Güncelleme Tarihi:
DÜNYA LİDERLERİNE SESLENİYORUM
“Batı özellikle Hıristiyan dünyasına, Musevilere sesleniyorum. Her şeyden önce insanız. İnsan olarak bizim dinimizde Hıristiyan olmak suç değildir biz ona da sahip çıkıyoruz. Aynı şekilde Musevi’ye de sahip çıkıyoruz. Ama gelin Fransa’da Müslümanlara zulüm varsa biz oraya da sahip çıkalım diye buradan dünya liderlerine sesleniyorum. Özellikle Avrupa ülkelerinde İslam ve Müslüman düşmanlığının adeta veba gibi toplumlara sirayet ettiğini görüyoruz. Müslümanlara ait işyerleri, evler, ibadethaneler, okullar hemen her gün ırkçıların ve faşist grupların saldırısına maruz kalıyor.
Nasıl ki Fransa’da Türk markalı mal satın almayın deniyorsa ben de şimdi buradan milletime sesleniyorum. Sakın Fransız markaları asla iltifat etmeyin, bunları satın almayın.
HUKUKSUZLUKLAR SIRADAN OLDU
Gün geçmiyor ki Müslümanların inanç ve ibadet hürriyetlerini kısıtlayan bir uygulamayla, mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerimi hedef alan bir edepsizlikle, alçaklıkla muhatap olmayalım. İşte Fransa’da yaşananlar, Charlie Hebdo olayı ve duvarlarda ne yazık ki Fransa’nın akli noktadan kontrole muhtaç olan liderinin teşvikiyle bu saldırılar yapılmaya başlandı. Bugün lafa gelince demokrasiyi kimseye bırakmayan birçok batılı devlette Müslümanlara yönelik hukuksuzluklar adeta sıradan hale gelmiştir.
FETÖ KORUNUYORKEN MÜMİNLER DIŞLANIYOR
Batıda Müslüman olmak, Müslümanca yaşamak, İslam’a göre hayat sürmek giderek imkânsız hale geliyor. FETÖ gibi örgütler en üst düzeyde korunurken, dininin gereğini yapmaktan başka gayesi olmayan samimi müminler dışlanmakta, ötekileştirilmektedir. Müslümanların canına kasteden grupların önü açılırken, meşru zeminde faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları baskıya uğramaktadır. DEAŞ gibi teröristlerin işlediği cinayetlerin faturası dinimize ve müminlere kesilerek Müslümanlara yönelik kin ve nefret iklimi körüklenmektedir.
MERKEL’E: HANİ SİZDE DİN ÖZGÜRLÜĞÜ VARDI
Gün geçmiyor ki Müslümanlara ait ibadethaneye, mescide, derneğe yapılan saldırı haberini almayalım. İşte son olarak Almanya ve Avustralya. Daha önce Avustralya’da büyük bir felaketi görmüştük. Şimdi yine ibadethanelere oralarda saldırı gördük. Aynı şey Almanya’da, ben buradan Şansölye Merkel’e sesleniyorum: Hani sizde din özgürlüğü vardı, din veya dinini yaşayanlara karşı devletinizin güvencesi vardı. Peki bir sabah namazında nasıl oluyor da yüzü aşkın polis camiye saldırıyor. Bunların tam tersini siz bugüne kadar Türkiye’den duydunuz mu, hayır. Çünkü bizde gerçek din özgürlüğü var, ama bunlarda yok.
GERÇEK MANADA FAŞİSTSİNİZ
İslam ve Müslüman düşmanlığı kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet başkanı seviyesinde teşvik edilen bir politika haline gelmiştir. Irkçı terörizm, buradan sesleniyorum, işte siz gerçek manada faşistsiniz. Siz gerçek manada Nazi’nin adeta zincir halkalarısınız. Irkçı terörizm, medya ve siyaset eliyle çoğu zaman güvenlik birimlerinin göz yummasıyla toplumda yaygınlaşıyor. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’daki Musevilere karşı yürütülen linç kampanyasının bir benzerine bugün Müslümanlar maruz kalıyor. Avrupalı Müslümanlar bilinçli, planlı, kasıtlı şekilde kandan ve şiddetten beslenen yapıların kucağına itiliyor. Fransa başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde şahit olduğumuz manzara işte budur.
GİRDİĞİNİZ YOLUN SONU FELAKETTİR
Batılı siyasetçiler iç ve dış politikada başarısızlıklarını Müslümanları hedef haline getirerek örtmeye çabalıyor. Koronavirüs salgının sebep olduğu ekonomik sıkıntıların faturası bile Müslümanlara ve göçmenlere kesilmeye çalışılıyor. Korkarım, çok daha karanlık, sinsi bir planının çarkları işlemektedir. 6 milyon insanı Avrupa’da yaşayan bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak muhataplarımıza şu ikazı yapmakta fayda görüyorum. Müslümanları düşmanlaştırarak elde edebileceğiniz hiçbir kazanım yoktur. Çapsızlığını perdelemek amacıyla girdiğiniz bu yolun sonu felakettir. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan katliamlardan herkes ders çıkartmalıdır. İslam düşmanlığını ve ırkçı terörizmi, bir milli güvenlik meselesi olarak değerlendiriyor, planlarımızı buna göre yapıyoruz.
AP ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR
DEAŞ’tan PKK’sına terör örgütlerine nasıl bakıyorsak Neonazi terör örgütlerine de aynı nazarla bakıyoruz. Irkçı terörle mücadelede özellikle AB kurumlarına çok ciddi sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Avrupa Konseyi, İslam düşmanlığını daha fazla görmezden gelemez. Ülkemizle ilgili olur olmaz her konuda görüş bildiren Avrupa Parlamentosu, üç maymunu oynayarak bu meseleyi geçiştiremez.
Avrupa’nın basiret, ahlak, vicdan sahibi liderleri korku duvarlarını yıkmalı, İslam ve Müslüman düşmanlığı hakkında konuşmaya başlamalıdır. Aşırı sağcı fikirlerin, Avrupa’nın ana akım siyasetini esir almasına izin verilmemelidir. Avrupalı siyasetçiler, Fransa Devlet Başkanı Macron’un başını çektiği nefret kampanyasına artık bir dur demelidir. Her ne kadar Macron’un hoşuna gitmese de önceki gün yaptığım çağrıyı buradan tekrarlamak istiyorum. Irkçılık ve İslam düşmanlığı görevi, konumu, makamı ne olursa olsun, insanın akli ve vicdani melekelerini yok eden bir psikozdur. Reddederek, yokmuş gibi davranarak bu sorunun üstesinden gelinmez.
VAHİM SÜRECİN İŞARET FİŞEĞİ
Müslümanlara farklı isimler ve kisveler altında İslamsız bir dindarlık, propan bir din anlayışı dayatılmaktadır. Batıda yükselen İslam karşıtlığı bugün artık kitabımıza, peygamberimize ve tüm kutsallarımıza yönelik topyekün saldırıya dönüşmüştür. Son günlerde yaşanan hadiselere devlet başkanı düzeyinde sergilenen hadsizlikleri, camilerimize yapılan polis baskınlarını sıradan vakalar olarak görmüyoruz. Bu olaylar oldukça tehlikeli, Avrupalı Müslümanlar için çok vahim sonuçlar doğurabilecek bir sürecin işaret fişeğidir."