Güncelleme Tarihi:
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından hükümet üyelerinin gündeme getirdiği "operasyon savcılarının ardında Fethullah Gülen ve cemaat var" iddiasına Gülen cemaatinden yanıt geldi. Cemaatin sözcüsü konumundaki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) bugün yaptığı açıklamada, "Operasyonu yürüten savcıların ardında hizmet hareketinin bulunduğu iddiası iftiradır" dedi.
Bu tip iddialarla yolsuzluk iddialarının üstünün kapatılmaya çalışıldığının savunulduğu GYV açıklamasında şöyle denildi: "Yürütülen soruşturmaların ardında “Hizmet” olduğu iddiası çirkin bir iftiradır. Onursal Başkanımız Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten “savcılarla ilişkili” olduğu ve “dış güçlerin maşası” oldukları için bu davaları açtırdıkları iddiaları çirkin birer iftiradır. Defaatle dile getirdiğimiz üzere, bir sivil toplum hareketi olan Hizmet Hareketi’ni, iktidar üzerinde vesayet kurmak ve iktidara ortak olmakla suçlamak açıkça abesle iştigaldir. Her hangi bir tavsiye, eleştiri, talep veya hak savunmasında bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara “siyasete karışma”, “öyleyse parti kur”, “seçimleri bekle”, “manşetlerle milli iradeyi baskı altına alma” demek demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve asla kabul edilemez.''
"GÜLEN'İ ASKERLER PARALEL DEVLETTEN YARGILADI. BERAAT ETTİ..."
Açıklamada "vesayetin hiçbir çeşidinin kabul edilemez" olduğu vurgulanarak, Fethullah Gülen'in askeri vesayetin en güçlü olduğu dönemde, "tıpatıp aynı iddialarla" suçlandığı, 8 yıl yargılandığı ve tüm bu suçlamalardan beraat ettiği belirtildi.
"BÜROKRASİ HİZMETİ SEVENLER OLABİLİR. AMA..."
Açıklamada, bürokraside "Hizmet’e sempati duyanlar veya sevenler" olabileceği de belirtilerek, "Hukuk somut fiillere bakar. Hangi görüşten ve yaşam tarzından olursa olsun vatandaşların kanunlar çerçevesinde devletin bütün kademelerinde görev almasının “devleti ele geçirme”, “devlete sızma”, “vesayet kurma” veya “paralel iktidar oluşturma” şeklinde sunulmasının iyi niyetle açıklanması mümkün değildir" ifadeleri kullanıldı.
"FİŞLEME VE TASFİYE HUKUK DA, İNSAN HAKLARINA AYKIRI..."
Açıklamada bürokratların fişlemeye tabi tutulmasının ve "Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek" ve "kriterleri belirsiz istihbari bilgilere dayanılarak" tasfiye edilmesinin hukuka ve insan haklarına aykırı olduğu vurgulandı.
VE DİĞER MESAJLAR...
ADI YOLSUZLUĞA KAVUŞAN HÜKÜMET GÜVEN KAYBEDER: Türkiye’de de ismi yolsuzluğa karışmış ya da maşerî vicdanın yolsuzlukla mücadele etmediği hükmüne vardığı hükümetlerin güven ve kredi kaybına uğradığı aşikârdır.
HÜKÜMET YARGIYA SAYGI DUYMALI: Maşeri vicdanın ve kamuoyunun, adaletin hakkı ile yerini bulduğuna ikna olması için, başta Hükümet, bütün ilgili kişi ve kurumların Anayasa ve Kanunlarımızda ifade edildiği şekli ile bağımsız ve Millet adına karar veren Yargıya saygı duyması gerekmektedir. Gelinen bu aşamadan sonra, hakkında yolsuzlukla ilgili bir takım iddia ve istifhamlar bulunan kişilerin de aklanması, ancak yargı sürecine saygı duyulması ve bu sürecin her hangi bir müdahale olmadan sonuçlanması ile mümkün olabilecektir.
AK PARTİ'YE HUSUMETİMİZ YOK: Muhterem Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin, ülkeye çok hizmetleri geçmiş AK Parti’ye karşı bir husumeti bulunmamaktadır. Hizmet, AK Parti’nin 2002-2011 arasındaki her tür demokratikleşme hamlesini açıkça desteklemiştir. Ancak, Sayın Erdoğan’ın ve partisinin yönetiminde, eylemlerinde ve eylemsizliklerinde 2011 genel seçimlerinden bu yana ciddi bir farklılık oluştuğu açıktır.
ENDİŞELİYİZ ÇÜNKÜ... : AB sürecinin yavaşlaması, kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan şekli ile başkanlık teklifi, medya özgürlüklerinin giderek daralması, parlamenter denetimin zayıflaması, Sayıştay’ın görevini yapamaz hale gelmesi ve otoriterleşme emarelerinin artması, son olarak yargıya bile müdahale edilmesi AK Parti’yi destekleyen sağduyulu kesimleri ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere sevk etmiştir.
BU ENDİŞELERİN DERSHANE TARTIŞMASI İLE İLGİSİ YOK:Camianın da paylaştığı ve defaatle dile getirdiği bu eleştirilerin dershanelerin yasaklanması tartışmaları ile başladığı iddiası da gerçek dışıdır. Dershane yasaklama tartışmaları başlamadan çok önce, Vakfımızın başta medya özgürlükleri olmak üzere, Türkiye’deki reformların yavaşlaması ve otoriterleşme eğilimleri hususunda yaptığı açıklamalarla endişelerini kamuoyuyla paylaştığı herkesçe bilinen bir husustur.
SOKAK EYLEMLERİ PROVOKASYONA NEDEN OLABİLİR:Hükümetin, Yargıya bile tahammül edemez bir görüntü verdiği ve her gün üst üste çok gergin ve kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bugünlerde, barışçıl ve haklı da olsa,sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız.
HÜKÜMET, 76 MİLYONUN HÜKÜMETİ GİBİ DAVRANSIN: Yolsuzluğun protesto edilmesi için ortaya çıkmış barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk gündeminin değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın tam tersi bir sonuç verecektir. Bu çerçevede, Gezi olaylarında da ifade ettiğimiz üzere, Hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve protesto eylemlerinde bulunanlar da dâhil olmak üzere 76 milyonun Hükümeti olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl yöntemler ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz.
PARALEL DEVLET SUÇLAMALARI YOLSUZLUK SORUŞTURMASINI ÖRTMEYE YÖNELİK: Yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte, hükümetçe ve hükümete yakın medyada daha yüksek sesle dile getirilen, “yargı cuntası”, “paralel devlet”, “otonom yapı”, “casusluk”, “ajanlık” ve benzeri delilsiz ve çok soyut suçlamalar, soruşturmanın üstünü örtme izlenimi vermektedir.
YOLSUZLUKLA SUÇLANANLAR İÇİN MASUMİYET KARİNESİ TAMAM AMA...: Yolsuzluk iddiası ile suçlanan şüphelilerin masuniyet karinesine aykırı bir şekilde suçlanmasının kişilik haklarının ihlali olduğunu ifade edenlerin haklılığı aşikârdır. Ancak aynı anlayışla da hiç bir hukuki ve demokratik ilkeye dayanmaksızın milyonlarca seveni olan bir camiaya da çete ve örgüt denmesi akıl, izan ve insafla bağdaştırılamaz.
TOPLANTILARIMIZI BİLE....: Vakfımızın hem Türkiye’yi hem de Hizmet Gönüllülerinin yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya organlarınca çarpıtılarak “vatana ihanet”, “casusluk”, “uluslararası odaklarla işbirliği” gibi akıl almaz komplo teorileri ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz. Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla suçlamak ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline sürükleyecektir