İNADINA İYİMSER OLACAĞIZ
Begümhan Doğan Faralyalı / Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı
GEÇEN Kurban Bayramı’nda duyurduğumuz “Ortak Değerler Hareketi-
Müştereklerimizi Keşfedelim ve Geleceğe Birlikte Yürüyelim” projemiz kapsamında ‘Ortak Değerlerimiz’i konuşmaya başladık.
Okurlarımızdan ve toplumun değişik kesimlerinden çok sayıda ve heyecan dolu katkılar aldık. Çok teşekkür ederiz. Katkılarınızdan bir seçkiyi bugün ve yarın sizlerle paylaşıyoruz. Ayrıca, “Sahi nedir bizim müştereklerimiz?” sorusunu bir grup saygın kişiye daha yönelttik. Onların cevaplarını yine aynı zamanda sizlere sunuyoruz...
Bu soruyu soruyor olmak da bu kadar çarpıcı cevaplar alıyor olmak da itiraf edeyim, bende hakiki ve güçlü bir heyecan yaratıyor. Bir işe girişmek iyimserlik gerektiriyor ve biz zaman zaman zorlansak da her seferinde inadına iyimser olmayı seçeceğiz.
ORTAKLIKLARIMIZI KONUŞABİLMELİYİZYola çıkarken de net ifade ettiğimiz gibi ortaklıkları irdelemek ile farklılıklarımızı bir zenginlik olarak yaşamak arasında bir çelişki yok... Tam tersine müştereklerimiz konusunda güçlü ve berrak olduğumuz ölçüde, farklılıklarımızı da göğsümüzü gere gere yaşama imkânı elde ediyoruz. Sadece farklılıklara odaklanmak, sadece ortak yanlarımıza odaklanmak kadar bizi fakirleştiren bir yaklaşım aslında.
Son dönemde dünyanın önde gelen üniversitelerinde yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar veriyor. Çoğulculuğu yaşatan iyi niyetli gruplar, en akıllı, en donanımlı gruplardan bile daha iyi sonuçlar alıyorlar. Önemli olan bu iki faktörün birlikte var olması... Çoğulculuğumuzun, çoksesliliğimizin mümkün kıldığı zenginlikten sonuna kadar yararlanabilmemiz için ortaklıklarımızı daha net, daha gür bir sesle konuşabilmeliyiz.
Eylül ayında başlattığımız bir saha çalışmasından bahsetmiştim. Araştırmanın ilk sonuçları geldi: İçinde yaşadığımız toplumda görmek istediğimiz en öncelikli nitelikler, adalet, güven, saygı ve ahlak. İnsanlarımız bu dört olguyu uzun bir listeden seçip en tepeye yerleştiriyorlar. Daha önemlisi kadın-erkek, zengin-fakir, sağcı-solcu, Türk-Kürt, eğitimli-eğitimsiz ayrımlarının da bu temel tercihte hiçbir etkisi yok. Bu ayrımların etkili olduğu başka tercihler var ama temel tercihlerimizde, önceliklerimizde ortağız. Bana bu bulgu hem önemli hem de anlamlı geliyor. ‘Ortak Değerler’ çalışmasına başlarken geleceğe dair umutlarımızın bizi ortaklaştıran önemli bir dinamik olduğunu seziyorduk ama gelecek hayallerimizi tarif ederken bu derece ortak, örtüşen özlemlerimiz olması proje ile ilgili bizi daha da iyimser yaptı. Önümüzdeki günlerde bu önemli araştırmanın detaylı sonuçlarını tabii ki sizlerle paylaşacağız.
GENÇLERE SORUP KATKI ALACAĞIZKasım ayı içinde çalışmamızın 18-30 yaş arasında herkesin katkısını davet edeceğimiz aşamasına geçeceğiz. “Sahi nedir bizim müştereklerimiz, ortak hayallerimiz?” sorusunu ülkenin gençlerine soracağız. Onlardan sadece yazılı değil, görsel katkılar da alacağız. Gençlerimizin en yaratıcı, en beğenilen cevaplarını hem ödüllendirecek hem de kamuoyuyla paylaşacağız.
Araştırmanın ilk sonuçlarını dinlerken ben de kendi hayalimi, çocuklarımızın yaşamasını, yaşlanmasını istediğim Türkiye hayalimi düşündüm.
Toplumun her bireyinin kendine ve birbirine saygı gösterdiği bir Türkiye hayal ediyorum...
Her vatandaşın kendini eşit hissettiği, güvenilir kuvvetli bir adalet sistemine sahip bir Türkiye...
Her bireyin kendini güvende hissettiği ve karşısındakine güvendiği, iyiliklerin çoğaldığı, iyimserliğin arttığı, erdemli olmanın anlamının yaşatıldığı, içselleştirildiği bir Türkiye...
Geçmişteki komşuluğu bugünün ‘yalnız’ şehirlerine, daha da ötesinde sınırlarına taşıyabilmiş bir Türkiye...
AKLI HÜR VİCDANI HÜRDünyanın en kuvvetli eğitim sistemine sahip, bilimin alıp yürüdüğü, her türlü düşüncenin, kavramın sağlıklı bir şekilde tartışıldığı, aklı hür, düşüncesi hür, vicdanı hür gençlerin yetiştiği, barış, sevgi, refah içinde bir Türkiye hayal ediyorum...
Unutmayalım karanlık ışığı söndüremiyor ama ışık karanlığı aydınlatabiliyor. Dünyamızın ve ülkemizin geçtiği bu zor dönemde, her birimizin içindeki ışığı bulabildiği ve büyütebildiği, daha aydınlık bir Dünya ve Türkiye hayal ediyorum.
Sevgiyle kalın.
VEYSEL'İN SAZINDA NÂZIM'IN SÖZÜNDE ATA'NIN GÖZÜNDE YENİKAPI'NIN ÖZÜNDEMustafa Denizli /
Teknik DirektörEN temel ihtiyaçtan yola çıkın: Barınmak. Başını sokacak bir yuvanın olması. Oraya “Evim” diyebilmek. Ait olmak, güvende hissetmek... Hepimiz bu topraklarda barınıyoruz. Adresimiz burası. Biraz doğusundayız ya da biraz batısında ortak bir adresin. Aynı çatının altında aynı gündelik telaşlarla yaşıyoruz hepimiz. Dertlerimizi anlatıyoruz farklı şivelerde ama aynı büyük duygularla. Hani bizi biz yapan o abartılı el-kol hareketlerimizle. Aynı özneye ait cümleleriz biz, öznemiz Türkiye.
İnsanları bir yapan, paylaştıkları toprak... O toprağa duyulan aidiyet duygusu... Aynı duygu bizi güçlü ve dirençli kılan... Siyaset üstü bir duygudur vatana hissedilen. Her devirde her nesilde bakidir. Her dönemde aynı renktir.
BIRAKIP GİDEMEZ KÜSÜP KAÇAMAZSIN“Ne olacak bu ülkenin hali” sorusundaki endişedir o, “Her şey vatan için” diyenin de dilindekinin tercümesidir. O yüzden bırakıp gidemezsin, küsüp kaçamazsın. Başka evin yoktur bilirsin. Gidersen hiçbir yerde ev sahibi değil, misafirsindir çünkü. Her öfken geçer geriye hep özlemin kalır. Yemeğini, halayını, türküsünü, zılgıdını ararsın. Edirne’yi geçtin mi başlar yoklamaya. Kaldığın otelin kapısında bayrağını arar gözün ister istemez. O bakıştadır aidiyet. Olimpiyatlarda Mete’nin okunun ucuna gelir kalbin. Vakıfbank’ın kızları kupayı kaldırdıkları anda gözünden akar yaşlar. Nobel Ödülü’nü Aziz Sancar’ın elinde gördüğündeki tarifsiz heyecanındır. Uzuvların senden komut almaz bunlar olup biterken. Sadece olur. Çünkü için bilir vatanına olan sevgin senin kanındadır ve bunun dışındaki her şey teferruattır.
Unutma, Veysel’in sazında, Nâzım’ın sözünde, Ata’nın gözünde ve Yenikapı’nın özünde hep aynı şey vardır. Birlikte olmanın, bir olmanın, hür ve eşit olmanın, bu toprağın demokrasi ile taçlandırılmış şanslı bireylerinden olmanın karşı konulması imkânsız bir gücü vardır. O güç ki seni tankın karşısına diker sabahlara kadar, kadınlı - erkekli sokaklara dökülürsün. Öfkenden, kırgınlıklarından, gündelik endişelerinden sıyrıldığın anda gücün ve sevginin rengi bellidir.
Kırmızı ve beyazdır.
ÖFKELERİ BOŞALTMA VAKTİDİRProf. Dr. Mustafa Çağrıcı /
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Ku’ran Araştırmaları Merkezi -KURAMER- Bilim Kurulu Üyesi (Eski İstanbul Müftüsü)BİR ilahiyatçı olarak söze şuradan başlamam anlayışla karşılanır umarım:
Peygamberimiz, kendi toplumunda yüzyılların getirdiği ayrışma ve çatışmaları ortadan kaldırmış, zengin bir ortak değerler alanı oluşturmuştu. Fakat ondan sonra “müşterekler etrafında birlik” bilinci ve pratiği büyük yaralar aldı; o çağların şartlarına bakarak bunu da anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü 20. yüzyıl ortasından önceki dünya tarihi, büyük ölçüde, ayrışmalar ve savaşlar tarihidir.
Meseleye buradan baktığımızda yine de şunu görürüz ki, bizim medeniyetimiz farklı ırklardan, dinlerden, kültürlerden insan toplulukları arasında bile ortak değerler üretmiş; onları asırlarca bu değerler etrafında, bir arada barış içinde yaşatmayı başarmış; bu başarısıyla insanlık tarihinde özel bir yere sahip olmuştur. Çünkü -biraz klişe bir söz olacak ama- gerçekten çok zengin ve köklü bir ortak değerler alanımız var.
Buna rağmen son bir asır içinde -anlatılması uzun sürecek birçok sebep yüzünden- bu müşterek değerlerimizi görmek yerine -her toplumda bulunan, üstelik doğru yönetildiğinde toplumlara zenginlik katan- farklılıklarımızı, ortak bağlarımıza zarar verecek tarzda öne çıkardık. Yeni nesillere, müşterek değerler üzerinden ilişki kurma alışkanlığı kazandırmaktan daha çok, onları -aslında tali derecede olan- farklılıkları öne çıkararak yetiştirdik; böylece onları ayrı kampların insanları yaptık. Bu da zamanla toplumumuzda gittikçe derinleşen ve süreklilik kazanan duygusal ayrışmalara, sosyal çatlamalara yol açtı ve açıyor.
UZLAŞI MODELİ OLABİLİRYine de bu deneyim sayesinde, nerelerde yanlış yaptığımızı görmemizin şimdi daha kolay olduğunu düşünüyorum. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batılı ülkelerin yaptığı gibi bizim de hatalarımızı görmemiz şimdi daha da gerekli ve mümkün hale gelmiştir. Bunu demenin artık faydasının olmayacağı bir zaman gelmeden önce biz de “Bir daha asla!” demeye; farklılıklar üzerinden çatışmak yerine, sayısız müştereklerimiz, ortak değerlerimiz üzerinden birbirimizle buluşmaya mecburuz. Bunu başaran bir Türkiye halkı, kendi toplumsal barışını sağlamasının yanında, ağır bunalımlar yaşayan diğer Müslüman toplumlar için de bir barış ve uzlaşı modeli olabilir; tarihi birikimimiz ve zengin deneyimimiz dikkate alındığında öyle olması da gerekir. Bunun için herkes ve her kesim “müşterek değerlerimizde buluşma” davasına inanmalı, bunu yürekten desteklemelidir. Şimdi vakit, içimizdeki öfkeleri boşaltma; orada sevgi, müsamaha gibi yapıcı duygular yeşertme vaktidir; Kuran’ın ifadesiyle “aramızda sımsıcak dostluklar oluşabilmesi için kötülükleri iyiliklerle savma” vaktidir.
Elbette birbirimize ters gelen farklılıklarımız, birbirimizi gücendiren hatalarımız, zaman zaman bizi bunaltan sorunlarımız var. Fakat bize bu farklılıkları hoş görme, hataları bağışlama, sıkıntıları birlikte barış içinde aşma iradesi bahşedecek sayısız ortak değerlerimiz, bağlarımız ve ideallerimiz de var.
ORTAK HEDEFLERİMİZ VARVatanımız, devletimiz, milletimiz, bereketli topraklarımız, 80 milyona ulaşan dinamik nüfusumuz, muhteşem bir tarihimiz; zengin sanat, kültür ve medeniyet mirasımız; dini inançlarımız, pratiklerimiz ve mabetlerimiz; ortak ahlak değerlerimiz, örflerimiz, âdetlerimiz ve daha birçok köklü manevi ve maddi müştereklerimiz var. Ülkemizi kalkındırma, devletimizi güçlendirme, bağımsızlığımızı koruma, demokrasi kültürümüzü zenginleştirme; halkımızın eğitim ve refah düzeyini, hayat kalitesini yükseltme; insanlarımızın onurlarını, haklarını ve özgürlüklerini geliştirme gibi nice ortak hedeflerimiz, ülkülerimiz var.
Hangi farklılığımız bunlara zarar vermeye değer!
'OH OLDU' DEME
Serra YILMAZ /
SanatçıBU soruyu sormak durumunda kaldık çünkü artık bu müştereklerin olup olmadığı meçhul. Demek ki işe müştereklerimizin varlığının şüpheli olduğunu kabul ederek başlamalıyız. Ortak değer olmasa da ortak paranoyamızı bir kenara bırakıp bizi neyin böldüğünü sorgulamamız şarttır, ancak bunu ikiyüzlülüğümüzle yapacaksak hiç yapmayalım daha iyi.
Her türlü ayrımcı ve ırkçı söylemden vazgeçmek ilk adım olmalıdır bir müşterek bulmak için. Yıllar önce Roma’da katıldığım bir tiyatro toplantısında, rahmetli Mısırlı yönetmen Yusuf Şahin şöyle demişti: “Eskiden bir kızdan hoşlandığımızda, o kızın Hıristiyan mı Müslüman mı, Kıptı mi olduğuyla ilgilenmez sadece ondan hoşlanmamızla ilgilenirdik.”
Günümüzdeyse sadece kızın değil tüm ailesinin her türlü etnik, dinsel özelliği derhal konu edilmekte.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir ulus devlet yaratmak çok acılı da olsa ülkemizde başarılmışken, bu müştereklerin kaybı bugün demokrasi ve laikliğin karşısına dikilen tehlikedir. Müşterekleri canlandırmak için “mağduriyet” söylemlerinin öne çıkmaması gerekir, neticede bu ülkede mağdur olmamış kimse yoktur.
Müştereklerimizi kurtarmak için düzeyli eğitime ihtiyacımız sonsuzdur. Bu müştereklerin başında saygı gelir sadece “büyüklerimi saymak” değil, tüm canlılara, cansızlara saygı, dünyaya saygı, gökyüzüne, yıldızlara saygı...
Bu müştereklerin içinde sevgi vardır sadece “küçüklerimi sevmek” değil, doğayı sevmekle başlasak onu yok etmek yerine, o zaman büyüğüyle küçüğüyle deniziyle gölüyle tüm ülkemizi, dünyamızı sevmekle.
Bu müştereklere katılması gereken birlikte ağlamaktır, evet acıklı ama önemli, tüm kurban edilenlere yeniden birlikte ağlamak, kimsenin arkasından “Oh oldu!” dememek.
Bu müştereklere mutlaka katılması gereken birlikte gülmek, birlikte şarkılar, türküler söylemek, birlikle oynamaktır, her anlamda! Hem unutmayın oynamak güzeldir.
EN ÖNEMLİ MÜŞTEREKİMİZ DEMOKRASİYE OLAN İNANCIMIZDIR
Şah İsmail Bedirhanoğlu /
Doğu Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Federasyonu Başkanı (DOGÜNSİFED)DOĞAN Grubu olarak başlatmış olduğunuz ‘Türkiye’nin Ortak Değerler Hareketi-Müştereklerimizi Keşfedelim, Geleceğe Birlikte Yürüyelim Projesi’ tam da bu dönemde çok değerli bir çalışma. Bu çalışmayı başlatan, katkı sunan herkese şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Türkiye olarak her bakımdan zor bir dönemden geçiyoruz. Bunun, herkesin ortaklaştığı bir değerlendirme olduğu kanısındayım.
Son yıllarda hem ülkemizde yaşadığımız sorunlar hem de yanı başımızda, komşu ülkelerde yaşananlar her yönüyle bizleri olumsuz etkilemekte ve günlük sosyal yaşamımız üzerinde ciddi kırılmalar yaratmaktadır. Siyaset kurumlarındaki çekişmeler ve gerilimler, toplumu birçok bakımdan ve çok yönlü kutuplaştırmaktadır. Toplumdaki bu kutuplaşma, aynı zamanda siyasal, etnik ve inanç grupları arasındaki farklılıklar, ciddi bir ayrışmaya götürmekte, birbirlerine olan güveni azaltmakta, aynı zamanda birlikte yaşama duygusunu zayıflatmaktadır. Tüm bu olumsuz gelişmelere baktığınızda ortak müştereklerimizi öne çıkarmak, tam da bu dönemde hayati önem arz etmektedir.
Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görerek, birbirimizi anlama ve saygı gösterme kültürünü yerleştirmek, herkesin ve kesimin temel şiarı olmalıdır. Sorunlarımızı ancak diyalogla çözebileceğimize inanarak demokratik kültürümüzü geliştirmek ve demokratik standartlarımızı yükseltmek, ortak müştereklerimizin başında gelmektedir.
Yaşadığımız bu ülke hepimizin...
Bu en önemli ortak değerimizdir. Ülkemizin ekonomik şartlarının iyileştirilmesi, refahın yükseltilmesi ve gelişmişlik düzeyinde modern dünya ile aynı standartları yakalaması ortak hayalimiz olmalıdır.
Eskiden daha güçlü olan, ancak son zamanlarda unuttuğumuz ve toplum olarak çok da ihtiyaç duyduğumuz sosyal dayanışma kültürünü geliştirmemiz gerekiyor.
Farklı dilleri, kültürleri, inançları hepimizin ortak değerleri olarak görmek, onları korumak ve geliştirmek için çaba sarf eden bir toplum hayalini kurmamız gerekiyor.
Geleneklerimiz, bayramlarımız, düğünlerimiz, türkülerimiz ve tüm kültürel değerlerimiz ortak müştereklerimizdir. Bunları öne çıkarmak, hatırlamak ve geliştirmek toplumsal bağları güçlendirir.
Ortaklaştığımız en önemli müşterekimiz demokrasiye olan inancımızdır. Toplum olarak bu inanca ne kadar bağlı olduğumuzu son darbe girişimi de göstermiştir. Demokrasiye olan bağlılık ve onu korumak, toplumun ortak hedefi haline gelmiştir. Ayrıca ekonomik olarak geleceğe güvenle bakmak ve gelecekten kaygı duymamak toplumumuzun ortak hayalidir. Demokrasiyi geliştirmek ve ekonomik refahı yükseltmek en temel ortak payda olmalı ve toplumun tüm farklı kesimlerinin ortak müştereki haline gelmelidir.
BARIŞ, YALNIZCA SAVAŞIN OLMADIĞI BİR DURUM DEĞİLDİR
Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi /
Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi“MÜŞTEREKLERİMİZİN ne olduğu”na ilişkin bir şey söylemeyeceğim. Sorunuza, şu anda önemli bir “ortak hayalimizi” dile getirerek, “müştereklerimizin neler olmasının uygun olduğuna/gerektiğine” ilişkin birkaç sözle cevap vermeye çalışacağım.
Yanılmıyorsam, bugün en çok hayal ettiğimiz, özlediğimiz şey “barış” kelimesiyle dile getirilen bir durumdur. Nedir barış? Barış, yalnızca savaşın olmadığı bir durum değildir. Barış, aynı şeyle ilgilerinde iki taraf yaratmayan –yapısı gereği, aynı şeyle ilgili olanların karşı karşıya gelmelerine kendisi neden olmayan– bir düzen ya da durumdur: insan haklarına dayanan bir düzen.
Buna göre barış, insan haklarının yalnızca hukuka girmesiyle değil, onlarla dile getirilen muamele etme ve muamele görme taleplerinin bir ülkede gerektirdiklerinin sürekli olarak yerine getirilmesiyle yaratılan bir durum olsa gerek.
İnsanlarımızın bu ortak hayalden öte, böyle bir durumu içtenlikle istemeleri için –insan haklarının gerektirdiklerini “müştereklerimiz” haline getirmeleri için– acaba ne yapmalı? Bunu tartışmamız ve gerçekleştirmeye çalışmamız gerekir derim.
OKURUN KALEMİNDEN
ŞIP DİYE ÇIKMAZ: ORTAK değerler şıp diye ortaya çıkmaz. Yüzyıllar sürer. Tarih, din, kültür, coğrafya ortak paydayı yoğurur. Hepsini bir potaya döküp kendimize özgü, geleceğe dönük ortak değerler dizisi çıkarırsak, sadece bizim değil, bölgemiz hatta dünyamız için emsal olur.
/ Mehmet Öğütçü
BEN DE SENİM: ÜLKEMİZİN birçok köşesini gezen biri olarak insanlarımızın en büyük dilek ve beklentisinin daha adil ve özgür bir ülkede yaşama isteği olduğunu gördüm. Ortak paydamız bu özlem. Biraz daha empatiye ve duygudaşlığa ihtiyacımız var. Kürtçedeki gibi “Ez ji tu me” demek gerek... “Ben de senim!” /
Sabri Ayçiçek
15 TEMMUZ: BİZİM Kurtuluş Savaşımız, Mevlânâmız, Yunusumuz, Hacı Bektaş-ı Velimiz var. Kocaman yüreklerimiz, türkülerimiz var. Değerlerimiz yitmedi... Bakın halkımızın yazdığı 15 Temmuz destanı var.
/ Hüseyin Savcı