Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2005 00:00
Yaptığı işe büyük bir aşkla sarılan, inatla bıkmadan, gecesini gündüzüne katarak çalışan, araştıran, okuyan, sürekli deneyler yaparak tezini kanıtlamaya çalışan insanların başarı öyküsü bu.
Dünya çapında başarılara imza atan, yeni buluşlar yapan, bugüne kadar bilinen tedavi metotlarını bir çırpıda çöpe atan ve insanlık için yeni açılımlara kapı açan bilim insanlarının, üstelik hiç istisnasız hepsinin uzak hayalidir, bir gün Nobel Ödülü’nü kazanabilmek. Hayal edilir ama gerçekleşebileceğine hiçbir zaman da ihtimal verilmez. Ama bir gün içlerinden birilerinin telefonları umulmadık bir saatte çalar. Ülkelerarası saat farkından dolayı bu zil sesi gece yarısı ya da sabaha karşı bile gelebilir. Ve karşıdaki ses, ‘Nobel Ödülü’nü siz kazandınız, kutlarız’ der...
Bu hafta içi açıklanan 2005 Nobel Ödülleri’nin ardından Nobel Vakfı’nın internet sitesinde ödülleri kazanan bilim insanları ile bu haberi öğrenmelerinden bir-iki saat sonra telefonla yapılan röportajlar yer alıyor. Hepsi de kurdukları uzak hayalin gerçekleşmesinden duydukları şaşkınlığı ifade ediyorlar.
Üçe bölünen Nobel Fizik Ödülü’nün sahiplerinden biri ABD’li bilim adamı Roy Glauber, ‘Şiddetli bir hortuma kapılıp sürükleniyor gibi bir duygu içindeyim’ diyor ve gülerek ekliyor: ‘Tabii hortum kadar kaotik değil, ama olağanüstü şaşırtıcı.’
Bilimi ve bilimsel araştırmaları yaşamlarının odağına sokan insanların öyküleri, medyada geniş yankı bulacak kadar ilginç olmaz genellikle. Sayfalar dolusu makaleler, bilimsel tebliğler, hazırlanan dersler arasında geçer yıllar... Fizik dalında olduğu gibi üçe bölünen kimya ödülünü diğer iki meslektaşıyla paylaşan Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Robert H. Grubbs’un ‘Ödül aldığınızı yeni öğrendiniz, ilk yapacağınız kutlama nasıl olacak?’ sorusuna verdiği yanıt her şeyi özetler aslında: ‘Bir kadeh içki içip erkenden uyumaya çalışacağım.’
NOBEL FİZİK
Kusursuz işleyen saatler hiç şaşmayan ölçümler
Bu yılın fizik ödülü, kuantik-optik alanında ve üç bilim adamı arasında paylaştırıldı. Fizik ödülü, lazerle çalışan hassas tayfölçerin (spektroskopi) geliştirilmesine katkıları nedeniyle ABD’li bilim insanı, Colorado Üniversitesi öğretim üyesi John L. Hall (71), hálá Harvard Üniversitesi’nde ders vermeyi sürdüren Roy J. Glauber (80) ve Münih Ludwig-Maximilian Üniversitesi öğretim üyesi Theodor W. Haensch’e (64) verildi.
1.29 milyon dolarlık ödülün yarısı, Roy Glauber’e ‘optik koheransın kuantik kuantum mekanik teorine yaptığı katkı’ nedeniyle verildi. Diğer iki fizikçi ise ödülün diğer yarısını aralarında paylaşıyorlar. İki bilim adamı, ödülü ‘lazere dayanan hassas spektroskopi ve optik frekans kam tekniği’ konusundaki çalışmalarıyla kazandı. Sonuçta, dünya yörüngesinde uydulardan yararlanarak küresel yer saptamalarında kullanılan lazerle en hassas yer ölçümlerine katkı sağladılar. Ölçümler, şaşırtacak kadar keskin ve hatasız!
Bilim adamları, lazer ışığının çok sabit, stabil bir frekansını ‘yakaladılar’. Bu amaçla frekans sintizayzır cihazı geliştirdiler. Bu cihaz, ışığın titreşimlerini, bugüne kadar ölçülebilen en küçük aralıkta ölçebiliyor, dolayısıyla en hassas zaman birimi elde ediliyor.
Şimdi bu cihaz sayesinde hem uzaydan ve uzaydaki ölçümler şaşmadan yapılabiliyor, hem de mesela dünya üzerinde saatlerin ayarı saniyenin çok çok küçük birimlerinde doğru olarak gerçekleştirilebiliyor. Uzaydan GPS (coğrafi konum belirleme) cihazları ile yeryüzündeki mesafelerin santimetre, neredeyse milimetre düzeyinde doğru olarak ölçülebilme olanağı yaratılmış oldu.
TIP NOBELİ
Bulgularına kimse inanmayınca kendilerini kobay yaptılar
Bu yılın kamuoyunda en geniş yankı bulan ödülü hiç kuşkusuz tıp dalında. İddia ettiği tezinin doğruluğunu kanıtlamak için kendini kobay gibi kullanan bilim adamı ve meslektaşı, bugüne kadar bilinenin aksine ülser ve gastrite ‘helikobakter pilori’ tipi bir bakterinin neden olduğunu kanıtlayarak bu alanda yeni bir çığır açtı.
10 milyon Kronluk ödülü paylaşan Avustralyalı Barry Marshall (54) ve J. Robin Warren (68), yaşam tarzı ve aşırı stres nedeniyle ortaya çıktığı sanılan ülserin, bakterilerin hüneri olduğunu gösterdi ve böylece antibiyotiklerle tedavi yolu da açılmış oldu. Şimdi ülser antibiyotikle tedavi ediliyor!
Aslında iki bilim adamı çalışmalarına temel olan bu bakteriyi 1982 yılında, yani tam 23 yıl önce keşfetmişlerdi. Marshall, Warren’in çalışmalarına yardımcı oldu. Avustralya’nın Perth kentinde patolog hekim olan Warren, hastaların yüzde 50’sinin mide diplerinde oluşan ülserde ‘helikobakter pilori kıvrım bakterilerinin’ etkin olduğunu saptadı. Karolinska Nobel Kurulu’nun liyakat kaydına göre, Marshall ve Warren’ın izlediği bakteri, onikiparmak bağırsağı ülserinin de yüzde 80’inde etkindi. Marsall ve Warren, helikopbakter pilori’yi iltihap oluşumu gastrit ile yara oluşumu ülserde kesin olarak belirlediler. Bilim dünyası onları ciddiye almadı ve kahkaha ile gülenler oldu!
BİLİM VE ÖNYARGI
Bilim bile bazen alışılan önyargıları yıkmakta zorlanır! Bunun için zaman gerekir!.. Bilim dünyasının ülsere bakterinin yol açtığı gibi basit bir olaya inanması için de aradan uzun yıllar geçmesi gerekti. Robin Warren, kendisi ile telefonda yapılan söyleşide gelişmeleri şöyle anlatıyor:
‘Orada midemde ülsere neden olan bir bakteri bulunuyor, dediğim zaman kimse bana inanmadı. İnsanları buna inandırmak epey zamanımı aldı. Elbetteki insanların ikna olmasını beklemek için 15 yıl uzun bir süre, üstelik çok sıkıcı, ancak ben işimi sürdürdüm çünkü doğruluğuna inanıyordum. Sorun şu ki, meslektaşım Barry ve ben o bakterileri görüyorduk ama insanlar göremiyordu. Tıp ise bugüne kadar o eski bildik standart metotlarla ülserin nasıl oluştuğunu öğretiyordu: Midede bir şey büyümez. Bir bakteriyi yuttuğumuz zaman midede sterilize olur bağırsaklara inmez, vb... O zaman tek yapılacak şey kalıyordu. Bakteriyi yutarak olacakları göstermek. Ne yazık ki, ben o dönem bir enfeksiyon geçiriyordum, o yüzden bakterileri ben değil meslektaşım Barry yuttu. Ve ciddi bir gastrit geçirdi.’
Kendisini bir laboratuvar faresi olarak deneyde kullanan ve teorisini kanıtlamak için bir bakteri kokteyli içtiğini anlatan Marshall ise bakteriyi içtikten sonra midesinin bulandığını, kustuğunu ve karnının ağrıdığını anlatıyor. Marshall, ancak bu belirtilerden antibiyotik ve asit salgılanmasını engelleyen ilaçlarla kurtulduğunu belirtiyor.
İnsanlık, bu iki bilim adamına büyük bir teşekkür borçlu!
NOBEL KİMYA
Dansta partner değiştiren çiftler gibi moleküller yer değiştiriyor
Kimya ödülü, karbon atomlarının gruplaşarak eski bileşiklerinden ayrılıp özgün bileşikler oluşturmasındaki katkılarından dolayı Fransız Petrol Enstitüsü’nden Yves Chauvin (75), Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Robert Grubbs (63) ve Massachusetts Institute of Technology’den Richard Schrock’a (60) verildi. Üç bilim adamı, organik birleşimlerde ‘Metathesis yönteminin’ geliştirilmesi için çalıştılar. Metathesis yöntemi ‘bir dans gösterisinde partner değiştiren çiftlere’ benzetiliyor.
Bu yöntem, birçok yeni molekülün oluşturulması için fırsat sağlıyor. Dolayısıyla yeni ilaçların keşfedilmesine kapı açılmış oluyor. Metathesis sözcüğü ‘yer değiştirme’ anlamına geliyor. Kimya sanayiinde doğrudan kullanılıyor. Üç bilim insanı metathesisin daha etkin, daha az çevreye zararlı, daha basit ve çevre dostu kullanımındaki katkılarından dolayı ödülü kazandı.
Organik kimyanın doğuşu ta 1828 yılına uzanır. Bugün sanayi, o tarihte Alman kimyacı Friedrich Wöhler’in temellerini attığı organik kimya üzerinde yükseldi ve hayatımızı zenginleştiren, kolaylaştıran, sağlık veren ürünler üretiliyor. Plastikten tutun, benzine ve ilaçlara kadar... Tabii karbon da burada başrol oynuyor.
Karbon, tabii ki hayatın temel elementlerinden biri. Kendisiyle istikrarlı bağlaşıklar ve ip veya çember biçiminde uzun zincirler oluşturabilir. Tabii sadece kendisiyle değil, aynı zamanda oksijenle, azotla veya diğerleriyle...
Nobel kazanan bilim adamları, elde ettikleri bir polimerin moleküler yapısında ilginç değişimler keşfettiler, bağlantılar yer değiştiriyordu, ancak bunun nedenini keşfetmeleri de daha sonraki yıllarda oldu.
Böylece organik kimya reaksiyonları için çok temel yapı taşları ortaya çıkartılmış oldu. Şimdi buna dayanarak endüstri yeni üretim süreçleri planlıyor, dahası yeni ilaçların hem daha ucuz, hem çevre dostu ve çok daha az atıkla üretimi de gündemde.
Nobel’i paylaşan bilim adamlarından en yaşlısı, Yves Chauvin’in yorumu ise oldukça ilginç: ‘Bu ödül geç kaldı, bu konudaki keşfim tam 40 yıl önceydi ve ben şimdi yaşlı bir adam oldum!’