Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2001 00:00
HARİKA piyanist Fazıl Say, geçen yıl bir dergi röportajında Murat Tunalı'yla konuşurken, Stravinsky'nin ‘‘İlkbahar Ayini’’ni değişik bir teknolojiyle kaydettirerek Fransa'da kazandığı başarıdan söz etmiş ve bu çeşit yeni deneme tasarımları konusunda şunu söylemişti: ‘‘Bir daha projelerimi gerçekleştirdiğim ilk turneye Türkiye'yi koymayacağım. Avrupa'da, ABD'de konfirme olmuş projelerimle geleceğim, o zaman bakalım gık diyebilecekler mi? Böyle olması hazin, tabii. Çünkü onların (yani bizimkilerin) aslında eleştirme hakkı var, fakat onlar bu hakkı dışarıya göre ayarlamayı ádet edinmişler.’’Sanatta ve modada artık alıştığımız bu ‘‘izleyici’’liğin özellikle ekonomik ve sosyal politikalara da bulaşmış olması hazin değil midir? Bir ekonomik programın Türkiye gibi bir ülke bakımından doğru olamayacağını ve ters sosyal sonuçlar doğuracağını söylemek için ille Batı'nın bir yerlerinde birilerinin buna benzer şeyler söylemesini mi beklemek gerekir? Daha doğrusu, içte bunu yıllardır söyleyenler olduğu halde niçin onlara kulak verilmez?Hatta, daha da ileri gidilerek, niçin bu kişiler ve gruplar çağdışılıkla, dinozorlukla, zaman zaman da hainlikle suçlanır?Dıştan önerilen ve ülkeyi şimdiki durumlara düşüren politikaların yanlışlığı yavaş yavaş dışta da somut olarak söylenip yazıldığı içindir ki, bugünlere gelinceye kadar bu politikalara alkış tutmuş olanlar içte de mırın kırın etmeye, eleştirmeye ve dönüş yolları önermeye başladılar. Aslında o politikaların dünyadaki bir kesim için geçersizliği, birkaç yıldır, aynı reçeteleri yazdıranların toplandığı Davos'ta bile söylenmekteydi. Ama, soyut olarak, Türkiye gibi ülkelerin adları genellikle pek anılmadan.Şimdi, bereket aynı bıçak sırtında Arjantin var da, Türkiye'den de söz ediliyor. Hiç merak etmeyin, Batılı çevreler Buenos Aires'te ‘‘dış borcu yeniden yapılandırma’’yı gerçekleştirdiklerine göre, Türkiye için de bu söylenmeye ve arkasından, bugüne dek konsolidasyon ve moratoryum kavramlarını ‘‘tu kaka’’ eden yerli ağızlarda da aynı sözcükler dolaşmaya başlayacak.Başlamıştır bile: Dünya Bankası'nın eski başkan yardımcılarından Karaosmanoğlu, geçen gün Washington'da konuşurken, Türkiye için ‘‘IMF'ce desteklenecek bir borç yapılandırma programı’’na gidilmesi olasılığından söz edivermiş. Ülkenin sol kanat ekonomistlerince yıllardır ısrarla ileri sürüldüğü halde kaale alınmayan düşüncelerin Atlantik ötesinde dile getirilir getirilmez burada nasıl olumlu yankı bulduğu yakında yine görülecek demektir.Bir ülke geç ayılıyor diye, onu dıştakilerle el ele vererek uyuşturup bayıltmış olanları suçlayamazsınız. Büsbütün kayıp gitmesini önlemek için ancak son anda dıştan yardım eli uzatanları da.Suç, bazı doğruları ısrarla söyledikleri halde arkalarında parti ve medya gücü olmadığı için seslerini dinletemeyenlerde de değildir.Asıl suçlanması gerekenler, kendilerini sosyal demokrat ya da sol gibi sıfatlar yakıştırarak oy istedikleri veya aldıkları halk yığınlarını bu büyük uyutuşa karşı uyarıp ayağa kaldıramayan siyasal partilerdedir.
button