Güncelleme Tarihi:
Paul McCartney'nin bir gün bile ayrı kalmaya dayanamadığı sevgili karısı Linda McCartney, çoktandır onunla birlikte değil. Kansere yenik düşen başarılı fotoğrafçı, müzisyen, vejetaryen yemek ustası ve yazarı, hayvan hakları savunucusu, mükemmel eş ve iyi anne Linda McCartney, ölümünden sonra çıkarılan ‘‘Wide Prairie’’ adlı albümüyle tüm yaşamı boyunca olduğu gibi yine gündemde... Linda McCartney'in bu solo albümü, son 25 yıl içinde kaydettiği parçaları içeriyor. 1972 kasımından beri İngiltere, Amerika, Fransa ve Jamaika'da kaydedilen albüm, Linda McCartney'in ölümünden kısa süre sonra piyasaya çıktı.
Albümdeki bütün parçalarda lead vokallerde ve keyboard'da Linda McCartney yer alıyor. Geri vokallerde aynı zamanda çeşitli enstrümanlar çalan ve albümün prodüktörlğünü de yapan Paul McCartney var. Birkaç parçada ikilinin oğlu James de lead gitar çalıyor. Wide Prairie, Linda McCartney'nin müzik zevkinin yansıdığı bir albüm... Seaside Woman ve Mister Sadman'deki pop reggae, I Got Up ve The Light Comes From Within'deki punk ruhu onun müzik yelpazesini ortaya koyuyor. On Cow ve The White Coated Man gibi parçalarda da hayvan hakları için yaptığı savaşın yansımalarını görmek mümkün.
Bu dizide, Linda McCartney'in albümünün çıkışı nedeniyle Chrissie Hynde'nin Paul McCartney'le yaptığı röportajı okuyacaksınız.
Linda'nın Wide Prairie adlı bu yeni solo albümü nasıl gerçekleşti?
- Linda 70'lerin başından bu yana kendi şarkılarını yazıp kaydediyordu... Beatles'ın ya da benim gölgemizde ve sürekli göz önünde olduğundan, bir de asıl kariyeri bu olmadığı için, onları yayınlamakta biraz utangaç davranıyordu. Bundan birkaç yıl önce bir mektup aldı. Mektubu yazan kız, onun özellikle Seaside Woman şarkısını dinlemekten çok zevk aldığını söylüyor, başka şarkıları olup olmadığını soruyordu. Bu mektuptan sonra şarkılarını bir albümde toplamaya karar verdi. Son birkaç yıldır zamanımızı eski kasetleri bulup, sözleri olmayan şarkılara bakarak geçirdik. Tedavisi için Londra'ya gittiğimizde yapıyorduk bunu daha çok. Appaloosa, I Got Up ve The Light Comes From Within adlı parçaların sözlerini yazdık. Yazarken o kadar gülüyorduk ki tedavi için gittiğimizi bile unutuyorduk. Bu ikimizin de pozitif olmasını sağlıyordu. Ölümünden bir ay kadar önce, albümün son rötuşlarını yapıyorduk. Şu sıralar albümün promosyonunu yapıyor olacaktık. Ve bu ropörtajda benim yerime o konuşuyor olacaktı. Bazı insanlar bunun onun anısına çıkarılmış bir albüm olduğunu düşünebilirler. Ama şunu açıkça belirtmek istiyorum ki, bu albüm zaten planladığımız bir şeydi.
O öldükten ancak birkaç ay sonra stüdyoya girebildim. Bu stüdyo çalışmalarına Tears and Laughter (Gözyaşları ve Gülüş) adını takmıştık. Beatles günlerinden tanıdığım eski arkadaşım Geoff Emerick'in eşi de kansere yenik düşmüştü. Ve ikimiz de ağlıyorduk. Ama sonra Linda'nın ruhunu dinleyip, gülerek onu hatırladık. Bunu yapmak hem çok dokunaklıydı hem de çok iyi hissettiriyordu.
Linda ile 30 yıldır evliydiniz ve çok zorunlu olmadıkça bir geceyi bile ayrı geçirmediniz. Çoğu çift, yaşam tarzları ne olursa olsun, zorunlu olarak ya da isteyerek kendi kendilerine kalmak ister. Onunla yaptığınız bir çeşit anlaşmanın sonucunda mı böyle oldu?
- Hayır, kendiliğinden oldu. Hala Linda'yı kız arkadaşım gibi görüyorum. Aynı 60'lı yıllarda ilk başladığımızdaki gibi, arkadaş gibi... Gece geç saatlere dek çalıştığımda ve dışarıda geceleme fırsatı doğduğunda bile ondan ayrı kalmayı düşünmedim. Ama aramızda bir anlaşma falan yoktu. Sadece onunla birlikte olmaktan zevk alıyordum... Ve sanırım onu kaybetmenin en kötü yanı da bu.
Paranız ve prestijiniz vardı, çocuklarınızı dünyadaki her okula gönderebilirdiniz. Ama siz çocuklarınızı her gün parasız resmi okula götürüp, oradan yine kendiniz almayı tercih ettiniz. Neden?
- Çünkü, pahalı okullara çocuklarını gönderen pek çok insan gördük. Bu insanlar çocukları için en iyisini istiyorlardı. Ama çok üzüntüler de gördük. Sekiz yaşında annelerinden ayrılmak zorunda kalan çocukların ne kadar yıkıldığına şahit olduk. Bu hoşumuza gitmedi. Bir başka şey de çocuklarımız için bakıcı tutmaktı. Bunu istememizin nedeni de çevrede gördüklerimizdi. Arkadaşlarımızın çocuklarından biri bir gün bakıcısına ‘‘Anne’’ diye seslenmişti. Çocuk annenin kim olduğunu unutmuştu ve bu olay bizi şok etmişti. Bu yolu seçmemeye karar verdik. Linda bana çoğu kez büyük evlerde gördüğü yalnızlıklardan ve ailelerdeki sorunlardan söz ederdi. Tura çıksak bile çocukları yanımıza almaya karar verdik. Grip olduklarında onlar İngiltere'de, biz Avustralya'da olup, onlar için endişeleneceğimize, Linda elinde ilaç onların yanında oluyordu. Londra'da gece kulüplerinin çoğunda uyuşturucu vardı. Çocukların güvenliği için endişelendik ve Londra'dan uzakta yaşamaya karar verdik.
Çocuklarımızın gittiği okul 75 kişilikti. Ama okul çocukların çok hoşuna gidiyordu.
Oradaki halk da bizi kendileri gibi kabul etti.
Hiç çocuklarınız olmadan tatile çıktınız mı?
- Hayır. Hatta balayımıza Heather'ı da götürmüştük. İnsanlar biraz şaşırmışlardı. Doğdukları andan itibaren, onlardan çok şey öğrenebileceğimi anladım. Eğer açık olursanız ve zihninizi kapayıp ‘‘Tamam, ben nasıl bir ebeveyn olacağımı biliyorum’’ demezseniz, çocuklardan çok şey öğrenebilirsiniz. Çünkü olayı zaman geçtikçe daha iyi anlıyorsunuz, metni bilmiyorsunuz, bu çocukların nasıl olacaklarını da bilmiyorsunuz, ama onlarla biraz birlikte olup, sürekli konuşmak yerine biraz da onları dinlerseniz, herşey çok daha doğal gelişiyor.
Linda başarılı ve saygı gören bir fotoğrafçıydı... Sizinle evlenmesi kariyerini nasıl etkiledi?
- Evlendiğimzde onun kariyerin mahvettiğimi söylerek şaka yapardım çünkü artık Mrs. McCartney olmuştu, Paul'ün evlendiği Eastman-Kodak mirasçısı... Bu şakayı yapardım ama sanırım bir yere kadar dediklerim doğruydu. Çünkü insanlar onun başarılarını, ‘‘Oh, bunu muhtemeler Paul ayarlamıştır’’ şeklinde yorumluyorlardı. Ama işin iyi tarafı şuydu; Linda insanlar ne düşünürlerse düşünsünler fotoğraf çekmeye devam etti.
Onu makinasız hiç görmedim.
- Onunla ilgili sevdiğimi pek çok şeyden biri de fotoğraf makinesini tutuşuydu. Çok fotoğrafı çekilen biri olarak, fotoğrafçıyı makineyi tutuşundan anlayabiliyorsunuz. Uzun ve güzel parmakları vardı. Beni çeken ilk şeylerden biri de parmaklarıydı. Onunla tanıştığımda ve Beatles'ın fotoğraflarını çektiğinde, kamerayı büyük bir incelikle tuttuğunu hissetiğimi hatırlıyorum. Bir de deklanşöre ne zaman basacağını çok iyi bilirdi. Gördüğüm en iyi fotoğrafçılardan biri olduğuna inanıyorum.
Grubunuz Wings'de klavye çalıp, söylemesi kimin fikriydi?
- İkimizin de... Gecenin geç saatlerinde yatakta plan yapmayı çok severdik. Yatağa gider, televizyon seyreder ve birşeyler yerdik. O zamanlar Beatles dağılmıştı ve ben müziği bırakıp bırakmayacağım hakkında bir karar vermek zorundaydım. Ne yapacağımı konuşurken, yeni bir grup kurabileceğimi düşündüm. Ve Linda'ya ‘‘Kendini perdenin arkasında düşün. Gruptasın, perde açılıyor, orada seyirciler var ve sen grupta çalıyorsun. Bunu başarabilir misin? Bu hoşuna gider mi? Çünkü seni benimli birlikte sahnede görmek istiyorum’’ dedim. Ve o da bunu yapabileceğini ve çok eğlenceli olacağını söyledi.
Rock yıldızlarının fotoğrafçısı
New York, Scarsdale'de büyüyen Linda, Arizona Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar okudu. Fotoğrafçılığa Arizona'da yaşarken merak sardı. Ama kariyerine başlaması New York'a dönmesiyle oldu. 60'ların başlarında New York'taki Town and Country adlı dergide çalışmaya başladı
Hudson Nehri'ndeki bir yat gezisinde The Rolling Stones'un fotoğraflarını çekme şansını elde edince birden popüler oldu. Fotoğraf sevgisiyle müzik zevkini birleştirdi ve müzisyenlerin fotoğrafları üzerinde uzmanlaştı. Jimi Hendrix, The Doors, The Who, Simon and Garfunkel, Bob Dylan, Otis Redding ve The Beatles gibi ünlü müzisyen ve gruplarla birlikte çalıştı. Ve bu sırada Paul McCartney ile tanıştı.
Linda, Rolling Stones dergisinin fotoğrafçısıydı. Rock yıldızlarını çektiği fotoğraflar dünyanın çeşitli yerlerindeki dergilerde yer aldı. Güney Amerika'dan Avustralya'ya kadar dünyanın çeşitli yerlerindeki 50 galeride fotoğrafları sergilendi. Londra'daki ünlü Victoria and Albert Müzesi'nde de sergi açtı. Ve Amerika'da Yılın Kadın Fotoğrafçısı seçildi. Vejetaryen ve hayvansever olan Linda McCartney, hayvanları ve çevreyi korumak için durmaksızın çalıştı. 1989 yılında, vejetaryen yemekleri üzerine ilk kitabını yayınladı. Bu kitap, İngiltere'de en çok satan vejetaryen yemek kitabı olurken, Amerika'da da 250 binden çok satarak best-seller oldu.
Bu kitabından sonra, onu İngiltere'de vejetaryenlik üzerine tek otorite olarak gören medyanın aradığı kişi oldu. 1991 baharında hazır vejetaryen yemeklerini sunmaya başladı ve çok başarılı oldu. Öyle ki, onun yemekleri Londra'daki ünlü Hard Rock Cafe'nin mönüsünde bile yer alıyor.