Güncelleme Tarihi:
Kimi İngiliz, kimi Avustralyalı,kimi Japon... Kimi ekonomist, kimi biyolog, kimi bankacı. Göreme'ye geldiler ve bütün hayatları değişti. Evet, Periler Diyarı Göreme'nin yabancı gelinleri onlar. Tarihin en eski büyü merkezi olarak bilinen, tüf adı verilen yumuşak kayaların binlerce yılda muhteşem doğa harikaları yarattığı Göreme'de, 28'i resmi nikahlı olmak üzere 44 yabancı gelin var. Göremeli gençlerle evlenip çoluk çocuğa karıştılar. Bu evliliklerden doğan 15 çocuk, en az üç dil biliyor. Göremeli damatlar, evlilikleriyle birlikte değişiyor. İki yabancı dil öğreniyor, turizmci, işletmeci oluyor. Göreme'ye yolunuz düştüğünde belediyeye uğrayın. Böylesi bir nişan ya da düğün törenine denk gelebilirsiniz.
Göreme Belediye Başkanı Mustafa Mızrak, yabancı gelinleri tek tek, isim isim biliyor. Evlilikleri de yakından izliyor. ‘‘Şikayet yok. Ne gelinlerden ne damatlardan.’’ Bu evlilikleri, Göreme'nin tarihinden gelen özelliklerine bağlıyor, sonucu normal karşılıyor: ‘‘Periler diyarı Göreme. Perileri herkes göremez, gelen dönemez.’’ Evliliklerin kadın ve erkeği nasıl etkilediğini anlatıyor. Mızrak'a göre değişim ve dönüşüm karşılıklı. Sahil kasabalarındaki yozlaşma, Musa-Sarah örneği yok Göreme'de. ‘‘Gelinler, ülkelerindeki birikimlerini taşıdılar.
BACASIZ FABRİKALAR
Çevrelerini davet ettiler. Turizm daha da canlandı.’’ Göreme'de geçmişten beri kız çocuklarının erkek çocuklara göre daha az olduğunu öğreniyoruz. Bu nedenle dışarıya gelin vermek yerine gelin alınıyormuş. Yine de dışarıya damat veriliyor artık. Mesela Japonya'da yedi Göremeli damat var...
Göreme Belediyesi'nin Evlendirme Memuru Osman Tan, pansiyon da işletiyor. Kendi pansiyonuyla yabancı gelinlerin pansiyonlarını kıyaslıyor. ‘‘Yabancı yabancıyı çekiyor. Bende 10 müşteri varsa, onda 50’’ diyor. Daha önceden turizmcilik akıllarına hiç gelmezmiş. ‘‘Gelseydi memur olmazdım’’ diyor. Ama bir oğlunu Fransızca, diğer oğlunu İngilizce eğitim veren okula yollamış ki ilerde turizmci olsunlar. Yabancı gelinlerden kendisi de çok memnun. ‘‘Kasabamızda kalkınmayı sağladılar. İşsiz güçsüz gençlerimiz şimdi iş güç sahibi oldu. Hepsinin evi, arabası, işyeri oldu. Gençlerimizi kurtardılar. Yabancı gelinler, Göreme'nin bacasız fabrikası oldular.’’ Osman Tan'dan aldığımız bilgiye göre 44 yabancı gelinin yarısı Avustralyalı. İkinci sıradaki İngilizler'i Japon ve Alman gelinler izliyor. Tan, 44 ailenin kendi aralarında dayanışma içinde olduklarını, her türlü sıkıntılarını ortaklaşa çözdüklerini gözlemlemiş.
Üç bin nüfuslu Göreme'de yabancı gelinlerin evlerini bulmak zor değil. Anne-Cengiz Odacı çiftine gidiyoruz ilk. Kayadan oyma evleri, tavandaki pencereden giren güneş ışınlarıyla sımsıcak. Üç yıl birlikte olduktan sonra, beş yıl önce evlenmişler. Odacı çiftinin beşbuçuk yaşında Sinan adında bir oğulları var. İkinci bebeğine hamile olan Anne, bir ay sonra doğacak kızının adını da söylüyor bize: Selen. Doğumunu Göreme'de yapacak. ‘‘Kendimi Türk doktorlarına emanet ettim’’ diyor. Evin iki üyesi daha var. Köpekleri Honey ve kedileri Maşa... Babası Cannes'da polis şefi olan Anne, 1990 Ağustosu'nda arkadaşıyla birlikte, dört günlüğüne gelmiş Göreme'ye. Cengiz Bey söze giriyor: ‘‘8x365 oldu.’’ Anne, nasıl tanıştıklarını anlatıyor. Kaldıkları otelin sahibi meğer Cengiz Bey'in arkadaşıymış. ‘‘Otomobiliyle bizi dolaştırdı ve yıldırım aşkı başladı.’’ Ailesinin bu aşka tepkilerini sorduğumuzda Anne, soruyla cevap veriyor. ‘‘Çocuğunuz var mı? Size, bir Asyalı'ya aşığım deseydi ne yapardınız?’’ Anne ve babası kendisiyle hemfikir olmasalar da saygı göstermişler kararına. Aslında ‘‘Çok ısrar edersek aksini yapar. Kızımız hatasını anladığında döner’’ demişler. Anne, Fransa'daki günlerini anlatıyor. Üniversitenin Ekonomi Bölümü'nü bitirmiş. Büyük bir bankada işe başlamış. ‘‘Kısacası parlak bir geleceğim vardı.’’ Peki neden bırakıp yepyeni bir ülke, yepyeni bir hayat seçmişti? ‘‘Hayatın rahat akışı, stressizlik’’ diyor ve eşini işaret ediyor sevinçle. ‘‘Kendi güzel hayatımı kurdum.’’
İLK ÖRNEK ÇİFT
Anne, bugün de Katolik ve kendi inançlarını özgürce yaşıyor.
Cengiz Odacı bar-restoran işletiyor. Eşi Anne ise pansiyon. Fransız müşterilerin ağırlıkta olduğu pansiyonda, doğum sonrası İngiliz arkadaşı yardım edecek Anne'e. Anne'in mutluluğuna diyecek yok. Kışın durgunlaşan Göreme'den, iki aylığına ülkesine gidiyor. Zaten anne ve babası da her yıl bir aylığına geliyorlar. Anne, zaman zaman tiyatroyu özlese de uydu yayınıyla yetinmek zorunda.
Mehmet Köse, Göreme'de yabancı turistle evlenen ilk kişi. Dawn Ayşe ve Mehmet Köse çifti, 15 yıllık evliler. Sabina (14) ve Leyla (7) adında iki kızları var. İlk gelin Dawn, İskoçyalı ve Biyolog. Yıl 1984. İşyerinden bir arkadaşıyla ‘‘Dünyayı görmeliyiz’’ diyorlar ve otostapla Avrupa'yı bir uçtan diğer uca dolaşıyorlar. Bir gün Jordan adında bir şoförün kamyonuna biniyorlar. Jordan, ‘‘Türkiye'yi gördünüz mü?’’ diyor. Dawn ve arkadaşı Türkiye'yle ilgili duydukları olumsuzlukları anlatıyorla ama Jordan, ‘‘Türkiye insanını tanıyın. Öyle iyiler ki. Korkacak bir şey yok’’ diyor. Dawn, kamyon şoförünü sevgiyle anıyor. ‘‘Onun sayesinde Türkiye'ye geldik.’’ Jordan, Aksaray'a kadar getirmiş iki serüvenci kadını. Yöreye ilişkin bir broşür almışlar. Kapadokya'yı görür görmez karar vermişler. ‘‘Uçhisar yolunu hiç unutmuyorum. Resimdekinden daha güzeldi.’’ Geldikleri pansiyonda çalışan Mehmet'le tanışıyor. ‘‘Daha fazla kalabilmek için aynı pansiyonda karın tokluğuna çalıştık.’’ Mehmet Bey gülerek ‘‘Apaçilik yaptırdım. Turist kaptılar’’ diyor.
Dönüş vakti geliyor. İskoçya'ya dönüyor Dawn. Ailesinden gizli biyologluğu bırakıyor. Bir Türk restoranında bulaşıkçılık yapmaya başlıyor. ‘‘İlişkimizin bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim. Türkçe sözlüğe bakıp mektup yazmaya başladım.’’ Mehmet hiç cevap yazmamış. Dawn soruyor biraz kızgın. Eşi cevap veriyor: ‘‘Nasılsa geleceğini biliyordum.’’ Dawn para biriktirmeye başlamış. Yedi ay sonra dönmüş Göreme'ye. Dawn, ‘‘Daha çok uzun gelmişti’’ diyor, geçen yedi ayı parmak hesabına vurunca. O yılın aralık ayında evlenmişler. Dawn bir koşu gidip, çerçevelettikleri bir haberi getiriyor. 1984 tarihli Hürriyet'te yayımlanan ‘‘İşte İskoç Gelinimiz’’ başlıklı bir haber bu. Dawn için dil, başlangıçta büyük sorun oluyor. Hızla Türkçe öğreniyor. Şimdi çok memnun kararından, yeni hayatından. Eşi Mehmet'le birlikte, işçilik günlerini geride bırakıp kendi işyerlerini açıyorlar. Yeni Zelanda ve Avustralyalı müşterilerin ağırlıkta olduğu 45 kişilik Köse Pansiyon'u işletiyorlar. Kış aylarında İskoçya'ya gidiyorlar. Dawn'ın anne ve babası da her yıl Göreme'ye geliyor. Dawn, Müslüman olmuş. Göremeliler kendisine Dawn Ayşe diye sesleniyor. ‘‘Çocuklarımız üniversiteyi burada okuyacaklar. Geleceklerini burada kuracaklar.’’ İngilizce ve Fransızca'yı çok iyi bilen Dawn, Sabina ve Leyla, Türkçe'yi tipik Kayseri aksanıyla konuşuyorlar.
Entelektüel faaliyetler mi? ‘‘Pansiyon boş kalmıyor. Bütün bunları paylaşacağım insanlar mutlaka var.’’ Dawn, Göreme'nin büyüleyici olduğunu düşünüyor. ‘‘Gerçekten Göreme'de bir tuhaflık var. Gelen dönemiyor.’’ Köse ailesi, iki Dalmaçyalı köpeği, kedileriyle mutlu mu mutlu. Dawn'a göre dünyanın bütün erkekleri aynı. Farklı olan Türk kadınları. Çünkü sorunlarını birbirlerine anlatıp destek oluyorlar. İskoçyalı kadınlar ise gizlemeyi tercih ediyorlar. Mehmet söze katılıyor. ‘‘Benim gibi deliyle anlaşmak zor. Ama Dawn sabırlı ve inatçı olduğu için anlaştık.’’
Mutsuz çünkü Katie'yle kavgalı
Halil Ayaş'ın sahibi olduğu Kelebek Pansiyon, Göreme'yi kuşbakışı görüyor. Tüflerden oyulmuş odalar, büyüleyici. Ayaş, bizi yalnız karşılıyor. Çünkü yedi yıldır birlikte olduğu Avustralyalı Katie'yle kavgalılar. Ayrılmaya karar vermişler. ‘‘Apayrı mantığı var. Ben dün temizlik yaptım, bugün de sen yapmalısın diyor.’’
Ayaş, yabancılarla birlikte olmaktan ağzının yandığını, görücü usulü yerli bir kızla evleneceğini söylüyor. Yine de Katie'nin hakkını teslim ediyor. Daha önce kuyumcu yanında işçi olarak çalışırken, onunla birlikte olduğunda ufkunun açıldığını, 35 kişi kapasiteli bu muhteşem pansiyonun ve turizm acentasının sahibi olduğunu anlatıyor. Katie sayesinde pansiyonda kalanların yüzde 60'ı Avustralyalı. Yabancıların Göreme'de yaşamasını birçok nedene bağlıyor. ‘‘İnsan faktörü. Burada gördükleri ilgiyi, kendi ülkelerinde göremiyorlar. Hepsi üniversite mezunu. Buradaki hayatı öğrenmek, kalmak istiyorlar. Çalışkan ve disiplinliler.’’
Halil Ayaş, yabancıların bir diğer tercih nedenini, Göreme'deki hayatın kolaylığına bağlıyor. Burada beş ay çalışıp yedi ay tatil yapma şansını bulduklarını söylüyor. ‘‘Üstelik kendi insanları daha güvenilir buldukları için ticarette başarılı oluyorlar.’’ Ayaş, Kapadokya'da en çok halı satan Avustralyalı kadını örnek veriyor. ‘‘İki katı fiyatına sattığı halde iyi satıyor’’ diyor.
İşlerinden memnun olsa da Irak'a müdahale korkutuyor Ayaş'ı. Turistin azalması, kendisini ve tüm Göreme'yi de çok etkileyecek çünkü.