Güncelleme Tarihi:
Ailesinin tek çocuğuydu. Üzerine titreyen anne ve babasını depremde yitirdi. 12 yaşındaki Gözde, ‘‘Rüyalarımda annem ve babamla birlikteyim. Bu yüzden geceleri, gündüzlerden çok seviyorum ve bitmesin istiyorum’’ diyor.
ÖZEL Yankı Koleji'nin sahipleri Duygu ve Melih Paycı, 13 yıldır hem yaşamı, hem de eğitmenlik gibi kutsal bir mesleği paylaşıyorlardı. 36 yaşındaki Melih Paycı kolejde mali müşavirlik, eşi Duygu ise hem öğretmenlik hem de ilköğretim müdürlüğü yapıyordu. Tek çocukları Gözde aynı okulun altıncı sınıfında okuyordu. 17 Ağustos depremi, Paycı Ailesi'ni darmadağın etti. Paycı çifti depremde hayatını kaybederken, küçük Gözde yaşamın acı yüzüyle ilk kez tanıştı. Acısıyla başa çıkmanın yolunu rüyalarında arıyor Gözde:
‘‘Annemi ve babamı çok özlüyorum. Onları her gece rüyamda görüyorum. Gündüzleri yanımda değiller. Ama her gece onlarla birlikte oluyorum. Bu yüzden geceleri çok seviyorum’’ diye isyan ediyor gündüzlere. Bazen korkuyor. Rüyalardan zamansız uyanmak korkutuyor onu. Birkaç ay önce kendisine sıkı sıkı sarılan annesinin, rüyalarında kaldığını kabul etmek çok zor geliyor. ‘‘Annem ve babamla rüyamda çok mutluyken, birden uyanıyorum. Rüya olduğunu anlıyorum. O zaman ağlamaya başlıyo-rum. Kendime ancak öyle geliyorum’’ diyor Gözde.
Ben kurtuldum, onlar öldü
Avcılar'daki evlerinin enkazında hayatlarını kaybetmiş anne ve babası. Deprem öncesinde yaz tatili için hep birlikte dedesinin yanına Tekirdağ'a gittiklerini anlatıyor Gözde: ‘‘Annem ve babam, okulların açılması yaklaştığı için bir an önce İstanbul'a dönmek istiyorlardı. Çok işleri olduğunu söylüyorlardı. Bense, burda iyi vakit geçiriyordum. Eve dönmek istemedim. Beni kıramayıp, yalnız döndüler evimize.’’ Tatile doymayan kızlarını anneannesi ve dedesine emanet eden Paycı çifti, Avcılar Gümüşpala Mahallesi Şükrübey Durağı Gündüz Apartmanı'ndaki dairelerine döndüler. Günlerden 16 Ağustos Pazartesi'ydi. Ertesi gün saat 03.00'te binlerce Gözde'yi annesiz babasız bırakan 17 Ağustos depremi oldu. Üç katı kaçak yedi katlı Gündüz Apartmanı depremle yerle bir olmuş, apartmanda yaşayanlar enkaz altında kalmıştı.
Acısı isyana dönüştü
Acı haber, anneannesi ve dedesiyle tatil yapan 12 yaşındaki Gözde'ye çabuk ulaştı. ‘‘İlk başta evimizin yıkıldığını ama annemin ve babamın enkazdan kurtulma ihtimalleri olduğunu söylediler bana. Dedemle birlikte İstanbul'a geldik. Çok ısrar etmeme rağmen, dedem beni evimize götürmedi.’’
Torunuyla aynı büyük acıyı paylaşan dedesi Süreyya Eryaşar, küçük kızı daha fazla sarsmamak için Beylikdüzü'ndeki diğer evlerine götürdü. O ev sapasağlam ayakta duruyordu. Oysa kızı ve damadı-nın oturduğu apartman bir moloz yığınına dönmüş-tü. Önce, yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla ölümleri kabullenmeye çalıştı Gözde. Ama olmadı. Acısı, isyana dönüştü. Sonra da rüyalara sığındı. Beş ay sonra artık hesap sorma zamanı onun için: ‘‘Katillerin cezalandırılmasını istiyorum. Çok özlediğim annem ve babamın katilleri bulunsun ve hesap versin!’’
Binanın üç katı kaçaktı
DUYGU ve Melih Paycı çiftine mezar olan yedi katlı Gündüz Apart-manı'nın üç katı kaçaktı. Binanın alt katındaki bilardo salonunun da kolonları inceltilmişti. Depremden bu yana yaklaşık 5 ay geçti. Ancak sorumlular ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Ne müteahhit yargı önünde, ne de kaçak üç kata izin veren belediye yetkilileri. Anne ve babasını elinden alan depre-me değil, müteahhide ve bele-diyeye isyan ediyor Gözde. ‘‘Annemin ve babamın katilleri onlar. Tek isteğim katiller cezalandırılsın.’’ Artık hesap verme zamanının geldiğini düşünen küçük kız, ‘‘Ancak o katiller cezalandı-rılırsa acım hafifler’’ diyor.