Mehmet ÇINAR / ANTALYA, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 2011 11:06
KADIN sığınma evlerinde barınan mağdur kadınların ’engelli’, ’fuhuşa itilmiş’, ’ekonomik güçlük yaşayan’ ve ’çocuklu’ gibi nitelendirilip, farklı odalara yerleştirilmesine kadın dernekleri tepki gösterdi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, kadın sığınma evlerinde barındırılan kadınlara yönelik uygulanan farklı oda sisteminin ’ayrımcılık’ olduÄŸunu belirten Antalya’daki kadın dernekleri, uygulamadan vazgeçilmesini istedi. Bu ayrımın sığınma evlerinin en büyük problemlerinden olduÄŸunu belirten Türk Ãœniversiteli Kadınlar DerneÄŸi (TÃœKD) Antalya Åžube BaÅŸkanı Ayla Yüksel, kadının rencide edildiÄŸini ve bu duruma temelden karşı olduklarını kaydetti. Bu konuya Ä°liÅŸkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Åžahin’e de düşüncelerini ilettiÄŸini belirten Ayla Yüksel şöyle dedi:Â
"Kadınlarımızı sığınma evine alırken kategorize etmek yerine, ’nasıl eğitiriz ve topluma nasıl kazandırabilirizi’ düşünmeliyiz. O kadın sığınma evine girdiği andan itibaren, kadını güçlendirmeye yönelik uygulamalar yapılmalı. Diğer kadınlardan uzak tutmak amacıyla, damgalanmış eşek gibi ’bu tarafa geçemesin, o tarafta kalsın’ gibi kategorize etmek çok yanlış."
’İNSAN HAKLARINA UYGUN YAKLAŞILSIN’
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Antalya Şube Başkanı Hatice Karateke de, uygulamalarda insan hakları, kadın hakları gibi hukuksal çerçevelere dikkat çekti. Karateke, sosyal hizmetler açısından bakıldığında bazı sıkıntılar nedeniyle doğru olabileceğini, ancak hukuksal çerçeveden bakıldığında ayrım olmaması gerektiğini kaydetti. Karateke, insan haklarına aykırı düşmeden, kadın ve çocuk hakları korunarak bu tür yaklaşımların ele alınmasının gerektiğini vurguladı.
’FAHİŞE DEĞİL, SEKS İŞÇİSİ’
Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi gönüllüsü Serap Gürbüz Gürler ise, Uygulamanın, ’fuhuş yapan kadınlar diğer kadınları da fuhuşa iter’ düşüncesiyle başlatıldığını öne sürdü. Bunun kabul edilemez olduğunu belirten Gürler, "Biz asla hayat kadını, fahişe demiyoruz, Seks işçisi kadınlar diyoruz. Kadınları bu şekilde ayırmaya devam etmek, zaten toplumdaki ataerkil düzenin devamını sağlamaktır. Kadın bugün ’fahişe, engelli’ diye ayrılırsa, sonra zaten sürekli ayrılır" diye konuştu.
ZATEN AMACINA UYGUN DEĞİL
Sığınma evlerine gelen kadına özgüven geliştirme, yeniden topluma kazandırma gibi uygulamalar yapılması gerektiğini belirten Gürler, Türkiye’deki sığınma evlerinin zaten amacına uygun hareket etmediğini söyledi. Kadının meslek edindirme kursları alması ve sürekli psikologlarla iç içe olması gerektiğine dikkat çeken Gürler, şunları söyledi:
"Bunlar yok. Sığınma evleri sadece barınma amacı taşıyor. Kadın, sığınma evinden çıkınca öldürülüyor. Fuhuş yapan kadınları sığınma evlerine bile almıyorlar. Siz bu kadını almadığınız zaman yine kendini fuhuşa atacak. Namus kavramını kafamızın içine iyice soktular. Seks işçisi kadınların kaldığı sığınma evinde, o sığınma evinin içindeki onların tabiriyle namuslu çalışan kadınların, o kadınlara nasıl davranabileceğini düşünebiliyor musunuz? Zaten sığınma evine gitmek ikinci sınıf. Hiç şansın yok. Namuslu olup olmadığımıza bacak aramıza göre mi karar veriyorlar?"