Galaksilerarası haute couture

Güncelleme Tarihi:

Galaksilerarası haute couture
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 1999 00:00

Haberin Devamı

George Lucas'ın gösterime giren Yıldız Savaşları Episod 1 adlı filminde yine yabancı gezegenler, yaratıklar ve yepyeni bir moda izleyeceğiz. İskoç tasarımcı Trisha Biggar'ın fantastik koleksiyonunu...

George Lucas'ın merakla beklenen filmi Yıldız Savaşları Episod 1, gösterime girdiğinde seyirciler Natalie Portman'ın canlandırdığı Kraliçe Amidala ve onun renkli, güzel, huzur ve sükunetin hüküm sürdüğü Naboo gezegeniyle tanışacaklar. Kraliçe ve tebası, tıpkı gezegene özelliğini veren birbirinden güzel renkler taşıyorlar üstlerinde. Bu giysilerin tasarımı, adı pek duyulmamış İskoç bir modacıya ait: Trisha Biggar. Biggar tiyatro kostümleri ve son olarak da üç bölümlük bir TV filmi için giysi tasarımı yapmış.

Trisha Biggar, Lucas'ın filmi için çalışırken yepyeni bir estetik geliştirmiş. Kısmen Art Nouveau etkisinde çalıştığını söylüyor tasarımcı.

Lucas'ın tarihi çizgileri sevdiğini söyleyen Biggar, kostümlerde tarihi çizgileri kullanmış, ‘‘Tarihi motifleri dönüştürüp modernize ettim’’ diyor.

Çin, Moğol, Afrika, Hint ve Japon motifleriyle 16. ve 17. Yüzyıl Avrupa kostümlerini buluşturmuş Biggar. Art Nouveau'dan esinlendiğini söyleyen tasarımcı ekibiyle altı ay çalışmış. Çok zengin bir dönem kostümü gardrobuna sahip bir kadının da yardımıyla ilginç bileşimler yaratmış. Sözgelimi 1930'ların bir gece elbisesindeki süsü, kraliçenin saç tuvaletinde kullanmış. 1890'lardan kalma bir şapkadaki detay, yine aksesuvar olarak giysilerin birinde yerini almış. Sonuçta Kraliçe Amidala'nın tuvaletleri, askeri üniforma ve sivillerin giysileri çıkmış ortaya. Naboo gezegeninin renkleriyle uyumlu, fantastik bir koleksiyon.

90'ların özeti

Aslında Trisha Biggar'ın tasarımları bir bakıma modada yüzyılın en‘‘sersetstil’’ dönemini yaşayan son on yılın bir özeti gibi. 60'lı, 70'li, 80'li yılların kendine özgü dönem modası nasıl bir örnekle kendini ele verirse, 90'lı yılların, özellikle ikinci yarısında da göze çarpan bir dönem özelliğinden söz edilebilir.

Gelecekte 90'lı yılların sonlarında modada öne çıkan şey neydi diye bir soru sorulsa, ilk yanıt hemen ‘‘özgürlük’’ diye gelir. Bu özgürlük, moda söz konusu olunca çeşitlilik de içeriyor. Özellikle de etnik çizgi ve motiflerin zenginliği ile yaratılan bir çeşitlilik. Moda sahnesi artık büyük metropol kentlerin sokakları gibi. Her ırk, her kültürden çeşitlemeler. Büyük bir kentin kaldırımlarını arşınlayan kalabalığa bakıldığında, iki dirhem bir çekirdek minimalizm yanlıları ile onların abartılı veya rüküş diye nitelendirdikleri dramatik görünüş yanlıları; kısa kesilmiş acayip renklerde (!) ve modellerde saçlar; hippi görünümüne uygun dağınık uzun saçlar ya da

rastafaran saçlar bir arada dalgalanıyor kalabalıkta. Bir bilimkurgu filmin ‘‘kovboyu’’nu andıran heavy metal imajını taşıyanlar da var.

MAKYAJDA SAVAŞ BOYASI

Sadece giysiler değil, makyajda da serbestlik sözkonusu. Savaş boyasını andıran renkli, çizgi, hatta motiflere rastlanıyor yüzlerde. Alınlarındaki taş veya dövme motifleriyle etnik kültürden esinlenenlerle, beyaz tenli, pembe yanaklı geyşa yüzler yanyana...

Müzik kliplerinden ilk tüyoyu ‘‘kapan’’ gençlerse özgün imajlarıyla tutucuların burun kıvırmasına yol açıyor.

Evet, son yıllarda metropol kentlerin sokaklarındaki kalabalık, bir bilimkurgu filmde uzayda galaksilerarası bir bardaki kalabalığı andırıyor giyim kuşam açısından. Her gezegenden örneklere rastlanır gibi, her kültürden, her trendden imajlar birarada.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!