G20'den sonuç çıkmayacak
Güncelleme Tarihi:
Seul’deki G20 zirvesinde kur, küresel ticaret ve cari açık konusunda artan korumacılık sorununa çözüm bulunabilecek mi?
G 20 zirvesinin ABD ve Çin arasında büyük bir kapışmaya sahne olması bekleniyor. Çünkü, ABD, son teşvik paketi ile büyük eleştiriye uğrarken, Çin’in karşı adım olarak, sıcak para akışını engellemek adına aldığı önlemler Seul’da yarın başlayacak zirve tartışmaların temelini oluşturacak gibi görünüyor.
Eldeki sonuçlar, küresel ekonomideki dengesizliklerin ortadan kaldırılması için gerekli olan ekonomik ve politik değişiklikler için tek başına diplomasinin yeterli olmayacağını herkese gösterdi.
Bu noktada eksik olan şey ise, İngiliz Merkez Bankası Başkanı Mervyn King’in geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği “büyük pazarlık” durumu. Bu tanımlama, ekonomideki dengesizliklerim temeline inerek çözüm sunacak bağlayıcı bir anlaşma anlamına geliyor.
Kısa anlatımıyla bu dengesizlik ticaret fazlası olan ülkelerde aşırı tasarruf ve bütçe açığı bulunan ülkelerdeyse yetersiz tasarruf anlamına geliyor. Bu yüzden borç alan ve borç veren ülkelerin, özellikle de ABD ve Çin’in küresel ekonomide bozulmakta olan sistemin sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyor.
PAZARLIĞA OTURMAK ZOR
Ancak bu konuda pazarlığa oturmak zor olacak. Zira, G20 toplantılarının odağı Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick’in altın fiyatlarına yönelik açıklamalarıyla farklı yöne kaymış durumda.
Aslına bakıldığında ne ABD ne de Çin’in çok fazla hareket alanı var.
ABD şu anda ciddi bir büyüme sıkıntısı yaşıyor. Ülkede gayrimenkul ve bankacılık sektörleri büyümeyi tetiklemiyor. Diğer yandan işsizlik oldukça yüksek seviyelerde ve finans kuruluşlarının her geçen gün biraz daha riskten kaçıyor.
Hane halkı bilançolarını gözden geçirdikçe, bireysel tasarrufun da arttığı görülüyor. Sonuç olarak, ABD yönetiminin G20’de önerecek çok fazla şeyi yok.
ÇİN SAHNEYE ÇIKMAK ZORUNDA
Bu durum Çin’i, yuanın kısa vadede yükselmesi için makul bir çözüm önermek ve önümüzdeki 2- 3 yıl içinde küresel ekonomide daha fazla dengesizlik yaratmamak için daha hızlı hareket etmekle yükümlü kılıyor.
Aslında Çin’i bu yükümlülüğü yerine getirmeye zorlayan ve kendi çıkarına olan iki neden bulunuyor. Bunlardan birincisi, korumacı politikalar sonucunda küreselleşme karşıtlığının artması. Bu durum Çin’e fayda sağlamaktan çok zarar verir.
İkincisiyse dünya ekonomisinin Çin’in büyümesini destekleyen modelden uzaklaşması. Gelişmiş ülkelerde gayrisafi yurtiçi hâsılanın, önümüzdeki dönemde, kriz öncesi dönemin yarısından daha az bir oranda artması bekleniyor.
Bütün bu gerçeklere rağmen, G20 toplantılarında uzlaşma çok uzak bir ihtimal gibi duruyor.
*Bu yazı Financial Times’ta “G20 imbalances deal unlikely” başlığıyla yayımlanmıştır. EkoNet'i Facebook'ta takip etmek için: http://www.facebook.com/#!/HurriyetEkonet EkoNet'i Twitter'da takip etmek için: