Güncelleme Tarihi:
Genelde hepimiz çok etkilendiğimiz yerleri, beğendiğimiz şeyleri veya unutmak istemediğimiz anları fotoğraflıyoruz. Bu alışkanlığımız o anları bir fotoğraf karesine sıkıştırarak ölümsüzleştirebileceğimiz yönündeki inancımızdan kaynaklanıyor. Bu bazen gerçekten işe yarıyor. Ama çoğu zaman ters tepiyor. Örneğin turistler ellerinde fotoğraf makineleri ve kameralarla dolaşıp, ilginç veya güzel olan her şeyi art arda kaydederler. İşin gerçeği, çoğunlukla odaklandıkları karenin dışına taşan daha güzel detayları kaçırma eğiliminde olurlar. Ayrıca tabii diğer insanlarla etkileşimimizde hafızamıza kaydettiğimiz her şey o anki duygularımız üzerinden şekilleniyor.
Ve duyguları bir fotoğraf karesine sıkıştırmak pek de mümkün değil. Fotoğrafın hafıza üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla yapılan bir deneyde, müzeye götürülen öğrencilerden 15 objeyi diledikleri gibi fotoğraflamaları, 15 tanesini de sadece izlemeleri istendi. Fotoğrafını çektikleri objelerin daha azını, daha az detayla tarif edebiliyorken, diğerlerine gerçek anlamda odaklanarak baktıkları için rahatlıkla hatırlayabildiler. Ancak eğer objelerin belirli detaylarına zum yaparak çekmişlerse bunları da unutmadıkları görüldü. Hatta fotoğraf karesine sığmayan bölümlerini bile ayrıntılarıyla tarif edebiliyorlardı. Yani bir objeye ne kadar yoğunlaşmışlarsa, hatırlamaları da o kolay oldu.
Bu sonuç ortaya çok çarpıcı bir tablo çıkarıyor. Belki de aynı yöntemi hatırlamak istediğimiz her şey için kullanabiliriz. Fotoğrafı çekilen bir nesne ya da anın unutulmaması için mutlaka odaklanmış olmak gerekiyor. Eğer tüm dikkatimizi ekranda gördüğümüz kareye veriyorsak, daha sonra baktığımızda o kareye sığmayan detayları da görüyoruz. Ama bunu turist örneğinde olduğu gibi seri bir şekilde yapıyor veya ayrıntılara dikkat etmeden çekiyorsak durum tamamen değişiyor.