Evren artık kontrolden çıktı. Sorun yalnızca genişlemesi değil, aynı zamanda genişlemenin kendisinin de hızlanması. Böyle bir genişlemenin tek bir olası sonucu olabilir: sonsuz bir sessizlik ve karanlık, mutlak sıfıra vuran sıcaklık ve yaşamın hiçbir şekilde var olamayacağı şartlar.Evren artık kontrolden çıktı. Sorun yalnızca genişlemesi değil, aynı zamanda genişlemenin kendisinin de hızlanması. Böyle bir genişlemenin tek bir olası sonucu olabilir: sonsuz bir sessizlik ve karanlık, mutlak sıfıra vuran sıcaklık ve yaşamın hiçbir şekilde var olamayacağı şartlar. Bu tez 1998’de neredeyse kanıtlandı. Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı ile Avustralya Ulusal Üniversitesi'ndeki astronomlar, bizden çok çok uzakta gerçekleşen, Ia Tipi süpernova patlamalarını inceliyor ve dünyadan uzaktaki hareket hızlarını ölçüyorlardı. Ia Tipi süpernovalar, evrenin genelinde aşağı yukarı aynıdırlar; bu yüzden evrenin genişleme hızını ölçmede "bir ışık" görevi görürler. Fizikçiler, kökeni belirsiz bir "kara enerji"nin, kütle karşıtı çekim kuvveti gibi davranarak galaksileri birbirinden uzaklaştırdığı sonucuna vardı. Evren genişledikçe, bu evrenin daha da hızlı genişlemesine neden olan kara enerji miktarı da artıyordu. Kara enerji fikrini ilk kez, 1917’de Albert Einstein ortaya atmıştı. Geçen yıl Büyük Patlama’dan (Big Bang) kalan kozmik radyasyonu analiz eden uydu WMAP’nın verdiği verilerle bu fikre ilişkin daha çok kanıt elde edildi. Bu verilere göre, evrenin tamamının yüzde 73’ü kara enerjiydi. Kara madde ise yüzde 23’ünü oluşturuyordu. Bize tanıdık olan maddeler, yani gezegenler, yıldızlar, gaz bulutlarıysa ancak evrenin sadece yüzde 4’ünü işgal edebiliyor. Zekanın sonuGiderek artan miktardaki kara enerji ise galaksileri birbirinden daha daha hızlı uzaklaştıracak ve evrenin karanlık, soğuk ve yalnız bir hale gelmesine neden olacak. Kalan enerji daha geniş alana yayılacağından, sıcaklıklar da hızla düşecek. Yıldızlar nükleer yakıtlarını tüketecek, galaksiler gökyüzünü aydınlatmayı durduracaklar ve evren de, ölü cüce yıldızlar, eskimiş nötron yıldızları ve kara deliklerin çöplüğüne dönüşecek. En ileri uygarlıklar, titrek titrek ışık yayan enerji közlerinin, yani kara deliklerin yaydığı silik, Hawking radyasyonunun etrafına üşüşecekler. O kadar ki, bilgiyi işleyen zeka da yok olacak. Hidroelektrik barajlar olsun, piller olsun, hepsi sıcaklık veya enerjiye bağlı değişim ölçümlerine bağlı çalışıyorlar. Kozmik sıcaklıklar, aynı en en düşük noktaya ulaştıklarında, farklılıklar da yok olacak. İş, enerji akışı, bilgi ve bunlara bağlı olan yaşam, cansız, buz gibi bir durma noktasına inecek. Zeka da aynı kaderi yaşayacak. Siyah, soğuk bir evren trilyonlar olmasa da milyarlarca yıl uzakta bizi bekliyor. İnsanlarsa bu arada, savaşlar, salgın hastalıklar, buzul çağları, göktaşı çarpmaları gibi onlarca felaket yaşayacak. Yaklaşık 5 milyar yıl içinde, Güneş’in dev bir kırmızı yıldıza dönüşmesiyle Dünya’nın nihai yok oluşunu da unutmayalım. Kaçış planı olabilirEvrenin en son gününe kadar yaşayabilmek için, gelişmiş bir uygarlığın, galaksinin çok uzağına kadar uzanacak bir yıldızlararası yolculuğa öncülük etmesi ve yavaşlayan, soğuyan ve karanlıklaşan bir evrenle nasıl baş edileceğini öğrenmesi gerekir. En büyük zorlukları, evren öldüğünde, "burada olmamayı nasıl başarabiliriz" sorusunu yanıtlamak olacaktır.Bu evrenden kaçma planı kulağa absürd gelebilir. Ancak, fizikte böyle bir yolculuğu yasaklayan hiçbir şey yok. Einstein’ın görelilik kuramı, paralel delikleri birbirine bağlayan, kimi zaman da Einstein-Rosen köprüleri diye nitelenen kurt deliklerin var olduğunu savunur; kuramsal ve deneysel fizikçilere göre de, paralel evrenler bilim kurgu değiller. Çok evrenlilik -yani bizim evrenimiz de sonsuz sayıda diğer evrenlerle birlikte vardır- kavramı, bilim adamları arasında büyük destek buluyor.MIT’den Alan Guth’un sunduğu ve Büyük Patlama’dan sonraki saniyenin trilyonda biri kadar bir zaman dilimi içinde evrenin nasıl davrandığını açıklayan genişleme kuramı, WMAP’den alınan verilerle de tutarlılık gösteriyor. Bebek evrenler yaratılıyorGenişleme kuramına göre, evren bugünkü boyutuna, zamanın daha başında kelimelerle anlatılamayacak kadar çabuk ulaştı. Stanford Üniversitesi'nden Andrei Linde ise bu kuramı daha da ileri götürerek, genişleme sürecinin bek bir olay olmayabileceğini ve "anne evrenler"in, sonu olmayan bir döngü içinde, sürekli "bebek evrenler" yarattıklarını öne sürdü. Eğer Linde’nin teorisi gerçekse, kozmik genişlemeler her zaman gerçekleşmekte ve siz bu satırları okurken bile yeni evrenler oluşmakta. Bu evrenden bir diğerine kaçma önerisi doğal olarak bazı sorular da yaratmıyor değil. Mesela, ileri bir medeniyet tam olarak nereye gidebilir, sorusuyla başlayalım. Aslında fizikçiler, paralel evrenlerin doğasını öğrenmeye milyarlarca dolar harcıyorlar. 1997’den beri Colorado Üniversitesi'ndeki bilim adamları, belki de bizimkinin bir milimetre uzağında bulunan par alel evrenlerle ilgili deneyler yürütüyorlar. İsviçre’de çalışmalarBenzer bir çalışmaysa İsviçre’de gerçekleştiriliyor. 2007’de Cenevre’de, dünyanın en büyük atom parçalayıcısı olan Large Hadron Collider çalışmaya başlayacak. Çapı 5.5 kilometreden büyük olan bu dev makine, bir protonun 1/10000’i boyutundaki uzaklıkların izini sürebilecek ve belki de Büyük Patlama’dan bugüne görülmemiş egzotik parçacıkları toplayacak. Makinenin ayrıca, yüksek boyutlarda paralel evrenlerin varlığına işaret edecek, minyatür kara delikler gibi parçacıklar veya süpersimetrik parçacıkları yaratması umuluyor. Bunlara ek olarak da, merkezi uzay olacak, LISA kütle çekim dalgası dedektörü de 2012’de fırlatılacak. Dünya’nın Güneş çevresindeki yörüngesini izleyecek olan LISA. 3 uydu içerecek. Lazer ışınlarıyla birbirleriyle iletişim kuracak olan bu uydular, bir kenarı 3 milyon kilometreden daha büyük uzunlukta bir üçgen oluşturacak. LISA çok çok uzaklardaki, belirsiz kütle çekim dalgalarını tespit etmek üzere tasarlandı. Bilim adamları, bu hassas cihaz sayesinde, diğer evrenlerin varlığının da incelenmesini umuyor. Peki biz neden bekliyor ve şimdiden bu evrenden kaçmayı planlamıyoruz? Yazının geri kalan bölümünde, kaçmak isteyen bir uygarlığa yol gösterici deneyler ve planlar yer alıyor; diğer bir deyişle, evrenin sonunda hayatta kalma kılavuzu. Gitme Zamanı: Kozmik kaçışımızı planlamaya başlamamızın zamanı geldi. Buradaki, dev galaksi M87 gibi görüntüler, evren çağlar boyunca ilerledikçe ölümsüz anılar arasına girecek. Kara enerji sayesinde, yakınlardaki galaksiler bile bizden ışık hızından daha büyük bir hızla uzaklaşacak ve hiçbirinden
haber alamayacağız. Sonunda atomlar bile hareket edemeyecek kadar soÄŸuyacak; zaman bile kendini donduracak ve çırpınan uygarlıklar için artık çok geç olacak.Evreni terk etmenin 7 yoluBu durumda insanlığın önündeki tek seçenek, bizim evrene paralel var oldukları öne sürülen, ama göremediÄŸimiz diÄŸer bir evrene, bir kurt deliÄŸi yaratarak kaçabilmek ve uygarlığımızı orada yeniden kurabilmek... Ä°ÅŸte bir kurt deliÄŸi yaratmanın 7 yolunun bilim kurgusal senaryosu.HER ÅžEYÄ° İÇEREN BÄ°R KURAM BUL VE BU KURAMI DENEÄ°leri bir uygarlık, bilinmeyene dalmadan önce, diÄŸer tarafa geçiÅŸi mümkün kılacak yolları iyi öğrenmesi gerekir. Sona ilerlerken bilim adamlarının, evrenimizi diÄŸerlerine baÄŸlayan solucan deliklerin kararlılığını hesaplamak için kuvantum kütle çekimi kanunlarını keÅŸfetmesi gerekiyor. Bugünse, her ÅŸeyi kapsayan Äžkimilerine göreyse tek kuramın, Sicim Kuramı ya da M-kuramı olduÄŸuna inanılıyor. Bu kuram, tüm yarı-atomik parçacıkların, minik bir sicim veya zar üzerindeki farklı titreÅŸimler olduÄŸunu savunur. Bunlar sıradan sicimler deÄŸil, yüksek boyuttaki hiper-uzayda titreÅŸen sicimlerdir. Ä°lkesel olarak, evrenimiz 11 boyutta sürüklenen dev bir zar olabilir ve sonunda da komÅŸu zarlar veya evrenlerle çarpışabilir. Evrenimiz ile komÅŸu evrenin, iki paralel sayfa gibi birbirlerinin 1 milimetre mesafesinde gezinmeleri olasıdır. Bu denli küçük bir mesafeyi birleÅŸtirmek içinse, dev güçte bir düzeneÄŸe ihtiyacımız vardır. DOÄžAL YOLLARDAN OLUÅžMUÅž BÄ°R KURT DELİĞİ ARAÅžTIREÄŸer bu evrenden bir diÄŸerine kaçmak istiyorsak uygun bir çıkış bulmamız lazım; mesela bir kurt deliÄŸi, boyutsal bir kapı veya burayı oraya baÄŸlayan kozmik bir tünel. Kimi doÄŸal yollarla oluÅŸacak birçok olasılık var. Ä°nanılmayacak kadar çok enerji açığa çıkarmış olan Büyük Patlama; kozmik ipler, yanlış boÅŸluklar veya negatif madde veya enerji gibi, fiziÄŸin tüm sıra dışı varlıklarını da geride bırakmış olabilir. Evrenin ilk geniÅŸlemesi öyle çabuk ve patlayıcı ÅŸekilde gerçekleÅŸmiÅŸ olabilir ki küçük kurt delikleri bile esnemiÅŸ ve çıplak gözle görülebilir boyutlara parçalanmış olabilir. Böyle varlıkların keÅŸfi, ölmekte olan bir evrenden kaçmaya büyük yarar saÄŸlar. EÄŸer gerçekten varlarsa, onları bulsak iyi olur. Buna ihtiyaç duyana kadarsa, belki de bugünden milyarlarca yıl sonra, geliÅŸmiÅŸ bir uygarlık bu kapıların birinin önünde sendeleyecektir. Bilgisayarınızı geliÅŸtirin: Einstein’ın denklemleri, paralel evrenlerin varlığına izin veriyor. Ancak kurt deliÄŸinin diÄŸer tarafında ne olduÄŸunu hesaplamak için, bugün varolanların da ötesinde devasa boyutlarda bilgisayar gücüne ihtiyacımız olacak. BÄ°R KARADELÄ°K İÇİNE Ä°NSANSIZ BÄ°R UZAY ARACI YOLLAKaçışın bir diÄŸer yolu, karadeliklerdir. Karadeliklerin bir avantajı, evrende çok fazla bulunmalarıdır. Evrenimizin ortasındaki karadelik, güneÅŸimizin tam 3 milyon katı kütleye sahiptir. Tabii ki halledilmesi gereken birkaç teknik sorun var. Birçok fizikçi, karadelik içine yapılacak bir yolculuÄŸun ölümcül olacağını düşünüyor. Einstein’ın denklemleri, karadelik içinden geçiÅŸin mümkün olabileceÄŸini söylese de, kuvantum etkileriyle baÅŸa çıkılamayabilir. Öte yandan, bizim karadelik fiziÄŸi üzerine bilgimiz henüz çok başında ve bu varsayımlar henüz hiç denenmedi. Mantıklı bir denemeyse, karadeliÄŸin içinden geçmesi için bir uzay aracı gönderilebilir. Tabii ki, böyle bir yolculuÄŸun bileti tek gidiÅŸ kesilecektir. Çünkü her bir karadelikten geri dönüş yoktur; ışık bile yoÄŸun kütle çekiminden kaçamaz. Aracın, bu ufuk noktasından geçene ve tüm iletiÅŸimin kesileceÄŸi ana kadar vereceÄŸi bilgiler toplanabilir. Bu noktayı, yoÄŸun ve büyük olasılıkla ölümcül bir radyasyon alanı sarar. Bir araç, bu bölgeden tam olarak ne kadar radyasyon geçtiÄŸi saptayabilir. Bu, sonraki uçuÅŸlar için önemli bir veri olabilir. Bir araç beraberinde, karadeliklerin kararlılığı hakkında kritik sorular da getirebilir. 1963’te matematikçi Roy Kerr, hızlı dönen bir karadeliÄŸin bir noktaya deÄŸil, daha çok merkezkaç kuvveti yüzünden parçalanamayan bir halkaya dönüşeceÄŸini gösterdi. Kerr’in halkasına bakarak ÅŸu söylenebilir: evrenimizin merkezindeki bir kurt deliÄŸi, bizi aynı evrendeki diÄŸer noktalara veya sonsuz sayıdaki paralel evrenlere baÄŸlayabilir. Bu paralel evrenler, bir gökdelendeki asansörün katları gibi üst üste yığılmış olabilir. Bilim adamlarıysa, Kerr’in halkasına giren birine ne olacağı konusunda farklı görüşleri savunuyor. Bazıları, bir aracın gönderilmesinin ufuk noktasını tekilliÄŸe indirgeyeceÄŸini ve tüm deliÄŸi tamamen kapatacağını öne sürüyor. Bu tartışma, Stephen Hawking’in 7 yıl önce yaptığı ünlü açıklamasını temmuz ayında geri çekmesiyle daha da alevlendi. Hawking, karadeliÄŸe giren bir bilginin, bir daha ele geçmeyecek ÅŸekilde kaybolmayabileceÄŸini söylüyordu. Ãœnlü bilimciye göre, karadeliÄŸe bir araç yollamak, deliÄŸin yaydığı Hawking radyasyonunu rahatsız edebilir ve bilginin dışarı sızmasına izin verebilirdi. Bir araç yollamak ve neler olacağını görmek için birçok nedeniniz var aslında. YAVAÅž ÇEKÄ°MDE BÄ°R KARADELÄ°K YARATBir karadeliÄŸin ufuk çizgisi yakınında üsteleneceÄŸi özellikleri araÅŸtırdıktan sonra yapılacak iÅŸ, yavaÅŸ çekimde bir karadelik yaratmak ve uzay-zaman’daki özelliklerine iliÅŸkin daha detaylı deneysel veri elde etmek olabilir. Einstein 1939’daki bir makalesinde, kendi kütlesi altında yavaÅŸ yavaÅŸ çöken yıldızlara ait birikmiÅŸ yığınak kütlesini ele almıştı. Bu denli bir kütlenin tek başına büyük bir karadelik yaratamayacağı sonucuna varan Einstein, ancak yine de cismi ÅŸiddetle içeri doÄŸru çökebileceÄŸi ÅŸeklindeki, bize bugün tanıdık gelen kavramı hiç dikkate almamıştı. Bilim adamının çalışmaları, "dönen bir sisteme, eÄŸer birisi yavaşça ek madde veya enerji gönderirse, bir içe çökme yaÅŸanabileceÄŸi ve bir karadelik oluÅŸabileceÄŸi" olasılığına yanıt vermiyor. Sözgelimi bir uygarlığın, galaksi düzeyinde madde tutma kapasitesine sahip olduÄŸunu hayal edin. Bir kara delik oluÅŸturmak için boyutu Manhattan kadar olan, ancak Güneş’imizden daha büyük kütleye sahip, dönen nötron yıldızları bir araya toplanabilir. Kütle çekimi yıldızları aÅŸamalı olarak birbirlerine yaklaÅŸtıracaktır. Mümkün olan noktada, ileri teknolojiye sahip bilim adamlarımız da karışıma daha fazla nötron yıldızı katabilirler. Toplam madde 3 güneÅŸ kütlesini geçtiÄŸi anda, birleÅŸik kütle çekimi yıldızları dönen bir halka içine, yani Kerr kara deliÄŸine çökmeye zorlar. Gelecekteki bilim adamları, solucan deliklerinin nasıl oluÅŸtuklarına iliÅŸkin çok fazla bilgiye sahip olacaklar. Nazikçe karıştır:Bilim adamlarının, düzensiz bir süpernova patlamasına benzeyen bir patlamaya neden olmamaları için nötron yıldızlarının hareketinin yavaÅŸ olması gerekiyor. EÄŸer düzgün gerçekleÅŸtirilirse, süreç sonunda biri bu evrende diÄŸeriyse öbür evrende olmak üzere iki Kerr halkası yaratılması gerekir.NEGATÄ°F ENERJÄ° YARATKerr halkalarının öldürücü veya kozmik ortamlar için çok kararsız olduÄŸu kanıtlanırsa, geliÅŸmiÅŸ bir uygarlık, negatif madde veya negatif enerji kullanarak yeni bir kurt deliÄŸi açmayı düşünebilir (Ä°lkesel olarak, negatif madde veya enerjinin, neredeyse hiçbir ağırlığı yoktur. Bu, pozitif enerji taşıyan ve aÅŸağı düşen karşı-kütleden farklıdır). Caltech Ãœniversitesi'nden Kip Thorne ve ekibi, 1988’de, yeterli negatif madde veya enerji bulunuyorsa, bir ziyaretçinin içinden serbestçe geçip geri dönebileceÄŸi bir kurt deliÄŸinin yaratılabileceÄŸini ortaya koymuÅŸtu.Henüz hiç kimse negatif enerji veya negatif maddeyi görmemiÅŸ olsa da, laboratuarda "Casimir Etkisi" adı altında saptandı. Ä°ki yüksüz, paralel levha olduÄŸunu düşünün. Teorik olarak aralarındaki kuvvetin sıfır olması gerekir. Ancak, eÄŸer yalnızca birkaç atom kadar birbirlerinden uzaÄŸa konurlarsa, o zaman aralarındaki boÅŸluk, düzensiz kuantum deÄŸiÅŸikliklerinin oluÅŸması için yeterli olmayacaktır. Bunun sonucunda da, levhalar çevresindeki alanda yaÅŸanan kuantum deÄŸiÅŸikliÄŸi sayısı, aralarındaki boÅŸluktan büyüktür. Bu fark, iki levhayı itici bir net kuvvet yaratır. Hendrik Casimir, bu etkiyi 1948’de tahmin ederken o günden bugüne kadar da deneysel olarak kanıtlandı. Sözü geçen enerji miktarı çok önemsizdir. Casimir etkisini pratik dünyaya uygulamak için, paralel levhaların birbirlerine, en ileri teknoloji kullanılarak aklın hayalin alamayacağı bir yakınlıkta yerleÅŸtirilmeleri gerekir. Bu deÄŸer, uzunluÄŸun en küçük ölçüsü olan Planck uzunluÄŸunda (10 üzeri eksi 33) olabilir. Ardından da, bu iki paralel levhanın tek bir küre haline getirildiÄŸini ve bu fraksiyonel aralık içinde birbirlerine bastırıldıklarını düşünün. Ortaya çıkan Casimir etkisi, küre içinde bir kurt deliÄŸi açmaya yetecek enerjiyi yaratabilir. BEBEK EVREN OLUÅžTURHem Kerr halkası hem de negatif enerji teorisinin güvenilmez çıkması halinde, Guth’un geniÅŸleme kuramı daha zor bir kaçış planı sunuyor: bir bebek evren yaratmak. Guth’un da altını çizdiÄŸi gibi, evrenimize benzeyen bir ÅŸeyler yaratmak için, 10 üzeri 89 foton, 10 üzeri 89 elektron, 10 üzeri 89 pozitron, 10 üzeri 89 nötrino, 10 üzeri 89 antinötrino, 10 üzeri 79 proton ve 10 üzeri 79 nötrona gerek vardır. Ancak Guth’a göre, bu maddenin pozitif enerjisi, kütle çekiminin negatif enerjisiyle tamamen ortadan kaldırılmıyor. (EÄŸer ki evrenimiz tamamen kapatılsaydı ki durum öyle deÄŸil, her iki deÄŸer de birbirini yok ederdi). DiÄŸer bir deyiÅŸle, bir bebek evren yaratmak için gereken toplam madde miktarı, yalnızca birkaç onsa (0.028 kg.) denk gelebilirdi.Prensipte, uzay-zamanın belirli bölgesinin kararsız olması ve "yanlış boÅŸluk" denilen bir hale girmesi durumunda bebek evrenler doÄŸar. Evrenimizi yaratmak için gereken yanlış boÅŸluk, 10 üzeri -26 santimetre geniÅŸlik gibi inanılmayacak küçük bir deÄŸerdir. EÄŸer, bir onsluk maddeden böyle bir yanlış boÅŸluk yaratılmışsa, yoÄŸunluÄŸu santimetre küp başına 10 üzeri 80 gram gibi hayret verici bir deÄŸer olacaktır. Birkaç onsluk maddeyi bir araya getirmek kolaydır; gereken küçük hacme sıkıştırmaksa bugünkü koÅŸullarda mümkün deÄŸildir. Çözüm için, aÅŸağı yukarı Planck enerjisine eÅŸit gerçeküstü bir enerji miktarının küçük bir alanda toplanması gerekir. Ä°ÅŸte size, geliÅŸmiÅŸ bir uygarlığın deneyebileceÄŸi 2 yaklaşım.6a.Lazerle İçeri DoÄŸru Çökecek Bir Makine YapLazer ışınlarının gücü aslında sınırsızdır; yalnızca lazer yayan maddenin kararlılığı ve güç kaynağın enerjisiyle sınırlandırılmıştır. Günümüzde katrilyon vat üreten Petavat lazerleri mevcuttur. KarşılaÅŸtırmak gerekirse, dev bir nükleer santral, sürekli de olsa yalnızca bir milyar vat üretebilir. Bir X ışınının, nükleer bombanın ürettiÄŸi enerjiyi hedef alıp akla hayale gelmeyecek kadar büyük bir güç itkisi oluÅŸturması ise teorik olarak mümkündür. GeliÅŸmiÅŸ bir uygarlık, çok daha büyük ölçekte bir cihaz yaratabilir. GeleceÄŸin bilim adamları, göktaÅŸlarının üzerine dev lazer istasyonları kurup, ardından da tek bir notaya milyonlarca lazer vuruÅŸu ateÅŸleyerek günümüz teknolojisini silip süpürecek sıcaklıklar ve basınçlar yaratabilir. Her bir lazerin gücü, nükleer bir bombayla saÄŸlanabilir. Ancak böyle bir cihaz, sadece tek bir kullanımlık olabilir.Bu dev lazer ışınlarını ateÅŸlemenin bir amacı, bir odayı 10 üzeri 29 Kelvin derecesine ısıtarak içerde yanlış bir boÅŸluk yaratmaktır. Bir diÄŸer amaçsa, birbirlerine Planck mesafesinde olacak bir çift küresel tabakayı sıkıştırmak ve Casimir etkisiyle negatif enerji yaratmak olabilir. Her iki durumda da, oda içinde evrenimizi bir diÄŸerine baÄŸlayacak bir solucan deliÄŸi açılarak kaçmamız saÄŸlanmalıdır.6b.Kozmik Atom Parçalayıcısı YapSu anda bilim adamlarının kullanabildiÄŸi en büyük güç üreten cihaz, Large Hadron Collider’dır. 2007’de devreye girmesiyle 14 trilyon elektron volt üretmesi bekleniyor, ancak bu deÄŸer bile yanlış boÅŸluk yaratmak için gereken enerjinin katrilyonda biridir.Ancak, güneÅŸ sistemimizin çapında bir parçacık hızlandırıcısı da iÅŸi görebilir. Devasa büyüklüklerdeki sac mıknatıslar, göktaÅŸları üzerine stratejik aralıklarla yerleÅŸtirilebilir. Bunun amacı, GüneÅŸ çevresinde hedef alınan bir ışını kırmak ve odaklamaktır. Ayrıca Large Hadron Collider’ın, dev halka çevresinde yarı-atomik parçacıkları güçlendirmek için radyo frekansı enerjilerini kullanan dev parçacık hızlandırıcı teknolojisinin son örneÄŸi olabileceÄŸini not etmekte yarar var. Fizikçiler, lazerle çalışan ve milyarlarca elektron volt üretebilecek hızlandırıcıların masa üstüne koyulacak boyutlarını geliÅŸtirmeye baÅŸladı bile. Bilim adamları bugüne kadar, güçlü lazer ışınlarını kullanarak metrede 200 milyar elektron volt hızını elde ettiler, ki bu yeni bir rekordur. Süreç çok hızlı ilerliyor ve enerji faktörü her 5 yılda 10 faktör büyüyor. GeliÅŸmiÅŸ bir uygarlığın bunları mükemmelleÅŸtirmek için uzun yılları var.NANO-ROBOTLARI GÖNDERBuraya kadar saydığımız kurt deliklerinin iÅŸe yaramadığını varsayalım. Belki de kararlı deÄŸillerdi, içinden geçilemeyecek kadar küçüktüler ya da radyasyon etkisi bakımından çok yoÄŸundular. Peki ya geleceÄŸin bilim adamları, bir kurt deliÄŸinden yalnızca atom boyutundaki parçacıkların güvenle geçeceklerini saptarsa? Durum böyleyse, zeki uygarlığın tek bir seçeneÄŸi kalır: diÄŸer tarafta insan uygarlığını yeniden yaratmak için kurt deliÄŸine bir nanobot (Nano-robot) gönderilmelidir.Aslında bu, doÄŸada hep var olan bir süreçtir. Bir meÅŸe aÄŸacı, yeni bir aÄŸaç yaratmak için gereken tüm genetik bilgiye sahip tohumları üretir ve yayar. Bu tohumlar ayrıca, kolonileÅŸmeyi mümkün kılacak yeterlilikte besinle doludur. Nanoteknolojiyi kullanan geliÅŸmiÅŸ bir uygarlık, bu kendi kendini kopyalayabilen, minik makine içine büyük miktarlardaki bilgiyi kodlayabilir ve bu makineyi boyutsal bir geçiÅŸ noktasına gönderebilir. Atom boyutlarındaki madde, ışık hızında yolculuk yapabilir ve kararlı ve deÄŸerli minerallerle dolu bir aya inebilir. YerleÅŸtikten sonra, elindeki hammaddelerden faydalanarak kendinin milyonlarca kopyasını yapacak kimyasal bir fabrika yaratabilir. Bu yeni robotlar, daha sonra diÄŸer yakın aylara ateÅŸlenerek yeni fabrikalar kurar ve daha milyonlarca kopya oluÅŸturur. Kısa bir süre sonraysa, trilyonlarca robot uzay aracından oluÅŸan bir küre, ışık hızına yakın geniÅŸler ve tüm galaksiyi ele geçirir.Ardından bu robot araçlar, dev biyoteknoloji laboratuarları kurarlar. Taşıdıkları çok deÄŸerli bilgiyi Äžyani uygarlığın en eski yerlilerinin yeniden yüklenmiÅŸ DNA sekanslarını- kuvözlere enjekte ederler ve tüm türü klonlarlar. GeleceÄŸin bilim adamları, yerel halkın kiÅŸiliklerini ve anılarını bu nanobotlara kodlamayı baÅŸarırsa uygarlık yeniden doÄŸmuÅŸ olacaktır. EÄŸer gün gelir de baÅŸka bir zeka yaÅŸam tarzıyla karşılaşırsak bu, Enterprise yıldız gemisi gibi uçan bir tencere içinde olmayacaktır. Ay üzerinde terk ettikleri bir robot araçla karşılaÅŸmamız çok daha büyük bir olasılıktır. Discover, bilim dergisinden (Michio Kaku) aktardığımız bu astrofiziksel bilimsel ve kurgusal senaryo şöyle bitiyor: "Bu, Arthur C. Clarke’ın 2001: A Space Odyssey hikayesinin temelini oluÅŸturuyordu. Clarke’ın hikayesi, belki de dünya dışı bir zekayla karşılamanın bilimsel olarak en doÄŸru anlatımıydı. Filminde, bu mantık bilim adamlarınca ilk dakikalarda birleÅŸtirilmiÅŸti, ancak yönetmen Stanley Kubrick son düzeltmelerinde söyleÅŸileri kesip attı. Garip Ama Gerçek: KulaÄŸa biraz fantastik gelse bile, tüm bu senaryolar geleceÄŸin uygarlığının kapasiteleri dahilindeki fizik ve biyoloji kanunlarıyla tutarlılık gösterir. Bunların tümü, geniÅŸleyen bir evrenin son günlerini yaÅŸayan uygarlığın yegane kaçış ÅŸansları olabilir. Â
button