Güncelleme Tarihi:
FRANSA’nın, Libya’da kaosun giderilmesi bahanesiyle BM şemsiyesine sığınarak geçen hafta sonu başlattığı bombardımanla aynı zamanda Türkiye’nin bu ülke için geliştirdiği özel çözüm paketini de imha ettiği ortaya çıktı. İlk olarak mart başında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Libya lideriyle irtibat halinde olduğu açıklamasının ertesinde özel bir plan üzerinde çalışılmaya başlanmıştı. Fransa’nın sürüklemesi ile adım atan koalisyon güçleri bombardımanının bir gün öncesinde ise gerçekte Libya çözüm paketi şekillenmişti. Aynı anda hem Albay Kaddafi tarafı, hem de muhaliflerle görüşebilen Ankara’nın hazırladığı geniş kapsamlı paketle ilgili olarak taraflarla ön nabız yoklamaları da yapılmıştı. Bu kritik günlerde başlayan bombardıman öncesinde Ankara’nın işlerin olumlu gidebileceğine yönelik beklentisi, Kaddafi’den gelen Türkiye’nin ülkesindeki süreci denetlemesine yönelik sinyallerle güçlendi. Türkiye’nin devletin zirvesinde az sayıda kişinin bildiği ve taraflara iletilen, hatta çerçevesi ABD ile de paylaşılan planının detayları şöyleydi:
3 aylık takvim
- Libya’nın modern dünyaya ayak uydurması, ülkedeki gruplararası dengenin sağlanması ve halkın temel demokratik ihtiyaçlarının karşılanması, akan kanın durması amacı ile yeni bir dönem hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, demokratik sürecin önünü açmak adına adil seçimler ve çağdaş anayasa yapılmalıdır. Bunun için halkta gecikme merkezli tepkiye neden olmaması amacı ile en geç 3 ay içinde bir takvim belirlenmelidir. Bu konuda hem halka, hem de uluslararası camiaya garanti verilmelidir. İvedi, adil ve haklı beklentileri kapsayan takvim olmalıdır. Bu konuda Türkiye her konuda yardıma hazırdır. Uluslararası tecrübeler de seferber edilecektir. Albay Kaddafi, Libya’nın lideri olduğunu söylemektedir. Ancak, bu ülkenin demokratik seçimle iş başına gelmiş bir yönetimi de hak ettiği gerçeğini gözardı ettiremez.
Ailesi seçimde yarışsın
- Bu nedenle de ilk aşamada geçiş süreci anlamında ülkenin mevcut şartları objektif şekilde değerlendirilerek yetki ve yönetimi Kaddafi’nin oğluna bırakabilmesi gündeme gelebilir. Ancak bunun bir aile hanedanı görüntüsüne bürünmemesi için bu kararın da çok iyi değerlendirilmesi lazımdır. Geçiş sürecinde yine oğluna bırakırsa sorun çıkaracağı ihtimali gözardı edilemeyeceği gibi, Kaddafi veya oğlunun ülkeyi yönetmek gibi bir iddiası hala sürerse de bir siyasi parti kurup seçimlerde adilce yarışmaları daha doğru olacaktır. Ülke içinde sosyal dengeler de gözetilmeli, bölgeler arası farklılıklarla ilgili kapsamlı bir çalışma kısa sürede bitirilmelidir.
Fransa için durum kötü
Plan işleseydi, Türkiye muhtemelen uluslararası tarafsız gözlemcilerden kurulu bir mekanizma da kuracaktı. Sürecin içinde yer alan kaynaklar şunları söylediler: “Paris Konferansı’nda Türkiye’yi Libya oyununu dışına atan ve bombardımanla da bir emrivaki yapıp Ankara’yı hatta ABD’yi arka plana itip dünya lideri olduğunu sanan Fransa, aslında şimdi durumun kendisi için ne kadar kötüleştiğinin yavaş yavaş farkına varıyor. ABD’nin tüm süreci kendisiyle koordine edeceğini düşünen Sarkozy, bugün ABD Başkanı Obama’nın sürekli Başbakan Erdoğan ile Libya üzerine değerlendirmelerde bulunduğu gerçeğiyle karşı karşıya. Koalisyon güçlerinin ana aktörleri de Fransa’ya karşı dönmeye başladı. Sonuçta, Libya’da bombalarla çözüm aramak yerine sağduyu ile tüm taraflarla görüşen ve silahı öldürmek için değil insani yardımlar için kullanan ve Libya halkının ihtiyaçlarına ağırlık veren bir çözüm ön plana çıkmaktadır.”