Gel, ne olursan ol yine gel

Güncelleme Tarihi:

Gel, ne olursan ol yine gel
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2007 10:05

Aya İrini'nin tarihi atmosferi 9 Mayıs'ta bir kültürler buluşmasına evsahipliği yapacak. Bu buluşmanın mimarı ise Mevlana. Sabri Tuluğ Tırpan'ın bestesini Sertab Erener seslendiriyor.

Haberin Devamı

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel." Kim bilir belki de Mevlana Senfonisi'nin bestecisi Sabri Tuluğ Tırpan'ı en çok etkileyen Mevlana'nın bu sözü oldu. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan herkesi birliğe, beraberliğe çağıran Mevlana'yı, Tırpan bestelediği eserlerle anlatmaya çalışıyor. Birliğe beraberliğe ulaşmada en önemli yol olan içsel yolculuğa insanları besteleriyle çıkarmak istiyor.

Bu bestelere sesini veren isim ise Sertab Erener. Türkiye'nin ilk kadın neyzeni olarak gösterilen Burcu Sönmez, modern dansı ve yorumlarıyla Ziya Aziz de bu yolculukta Sabri Tuluğ Tırpan'a eşlik ediyor. Bu harika dörtlüye sahnede bir de Avusturya Senfoni Orkestrası üyelerinden oluşan Vienna Classical Players eşlik edecek.

Haberin Devamı

'Kültürleri Kaynaştırmak' adı verilen bu konser 9 Mayıs Avrupa Günü'nde Aya İrini Kilisesi'nde gerçekleştirilecek. Farklı kültürlerin bir araya geleceği Avrupa Günü'nde konserden elde edilecek bütün gelir Avusturya Liseliler Vakfı Eğitim Bursu Fonu'na bırakılacak. Üstelik bu etkinlik tek bir konserle sınırlı kalmayacak. Programı belli olmasa da yakında sık sık tekrarlanacak. Sertab Erener'in değimiyle "1 Mayıs böcüğünü yemiş vatandaşlar" olarak bütün zorluklara rağmen Avusturya Kültür Ofisi'nde ekiple bir araya geldik ve konser hakkında konuştuk.

Her biri kendi alanında uzmanlaşan bu dört isim nasıl geldi bir araya?

Sabri Tuluğ Tırpan: Gemiye alınan ilk tayfa Ziya Aziz oldu. Kendisi çok yakın arkadaşımdır. Zaten projede onunla kendi kendimize çalışırken doğdu da diyebiliriz. Avusturya'da yaşıyoruz ikimiz de. Sık sık görüşüp Simyacı'nın içindeki Mevlana ve tasavvuf fikrinden konuşuruz. Bu konuşmalar zaman içinde çalışmaya döndü. Bir odaya girip saatlerce piyanonun başında duruyorum, o da dans ediyor. Kafamızda ortak proje yapma fikri yeşerdi. Daha sonra Avusturya Liseliler Vakfı tarafından teklif gelince bu ekibi topladım. Zaten Sertab Erener de arkadaşım. Onun Mevlana fikrine yakınlığını ve sevgisini bildiğim için teklif ettim. Hemen kabul etti. Gemiye gelen ikinci tayfa o oldu. Burcu gemiye en son dahil oldu. İlk başta Eyüp Hamiş diye bir neyzen vardı. Fakat türlü sebeplerle olmadı. Çok fazla neyzen tanımadığım için internette aramaya başladım. Hep Ahmet, Hakan, Mehmet çıkıyordu karşıma ama arada bir tane Burcu vardı. Erkek herhalde dedim ama açıp bakınca güzel bir kadınla karşılaştım. Daha sonra Mercan Dede aracılığıyla kendisine ulaştım. Böylece ekip toplanmış oldu.

Haberin Devamı

Ziya Aziz: Bu projede Tuluğ'la yanyana olmamızın en büyük sebebi yıllardır Viyana'da yaşayan iki sanatçı olarak birbirine benzeyen yönlerimiz diye düşünüyorum. Çalışmalar yaparken fikri türlü türlü tasarladık, başka biçimlerde gerçekleştirebilir miyiz diye denedik. Tuluğ bu eserinde insanın kendi içsel yolculuğuna değiniyor. İkimizde benzer işlerle meşgul olduğumuz için proje daha da çok heyecanlandırdı. Zannediyorum ki Tuluğ benim içimdeki tınıyı bulmuş bir adam ve o yüzden burdayım.

Burcu Sönmez: Bu projeye girmemdeki en büyük sebep bu sene 2007 UNESCO Mevlana yılı. Bir kadın neyzen olarak ayinlere katılamıyorum. Bir Mevlevi Ayini'nde bulunamadığım için Tuluğ'un bu projesiyle çok mutlu oldum. Ayinler Mevlana için yapılan bir şey ve bu projeyle sanki modern bir Mevlevi Ayini'ndeymişim gibi hissediyorum. Zaten Tuluğ'un ismini daha önceden duymuştum. Ziya'dan ve Sertab'dan da bahsedince kafamda nasıl bir iş olacağı şekillendi ve burdayım.

Haberin Devamı

Sertab Erener: Bizim Tuluğ'la yanyana müzik yapmamız, arkadaş olmamız bu projelerden çok önce başlayan bir süreç. Hatta çocukluğumuz aslında aynı yerlerde geçmiş. Ama biz birbirimizi o zamanlar tanımamışız. Tuluğ'un kendi iç yolculuğu diye düşünüyorum bu proje. Biz de burada sesimizle, vüdumuzla, nefesimizle eşlik ediyoruz. Herkesin nereye varacağını bilmediği kendi öyküsü oluyor. Bu öyle bir içe dönüş ki çok sade ve iddiasız. Ancak çok ince bir yerde duran enteresan bir müzik olduğunu düşünüyorum.

ADINA YAKIŞIR SADELİKTE BİR ESER

Mevlana Senfonisi'ni kelimelerle nasıl anlatabilirsiniz?

Sabri Tuluğ Tırpan: Simyacı'dan yola çıkarak yazdığım bu eser, kişinin içsel yolculuğunu ve bu yolculuğu sırasında "bendeki sen"i bulmasını ifade ediyor. Eserin formu semah ayini formu esasında. Mevlevi'ler 1040 gün yürürler ve "bendeki ben"i bulup tekrar hayata geri dönerler. Egonu öldürüp ondan sonra tekrar doğarsın. Bu çalışma ister istemez oraya sürükledi ve çok da güzel oldu.

Haberin Devamı

Sertap Erener: Adına yakışır sadelikte bir eser olmuş. Çünkü gitmeye çalıştığımız şey arınmak. Üstümüzdeki kalabalıktan kurtulmak ve en saf noktaya gelebilmek. Bu sadelik o kadar kolay bir şey değil ve Tuluğ bunu çok ustaca halletti, o yüzden çok keyifliyim.

Burcu Sönmez: Eserde hem neyin sesi ön plana çıkıyor hem de semazenler. Çok dikkatlice planlanmış bir proje. Mevlana adına bir şey yaptığım için de çok mutluyum. Çünkü içimde kalmıştı.

Ziya Aziz: Tuluğ bu eserinde insanı içsel yolculuğa çıkartıyor, arındırıyor.

AYA İRİNİ EN UYGUN MEKAN

Kültürlerin kaynaşması adı altında yapılan bu konserin içeriği gibi mekanı da çok özel. Aya İrini Kilisesi'nde yapılacak bu konser, eserin içeriğine nasıl bir katkı sağlayacak?

Haberin Devamı

Sabri Tuluğ Tırpan: Konser projesi hayata geçtiğinde ve eserin Aya İrini'de çalınıcağını duyduğumda çok heyecanlandım. Bundan daha uygun bir yer olamaz diye düşündüm. Müthiş bir enerjisi var. Bu tarz bir eser için de çok iyi bir akustiği var. Mevlana adı verilen bir eser için daha uygun bir yer düşünemiyorum.

Sertap Erener: Gerçekten eğer normal bir mekanda yapılsaydı, gene güzel bir konser olurdu. Ama Aya İrini'de olması işi özel kılıyor. Bizim de hoşumaza gitti. Çünkü hem akustiği açısından, hem de o binanın kullanılma amacı falan çok güzel şeyler bunlar. Konserin Aya İrini'da yapılacak olması bize çok barışçıl ve keyifli bir gece sağlayacak.

Ziya Aziz: O binayı hissetmek öyle bir heyecanı taşımak ve öyle bir atmosfer içinde dans etmek gerçekten ayrı bir anlam taşıyor. Farklı tarihler, farklı kültürler o gece buluşacak. Ne olursan ol kim olursan ol gel fikrine, Anadolu hümanizmine ve 12. yy rönesansına bundan daha uygun, daha güzel bir mekan olamaz. Gerçekten şanslıyız.

Burcu Sönmez: Son günlerde din ve siyasetin bu kadar karıştığı bir ortamda umarım mekan ve yapılan müzik itibariyle doğru mesajlar veriyoruzdur.

SABRİ TULUĞ TIRPAN: ARAYIŞLARIM BENİ MEVLANA'YA ÇIKARDI

Gel, ne olursan ol yine gel

Avusturya'da klasik müziğin algılanma şekli çok farklı. Bunu olumsuz bir şekilde söylemiyorum. Fakat dinin de bunda çok büyük bir etkisi var. Her hafta sonu kiliseye gidiyorlar ve ayine katılıyorlar. Çok sesli müzik dinliyorlar, hepsi iyi kötü nota okumayı biliyor. Avusturya'da kimse kimseyi yaptığı müzikle ilgili sorgulamaz, sen caz yapıyordun niye klasik yapıyorsun kimse demez. Türkiye'de bundan farklı. Ben ikisini de gördüm. İki kültürü de tanıdım hem müzik anlamında, hem de yaşam tarzı anlamında. Ancak ister Türkiye'de ol ister başka bir yerde dini, Tanrı fikrini sorgulamaya başlıyorsun. Kendini bir yerlere oturtma heyecanı hissediyorsun. O zaman kendine daha yakın bazı isimler bazı fikirler buluyorsun. Onları bulup onlarla konuşuyorsun. Tabii bu dönmelerim bitmiş, aydınlanmış falan değilim. Ancak Mevlana o karmaşada sarılacak bir simit oldu. Bu dönemlerimdeki arayışlarım beni Mevlana'ya çıkardı. Bu farklılıkları gördüm ve yaşadım. Şimdi bunları başkalarına gösteriyorum. Bundan daha güzel bir şey olamaz.

ZİYA AZİZ: UMARIM MARİFET İÇİNDE KAYBOLMAYIZ

Mevlevilerin bahsettiği bir şey söylemek istiyorum. Çünkü tam oturucak. Nümaroloji ve kaligrafi çok önemli bir boyut kazanmış İslam'da. Bunun getirdiği bir etkiyle insanlar bir şeyleri anlamlandırırken her şeyi rakamlara oturtmuş; doksandokuz isim, yedi tepe, kırk kapı, binbir gece gibi. Basamaklardan da bahsederken 40 basamaktan ya da 4 basamaktan bahsedilir. En basidi 4 basamak denen; şeriat, tarikat, marifet ve hakikat. Bunları yaşarken farkında olmasak bile yapıyoruz. Yani önce kuralları öğreniyoruz. Kurallar bütününü; şeriatı. Tuluğ notaları öğrendi, ben haraketleri öğrendim, Sertab tellerden sesin nasıl iyi çıktığını öğrendi, Burcu nasıl üflemesi gerektiğini öğrendi. Herkes kendi terminolojisini öğreniyor. Buna eskiden şeriat deniyordu. Ama bugün insanlar şeriatı İslam'ın kuralları olarak algılıyor. Aslında şeriat bir kurallar bütünü anlamına geliyor. Sistemin temelidir. Onu öğrendikten sonra 'tarikat' yani yol başlıyor. Öğrendiğiniz bilgileri siz kendi içinizde buluyorsunuz. O yol içinde ilerlerken üçüncü basamağı arıyorsunuz. O da marifet. Sanırım biz şu anda marifet dönemindeyiz. Herkes kendi yolunu buldu. Geldik bir araya bu yolu anlatmaya çalışıyoruz. Biz marifetimizi göstere göstere bir süre sonra sıkılıcağız ve aslında mevzunun marifet olmadığını, hakikat olduğunu görüceğiz. Ancak hakikat nedir? Oraya nasıl varılır, becerecek miyiz? Onu göreceğiz. Umarım çoğu insan gibi bu noktaya gelip marifet içinde kaybolmayız. Tuluğ'un yolculuğunda marifetimizle onun yanındayız yani.

BURCU SÖNMEZ: NEYİMİ AYİNLERDE ÇALAMIYORUM

Neyle beraber büyüdüm diyebilirim. Ailemde yoktu ama çok küçük yaşta başladım konservatuara. Konservatuar sınavlarına girişte 3 sınav yapılıyor ve kendimden hiç beklenmeyen bir şekilde 3 sınavı da en yüksek puanla kazandım. Sınavdan sonra kayıt yaptırmak için doldurduğumuz formda da çalmak istediğimiz bir aleti yazmamız gerekiyordu. O zaman ud yazmıştım. Fakat jüriden biri anneme gidip, bu kız bu puanla ud çalarsa heba olur demiş ve en yüksek puanlı 3 tane müzik aletini söylemiş. Bunlar keman, kanun ve ney. Neyi tercih ettim. 17 yıldır çalıyorum. İlk başladığımda çok etkilendim ve bırakmadım. Erkeklerin her girdiği ortama giremiyorum. Evet, Mevlevi Ayinleri'nde çalamıyorum ama bu açığı başka şekillerde kapatmaya çalışıyorum.

SERTAP ERENER: HENÜZ MEVLANA'YI ANLAYACAK MERTEBEDE DEĞİLİZ

İnsan denilen yaratığın mükemmel bir şey olmadığını düşünüyorum. Uğradığı değişimlerle bir farkındalığa erdiğinde insan, insan olmaktan çıkıyor. Bizim Mevlana'nın söylediği sözleri anlayabilmemiz için o mertebeye gelmemiz gerekir. Ermiş insanların ettiği lafları ben ve benim gibi sıradan insanların anlaması mümkün değil. Henüz o kadar arınmış değiliz.

Adres: Topkapı Sarayı 1. Avlu, Sultanahmet
Biletleri 79 ile 43 YTL arasında Biletix'ten temin edebilirsiniz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!