Güncelleme Tarihi:
İşte Kemal Derviş’in FT’de yayımlanan makalesi;
“Kur savaşlarının ülke ekonomilerine vereceği zarara yönelik endişeler, G20 ülkelerinin maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının bir araya geldiği Gyeongju kentindeki toplantı da geçici olarak giderildi. Yetkililer, cari açık limitleri ve ödemeler dengesi fazlaları konusunda çalışma sözü verdi.
Ancak ABD’nin yeni bir parasal gevşeme paketi hazırlaması G20 üyelerini kızdırdı ve bu paketin dolarda değer kaybı yaratıp, gelişmekte olan ülkelere sıcak para akışını hızlandıracağına yönelik endişeleri artmasına neden oldu.
Peki, şimdi kur savaşları cephesinde savaş devam ediyor mu yoksa barış mı ilan edildi? Gyeongju “anlaşması”, herhangi bir işlevselliği olmayan başka bir göstermelik uzlaşma mıydı?
Uzlaşmadan şüphe edenler, anlaşmada herhangi bir rakamsal hedefin belirlenmemesinin altını çiziyor. Yüzde 4 ya da yüzde 5 oranında cari açık ve ticaret fazlası hedefi planlar dahilinde olsa da sonra bu hedeflerden vazgeçildi. Yetkililer, ulusal ve bölgesel şartların göz önünde bulundurulacağını söyledi ve emtia ihracatçısı olan ülkelerin fiyatlarla birlikte değişen cari açıklarına dikkat çekti.
Bununla birlikte, Uluslararası Para Fonu (IMF) anlaşmanın uygulanmasına rehberlik edeceği konusunda anlaşıldı ancak bunu nasıl yapacağına yönelik detaylı açıklama yapılmadı.
ANLAŞMA NET DEĞİL
Bu hafta Seul’da düzenlenecek toplantıda da kesin bir anlaşmaya varılması beklenmiyor. Belki cari açık limitlerine karar verecek göstergelere yönelik daha fazla detayın konuşulacağı söylenebilir. Ancak kesinlikle daha fazlası olmayacak.
Bazıları zirveden cari açıklar konusunda hedeflerin belirlenme olasılığını imkansız olarak gösterip, G20'nin dünya ekonomisindeki nüfuzunu kaybettiği iddiasını savunacak olabilir.
Ancak liderlerin uzlaşması bu durumunda, bu anlaşma uluslararası ekonomik işbirliği için önemli bir adım atabilir.
İlk olarak, piyasaların odak noktasının faiz oranlarının ötesinde, cari açık dengesizliklerine kaydığı doğru. Her şeyin ötesinde, eğer Çin’in ticaret fazlası makul seviyelerine inerse, dünya Çin’in kur politikaları konusunda endişelenmekten vazgeçebilir.
İkinci olarak, olası bir anlaşma, ABD ile Çin arasındaki gerilimin azalmasına neden olacaktır.
Anlaşmaya yönelik üçüncü gerçekse, IMF’nin gücünün artırılmasına yönelik çağrılar, G20 ile IMF arasındaki gerekli olan bağı da güçlendirecektir.
Şu anda normalde IMF’ye çok fazla önem vermeyen G7 ülkeleriyle birlikte, gelişmekte olan ülkeler de kurumun küresel ekonomide daha fazla rol üstlenmesini istiyor.
Son olarak, G20’yi değerlendirirken sadece mevcut toplantılara ve topluluklara değil, daha çok sürecin kendisine odaklanmak gerekiyor. Sürecin somut sonuçlar doğurması biraz zaman alacak olsa da G20 süreci, küresel sorunların çözümüne ve ekonomik işbirliğine daha fazla katkı da bulunacaktır.”
*Bu yazı Financial Times’ta “Keep the faith: the G20 can stop the war" başlığıyla yayımlanmıştır.