Güncelleme Tarihi:
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl Fransız sinemasının 'yakışıklı yüzü' Alain Delon'a özel bir bölüm ayırıyor. Festival'de, sanatçının 1960'lardan 1990'lara uzanan zengin sinema kariyerinden seçilmiş 9 film "Beyazperdede Bir İlah" başlığı altında gösterilecek.
Oyuncunun hemen her dönemine uzanan söz konusu seçki, aynı zamanda Rene Clement'dan Henri Verneuil'e, Bertrand Blier'den Jean Pierre Melville'e Fransız sinemasının usta yönetmenlerini de biraraya getiriyor.
Delon'a ayrılan bölümde, Clement'ın "Plein soleil" (Kızgın Güneş /1959), Verneuil'in "Melodie en sous sol" (Vurgun/ 1963), Melville'in "Le Samourai (Kiralık Katil/ 1967), Jacques Deray'in "La piscine" (Sen Benimsin/1968) ve "Trois hommes à abattre" (Üç Adam Ölecek/ 1980), Joseph Losey'in "Monsieur Klein (Kaderi Arayan Adam/1976), Blier'in "Notre histoire" (Ayrı Odalar/1984), Edouard Niermans'ın "Le retour de Casanova" (Kazanova'nın Dönüşü/(1992) ile aktörün kendi yönettiği "Pour la peau d'un flic" (Bir Aynasızın Postu İçin/1981) adlı filmler yer alıyor.
PARAŞÜTÇÜLÜKTEN SETLERE
Oyunculuktan önce Hindiçin'de paraşütçü olarak görev yapan, daha sonra garsonluk, pazarlamacılık gibi çetin işlerde çalışan Alain Delon, ilk filmini çektiği 1957'den beri 45 yıldır sinemaya hizmet ediyor. Onun adını duyurmasına aracı olan yönetmen ise Visconti'den başkası değil. İtalyan ustanın "Rocco e i suoi fratelli / Rocco ve Kardeşleri" adlı filminde rol alması, Delon'a izleyen yıllarda iyice pekişecek uluslararası bir ün kazandırdı. Sahne oyunları da dahil olmak üzere Visconti'yle bir çok projede bir araya gelen aktör, 60'ların başından itibaren şöhret basamaklarını hızlı biçimde tırmandı.
FRANSA'NIN JAMES DEAN'İ
Eşsiz güzellikteki fiziğine uygun biçimde romantik aşık rollerine çıktığı ilk yıllarda, Fransızların James Dean'i olarak sivrildi. Ona gerçek bir oyunculuk fırsatı sunan ilk filmi ise, Festival'de izleyeceğimiz "Plein soleil / Kızgın Güneş" oldu. Patricia Highsmith'in ünlü romanından uyarlanan bu filmde, kurbanının kimliğine bürünen Tom Ripley rolünü canlandırdı ve karakterinin psikolojik çalkantılarını başarıyla yansıttı. "Rocco ve Kardeşleri"nde ona tamamen farklı bir rol öneren Visconti'yle çalışmak üzere bir süre İtalya'da kaldıktan ve orada çeşitli filmler yaptıktan sonra, "Mélodie en sous sol / Vurgun" ile suç-gerilim filmlerine dönüş yaptı. Henri Verneuil'in yönettiği 1963 tarihli bu filmde Delon, Jean Gabin'le birlikte olağanüstü bir oyunculuk sergiledi.
Alain Delon'un beyazperdedeki baskın imajlarından biri olan sert mizaçlı acımasız karakter rolüne çıktığı ilk film ise Melville'in "Le samourai / Kiralık Katil"i oldu. Kara film öğeleriyle bezenmiş bu unutulmaz filmde aktör, kanun-kural tanımayan kiralık bir katili canlandırdı. Ertesi yıl çektiği bir kıskançlık ve cinayet öyküsü olan "La piscine / Sen Benimsin"de ise Romy Schneider, Jane Birkin ve Maurice Ronet ile birlikte kamera karşısına geçti. 1970'te yapımcılığını da üstlendiği "Borsalino"da o dönem Fransız sinemasının çirkin prensi Jean Paul Belmondo'nun karşısında, karizmatik gangster imajını pekiştirerek iyice popüler oldu. Losey'in imzasını taşıyan 1976 tarihli "Monsieur Klein / Kaderi Arayan Adam" ise, Delon'un filmografisinde yeni bir dönemece işaret ediyordu. Oyuncu burada seyircinin alıştığı tiplemelerine bir kez daha sırtını dönerek, filme adını veren karakteri canlandırdı ve eleştirmenlerden bol övgü aldı. Delon böylece, Nazi işgali altındaki Paris'te geçen konusu ve Kafka-Borges karışımı gerilimiyle 70'li yılların en iyi filmlerinden birinde oyunculuk yeteneğini bir kez daha onaylattı.
DELON KAMERANIN ARKASINDA
1970'lerde yapımcılığa el atan Delon, 1981'de yönetmenliğe de soyundu. Gerilim tarzındaki "Pour la peau d'un flic / Bir Aynasızın Postu İçin"in başrolünü, daha sonra "Nikita" ile iyice ünlenecek olan Anne Parillaud ile paylaşırken, bir başka Fransız güzeli Brigitte Lahaie de bir anlığına gözükerek filmin ilginç yüzleri arasındaki yerini alıyordu. Bertrand Blier'nin yönettiği "Notre Histoire / Ayrı Odalar" 1985'te Alain Delon'a En İyi Erkek Oyuncu dalında Cesar ödülünü kazandırdı. Nathalie Baye'in de rol aldığı filmde, evliliği sallantıda olan orta yaş krizindeki bir adamı canlandıran aktör kendi klişesini bir kez daha sarstı. Yine bu dönemde Schlondörff'ün "L'amour de Swann / Swann'ın Aşkı" adlı filminde de rol alarak sanat sinemasına adını bir kez daha yazdırmayı başardı.
Festival programında yer alan en yakın tarihli filminde Delon, yaşamının ve sinema oyunculuğunun özeti sayılabilecek bir role çıktı: Edouard Niermans'ın yönettiği "Le Retour de Casanova / Kazanova'nın Dönüşü"nde (1992) ünlü soylu çapkın Kazanova'yı başarıyla canlandırdı. Delon'un yapımcılığına da katkıda bulunduğu film, Kubrick'in son yapıtı "Eyes Wide Shut / Gözü Tamamen Kapalı"ya da esin kaynağı olan Avusturyalı yazar Arthur Schnitzler'in bir romanından uyarlanmıştı.
1995'te Berlin Film Festivali'nin Onursal Altın Ayı Ödülü'nü alan Alain Delon, genç kızların kalplerini hoplatan yakışıklı bir yüz olmanın ötesinde ünlü yönetmenlerin yapıtlarında sinemaya kazandırdığı ilginç tiplemelerle sadece ülkesi Fransa'da değil, dünya çapında da kabul gördü.