Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2004 00:00
Emekli olduktan sonra köyüne dönüp ahşap bir ev inşa ederek, ömrünün kalan kısmını köyünde geçirmek isteyen gazeteci Sibel Kalaycı, bu hayaline kavuşuyor.Hollanda merkezli ahşap evler inşa eden bir firma, kansere yakalandıktan sonra malulen emekli olan Sibel Kalaycı'nın bu hayalini Trabzon'un merkeze bağlı İncesu Köyü'nde gerçeğe dönüştürüyor. Firma, Gürcistan'dan getirdiği usta ve malzemelerle yaklaşık iki hafta önce inşaatına başladığı ahşap evi büyük ölçüde tamamladı. Yaklaşık 3 yıl önce yakalandığı meme kanserine karşı verdiği mücadeleyle adeta simge haline gelen gazeteci Sibel Kalaycı,en büyük hayali ahşap eve kavuşmak üzere olduğunu anlattı.HABERLERİNDEKİ DUYARLILIĞI KENDİSİ İÇİN GÖSTERMEMİŞHastalığını 11 Eylül saldırılarının meydana geldiği dönemde Ankara'da öğrendiğini, sağlık muhabirliği yapmasına, haberlerinde erken tedavinin önemini defalarca vurgulamasına rağmen, aynı duyarlılığı kendisi için göstermediğini ifade eden Kalaycı, şunları söyledi: “Göğsümde bir büyüme vardı. Ancak bunu pek önemsemiyordum. Çalıştığım için doktora gitmeye pek fazla vakit bulamıyordum. Bir ara göğsümdeki büyümeyle ilgili araştırmalar yaptım. Sağlık muhabirliği yaptığım için konulara yabancı değildim. Bu sırada 11 Eylül saldırıları olunca iş yoğunluğundan olayı doktora gitmeyi biraz daha erteledim.
Haber yapmak için defalarca çeşitli hastanelere gitmeme rağmen, bir süreliğine de olsa aynı refleksi kendim için gösteremedim. Aylar sonra Türk Kanser Vakfı'ndan randevu aldım ve o gün kanser olduğumu öğrendim.” Hastalığını bir süre herkesten gizlediğini dile getiren Sibel Kalaycı, “Kanser koşarken duvara çarpmak gibi bir şey. Hastalığımı öğrenince oturdum ağladım. İlk anda aklıma acaba saçlarım dökülecek mi? sorusu geldi. Bu düşünce beni ölümden daha çok üzmüştü. Bir süre sonra hastalığımı doktor olan kardeşim Serap'a açtım. Yaşadığım travmayı atlattıktan sonra hastalığımı anne ve babamla da paylaştım” dedi. “İYİKİ KANSER OLDUM”Yaşadıklarını, tedavi gördüğü süre içinde karşılaştığı güçlükleri, bürokrasiyi “Kansere Gülümsemek” adlı kitapta toplayan Kalaycı, ”Kanser olduğumu öğrendiğimde 27 yaşındaydım. O güne kadar beni mutlu edecek anları hep ertelemiştim. Zaman zaman iyiki kanser oldum diyorum. Hastalığım bana mutlulukları ertelememem gerektiğini öğretti. Güneşli bir günde güneşin tadını çıkarmayı, ısısını vücudumda hissetmeyi, kısacası anı yaşamayı öğrendim. Hasta olmama rağmen hayattan daha fazla keyif aldım diyebilirim” şeklinde konuştu. Sibel, bu dönemde üniversite yıllarında arkadaş olduğu Şahin Doğan'dan evlenme teklifi aldığını, bunun kendisini çok fazla mutlu ettiğini belirtti. Teklifi tedaviye cevap verdiği için kabul ettiğini ifade eden Sibel Kalaycı, şöyle devam etti: “Trabzon'da bir köy düğününde davul zurna ve kemençe eşliğinde evlenme planları yapıyorduk. Tüm hazırlıklar tamamlanmış, gün alınmıştı. Düğünden bir gün önce dayım karaciğer kanserinden ölünce düğünü iptal ettik. İmzalarımızı atarak evlendik.” “KANSERE ÇALIM ATTIM”Ameliyatla bir göğsünün alındığını, ültrason ve uzun süren bir kemoterapinin ardından kendini gayet iyi hissettiğini bildiren Kalaycı, “Tedaviye bir süre ara verdim. Kansere adeta çalım atmıştım. İstanbul Açık Hava Tiyatrosu'nda arkadaşlarım tarafından düzenlenen ”Haydi hep birlikte Sibel ile yaşam mücadelesine” adlı geceden birkaç gün önce kontrole gittim. Tümörlerin geri geldiğini ve karaciğerime sıçradığını öğrendim. Doktorum, 'Sibel bu bitmeyecek dedi' bitmeyeceğini biliyorum. Bunun için en iyi şekilde yaşıyorum” şeklinde konuştu. Hastalığını kabullendiğini ve artık ölümden korkmadığını anlatan Sibel, “Zamanla ölüm düşüncesiyle barıştım. Artık ondan korkmuyorum. Mezarlıklar beni eskisi gibi ürkütmüyor. Aksine aile mezarlığımız oldukça sempatik geliyor bana. Bir gün gelecek ben de oranın bir parçası olacağım diyorum. Bana ait bir mezar taşım olacak. Sıradan bir mezar taşı olmaması için üzerine ne yazılması gerektiğini şimdiden düşünmeye başladım” dedi. AHŞAP EV DÜŞÜEmekli olduktan sonra köyüne dönüp, ahşap bir ev inşa etmeyi ve ömrünün geri kalanını orada geçirmeyi hayal eden Sibel, bu düşüncesini Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın kuruluş yıldönümü kutlamaları için boğazda gemiyle düzenlenen gezintide gazeteci arkadaşlarıyla paylaşmış. Ancak maliyetinin yüksek olabileceğini düşünerek, ahşap evin yalnızca hayallerini süsleyeceğini eklemiş. Gazeteci arkadaşları da Sibel'in bu düşüncesini haber yapmış. Haberin ardından yaşanan gelişmeleri Sibel, şöyle anlattı: “Bir sabah ilacımı içmek için kalktığımda telefon çaldı. Ahizeden gelen çok hoş bir kadın sesi idi. Önce 'geçmiş olsun' dedi, ardından kendini tanıttı. Gazetedeki haberi okuduğunu belirtti. Ahşap evler ürettiklerini ifade ederek, 'düşünü gerçekleştirmek istiyoruz' dedi. Arkadaşlarımdan biri şaka yapıyor sandım. Konuşmanın ardından tomografi çekimine gittim. Akşam saatleriydi. Telefonda yine o hoş ses. Hülya Üçgül, projelerini göstermek için görüşüp görüşemeyeceğimizi sordu. Randevulaştık. Akşam saatleriydi Hülya hanım ve aynı firmada çalışan bir bey elinde bir buket çiçekle kapımı çaldılar. O an şaka olmadığını anladım.” KÖYE DÖNMEKSibel, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğrenim gördüğü yıllarda fırsat buldukça doğum yeri Trabzon'a, oradan da İncesu Köyü'ne gittiğini, bu nedenle çoğu arkadaşının eleştirisini aldığını anlattı. Ahşap ev düşünün gerçeğe dönüşmesiyle ailesiyle birlikte Trabzon'a dönmeye karar verdiklerini belirten Sibel, “Bize doktor olan kız kardeşim Serap uzmanlık eğitimini yarıda bırakarak katıldı. 20 gün önce İncesu Köyü'ne gelip yerleştik” dedi. Firmanın, Gürcistan'dan getirttiği usta ve malzemelerle yaklaşık 15 gün önce evin inşaatına başladığını dile getiren Sibel, inşaatın 10-15 gün içinde tamamlanacağını tahmin ettiklerini belirterek, çevre düzenlemesini Trabzon Belediyesi'nin üstlendiğini kaydetti. Her şey tamamlandıktan sonra görkemli bir açılış töreni yapmayı planladıklarını anlatan Sibel, şöyle konuştu: “Hayalime biraz erken kavuştum. Evi arkadaşlarımı ağırlayacak şekilde planladık. Özellikle yaz aylarında bulduğum en küçük fırsatı köyümde değerlendirdiğim için eleştirilerini aldığım arkadaşlarımı ahşap evimde ağırlamak, onlara yöresel yemekler pişirmek istiyorum. Bunun için şimdiden yöresel
yemek tariflerini biriktirmeye başladım. Evimin bahçesine erken büyüyüp meyve veren ağaçlar dikeceğim. Geç büyüyen ağaçlar dikmem. O kadar uzun ömrüm olmayabilir.” Tedavisine Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi'nde devam ettiğini ifade eden Sibel, İstanbul'da hastanelerde kader arkadaşlarıyla yakaladığı sıcak havayı burada yakalayamamaktan şikayetçi. Trabzon'da kanser hastalarının çoğunun ya hastalığını bilmediğini ya da söylemeye çekindiğini gözlemleyen Sibel Kalaycı, burada kanser hastaları için ayda bir moral günleri düzenlemeyi ve ahşap evinin keyfini sürerken yeni bir kitap yazmayı planladığını söyledi.
button