Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Turizm başkentimiz tarih tabiat ve kültür şehri Antalyamıza hepiniz hoş geldiniz. Bilindiği gibi 6 Şubat 2023'te yaşadığımız asrın felaketi nedeniyle formumuz geçtiğimiz yıl iptal etmek zorunda kalmıştık. Deprem felaketinin yaralarını hızla sarıyoruz. Bu zorlu süreçte dost ülkelerden gördüğümüz maddi ve manevi desteği burada ifade etmek isterim. Dayanışmasını esirgemeyen dostlarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Depremlerde vefat eden kardeşlerimizi bir kez daha yat ediyorum.
Turizmin başkenti Antalyamız Forumla birlikte küresel diplomasinin kalbinin attığı yerlerden biri haline geliyor. 3 gün boyunca günümüz liderlerinden geleceğin liderlerine, iş insanlarından akademisyenlere yaklaşık 4 bin katılımcı burada bir araya gelecek. Yapılacak tartışmaların bizleri doğruya, adalete ve gerçekliğe bir adım daha yaklaştıracağına inanıyorum.
İnsanlık olarak gerçekten sancılı sıkıntılı krizlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Pek çok alanda ezberler bozuluyor. Gönül ister ki bu değişim insanlığın güncel sorunlarına çözüm getirsin. Açlığa, yoksulluğa çare olsun. Maalesef bu konuda ümit var ama konuşamıyoruz. Ülkeler arasında gelir adaletsizliği giderek artıyor.
Kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı dünyanın pek çok bölgesinde toplum içerisinde bir veba salgını gibi yayılıyor. Refah, huzur ve barış 21. Yüzyıl beklentilerin aksine giderek buhranlar çağına dönüşmektedir. Herkesin dişline pelesenk ettiği uluslar arası düzen anlamını kaybetmek, bir slogandan öteye geçememektedir. Cari uluslararası sistem ise asgari mesuliyetlerini bile yerine getiremiyor.
"DOĞRU BİLDİĞİMİZİ SÖYLEYECEĞİZ"
Tüm bunları olayların uzağında bir ülkenin lideri olarak söylemiyorum. Türkiye, krizlerden en çok etkilenen ülkelerden biridir. İnsanlığın gündemini meşgul eden çatışmaların, riskler bizim yakın coğrafyamızda yaşanıyor. Biz 40 yıldır terörle uğraşıyoruz. DEAŞ’la mücadele eden yegane NATO müttefikiyiz. Son dönemde protesto eylemi kılıfı altında Kur’an’ı kerime yapılan menfur saldırıların çoğu Türk büyükelçiliklerin önünde gerçekleştirildi. Düzensiz göç meselesinde 12 yıldır zaten ciddi baskı altındayız. Çatışmalardan ve terör örgütlerinin baskılarından kaçan yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz.
Türkiye’nin hiçbir hadiseyi görmezden gelme durumu yoktur. Hakikati konuşanların seslerinin kısıldığı günümüzde böyle bir misyonun zorluklarının farkındayız. Buna rağmen birileri için rahatsız edici de olsa doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.
Karşı karşıya olduğumuz jeopolitik riskleri yönetmek için her zamankinden daha aktif, çok yönlü soğuk kanlı bir politika izliyoruz. Prensiplerimizden taviz vermeden, ülkemizin menfaatlerini her alanda güçlü bir şekilde savunmanın gayreti içindeyiz.
Diplomasi krizlerin barışçıl çözümünde elimizdeki en büyük araçtır. Karşılıklı anlayışın çerçevesinde hareket edildiği müddetçe aşılamayacak hiçbir engel bulunmuyor. Yeter ki maksimalist hedefler peşinde koşmayalım. Tüm bunları dillendirirken gerçeklerden kopuk bir romantizmden bahsetmiyorum.
"SAVUNMADA BAŞARI HİKAYEMİZ ORTADA"
Bu hakikatleri göz önüne alarak son 21 yılda pek çok alanda büyük atılımlar gerçekleştirdik. Diklenmeden dik durabilmek için, milli onurumuzu, milletimizin hak ve hukukunu koruyabilmek için her türlü adımı attık. Yılda %5,5 oranında büyüttük. Milli gelirimizi 238 milyar dolardan 1 trilyon 119 milyar dolara yükselttik. Ülkemizi satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada 11. Sıraya çıkardık. İhracatı 36 milyar dolardan 256 milyar dolara turizm gelirimizi. 54,5 milyar dolara getirdik. Savunma sanayinde yerli oranını %80 seviyelerine çıkardık. Geçtiğimiz hafta 5. Nesil Savaş uçağımız Kaan’ın da uçuşunu yapmasıyla bu alanda farklı bir lige yükseldik. Dış işlerinde 163 olan temsilci sayımız bugün itibariyle 261’e çıktı. Böylece ülkemizi her alanda takip edilen, duruşu dikkate alınan bir konuma getirmeyi başardık. Türkiye hem Batı’ya hem Doğu’ya kazan kazan temelinde işbirliği kurabilen, Avrupa birliği ile gümrük birliği içerisinde, hiçbir ayrım yapmadan mazluma el uzatan, bekası tehlikeye girdiğinde sahada her türlü tedbiri alabilen velhasıl her alanda büyük bir güç olarak ön plana çıkmaktadır.
"GAZZE'DE YAŞANANLAR SOYKIRIM"
3. yılına giren Ukrayna krizinde Antalya’da başlayan buluşma ile barış umutları maalesef gerekli destek verilmediği için hakim kaldı. Yıkımın önüne geçilebilecek tarihi fırsat sabote edildi. Dünyanın İflas bayrağını çektiğini yer Gazze olmuştur. İsrail’in sivil yerleşim yerlerini hedef alan saldırıları sonucunda bugüne kadar 30 bin Gazze’li şehit edildi. 70 binden fazla Filistin’li yaralandı yaklaşık 2 milyon insan evlerinden uzakta göçe zorlandı. Gazze’de sadece çocuklar, kadınlar, siviller canice katledilmedi. Aynı zamanda milyarca insanın hukuka olan inancı yok edildi. Söz konusu İsrail olunca BMGK’nın AB’nin sürekli hak hukuktan bahseden kurumlarının yıllardır bize örnek gösterilen yapıların ne kadar aciz ve işlevsiz olduğunu hep birlikte gördük. Gazze’de yaşananlar kesinlikle bir savaş değildir, bir soykırım girişimidir. Çünkü savaşın bile uyulması gereken bir ahlakı, hukuku vardır.
BATI'YA TEPKİ: İKİ YÜZLÜ POLİTİKALARIYLA DÖKÜLEN KANA ORTAK OLUYOR
Netanyahu hükümeti katliam politikalarını dün olduğu gibi pervasızca sürdürebiliyor. Batılı güçler ise ‘tazıya tut, tavşana kaç’ iki yüzlü politikalarıyla dökülen kana ortak oluyor. Sözler eylemle desteklenmedikçe ne Filistin’deki zulmü durdurmak ne de uluslararası hukuka güveni sağlar. Filistin’deki zulmü doldurmak ancak Filistin Devleti'nin kurulmasıyla olur. Türkiye olarak hazır olduğumuz belirttik. Gazze’nin de yeniden toparlanmasına olan katkımızı sağlayacağız. Dünyanın 4 bir yanından hemen her hafta meydanları dolduran tüm Filistin dostlarına şükranlarımı sunuyorum.
Türk Devletleri Teşkilatı aracılığıyla Türk dünyanın birlikte daha güçlü kılınmasına yönelik çalışmasını sürdürüyoruz. Köklü bağlarımızın olduğu Afrika kıtası ve Latin Amerika ile işbirliklerimizi karşılıklı saygı çerçevesinde ilerleteceğiz.