Güncelleme Tarihi:
31 yaşındaki Dışişleri Mihmandarı Kamuran Emek, Afganistan Kültür Müsteşarının kolunda gülümsüyordu. Topu topu 10 gün içinde tanışıp, evlenmişlerdi. Ama ne 10 gün.
65 yaşındaki Kamuran Hanım, Büyükada'daki deniz manzaralı dairenin balkonunda, elindeki rakı kadehinden bir yudum aldıktan sonra, gözlerini kapıyor. O artık Ankara'da. Yıl 1966, aylardan Haziran.
Kamuran Emek, Dışişleri Bakanlığı'nda mihmandar. Kabil'den gelecek bir müsteşarı karşılamakla görevlendirilince canı sıkılıyor. Görevi başka bir arkadaşına aktarma girişimi, yukarıdan gelen emirle kesiliyor.
Afganistan'ın ilk özel bankası 'Milli Banka'yı kuran Hayır Muhammed Han'ın oğlu Faiz Hayırzade, Ankara'ya gelmeden ünü Dışişlerinde yayılıyor. ABD'de eğitim görmüş. Kültürlü. Mutsuz bir evlilik yapıp ayrılmış.
Açıkcası, Dışişleri'nde bazı arkadaşlarının başını döndüren bu fısıltılar, ayaklarını yerden kesmiyor Kamuran Emek'in.
Dedik ya, o sıralar 31 yaşında. Ankara Palas otelinde bir oda tutmuş. 60'lı yılların izin verdiği ölçüde, özgürlüğün tadını çıkartıyor.
Görev değişikliği talebi kabul edilmediği için, biraz çizmeyi aşıyor. Mihmandarı olarak görevlendirildiği Afgan Kültür Müsteşarını karşılamak için havalimanına gitmiyor. Ama kaçınılmaz karşılaşma, kaldığı Ankara Palas Oteli'nde gerçekleşiyor. Dışişleri görevlileri, Faiz Hayırzade'yi, Ankara Palas'a yerleştiriyor. Ve o gece görev gereği, Süreyya'da birlikte yemek yiyor.
Yeşil gözlü sarışın mihmandar Kamuran Emek, yemekte laf olsun diye dans etmeyi ne kadar sevdiğini anlatıyor.
Afgan Kültür Müsteşarı önce 'Biz Afganlı erkekler pek dansetmeyiz' diyor. Sonra kendilerini pistte buluyor.
EVLENME TEKLİFİ
‘‘Dansettikten sonra bana evlenme teklif etti. Ne 'Evet' dedim, ne de 'Hayır’’, diye anlatıyor Kamuran Hayırzade.
Geçici bir heyecan olarak algılıyor evlilik teklifini. Ama yanılıyor. Faiz Hayırzade, teklifini ertesi gün yineliyor. Sonraki günler de. Ondaki pozitif elektrik baştan çıkarıyor sonunda Kamuran hanımı: ‘‘İki gün sonra Ankara Palas'ın teras katında nikah yaptık. Gelinlik bile giymedim.’’
10'uncu gün, ceplerinde evlilik cüzdanı, elele uçağa binip Kabil'e dönüyorlar. Faiz Hayırzade, Ankara'daki sade nikahı güzel karısına layık görmüyor. Kabil'de Afgan usullerine göre düğün yapmak istiyor.
Sefirleri, sefireleri davet edeceği bir düğün. Ama gel gör ki, genç gelin Kabil'de gittiği Afgan düğünlerinden sıkılıyor.
‘‘Gelin saat 24.00'e kadar odadan çıkamıyor bile. Ben düğün istemiyorum’’ deyince, çift yıldırım nikahıyla kalıyor.
İHTİLAL KORKUSU
Kabil'deki yılları, Faiz Hayırzade'nin müsteşar olması nedeniyle davetten davete koşturarak geçiyor.
Afganistan'ın en karışık dönemlerinin yaşandığı yıllarda Kabil'den ayrılıyorlar. Derken Kral Davud Han'a yapılan darbe, ardından 27 Nisan 1978'de Afganistan Demokratik Cumhuriyeti'nin kurulması gibi sancılı günler, bir kabus gibi çöküyor evlerine.
O sıralarda 11 yaşında olan çocukları Valid Ahmad ve 8 yaşındaki Nilüfer için tüm endişeleri. Çünkü Afganlı'yla evli olan yabancılar ülke dışına ancak çocuklarından birini bırakarak çıkabiliyorlar.
Neyse ki şansları yaver gidiyor. Korku içinde geçen altı aydan sonra Kamuran Hayırzade iki çocuğunu da alarak havaalanının yolunu tutuyor.
‘Şatafata dair bir şey kalmamıştı son altı ayda. Zaten sokakta tank sesleri duyduğum an, ’Ekmek, ekmek almalıyız' diye bağıran bir kadın tipine dönmüştüm ben.''
Eşi yine de havaalanına gitmeden önce, güzel karısını uyarıyor.
'Sakın yanında değerli bir şey götürme. Ben burada kalıyorum, hayatımı riske atma' diyor.
Ama Kamuran Hayırzade, mücevherlerini geride bırakmaya dayanamıyor.
‘‘Elimdeki mücevherleri kürkümün astarı içine diktim. Ne zamanki havaalanı polisler tarafından basıldı, o an ne büyük hata yaptığımı anladım. ’’ Havaalanı, başka bir nedenle basılıyor. Ama Kamuran Hayırzade, İstanbul'a ayak basana kadar, neredeyse eşinin hayatına mal olacak bu hatayı nasıl yaptığına şaşırıp ağlıyor.
ŞİFRELİ MEKTUP
İki çocuğuyla geldiği İstanbul'un ona ne kadar yabancı geldiğini hatırlıyor.
‘‘Babamın evine yerleştim. Tek istediğim ailemi yeniden biraraya getirmekti’’ diyor. Faiz Hayırzade ile haberleşme ağları kopmuş, hakkında tek söz işitmiyor.
‘‘Ağabeyinin tutuklandığı haberi geldi, sonra. Ben de dayanamadım ve Faiz'e bir mektup yazdım.’’
Mektubu şifreli yazmaktan başka çaresi yok. Düşünüp taşınıyor. ‘‘Bir kızkardeşim olmadığını kocam biliyordu. Oturdum ben de, 'Almanya'da oturan kızkardeşim buraya gelecekti. Ama hala gelmedi. Neden gelmedi acaba' diye bir mektup yazdım. ’’
Faiz Hayırzade mesajı alıyor. ‘‘Kızkardeşinden haber aldım. Patronu çok kızgınmış. Gelemeyecekmiş’’ diye karşı mektup gönderiyor.
Kamuran Hayırzade, ‘‘Tüm ümidimi yitirmiştim’’ diyor. Ama hüsranı kısa sürüyor. Eşinin Pakistan'a geçtiği haberi geliyor dostlarından.
Hayırzade ailesi Türkiye'de buluştuğunda sene 1980.
Önlerinde üç yol uzanıyor: Ya Yunanistan, ya Almanya, ya da Amerika yolu. Hep birlikte 'Amerika' diyorlar. 20 yıl sonra, Manhattan'ın göbeğinde, Kabil'deki dünyalarından çok farklı bir yaşam içindeler.
Faiz Hayırzade, bir limuzin firmasının temsilcisi. Oğulları Valid Ahmad gelecek vaadeden bir stilist. Afgan kadınlarının mistik güzelliğini taşıyan Nilüfer ise prodüksiyonculuğu seçmiş.
Anneleri ise, oğluna, kızına göstereceği fotoğrafı daha bir sıkı tutup, bir kahkaha patlatıyor. 'Hey gidi Kamuran...'
16 odalı konağın hanımı
Kamuran Hayırzade, Kabil'e ilk kez ayak bastığında, kendini bir köye gelmiş gibi hissediyor. Evler yüksek duvarlar ardına gizlendiği için fark edemiyor. Zaman içinde şehri tanıyor, tanıdıkça seviyor.
1968 yılında, Hayat mecmuasına Hayırzade Sokak'taki konaktan röportaj veriyor. Ayrı milletten olmalarına rağmen sürdürdüğü mutlu ve refah dolu hayatı anlatıyor.
‘‘Kocamın geniş bir ailesi var. Babasının üç hanımdan tam 23 çocuğu olmuş. Kayınvalidem, evlenmemizden dokuz ay evvel ölmüştü. 16 odalı koca evin hanımı ben olacaktım. Bahçıvanlar dışında sekiz tane uşak vardı. Türkiye'de hiç bu kadar uşağı birarada görmemiştim.
Nasıl davranacağımı, onları nasıl idare edeceğimi bilemiyordum. Bir gün çok hastalandım. İlaç içecektim. Su istedim, kimse getirmiyordu. Bağırmama, haykırmama aldırış bile etmiyorlardı. O anda karar verdim. Artık uşaklara yumuşak davranmayacaktım. Sayıları da indirilecekti. O günden sonra geniş aile içinde evimin gerçek hanımı oldum.’’