Şimdi ise Ömer Çelakıl, ayet ve sûreleri 'Simetrik Sayı Dizisi' adını verdiği bir sistemle çözdüğünü ve mucizelerin kaynağını bulduğunu savunuyor. Sistem, Arap harflerinin sayısal karşılıklarıyla yapılan bir işleme yani Ebcet hesabına dayanıyor.
1997 yılında ABD'de yayımlanan,
‘‘The Bible Code (Tevrat'ın Şifresi)’’ adlı kitapta, dünya tarihinde yaşanmış ve yaşanacak bütün olayların muhtelif şifreler halinde Yahudiler'in kutsal kitabında yer aldığı iddia ediliyordu. Washington Post ve Wall Street Journal'de uzun yıllar gazetecilik yapmış olan
Michael Drosnin'in kaleme aldığı kitap, İbranice metinlerin bilgisayara yüklenmesi ve özel bir ‘‘şifre çözücü’’ ile ayet ve sûreler arasındaki ilişkilerin araştırılması esasına dayanıyordu.
İlk şifre 1994 yılında çözüldüğünde, ekranda beliren cümle gazetecinin dehşete kapılmasına yetmiş de artmıştı bile. Çünkü ekranda, dönemin İsrail Başbakanı
İzak Rabin'in ertesi sene bir suikastte kurban gideceği yazıyordu.
Drosnin, hiç vakit yitirmeden
Rabin'e bir mektup göndererek durumu
haber vermeyi ihmal etmeyecekti etmesine ama karşı tarafın aynı ciddiyeti gösterdiği söylenemezdi. Ne var ki, asıl cevap, 1995'in 4 Kasım akşamı televizyon ekranlarından gelecekti:
İzak Rabin, fanatik bir Yahudi tarafından öldürülmüştü.
İŞİN ASLI EBCET'TE
Tesadüf de olabilir elbette ama insanoğlu öteden beri yeryüzünün, uzayın, hayatın ve ölümün sırrını çözebilmek uğruna; bulduğu her fırsatı, edindiği her imkánı değerlendirmek için elinden gelen çabayı gösterdi. Hiç kuşkusuz, bütün bu ilgileri besleyen kaynakların başında kutsal kitaplar geliyordu. Tevrat kadar İncil, İncil kadar Kuran her gün değişik gözlerle okunuyor, evrenin ve insanın sırrı çözülmeye çalışılıyordu. Hareket noktasını teşkil eden önkabul, her kutsal kitabın kendine özgü bir şifresi olduğu ya da olması gerektiği yönündeydi.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi olduğu belirtilen
Ömer Çelakıl da böyle düşünmüş ve farklı bir gözle okumaya başlamıştı Kuran'ı. Arap alfabesindeki haflerin sayısal değerinden (Ebcet) yola çıkan
Çelakıl, ‘‘Simetrik Sayı Dizisi’’ adını verdiği bir şifre çözücüye ulaştığını savunuyordu. Elde ettiği tarihler, Hicri takvime uygundu doğal olarak ama Miladi takvime çevrilmesi hiç de zor değildi. Bunlar yapıldığı zaman Birinci Dünya Savaşı'nın tarihi de çıkıyordu karşımıza, helikopterin icadına ilişkin kehánet de.
19 MUCİZESİ
Aslında, Kuran'ın şifresini çözme yolunda atılan ilk adım değildi
Ömer Çelakıl'ın yaptığı. 1974 yılında Mısırlı bir biyokimyager olan
Reşad Halife, kısa sürede bütün İslam dünyasını sarsacak olan
‘‘19 Mucizesi’’ fikrini atmıştı ortaya. Halife'ye göre, Kuran-ı Kerim'de 19 sayısı üzerinde yürüyen bir kodlama vardı. Yine Ebcet'le yapılan hesaplar sonucunda, ayet ve sûreler 19'un katları biçiminde şekilleniyordu ve bunlar da dünya tarihindeki belli başlı dönüşümlere ilişkin ipuçları veriyordu.
ABD'ye giderek Reşat Halife'nin bir anlamda ‘‘halifeliğini’’ üstlenen
Yüksel, ‘‘19 Mucizesi’’ fikrini Türkiye'ye getirecek ve İslami kesim arasında büyük tartışmalara sebep olacaktı. Öyle ki,
Edip Yüksel'in tezleri, sonunda babasını da çileden çıkartacak ve oğlunu evlatlıktan reddecekti.
Ancak,
Edip Yüksel çabalarından vazgeçmeye niyetli değildi. Bir sonraki adım
Atatürk'tü
Edip Yüksel için. Çünkü, ‘‘19 Mucizesi’’ adı verilen şifreyi Atatürk'ün hayatına uyguluyor ve hayli ilginç sonuçlara ulaşıyordu. İster inanın, ister inanmayın,
Atatürk'ün hayatındaki hemen her şey 19 rakamına veya katlarına tekabül ediyordu.
‘‘19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmıştı. 1938 yılında, 57 yaşında ölmüştü’’ diye uzayıp giden liste, daha sonra
Cenk Koray'ın da ilgisini çekmiş ve o da konuya ilişkin bir kitap yazmaktan alamamıştı kendisini.
Anlaşılan o ki, insanların bilinmeyene karşı olan merakı asla son bulmayacak. Bilinmeyenin altın anahtarı konumunda bulunan kutsal kitaplar da, bilhassa bu açıdan sürekli yeniden gözden geçirilecek, farklı okumalara tabi tutulacak. Ve şüphesiz, farklı şifreler de üretilecek zaman içinde.
Reşat Halife, ‘‘19 Mucizesi’’ demişti,
Ömer Çelakıl ‘‘Simetrik Sayı Dizisi'nden söz ediyor. Önümüzdeki günlerde kimin hangi iddialarla ortaya çıkacağını ise henüz bilmiyoruz...
Hangi ayette hangi mucize gizliEnfal Sûresi / Birinci Dünya Savaşı: 'Savaş sonunda elde edilenler' anlamına gelen Enfal, Bedir Savaşı'nı, özellikle savaşın sonunu konu ediniyordu ve bu da Müslümanlar'ın ilk savaşıydı. Çelakıl'ın 'Simetrik Sayı Dizisi'ni uyguladığınızda, Birinci Dünya Savaşı'nın bitiş tarihine yani 1918'e ulaşıyordunuz.
Nahl Sûresi / Helikopterin icadı: 'Arı' anlamına gelen Nahl Sûresi'ne şifre uygulandığında, helitopterin ilk kez havalandığı tarih çıkıyordu ortaya. Zaten Sûre'nin ismi de yeterince ipucu verecek nitelikteydi. Şifre çözümünde ortaya çıkan tarih 1906'ydı.
Kalem Sûresi / Telgrafın bulunuşu
Sad Sûresi / Telefonun icadı
Nur Sûresi / Edison'un lambayı buluşu2006’ya dikkat‘
‘Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, 'üst üste yığılmış bulutlardır'
derler. (Tur Suresi, 52/44) Tur Suresi'nin geleceğe ilişkin önemli bir olayın tarihini veren bir özelliğe sahip olduğunu düşünüyoruz. Bu önemli olay dünyamıza çarpma olasılığı bulunan bir göktaşı ile ilgilidir (...) Şu anda içinde bulunduğumuz 2002'den başlayarak 2014 yılına kadar Dünyamız'da beklenen çeşitli fiziksel ve ruhsal değişimlerin olacağı tahmin edilmektedir. Bu tahmin hem çağdaş bilimsel verilerden hem de eski ezoterik ve teolojik bilgilerden edinilmektedir.
Elimde bir delil bulunması için...‘‘İlk başta kitabımızın Mayıs ayında biteceğini ön görmüştük ama derleme çalışması hem benim, hem de yayınevimin tahmininden daha fazla sürmüştü. Bu da benim için büyük bir sıkıntıyı beraberinde getirdi.
Çünkü kitabımın en geç Temmuz ayının başında piyasaya çıkmasını istiyordum. Bunun da nedeni Kur'an-ı Kerim'in Şifresi'nde Temmuz ayı ile ilgili bir olayın tarihinin kitabımda yer almış olmasıydı. Eğer kitabım Temmuz ayından sonra çıkarsa güncelliğini yitirecek hatta belki de inandırıcılığını kaybedecekti.
Bir karar vermem gerekiyordu. Çünkü elde ettiğim bazı veriler 2002 yılında güneşte meydana gelebilecek bir etkiden dolayı Dünya atmosferinin zarar görebileceğine dair ipuçlarıyla doluydu. Ve özelllikle de şu ana kadar sizlere aktarmış olduğum şifrenin kısmen farklı uygulamalarıyla yaptığım hesaplamalarım Temmuz ayında güneşte büyük bir patlama olabileceğini gösteriyordu (...)
Bunu kitabımın bir ispatı olur düşüncesiyle değil, öncelikle kendi kendime ispatlamak için ve ilerde elimde bir delil bulunması gerekebilir düşüncesiyle belgelemek istedim.
Bu düşüncemi medyayla yakından irtibatı olduğunu bildiğim kitabımı çıkartacak olan yayınevinin sahibi Ergun Candan'a açıkladım. Kendisi bana istersek birkaç televizyon kanalına çıkarak bunu kamuoyuna duyurabileceğimizi söyledi. Hatta bir televizyon kanalının yöneticisiyle de beni tanıştırdı. Ancak, doğrusunu söylemek gerekirse bir çuval inciri berbat etmek de vardı bu işin sonunda... Çünkü Temmuz ayında böyle bir aktivite güneşte meydana gelmezse kitabımda ele aldığım diğer bulgular, daha kitabım yayınlanmadan birçoklarınca gerçek dışı olarak görülerek bir kenara itilebilirdi. Varolanları da yok edebilirdik (...)
Konuyla ilgili bir ilan vermek için 1 Temmuz 2002 saat:11.00'da Fındıkzade'deki 'Sargın Dağıtım Seri İlan Acenteliği'ne gittim. Ve şöyle bir ilan verdim. Verdiğim ilanı açık bir şekilde değil şifreli bir şekilde vermiştim. Güneşte beklediğim Büyük Patlama ve sonrasıyla ilgili muhtemel gelişmeleri İngilizce olarak e-mail adresleri olarak yazmıştım. Yani beklediğim güneşle ilgili olayları mail adreslerinde özetlemiştim.
Ertesi gün vermiş olduğum ilanıma bakmak için ilk işim bir Star gazetesi almak oldu. Gazeteyi alıp ilanların bulunduğu sayfayı çevirirken bir anda neye uğradığımı şaşırmıştım.
'Büyük Patlama' başlığıyla verilen haberde güneşte meydana gelen aktivitenin büyüklüğü gözler önüne seriliyordu...