Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2002 00:00
2015 yılında ‘‘Türkiye hálá daha Türklerindir, anlaşıldı mı kardeşim’’ sloganıyla yayınını sürdüren Hürriyet Gazetesi'nde aşağıdaki
haber birinci sayfadan yayınlanmıştır:‘‘Başbakan yardımcılarının da katıldığı üçlü liderler zirvesi dün başkent Ankara'daki Düşkünler Evi'nde gerçekleştirilmiştir.Daha önce basına dağıtılan bildiride saat 14.00'te başlayacağı açıklanan zirve iki başbakan yardımcısının Düşkünler Evi'nin bahçesinde yaptıkları sabah yürüyüşü sırasında her zaman olduğu gibi yine kaybolmaları nedeniyle ancak saat 16.00'da başlayabilmiştir.Başbakan Ecevit ise zaten aynı noktada 3 yıldır hiç kımıldamadan ve konuşmadan ve sürekli sabit olarak aynı noktaya bakarak oturmakta olduğundan, onun toplantılara gecikmesi söz konusu olmadığı, iyi haber alan kaynaklarca belirtilmiştir.Sızan bilgilere göre toplantıya getirtilmekte en çok zorlanılan kişi Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz olmuştur.Bir süredir bulunduğu yeri ve zamanı hatırlama yeteneğini tamamen kaybeden ANAP lideri, Düşkünler Evi'nin bahçesinin kuytu bir köşesinde saklanırken bulunmuş, köşesinden çıkmayı yüksek sesle ağlayarak reddetmiş, annesi gelip onu almadığı takdirde hiç ama hiçbir yere tek adımını atmayacağını söylemiş, en sonunda kendisine zorla yapılan aşıyla sakinleştirilerek üçlü zirvenin yapılacağı odaya baygın bir şekilde taşınmıştır.Toplantı hakkında basına bilgi veren devlet yetkilileri, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel meselelerinin masaya yatırıldığı ve son derece başarılı geçen zirvede devletin işlerinin tüm sorumluluğunun ayık durumda oturmayı başaran tek yaşayan lider Devlet Bahçeli'nin omzuna bindiğini aktardılar.Uzmanlar Bahçeli'nin üçlü zirvenin daha beşinci dakikasında kendisini masanın altına atıp, ana rahmindeki çocuk pozisyonu alıp, parmağını emerken sessizce de ağlamaya başlamasını ‘‘Bu kadar yük kimin omzuna tek başına binseydi aynı tepkiyi verirdi, onu anlayışla karşılamak lazım, aslında kendisi ciddi bir insandır’’ diyerek yorumladılar.* * *Toplantıda devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan vahim bir olayın eşiğinden de dönüldüğü öğrenildi.Son ana kadar baygın kalan ve devletin kritik kararlarının altına atması gereken tüm imzalar ancak Başbakan Yardımcısı Hüsametttin Özkan'ın onu sağ elinin baş parmağını mürekkebe daldırıp sonra da gerekli evraka bastırmasıyla alınabilen Mesut Yılmaz'ın bilincinin bir ara yerine geldiği ve uyanır uyanmaz da o vücut yapısından hiç beklenmeyen bir çeviklikle öyle kendi halinde ve sabit durmakta olan Başbakan Ecevit'in üzerine çullanarak onu boğmaya başladığı belirtildi.Özkan'ın ‘‘Devlet işlerinde gizlilik esastır’’ düşüncesiyle olaya müdahale etmek isteyen Düşkünler Evi hademelerini odaya sokmadığı ve yere düşen Ecevit'in hareketsiz vücudu üzerinde debelenmesini sürdüren Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ı ancak kaba kuvvet kullanarak onun üzerinden koparabildiği yetkililer tarafından ifade edildi.Yılmaz'ın vurduğu yumruklar nedeniyle suratında morluklar oluşan Başbakan Ecevit'e yan odada beklemekte olan Derin Devlet Acil Botox Timi tarafından birkaç aşı yapılarak suratının tekrar güzelleştirildiği vurgulandı.* * *Toplantının bitmesi üzerine masanın sağ yanına Mesut Yılmaz baygın bir şekilde konuldu, sol tarafa oturtulan Bahçeli'ye gözyaşlarını bir süre için tutmayı beceremediği takdirde akşam yemeğinden sonra Düşkünler Evi'nde çıkarılan tatlıdan kendisine verilmeyeceği tehdidi yapıldı. Hüsamettin Özkan ise orta koltuğa oturdu. Ecevit'in hareketsiz vücudunu sağ dizine oturtarak, sol eliyle onun ellerini sanki jest yaparmış gibi oynatmaya başladı ve basın içeriye çağrıldı.Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a devlet tarafından verilmiş olan karnından konuşma kursunun sonuçlarının çok başarılı olduğu, karnından Ecevit'i konuşturan Hüsamettin'in bu yeteneği nedeniyle basın mensuplarının sorularını hálá daha Ecevit'e yöneltmekte ısrarlı oldukları gözlemlendi.Basın toplantısı sürerken trajik bir olay daha yaşandı. Devlet büyükleri için ayrılmış olan Düşkünler Evi'nin tecrit odasında tutulan Ertuğrul Özkök, bir şekilde odasından kaçmayı başararak basın toplantısının odasına daldı.Kendisini hálá genel yayın yönetmeni zanneden Özkök'ün ‘Serdar neden basın toplantısını izlemiyor, kovun onu' diye bağırdığı belirtildi.Özkök'ü ancak Hüsamettin'in yatıştırmayı başarabildiği, ondan önce bu işe yeltenen her gazeteciyi Özkök'ün yumruklamaya çalıştığı öğrenildi.Tüm bunlar olurken yan binadaki tımarhanede hálá konuşmalarını sürdürmekte olan Osman Durmuş'un sesini bile bastıran bir çığlık yükseldi.Konuları yakından takip eden uzmanlar, ‘Yalvarıyorum size bırakın beni, iki dakikalığına onu gebertip geri geleyim' diye haykıran korkunç sesin beş yıldır tımarhanede tecrit odasında bağlı tutulan eski köşe yazarı Serdar Turgut'a ait olduğunu belirttiler.’’
button