Sadece Tayyip Erdoğan ve Başbakan’ın iki yanağını..." /> Sadece Tayyip Erdoğan ve Başbakan’ın iki yanağını..." />
Güncelleme Tarihi:
Sadece Türkiye değil!
Sadece Tayyip Erdoğan ve Başbakan’ın iki yanağını okşayan (başbakanlarla şahsi ilişkileri açısından sicili çok parlak olmayan) Mehmet Barlas değil!
Tartışma demek abartılı olur ama, haber Fransa’dan geliyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, gündemi (bizden beter) allak bullak etti, duyuyorsunuzdur. Ama Fransızlar bizden şanslı, kimin aday olup kimin olmadığı seçime haftalar kala belli. Adaylar seçmeni ‘adam yerine’ koyuyorlar. Baskın seçim ile ‘oldubitti’ yapmaya çalışmıyorlar. Efendi gibi ve cesaretle seçmenin karşısına çıkıp ‘Ben adayım, seçilirsen şunu şunu yapacağım’ diyorlar.
Ama tabii orası Fransa. Gelişmiş, demokrat, adam gibi bir memleket. Siyasetçileri ve adayları (ve gazetecileri) ona göre.
*
Geçen hafta pazartesi günü, Fransa’nın en büyük radyolarından Europe1’de (Fransa’da radyo çok etkili bir medyadır hâlâ) Fransa’nın en meşhur ama en tartışmalı gazetecilerinden Jean-Pierre Elkabbach, Başbakan Dominique Villepin’i ağırladı.
(Villepin, çok heves etmesine ve seçime başbakan olarak girme avantajına rağmen, cumhurbaşkanlığına aday bile olamadı. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın da dahil olduğu ‘dögolcü sağ’ hareketin liderliğini ve resmi adaylığını - ciğeri yana yana - rakibi ve gıcık olduğu Nicolas Sarkozy’ye kaptırdı. Chirac da üçüncü bir dönem için aday olmayınca… öpe öpe, Europe1 antenlerinden ‘Siyasi misyonumuzun ideallerini savunmak için Nicolas Sarkozy’yi destekliyorum’ demek zorunda kaldı. Fransa’da 12 Mart pazartesi’nin ‘bomba haberi’ buydu…)
Ama, Europe1 stüdyolaranda ‘başka bir şey’ daha oldu o gün.
Le Monde’da Daniel Psenny imzalı haberden aktarıyorum:
Başlık ‘Cüretli’ bir hareket
“Jean-Pierre Elkabbach ve Dominique de Villepin birbirlerini iyi tanıyorlar. Birbirlerini seviyor, sayıyorlar. Sorular, cevaplar. Başbakan bir iki cümleyle Cumhurbaşkanı Chirac ile geçirdiği yılları anıyor, iktidara geliş, iktidarın yalnızlığı, sessizliği, fedakârlıklar… Başbakanın ağzından bu sözler sanki ilk kez kopuk kopuk çıkıyor. Sesindeki duygusallığı hissetmemek mümkün değil. Cumhurbaşkanı’nın (aday olmama) kararını çoktandır biliyor muydu? ‘Ta başından beri… Bayrağı devredeceğini biliyordum, fazla bir dönem yapmayacağını biliyordum.’ Ardından sesi titreyerek: ‘Onu şimdiden özlüyorum!’ Sessizlik. Elkabbach (mikrofondan) soruyor: ‘Başbakan’ın gözyaşlarını gördüm diyebilir miyim?”
“Sarkozy’ye olan yakınlığından ‘şüphelenilen’ Elkabbach, Le Monde’un sorusu üzerine başbakanı öptüğünü ‘hatırlamadığını’ ve hareketinin bir ‘destek’ göstergesi olduğunu kabul etmiyor. “Çok duygusaldı, duygusallığı ağır ağır arttı. Chirac’ı ve birlikte verdikleri siyasi mücadeleden bahsederken boğazı düğümlendi. Sessizlik oldu, karşımdaki insanın içten olduğunu hissediyordum. Sınırlarını zorluyordu. Karşımdaki artık bir başbakan değil, gözlerinde yaşlar olan bir insandı. Televizyonda canlı yayında olsaydık herhalde bu anı kullanırdım. Görüşme bittiğinde bana fazla ileri gidip gitmediğini sordu. İşte o anda, rahatlatmak için, elimi omzuna koydum. Benim için bu tabii ve içten gelen bir hareketti, dostluk göstergesi yahut suç ortaklığı meselesi değil…” (Le Monde, 18/19 mart)
*
Haber bu kadar.
Fransa’daki ‘tartışma’ bu kadar.
‘Bu mudur yani?’ dediğinizi duyar gibiyim.
Budur!
Bizdeki ‘tartışma - tartıştırma’ manyaklığı olmadığı için, Fransa’daki ‘gazeteci-siyasetçi ilişkisi/ mesafesi tartışması’ bu kadar.
Onlar bu kadar söylenince anlıyorlar.