Gaz maskesi ile gül koklanmaz

Güncelleme Tarihi:

Gaz maskesi ile gül koklanmaz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 1998 00:00

Haberin Devamı

Ankara kalesine yaslanmış, kırmızı kiremitli, küçük ve döküntü evler. Kapıda polis, içerde kuyruklar. Küçük pencerelerden, aralık kapılardan gözlenen yarı çıplak kadınlar.

Dünyanın en eski mesleğini icra eden kadınlar rahat. Onyıllardır değişmeyen sözler yineleniyor...

- Çık odaya geliyorum...

Oysa tüm dünya son yıllarda AIDS dehşetiyle tanıştı. Ölümler birbirini izledi. 1970'lerin ‘‘Savaş yapma aşk yap’’ sloganı tarihe gömüldü. Ve sonuçta yeni bir kavram doğdu: ‘‘Güvenli seks’’.

Prezervatiflerin yükseliş dönemi böyle başladı. Güvenli seks için tek yol olan prezervatiflerin kullanımı yaygınlaştı. Prezervatif tanıtım kampanyaları günlük yaşamın her yanına sızdı. Dünya çocukları bile prezervatif kavramını öğrendi.

Türkiye ise ne güvenli seksi umursadı, ne de prezervatifi. Kullanım oranı o kadar düşük ki, Türkiye'de hâlâ prezervatif üretilmine başlanmadı; ithal ediliyor.

Çünkü Türk insanı hâlâ ölümcül AIDS tehlikesini algılayabilmiş değil.

Çünkü, toplumun çoğunluğu, AIDS'ın Türkiye'ye teğet geçeceğini, Türkler'e bulaşmayacağını zannediyor.

Oysa AIDS, sınır tanımıyor.

AIDS'den korunmanın en önemli aracı prezervatif kullanmak.

Ve prezervatifin mutlak kullanılması gereken yerler de genelevler.

Peki Türkiye'deki genelevlerde prezervatif kullanılıyor mu?

Devlet kontrollü seks mekanları, güvenli seks kavramı ile tanıştı mı?

İşte Ankara genelevinde bu sorulara yanıt aradık. Yanına çıktığımız hayat kadınlarına prezervatif kullanmayacağımızı belirterek tepkilerini ölçecek ve hemen odayı

terkedecektik.

BİRİNCİ KADIN:

Farketmez cicim

Karşılaştığımız ilk hayat kadını ile aramızdaki diyalog şöyle geçti:

- Prezervatif kullanmak istemiyorum.

- Farketmez cicim... Ücretini ver, ne yaparsan yap. İster kullan ister kullanma...

İlk kadının umurunda bile değildi prezervatif. Bir bezginlik içindeydi. Prezervatif diye tutturup, müşteriyi kaçırma niyetinde değildi.

İKİNCİ KADIN:

Ekstra 3 milyon ver

İkinci kadın, daha farklı bir tepki verdi. Prezervatif kullanmak istemeyen karşısındaki müşteriyi gözucuyla süzdükten sonra şöyle dedi:

- Viziteye ekstra 3 milyon liranı alırım.

O da prezervatif kullanmadığı takdirde ciddi bir risk alabileceğini aklının ucundan geçirmiyordu.

ÜÇÜNCÜ KADIN:

Çift vizite isterim

Üçüncü kadın riskin karşılığını istedi.

- Çift vizite alırım...

O da yaşamı ile kumar oynuyordu.

Onun için de prezervatif kendisini ölümcül bir tehlikeden koruyacak bir önlem değil, yalnızca bir ek kazanç kapısıydı.

İlginç olan bir nokta daha vardı: Prezervatif kullandığı takdirde bunu paraya tahvil etmek isteyen hayat kadınlarının, ‘‘kullansan da olur, kullanmasan da’’ diyenlere kıyasla daha genç oldukları dikkat çekiyordu.

Neden korkmuyorlar

Peki hayat kadınları prezervatif kullanmadıkları durumlarda AIDS'e yakalanmaktan korkmuyorlar mı?

Bu sorumuza verdikleri yanıtlar üç aşağı beş yukarı birbirine benziyor:

- Biz zaten ölmüşüz koçum?

- Müşterilerin çoğu prezervatif olmadan istiyor. Müşterileri niye kaçıralım?

Onlar, bir bakıma asfalt yolda gazı köklemiş bıçkın şoförler gibi. Bıçkınlar, trafik canavarını kovalıyor. Hayat kadınları da Rus ruleti oynuyor.

Hergün yattığı onlarca erkekten birinde, sadece birinde AIDS varsa?

Bu durumda yalnızca kendisi ölümün pençesine düşmeyecek. Taşıyıcı olarak birlikte olduğu erkeklerin önemli bir bölümüne de geçirecek bu virüsü.

O hayat kadınıyla yalnızca birkaç dakika birarada bulunup cinsel ilişki kuran erkekler de ‘kurbanlar’ listesine yazılacak.

Ve burada da sınırlı kalmayacak. O erkeklerin eşleri, sevgilileri, cinsel ilişkide bulundukları diğer kadınlar da listenin bir ucuna iliştirilecek....

Ve liste geometrik olarak büyüyecek.

Bize birşey olmaz

Hayat kadınlarındaki ‘‘Farketmez’’ mantığının, erkeklerdeki izdüşümü ‘‘bize birşey olmaz’’ anlayışı. Aynı vurdumduymazlığı geneleve gelen erkeklerin çoğunda görmek mümkün.

Kuyrukta bekleyenlerden biri, kendisine ‘‘Prezervatif kullanacak mısınız?’’ diye sorduğumuzda yüzünü ekşiterek şu karşılığı verdi:

- Hayır...

‘‘Neden?’’ diye sorduğumuzda şu karşılığı verdi:

- Zevk almadığım için kullanmıyorum...

Yanıtın kilit sözcükleri, zevk ve kullanmak. Her iki sözcüğü de sorgulamadan, öylesine konuştuğu belli. Üstelik bu düşüncesinde yalnız değil. Birçok erkek aynı karşılığı veriyor.

Genelevde konuştuğumuz erkeklerin bir bölümü ise cesaret gösterisinde bulundu:

- Atın ölümü arpadan olsun...

- Ölümüm kadın elinden olsun ya...

Prezervatif kullanmamaya şiirsel kılıf bulanlar da vardı. Örneğin, içlerinden biri şöyle dedi:

- Gaz maskesiyle gül koklanır mı?

AIDS'liler firarda!

Ankara Genelevi'nde karşılaştığımız bu tablo, Türkiye'nin AIDS tehlikesi konusunda ne kadar büyük bir vurdumduymazlık ve kayıtsızlık içinde olduğunu en çarpıcı bir biçimde gösteriyor.

Prezervatif bazı odalarda çekmecelerde, bazı odalarda ise sehpaların bir kenarında duruyor. Ama o prezervatiflerin çoğunun, kadınlar için, sık sık ellerine aldıkları bir cımbız kadar bile değeri yok...

Oysa Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, son iki yılda dört hayat kadınında AIDS saptamış. Kadınlar, AIDS olduklarını söyleyen doktorlara, ‘‘Tamam’’ deyip eklemişler:

- Ben kendi tedavimi yaptırırım...

Sonra çıkıp gitmişler. Hayat kadınlarını 15 günde bir muayene etmekle görevli Sağlık Müdürlüğü, durumu polise bildirmiş; polis de deftere not düşmüş:

- Firarda...

Ve bu kadınların kaç kişiye AIDS virüsünü bulaştırdıkları bilinmiyor. Belki bulaştırmaya devam ediyorlar.

Üstelik bu kadınları bulmak için çaba gösteren hiçbir makam yok. ‘‘Firarda’’ deyince görev bitmiş.

Peki ya kadın başka bir kente yerleşip burada çalışmaya başlamışsa?

Ya da caddeleri mesken tutup, mesleğini icra etmeye devam ediyorsa?

Ortaya çıkan tek bir gerçek var:

Türkiye'deki gerçek sayısı bilinmeyen AIDS'lilere hergün yenileri katılıyor...

İL SAĞLIK MÜDÜRÜ EYÜP ÖNEREN:

Müdahale edemeyiz

Ankara İl Sağlık Müdürü Dr. Eyüp Özeren, çaresizliği kabul ediyor:

‘‘Genelevde prezervatif kullanma zorunluluğu yok.’’

Dr. Özeren ekliyor:

‘‘Bakanlığın tüzüğündeki madde sadece kadın yanında bulunduracak şeklinde, ona da biz müdahale edemiyoruz...’’

Bu konudaki en önemli hukuki referans, ‘‘Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü.’’

Bu tüzük, zührevi hastalıklarla mücadele etmek üzere genelev bulunan il ve ilçelerde, ‘‘Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele Komisyonları’’nın oluşturulmasını öngörüyor.

Tüzük ne diyor

Bu komisyonların en önemli görevi, tüzüğün dördüncü maddesinde şöyle anlatılıyor:

‘‘Fuhuş yüzünden bulaşan zührevi hastalıkların yayılmasını önlemek için gereken tedbirleri almak.’’

Tüzüğün 75. maddesi, prezervatif kullanımı konusunda şu önlemi getiriyor:

‘‘Fuhuş yerlerinde bir korunma aracı olarak prezervatif bulundurulur. Bu prezervatifler, ziyaretçilerden arzu edenlere bedeli mukabilinde verilir.’’

Görüleceği gibi, tüzük herhangi bir zorunluluk getirmiyor.

Üstelik, prezervatif kullanmak isteyen ‘‘müşteri’’ bunun bedelini ödemek durumunda.

Dr. Özeren, ‘‘Bu konuyu bazı toplantılarda ele aldık, 'bunu kullanmak şart olsun' dedik. Ancak bir sonuç alınmadı. Biz verilen emirleri yerine getiririz. Kullanmak, kullandırmak, eğitimle olur’’ diye konuşuyor ve ardından şu soruları yöneltiyor:

‘‘Biz şart getirsek de, uygulamayı nasıl kontrol edeceğiz? Gizli kamera mı koyacağız, müşteri gibi adam mı sokacağız?’’

Genelev güvenli

Dr. Özeren, buna karşılık genelevlerin gizli fuhuşa kıyasla yine de ‘‘çok daha güvenli’’ olduğunu anlatıyor:

‘‘Genelevde üç ayda bir kan testi, her hafta ise normal muayene yapılıyor.

Oysa gizli fuhuş yapanlara kan testi bile yapılmıyor. Büyükşehir Belediye Hastanesi, kan testini kit yok, diye yapmıyor. Buna müdahale edemiyoruz. Aslında bize bağlansa ortada daha iyi olur. Polis gizli fuhuştan kadın alıyor, ama test yaptıramıyor.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!