Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2001 00:00
İstanbul Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Aysel Ekşi,17 Ağustos ve 12 Kasım'da yaşanan depremlerin nedenlerine ilişkin ''dinci çevreler tarafından yapılan açıklamaların'', çocuklar ve gençlerde suçluluk duygusuna neden olduğunu belirterek, ''Dinci gruplar, suçluluk duygusunu körükledi ve maksatlı olarak kullandı'' dedi. Uluslararası Çocuk Sağlığı Merkezi tarafından Bilkent Otel'de ''Marmara ve Bolu Depremlerinin Psiko-Sosyal Etkileri'' konulu çalışma toplantısı düzenlendi.
Toplantıda, ''Marmara depreminin çocuk ve gençlere psikolojik etkisi'' konulu araştırma hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ekşi, 6 bin 420 öğrenci ile psikolojik görüşme yapıldığını belirterek, öğrencilerden yüzde 35'inin evinde hasar meydana geldiğini, yüzde 23'ünün depremde yakınlarını kaybettiğini, yüzde 15'inin de yakınlarının tedavi gerektirecek şekilde yaralandığını bildirdi.
Deprem sırasında öğrencilerin yüzde 61'inin yakınlarının yaşadığından emin olmadığını, yüzde 78'inin yakınlarının panik içinde olduklarını ifade eden Prof. Dr. Ekşi, öğrencilerin yüzde 47'sinin depremde çaresiz kaldığını kaydetti. Öğrencilerin yüzde 64'ünün, istemedikleri halde akıllarına devamlı depremle ilgili rahatsız edici düşüncelerin geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Ekşi, erkeklerin yüzde 76.3'ünün, kızların da yüzde 51.5'inin bu duyguları sürekli yaşadığını bildirdi.
Prof. Dr. Ekşi, 15 yaşından küçükler grubunun yüzde 20'sinde depresyon olduğunu, çocukların yüzde 12'sinin parçalanmış ezilmiş cesetler gördüğünü, bir kısmının enkaz kaldırma çalışmalarına katıldığını, bir kısmının da enkaz altında ve cesetlerle uzun süre beraber yattığını anlattı. Prof. Dr. Aysel Ekşi, şöyle devam etti:
''Felaket karşısında insanların yaşadığı korkunun dehşete dönüşmesi, ümitsizlik ve çaresizlik duygularının gelişmesi, ruh sağlığı açısından önemlidir. Çünkü, ümitsizlik ve çaresizlik duygularının uzun süreli ve şiddetli olması, ruh sağlığı alanında travma sonrası stres bozukluğunun gelişmesine yol açabilir. Bozukluğun olumsuz etkileri ise yaşam boyu devam edebilir. Felakete uğrayan çocukların aile bireylerinden birden koparılmaları ve yatılı okullara yerleştirilmeleri de çocuklarda olumsuz gelişmelere neden olmaktadır.''
Prof. Dr. Ekşi, ''Deprem sonrası çadırları dolaşan bazı dinci gruplar, çocukların bu suçluluk duygusunu çarpıttı, körükledi ve maksatlı olarak kullandı. Küçük çocuklar bile, 'dua etseydim, bu başımıza gelmezdi' ya da 'deprem benim yüzümden olmuş' türü suçluluk duyguları yaşadılar. Pek çok genç, dinde çare arama çabası içine girdi. Büyük kargaşa ve ümitsizlik duygusu arasında, bir kısmı okulu bile bıraktı'' diye konuştu. Ölenleri kurtaramadığı, sevdikleri öldüğü ve kendisi hayatta kaldığı için gençlerin kendilerini suçladıklarına işaret eden Prof. Dr. Ekşi, bazı gençlerde suçluluk duygusunun hala sürdüğünü anlattı.
Prof. Dr. Ekşi, bazı gençlerin deprem sonrasında diğer insanlara karşı ilgisiz hale geldiklerini, bazılarının annelerine bağımlı olduğunu, bazılarının daha da olgunlaştığını, kendilerini güçlü hissettiklerini dile getirdi. Zayıf, yetersiz kişilik yapısında olan gençlerin de kimseye yardım edemedikleri için kendilerinden nefret etme duygusu ile intiharı düşündüklerini belirten Prof. Dr. Ekşi, şunları kaydetti:
''Televizyonlarda feci sahnelerin tekrar tekrar gösterilmesi, felaketi yaşayan çocuk ve gençleri çok olumsuz etkilemiştir. Yaşadıkları her sahne olumsuz duyguları, heyecanları, anıları canlandırmış, bunların yeniden yaşanmasına yol açmıştır. Korku ve tepkilerinin ve uyku bozukluklarının uzun süre devam etmesinde, ne yazık ki görsel basının bu tutumunun olumsuz rolü olduğu yadsınamaz.''
Alkol sigara tüketimi arttı
Ankara Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Sungur da deprem bölgesine yapılan yardımların en erken 24 saatte, en geç 48 saatte ulaştığını ifade ederek, ekiplerin sistematik bir şekilde afet bölgelerine ulaşmaları gerektiğini anlattı. Hacettepe Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem ise deprem sonrasında bölgede alkol ve sigara tüketiminin arttığını, özellikle sigaranın devlet eliyle dağıtılmasının gençler tarafından stres atmak amacıyla kullanılmasına yol açtığını söyledi. Prof. Dr. Öktem, deprem bölgesinde babalarda yatak ıslatma olaylarının çok sık görüldüğünü, erkeklerin cinsel ilişkiden kaçtığının gözlemlendiğini bildirdi.