniden belirlenecektir. AB buna mecbur kalacak.
- Her iki ülkede ne tür çalışmalara ihtiyaç var?
Türkiye Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirme konusunda çalışmalarına devam etmelidir. Almanya ise kimlik tanımı konusunda modernizasyona gitmelidir. Kültürel kimlik altında neyi anlıyoruz? Bu değişmeyen bir şey midir yoksa Almanya, ülkedeki diğer kültürlere de açık mıdır? Burada yapılacak çok iş var bence. Yalnız bu bağlamda önemli bir adım da atıldı Almanya'da. Vatandaşlık Yasası'nda değişiklik yapıldı. Bu bağlamda bir çok kolaylıklar getirildi.
Avrupa olarak bizlerin Türklerle konuşurken hangi tonda konuştuğumuzu da irdelememiz lazım. Ya da konuşulanlardan, söylenenlerden Türkler ne kadar yaralanıyor, ona da bakmamız lazım. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği kesinleştikçe, tünelin ucundaki ışık giderek büyüdüğü takdirde, Türk halkı arasındaki Avrupa'ya karşı güvensizlik de azalacaktır.
- Almanya imtiyazlı üyelikte ısrar ediyor. Niye?
Aslında bu tam doğru değil. Geçmişte Alman politikacıların çok farklı yaklaşımlarına tanık olduk. Gerhard Schröder başkanlığındaki hükümet Türkiye'ye üyelik yolunu açmış ve görüşmelerin başlama tarihinin belirlemesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Görüşmeler ucu açık şekilde başlamıştır ama zaten bütün görüşmeler ucu açık olarak sürdürülür. Bence Alman politikacıları arasında tam üyelik görüşmelerinin sürdürülmesini isteyenler imtiyazlı ortaklık isteyenlere kıyasla çok daha fazla.
- Siz Avrupa'yı nasıl, hangi tarifle tanımlıyorsunuz?
Bir kere Avrupa sonsuz farklılığı ve çeşitliliği içinde barındıran bir kıta. Almanlarla Fransızlar arasındaki ilişkinin böyle gelişeceğini kim söyleyebilirdi? Ya İtalyanlarla Finlilere ne demeli? Bence Türkler bu çeşitliliğin içine çok yakışıyor. Türkler çeşitlilik açısından çok zenginler ve kendilerini Avrupa'dan soyutlamıyorlar. Bu birincisi. İkincisi ülkelerin Kopenhag Kriterleri'ni yeri getirmeleri; insan hakları, vatandaşlık hakları ve demokrasiye verilen önem. Bu da Avrupa'dır. Biz Avrupalılar Türklerle 1963 yılında bir anlaşma yaptık. Türklere belli koşullar yerine getirildiğinde tam üyelik sözü verildi. Bu sözde durmak da Avrupalı olmanın gereğidir.
ALMANYA "EVET"E HAZIRLANMALI
- Siz Almanya'daki Türkler'in Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinde etken bir rol oynayabileceğini savunuyorsunuz.
Bence Almanya'da yaşayan Türkler bir bilinçlenme döneminden geçiyor. Ben Almanya'daki Türkleri her iki ülkenin de hem Türkiye'nin hem de Almanya'nın modernizasyonunda etken olmaya çağırıyorum ve bu güce sahip olduklarına inanıyorum. Zaten şu dönemde bir biçimde bunun hazırlıklarının olduğunu gözlemliyorum. Burada Türk dernek ve birliklerini biraz eleştireceğim. Dernekler birbirleriyle uğraşmak yerine, Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha yüksek bir düzeye çekecek çalışmalar yaparlarsa her iki ülkeye de büyük faydaları dokunur ama özellikle de Türkiye'ye yardımcı olurlar. Almanya Türkiye'nin AB üyeliğinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu nedenle Almanya, Türkiye'nin tam üyeliğine gayet net olarak "Evet" diyecek şekilde hazırlanmalıdır. Bunu Almanya'daki Türkler yapabilirler. Almanya "Evet"e hazır olduğu takdirde Türkiye'nin AB'ye üyeliğinde lokomotif rolünü üstlenecektir.
- Türk dernek ve birliklere neler yapabilecekleri konusunda somut önerileriniz var mı?
Özellikle eğitim konusunda iyi organize olmaları gerektiğini düşünüyorum. "Türkiye'nin AB'ye giden yolu Kreuzberg ile Neukölln'den geçiyor?" dedim sempozyumda yaptığım konuşmada. Gerçekten de paralel toplumların oluşması Alman toplumunda korkulara, çekincelere neden oluyor. Aynı zamanda şiddet eğilimleri Almanları korkutuyor. Bence gençleri şiddet eğilimlerinden korunmanın yolu eğitimden geçiyor. Bence Türk dernek ve birlikleri geçmişte yaptıklarından çok daha fazla bir şekilde bu konuya eğilmeli ve hedefe yönelik çalışmalar yapmalıdırlar.
Eğitim politikamızın iyileştirilmesi, düzeltilmesi gerekiyor. Buna tamamen katılıyorum. Ama yapılan eleştiriler sadece Alman tarafını suçlama amacıyla yapılırsa buna katılmıyorum, çünkü bence iki tarafın da sorumluluk taşıması gerekiyor.
- Siz Türkiye'yi AB yolunda yeterince desteklemiyor diye Alman işverenlerini de eleştiriyorsunuz.
Sürekli Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ilişkilerin ne kadar sıkı olduğunu duyuyoruz. Bu gerçekten de böyle,gerek yatırımlar gerekse ticaret açısından bu gerçekten böyle. Türkiye'de Tüsiad Türkiye'nin AB üyeliği yolunda Almanya ile ilişkilerde çok aktif, lobi yaratma konusunda çok angaje ama aynı angajmanı Alman tarafında göremiyorum. Alman işverenler Türkiye ile iyi ticaret ilişkilerini sürdürüyorlar ama bunun ötesinde bir çaba göremiyorum. Ben Alman işadamlarının da Türkiye'ye AB yolunun katedilmesinde aktif olmalarını bekliyorum. Alman işveren kurum ve kuruluşlarından sarih ve net açıklamalar, açık ve net tavırlar bekliyorum.
İLK ADIMI AB ATMALI
- Türkiye'nin AB'ye tam üye olabilmesinde Kıbrıs'ın rolü ne sizce?
Kıbrıs kesinlikle çok önemli ve büyük bir rol oynuyor. Herkes biliyor, bundan on yıl önce, 'Kıbrıs, sorun çözülmeden AB'ye alınmayacak' deniyordu, şimdi Kıbrıs AB'de ve sorun AB'nin içinde. Bu sorunu küçümseyemeyiz ama sorunu da gereğinden fazla da büyütmemek gerek. Ben taraflar uzlaşmacı ve pragmatik yaklaştığı takdirde soruna çözüm bulunacağına inanıyorum. Bence bu krizde Avrupa tarafının büyük adımlar atması gerekiyor. Avrupa bu adımları atmaya zaten kendini görevli kıldı. Kıbrıs'ta 2004 yılında başarısız geçen referandum sonrasında, Avrupa Türkler'e ambargoyu gevşetme ve önemli miktarlarda maddi yardım yapma sözü verdi. Bunların hiç biri yerine getirilmedi.Sözler yerine getirilmeli. Avrupa, Türkiye'nin iki önemli seçim arifesinde olduğunu bilerek hareket etmeli, gerek başbakanın gerekse dışişleri bakanının seçimler dolayısıyla hareket kabiliyeti sınırlı.
BAŞARILARDAN SÖZ ETMEK GEREK
- Türkler 45 yıldan beri Almanya'da yaşıyor, çalışıyor. Hem Türkler hem de Almanlar açısından genel bir değerlendirme yapmanızı rica etsem...Neredeydik? Nereye geldik?
Bu bardak dolu mu boş mu hikayesine benziyor. Objektif bir değerlendirme yaparsak gerçekten başarılardan söz etmemiz gerekiyor. Günümüzde Türkler'in, Türk kökenlilerin olmadığı yer yok. Parlamentolarda, üniversitelerde, ticarette her yerde Türkler görülebilir hale geldiler. Alman toplumunun bu gelişmeleri daha iyi algılaması gerekiyor. Öte yandan problemli bir gerçeğimiz de var. O da bazı yerlerde paralel toplumların oluşmasıdır. Bunun sosyal, ekonomik gibi çeşitli nedenleri var tabii. Olumsuz olarak değerlendirdiğimiz gelişmelere karşı kararlı bir şekilde mücadele verirsek - ki bunu hem Almanların hem de Türklerin yapması gerekiyor - entegrasyon yolunda birlikte ilerleyebilir ve başarılar kaydedebiliriz.