Güncelleme Tarihi:
İklim bilimciler, küresel ısınmanın sıcak hava dalgaları ve aşırı hava olaylarının daha sık hale gelmesine neden olacağını sürekli olarak belirtiyor. Bu yıl Avrupa genelinde ve ülkemizde gözlemlenen yüksek sıcaklıklar da bu tahminleri bir kez daha doğruladı.
Son bir-iki hafta içinde yüksek sıcaklıklar, ekstrem seviyelere ulaştı ve bazı şehirlerde termometreler 40 dereceyi aştı. Uzmanlar, Afrika sıcaklarının etkisi altında olduğumuzu belirtiyor. Bu bağlamda Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), yaptığı son açıklamada, bu hafta boyunca yurt genelinde sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyredeceği uyarısında bulundu.
Açıklamada, hava sıcaklıklarının kıyı kesimlerde mevsim normallerinin bir ilâ üç derece, Marmara Bölgesi’nin güney kesimleri, İç Ege, Akdeniz Bölgesi’nin iç kesimleri, İç Anadolu, Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kuzey kesimlerinde mevsim normallerinin dört ilâ sekiz derece üzerinde seyredeceğinin tahmin edildiği belirtildi.
Sivas, Kayseri, Gümüşhane, Samsun ve Ordu’nun iç kesimleri ile Elazığ ve Malatya’da termometrelerin 40 dereceyi aşması bekleniyor. İstanbul’da ise en yüksek sıcaklığın 33-34 derece olacağı tahmin ediliyor.
İstanbul’da sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkınca ve buna bir de nem eklenince nefes almak adeta zorlaşıyor. Özellikle son iki ayda şehirde nem oranları yüzde 90’ı aştı. Şehirde kavurucu sıcaklığın ekstrem düzeyde hissedilmesinin en önemli nedeni ise kentsel ısı adası etkisi.
Artan sıcaklıkların İstanbul’u ve şehirde yaşayanları nasıl etkilediğine değinen yeni bir çalışmaya göre de kentsel ısı adası etkisi nedeniyle şehirdeki alanların kırsal alanlara kıyasla yaklaşık yıllık bazda 1 derece daha sıcak olduğu ortaya çıktı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya ve Araş. Gör. Hüseyin Ögçe’nin yürüttüğü çalışmada, yedi yıl boyunca toplanan veriler analiz edildi.
2016-2022 yılları arasında şehrin farklı yerlerindeki 30 istasyondan alınan datalar doğrultusunda en serin dönemlerde sıcaklık farkı 1,3 derece ila 1,6 dereceye kadar çıkabiliyor. Ayrıca kentsel alanlarda, sıcaklıkların 35 derecenin üzerine çıktığı gün sayısı da daha fazla. Çalışmayı yapan bilim insanları özellikle kentsel ısı adası etkisini dağıtmadaki en önemli unsur olan rüzgârdan, İstanbul’un yeterince faydalanılamadığına dikkat çekiyor.
ISI ADASI ETKESİYLE BU HAFTA SICAKLIK DAHA KAVURUCU ŞEKİLDE HİSSEDİLECEK
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum çalışmanın yazarlarından Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya, “Artan hava sıcaklığına bağlı olarak kent merkezlerinde hissedilen sıcaklık fazla olacak. Bu durumda kentliler açık mekânda daha bunaltıcı ve konforsuz koşullara maruz kalacak” dedi ve şu önemli bilgilerin altını çizdi:
“Kentsel ısı adasını etkileyen faktörler olan kentin yapılaşma yoğunluğu, geçirimsiz yüzeylerin varlığı, yeşil alan eksikliği, sert zeminlerde kullanılan yüzey kaplama malzemelerinin niteliği, albedo değeri (yani malzemenin ışığı yansıtma kapasitesi), arazi kullanım karakteri, trafik yoğunluğu, nüfus yoğunluğu ve sıcak günlerde kullanılan klimalar gibi etkenlerin kentlerin çevrelerine oranla doğal olarak 1-4 derece daha sıcak olmasına neden oluyor.”
TUZLA-KADIKÖY İLE FATİH-BÜYÜKÇEKMECE HATTI DAHA SICAK
Çalışmanızda Anadolu Yakası’ndaki Tuzla-Kadıköy hattı ile Avrupa Yakası’ndaki Fatih-Büyükçekmece hattındaki kentsel alanların, kırsal ve ormanlık alanlardan daha sıcak olduğu görülüyor. Bu iki hatta sıcaklığın fazla olmasındaki ana nedenler tam olarak nedir?
Bu soruma “En önemli neden kesintisiz devam eden kentsel doku” cevabını veren Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya, “Tuzla’dan Kadıköy’e ve Fatih’ten Büyükçekmece’ye kadar uzanan kentsel alanlarda yoğun bir kentleşme mevcut. Ne yazık ki bu yoğun kentleşme, kuzey- kuzeydoğu rüzgârların kent boşluklarına yeterince nüfus edememesine neden oluyor. Bu durumda bu bölgelerin İstanbul’un kırsalına göre daha sıcak olması sonucunu ortaya çıkarıyor. Ayrıca burada kentsel yapı malzemeleri, yeşil alan azlığı, ısı tutucu gazların daha yoğun olması gibi faktörler de çok etkili” ifadelerini kullandı.
Kent içindeki görece serin ada kümelerine de değinen Prof. Dr. Kaya, “Anadolu Yakası’nda Aydos Dağı, Kayışdağı, Alemdağ gibi orman dokusuna sahip ve kısmen kentsel yapı stokundan arınmış alanlar, Avrupa Yakası’nda ise Kemerburgaz ve Belgrad ormanı gibi yeşil doku bakımından yoğun alanlar en önemli serin ada kümeleri olarak karşımıza çıkıyor. Serin ada kümeleri bakımından Anadolu Yakası’nın daha şanslı olduğu söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
ISI ADALARININ ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Küresel olarak yapılan çalışmalar, kent içerisindeki yeşil alanları birbirine bağlayarak oluşturulan yeşil koridorların, kentsel ısı adası etkisini kayda değer ölçüde hafifletebildiğini gösteriyor. Örneğin Kolombiya’nın Medellin şehrinde başlatılan proje sayesinde kentsel ısı adası etkisinde 2 derece hafifleme sağlandı. Serinletici etkinin giderek artarak 30 yıl içinde 4-5 dereceyi bulması bekleniyor. Peki benzer bir proje İstanbul’da olabilir mi?
Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya, “Günümüzde aktif olan Kurbağalıdere, Göksu deresi, Kağıthane Deresi, Beykoz Deresi gibi dereler boyunca kuzeydoğu ve kuzeybatı aksları boyunca oluşturulacak dere koridorları ile hava sirkülasyonu sağlanabilir” dedi. Prof. Dr. Kaya, şu önemli bilgileri paylaştı:
-- İstanbul flüviyal etkinlikler sonucunda gelişen vadi sistemlerine sahip bir şehir. Yani birçok küçük dere Boğaz’a akıyor. Ancak zaman içerisinde kentsel gelişmeye bağlı olarak bu derelerin birçoğunun üzeri kapatılarak yer altına alındı. Bu derelerin birçoğu kentin kuzeybatı ve kuzeydoğusunda yer alan su havzalarından İstanbul Boğazı’na dökülen dereler. Kurbağalıdere, Göksu deresi, Kağıthane Deresi gibi dereler boyunca hava sirkülasyonu elde edilebilir.
-- Aynı şekilde kapalı sistem kanallar içerisinde yer altına alınan dereler doğallaştırma yolu ile günışığına çıkarılarak yeni yeşil koridorlar oluşturulabilir. Rüzgâr sadece serinletici etkisi ile değil aynı zamanda kentteki kirli havanın taşınması ve etkilerinin azaltılması bağlamında da önemli.
“Bu sayede kentin en önemli doğal rezerv alanı olan Kuzey Ormanları ve Boğaziçi arasında ekolojik sürekliliğe sahip bağlantılar geliştirilebilir” diyen Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya, “Tüm bunların dışında kentin kuzey-güney hattı boyunca Boğaz çizgisini takip eden, kıyı boyunca yer alan yeşil alanları birbirine bağlayan uygun genişlikteki araç yollarının çok katmanlı bir şekilde bitkilendirilmesi ile de oluşturulacak yeşil koridorların serinletici etkileri olacaktır” dedi.
Kentsel ısı adası etkisinin azaltılması adına sadece yeşil koridorlar değil kent içinde yeterli sayıda ve nitelikte yeşil alanların tesis edilmesi son derece önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya, “Yeşil alan planlamasını bir sistem olarak ele alan ve tüm kente çok ölçekli bir şekilde yayılan yeşil alan sistemi hem kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi hem de doğa tabanlı tasarımlar yoluyla kentteki pek çok çevre probleminin azaltılması, kentlerin doğal afetlere daha dirençli hale getirilmesi anlamında önem taşıyor” ifadelerini kullandı.