Galata Mevlevihanesi kapılarını açıyor

Güncelleme Tarihi:

Galata Mevlevihanesi kapılarını açıyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2011 12:30

Osmanlı İmparatorluğu'nun yeni başkenti İstanbul'da, 1491 yılında kurulan ve Osmanlı'nın Pera'da bıraktığı en derin izi Galata Mevlevihanesi'nin, günümüz müzecilik anlayışıyla restorasyonu tamamlanarak, açılışa hazır hale geldi.

Haberin Devamı

İstanbul'un ilk ve orijinal haliyle günümüze ulaşabilen tek mevlevihanesi olan Galata Mevlevihanesi Müzesi'nin, yenilenen yüzüyle 4 yılın ardından tekrar ziyaretçilerini karşılaması için resmi açılış yapılması bekleniyor.
İstiklal Caddesi'nin Tünel tarafında Galip Dede Caddesi'nin başında bulunan Galata Mevlevihanesi, 2. Beyazıt döneminde Afyon Mevlevihanesi Şeyhi Divane Mehmet Dede tarafından İskender Paşa'nın Galata sırtlarındaki arazisi üzerine kuruldu. Mevlevihanenin bulunduğu arazide daha önce Bizans döneminde yapılan St. Theodore Manastırı bulunuyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul'u fethinden 38 yıl sonra yaptırdığı ilk binalardan olan Galata Mevlevihanesi, İstanbul'un da ilk ve orijinal haliyle günümüze ulaşabilen tek mevlevihanesi olma özelliği taşıyor.
“Küçük kıyamet” denilen 1509 yılında gerçekleşen İstanbul Depremi'nden (1509) etkilenen yapı, 17. yüzyıl başından itibaren birçok onarım ve yenileme geçirdi, ek bölümler ilave edilerek, külliye şeklini aldı.
Bilinen ilk onarımını 1650 yılında Tersane ve Matbah Emini İsmail Ağa tarafından yapılan Galata Mevlevihanesi'nin, günümüze ulaşan en eski taşınmazı 1649 tarihli Hasan Ağa Çeşmesi'dir.
1765 Büyük Tophane yangınında zarar gören mevlevihane, aynı yıl sultan 3. Mustafa tarafından Yenişehirli Osman Efendi bina emini tayin edilerek, onarıldı. 1791'de Şeyh Galip'in meşihata atanmasıyla Sultan 3. Selim'in gerçekleştirdiği onarımlar sonucunda mevlevihane yenilendi. 19. yüzyılda Sultan 2. Mahmud ve Sultan Abdülmecid dönemindeki onarımların ardından mevlevihane 1959-1960 yıllarındaki onarımla son şeklini aldı.
13 Aralık 1925'de 677 tarihli Tekke Ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun gereğince mevlevihanenin fonksiyonu sona erdi ve aynı yıl okul olarak kullanılmaya başlandı.
Semahanane binası uzun süre ilkokul olarak kullanıldıktan sonra 2 Ekim 1946 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla müze olarak kullanılmak üzere Maarif Vekaleti'ne devredildi. Ancak mevlevihane 27 Aralık 1975 günü “Divan Edebiyatı Müzesi” olarak ziyarete açılabildi.
2007 yılından ziyarete kapatılan Galata Mevlevihanesi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının katkılarıyla yaklaşık 3 yıl süren çalışmalar sonucunda, çağdaş müzecilik anlayışıyla restore edildi.

MEVLEVİHANE, ABD'NİN KEŞFİNDEN 1 YIL ÖNCE YAPILDI

Galata Mevlevihanesi Müzesi Müdürü Yavuz Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevlevihanenin 1491 yılında, ABD'nin keşfinden 1 yıl önce inşaa edildiğini belirterek, Evliya Çelebi'nin seyahathamelerinde, mevlevihanede 100 kadar derviş hücresi bulunduğundan bahsettiğini söyledi.
Mevlevihanede 2005 yılına kadar geniş çaplı restorasyon ya da teşhir ve tanzim konusunda düzenleme yapılmadığını, 2005 yılında Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğü tarafından restorasyon çalışmalarına girişildiğini ve 2009 yılında semahane binasında restorasyonun tamamlandığını anlattı.
Özdemir, 2009 yılında, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın katkılarıyla başlayan iki türbe, Seyr-ül Küttab Binası'ndaki restorasyon, semahane binasındaki teşhir ve tanzim ile çevre düzenlemelerinin nisan ayında tamamlandığını ve mevlevihanenin ziyarete hazır hale geldiğini kaydetti.
Restorasyon sırasında Şeyh Galip Türbesi'nde üzeri sıva kaplı olduğu için daha önce bilinmeyen kalem işlerinin ortaya çıkarıldığını belirten Özdemir, “Halet Efendi Türbesi'nde kalemişleri biliniyordu, ama alttan daha eski dönem kalem işleri ortaya çıkarıldı. Şu anda Halet Efendi Türbesi'nde iki dönem kalem işi izlerini görmekteyiz” dedi.
Semahane binasının alt katındaki dedegan odalarının ziyarete açıldığını ve buralarda tümden gelim yöntemiyle, düşünce olarak mevleviliğe nasıl geçiş yapıldığının anlatıldığını kaydeden Özdemir, mevlevihanenin Alman Lisesine kadar uzanan geniş bahçesinin de kullanılır duruma getirilerek, ziyaretçilerin Beyoğlu'nun gürültüsünden uzaklaşabilecekleri geniş ve rahat bir alan oluşturduklarını söyledi.
Müzenin bu ay içinde açılmasını beklediklerini bildiren Özdemir, “Kültür ve Turizm Bakanı'nın talimatlarını bekliyoruz. Müzeyi ziyarete açmaya hazırız. Bekliyoruz” dedi.
Çağdaş müzecilik anlayışında müzelerin sadece objelerin sergilendiği alanlar değil, ziyaretçilerin sürekli gelebilecekleri, kültürel etkinliklerin düzenleneceği mekanlar olduğunu dile getiren Özdemir, mevlevihanenin bu amaç doğrultusunda restore edildiğini söyledi.
Osmanlı döneminde vakıflar arşivinden aldıkları bir belgeye göre, mevlevihanelerin külliye şeklinde olduğunu belirten Özdemir, şu bilgileri verdi:
“Burada bir semahane binası var. Mevlevihanelerin en önemli unsuru, mutfak denilen matrah-ı şeriftir. Burası mevlevilerin yemeklerinin piştiği aynı zamanda mevlevi dervişlerinin de piştiği yerdir. Matrah-ı şerif günümüze ulaşmamıştır. Buranın şeyhinin kaldığı harem dairesi günümüze ulaşmamıştır. Semahane binası, Kültür ve Turizm Bakanlığının koruması sayesinde günümüze ulaşan ender ahşap yapılardan birisidir. Çamaşırhane, Adile Sultan Şadırvanı ve sarnıcı, Hasan Ağa Çeşmesi, 'Sessizler Evi' adı da verilen 'Hamuşan Hazire Alanı' da günümüze ulaşan taşınmaz kültür varlıkları arasındadır.”

MÜZEDE NELER VAR?

Galata Mevlevihanesi Müzesi Müdürü Yavuz Özdemir, Galata Mevlevihane Müzesi'ne, “cümle kapısı” denilen dar bir kapıdan girildiğini, sol tarafta Halet Efendi Türbesi, sağ tarafta ise Osmanlı mimarisinde tek örneği görülen alt katta muvakkithane ve sebil, üst katta kütüphane kısmından oluşan Seyr-ül Küttab binasının yer aldığını anlatarak, “Avlunun solunda 'Şeyh Galip Türbesi' diye adlandırılan içinde mevlevihane şeyhlerinin gömülü olduğu türbe bulunur. Burada Şeyh Galip'in yanı sıra ünlü neyzenlerden, neyzenlerin kutbu olarak kabul edilen mevlevihane postnişinlerinden Nayi Osman Dede, bayan divan şairlerinden Leyla Hanım, Fasih Dede, 1942 yılında mezarı buraya nakledilen ilk Türk matbaacı İbrahim Müteferrika, 2. Mahmud döneminde Fransa'dan Osmanlı'ya gelen ve ilk modern topçu okulunu kuran humbaracı Ahmet Paşa ile bazı derviş, mevlevi ve devlet adamının mezarları bulunuyor” diye konuştu.
Geniş bir avlunun sonunda 3 katlı Semahane Binası'nın yer aldığını, binanın ana kapısından sema alanına girildiğini kaydeden Özdemir, müze hakkında şu bilgileri verdi:
“Burası sema gösterileri düzenleyeceğimiz, tasavvuf ve Türk müziği konserleri düzenlemek istediğimiz bir mekan. Eskiden bunun etrafında vitrinler vardı ve sergileme burada yapılıyordu. Bu düzen sema alanının orijinalliğini bozuyordu. Bunları kaldırdık. Şu anda ziyaretçiler orijinal sema alanını görebilecekler. Sema alanında restorasyon sırasında 1855 yılında Abdülmecit döneminde yapılan kubbedeki kalem işleri ortaya çıkarıldı. Galata Mevlevihanesi Müzesi'nin esas sergi mekanlarını, alt kattaki dedegan odalarında oluşturduk. İlk soldan başlayarak, odalar gezildiğinde sufizm, tasavvuf ve tarikat kültürü hakkında bilgiler verdik ve bunlara ait eserleri sergiledik. Bu şekilde mevleviliğe geçişi anlattık. Diğer bir odada günümüze ulaşmayan matrah-ı şerifte kullanılan eşyalar sergilendi. Hemen yanında mevlevi kıyafetleri yer aldı. Diğer bir odada ise Mevleviliğin en önemli unsurlarından Hazreti Mevlana'nın yazdığı Mesnevi'yi sergiledik. Burada çok önemli olan ve herkes tarafından bilinen 18 beyit, görsel olarak ekrandan orijinal dilinde, Türkçe ve İngilizce olarak akıyor. Sağdaki dedegan odalarında ise Prof. Dr. Süheyl Ünver'in 'Mevlevihanelerin aynı zamanda birer güzel sanatlar akademisi olduğu' görüşünden yola çıkarak, edebiyat, musiki ve hat sanatı hakkında bilgiler verildi ve bu konudaki eserler sergilendi. Cam işçiliğini 3. Selim döneminde ülkemize getiren kişinin Mevlevi Mehmet Dede olduğu pek bilinmez. Mevlevi Mehmet Dede, Venedik'te aldığı eğitim sonucu İstanbul'a gelir ve Beykoz'da ilk cam atölyesini kurar. Müzede buna da yer verdik. Son olarak da burada şeyhlik yapan dedeler hakkında bilgi verdik.”

3 BOYUTLU SEMA

Dedegan odalarının bir diğerinde ise mevleviliğin hologram yardımıyla görsel bir şölene dönüştürüldüğünü anlatan Özdemir, “Müzede, çağdaş müzecilik teknikleri kullanıldı. Hologram, Ortadoğu Teknik Üniversitesinden Refik Toksöz tarafından yapıldı. Hologramda semah eden bir mevlevi, önünde de mevlevi dedesi görülüyor” dedi.
Müzenin üst kısmında ise hat koleksiyonu, mehter müziği ve musiki aletleri, Hilye-i Şerif'lerin sergilendiğini, son çelebi Veled Çelebi hakkında bilgiler verildiğini, Galata Mevlevihanesi'ne emeği geçen padişahlar 2. Beyazıt, 3. Mustafa, 3. Selim ve 2. Mahmud'un tanıtıldığını anlatan Özdemir, “Padişahlar hakkındaki bilgileri dünya ile karşılaştırmalı olarak verdik. Mesela 'Galata Mevlevihanesi 1491 yılında kuruldu' diyoruz, sonrasında ise 1492 yılında ABD'nin keşefedildiğini veriyoruz. Yani dünya ile karşılaştırmalı bir tarih silsilesi yarattık ki insanlar o dönemi kafalarında canlandırabilsinler” diye konuştu.
Mezarlık haziresi restorasyonunun İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığını ve bir ay içinde tamamlanacağını belirten Özdemir, burada 120 mezar bulunduğunu bildirdi.
Özdemir, 1990 yılında Beşiktaş Mevlevihanesi'nin Çırağan Sarayı yapılırken ortaya çıkan 34 mezar taşının Galata Mevlevihanesi Müzesi'ne nakledildiğini ve taşların Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nin duvarına rastgele bir şekilde konulduğunu ifade ederek, “Mezar taşlarını, nereden geldiği ve kimlere ait olduğunu vurgulayarak sergileyeceğiz” dedi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!