Fiyat istikrarı sağlanmadı

Güncelleme Tarihi:

Fiyat istikrarı sağlanmadı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2007 15:07

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, enflasyon riskine dikkat çekerek "Bugün gelinen nokta fiyat istikrarı olarak tanımlanamaz" dedi.

Haberin Devamı

Yılmaz, Gaziantep Genç İşadamları Derneğinin (GAGİAD) düzenlediği “Para  Politikaları” konulu konferansta, kısa vadeli faiz oranlarının Merkez  Bankasının temel politika aracı olduğunu belirtti.

 “Kısa vadeli faiz oranlarına ilişkin kararımızı, enflasyon hedeflerini  gerçekleştirmeye, enflasyonu hedefle uyumlu politikasının içinde kalıcı  bir şekilde tutmaya yönelik olarak almaktayız” diyen Durmuş Yılmaz,  faiz politikalarının başka bir amacı ya da hedefinin olmadığını  vurguladı.
 
Yılmaz, kısa vadeli faiz oranlarına ilişkin kararların temelinde sinyal  etkisi olduğunu, sinyal etkisiyle aktarım mekanizması üzerinden toplam  talebi kontrol etmenin, beklentileri yönlendirerek enflasyon hedeflerine  ulaşmanın amaçlandığını ifade ederek, şöyle konuştu: “Şimdi şu söyleniyor; (Merkez Bankası faizleri indirirse ekonomide faiz  yükü azalacaktır, dolayısıyla da Merkez Bankası faizleri indirirse iyi  olur) deniyor. Bunu zaman zaman basından okuyoruz. Sizin aranızda da  böyle düşünenler vardır. Elbette Merkez Bankasının kısa vadeli faiz  oranlarının diğer faiz oranlarının üzerinde bir etkisi var, aralarında  bir ilişki söz konusu. Fakat bu ilişkinin ne kadar güçlü olduğu  ekonominin gelişmişlik düzeyiyle ilgili. Örneğin geçen yılın Nisan  ayında Merkez Bankası faiz oranlarını indirdiğinde Hazinenin borçlanma  faiz oranı Merkez Bankasının faiz oranının altındaydı. Fakat Merkez  Bankası faiz oranlarını uzun süre yatay götürmesine rağmen değişen  şartlardan, güven unsurunun zedelenmesinden dolayı Hazinenin faiz  oranları Merkez Bankası faiz oranlarının yatay gitmesine rağmen hızla  yükseldi. Arkasından Merkez Bankası buna tepki verdi, Hazinenin faizleri  tekrar düşmeye başladı.

Merkez Bankası olarak, eğer faiz düşürme şartları oluşmadan, enflasyon  kontrol altına alınmadan, sizler enflasyonun düşeceğine inanmadan bizim  yapacağımız bir faiz indirimi, Hazinenin daha fazla faiz ödemesine de  neden olabilir.”
         
DÖVİZLE BORÇLANMA
         
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası faiz oranlarıyla döviz kuru arasında çok  yönlü ve karmaşık bir ilişki olduğunu belirtti. Döviz piyasasında zaman zaman hızlı ve ani hareketler gözlenebildiğini  ifade eden Durmuş, güçlenen makro ekonomik yapıya bağlı olarak  dalgalanmaların şiddetinin azaldığını, süresinin kısaldığını vurguladı.
       
Yılmaz, piyasalarda temel eğilimin hep istikrarın yeniden tesisi yönünde  olduğunu vurgulayan Durmuş, ancak dalgalanmaların önemli maliyetinin  olduğuna dikkati çekti.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz şunu söylüyoruz, ekonomi çok canlı ve çok dinamik. En son  yaşadığımız kurdaki dalgalanma ne ilk ne son, bundan sonra da dalgalanma  olacak. 2001'den bu yana 8 tane dalgalanma oldu. Bunların boyutları 106  gün ile 9 gün arasında değişti. Ekonominin makro temelleri güçlü  olduğundan ve de ileriye yönelik beklentiler güçlü olduğundan, istikrara  olan güven sağlam olduğundan her defasında dalgalanma sonrasında kur ve  faiz eski seviyelerine döndü.

Bundan sonra da bu tür dalgalanmalar olabilir, olmayacak değil. Kur  inebilir de çıkabilir de. Bizim piyasaya söylediğimiz şey şu, dövizle  borçlanmayın derken (döviz yükselecektir) demiyoruz. Biz diyoruz ki,  (dövizin fiyatını piyasa belirliyor, döviz yükselebilir de düşebilir  de). (Geliriniz yoksa mümkün olduğu kadar dövizle borçlanmayın)  diyoruz.”

BU ENFLASYONLA İSTİKRAR KAZANMAK ZOR

Haberin Devamı

Yılmaz, Gaziantep Genç İşadamları Derneği'nin (GAGİAD) düzenlediği  “Para Politikaları” konulu konferansta, yüzde 10 dolayındaki  enflasyona uzun süreli istikrar kazandırmanın mümkün olamayacağına  dikkati çekti.
 
Türkiye ve dünyadaki örneklerin, enflasyonun bu seviyelerde istikrarlı  olarak kalmasının çok zor olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Yılmaz,  “Enflasyona endeksli bonolar ile nominal bonolar arasındaki faiz  farkının yüksek olması ülkemizde halen enflasyon risk priminin yüksek  olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bugün gelinen noktayı fiyat  istikrarı olarak tanımlamak mümkün değildir” dedi.

Yılmaz, Merkez Bankası'nın toplumun refah seviyesine yapacağı en önemli  katkının fiyat istikrarına ulaşılması yoluyla olacağını vurgulayarak,  “Türkiye'nin artık yüksek kronik enflasyon dönemlerine dönme lüksü  yoktur. Bugüne kadar toplumun özverisiyle elde edilen kazanımları kısa  vadeli çıkarlara feda etmemeliyiz. Biz kararlı para politikası ile  enflasyonun mutlaka aşağı gitmesini sağlamalıyız ve sağlıyoruz” diye  konuştu.

Para politikasının enflasyon üzerindeki gecikmeli etkilerinin  hissedilmeye başlandığını, hizmet enflasyonundaki düşüşün  belirginleştiğini kaydeden Yılmaz, şunları anlattı:  “Baz senaryo altındaki tahminimiz yıllık enflasyondaki düşüşün  önümüzdeki aylarda devam edeceğine işaret etmektedir. Enflasyonun yaz  aylarında yüzde 8'in altına düşeceği ve daha sonra kademeli inişini  sürdürerek 2008 yılının ortaları itibarıyla yüzde 4 hedefine  ulaşılacağını tahmin ediyoruz.

Hedefi revize etmek kolay, fakat maliyetlidir. Zor, sonuçta faydalı  olanı tutturmaya çalışmak ve tutturmaktır. Merkez Bankası, hedefin  tutmasının zor olduğu dönemde hedefi değiştirmeye kalkarsa hedeflerin  bir anlamı kalmaz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası zor olanı  seçmiştir.”
       
MERKEZ BANKASININ KARARLI DURUŞU

Yılmaz, hedefi revize etmenin maliyetinin, gelecekte hazine faizlerinin  daha yüksek düzeylerde oluşması olduğunu vurguladı.
 
Oysa orta vadede hedefe ulaşılma konusunda kararlılık sergilenmesinin  uzun vadede faizleri düşürücü etki yapıp, hazinenin borçlanma  maliyetinin düşmesini, borçlanma vadelerinin kolaylıkla uzatabilmesini  sağlayacağını vurgulayan Yılmaz, “Bunun örneğini son dönemde hep  beraber gördük. Merkez Bankası faizlerinin yüzde 17,5 seviyesinde sabit  tutulduğu dönemde, beş yıl vadeli hazine tahvilinin faizi Haziran  2006'daki yüzde 20 civarındaki seviyelerinden dün itibarıyla yüzde 16,65  seviyesine kadar geriledi. Faizlerdeki bu düşüşü sağlayan unsur Merkez  Bankasının kararlı duruşuyla enflasyonun kontrol altına girdiğinin  anlaşılmasıdır. Bir diğer ifadeyle bu olumlu gelişme orta vadeli  hedeflere olan bağlılığımızın getirdiği güvenin bir sonucudur” dedi.
         
KARARLI PARA POLİTİKASI VE YATIRIMLAR
         
Yılmaz, kararlı para politikasının yatırımları uzun vadeye  yönlendireceğini belirtti.Sıcak para politikasının sıcak parayı yani kısa vadeli sermayeyi ülkeye  çektiği iddiasının hem teorik olarak eksik, hem de veriler tarafından  desteklenmediğini ifade eden Yılmaz, sıkı para politikasının, yerinde  uygulandığında enflasyonun ve dolayısıyla kısa vadeli faizlerin ilerde  düşeceğine olan güveni artıracağını, böylece kısa vadeli değil uzun  vadeli yatırımları cazip hale getireceğini kaydetti.

Sözlerini yakın dönemden örnek vererek sürdüren Yılmaz, şöyle konuştu: “Mayıs 2006'da enflasyon yükseliş eğiliminde ve politika faizleri yüzde  13,25 düzeyinde iken son 12 aylık sıcak para girişi 11,8 milyar dolar  düzeyindeydi. 2007 yılının Mart ayı itibarıyla ise gecelik faizler yüzde  17,5 seviyesindeyken son 12 aylık sıcak para girişi sadece 1,4 milyar  dolar olmuştur. Yabancı yatırımlar artan güven sonucunda uzun vadeye ve  doğrudan yatırıma yönelmiştir.

Küresel likidite ve finansman koşulları önemlidir, ancak asıl  belirleyici unsur ülkelerin ekonomik temellerindeki iyileşmedir. Bunu  gözlemek için ABD ve Avrupa Merkez Bankalarının politika faizlerini  yüzde 1 ve yüzde 2 seviyelerinde tuttukları dönemde Türkiye dahil tüm  gelişmekte olan ülkelerin varlıklarının çok daha düşük düzeyde  fiyatlandığını hatırlamak gerekir.”
         
“ENFLASYONLA MÜCADELE BÜYÜMEYE ENGEL DEĞİL”
       
Yılmaz, enflasyonla mücadelenin büyümeye engel olmadığını, Türkiye'de de  enflasyonla mücadele edilirken ve enflasyon düşerken yüksek büyüme  oranlarına ulaşıldığını vurguladı. 2007 yılı büyüme oranının program tahminlerine yakın gerçekleşmesinin  beklendiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye ekonomisinin, refah düzeyini  artırmak, kişi başı gelir seviyesinde gelişmiş ülkelere yakın bir  seviyeye ulaşmak ve genç nüfusuna istihdam yaratabilmek için  sürdürülebilir bir yapıda ve yüksek hızda büyümek zorunda olduğuna  dikkati çekti.

Yılmaz, makro dengelerin tesisine ilişkin uygulamaların ve yapısal  reformların kararlı bir biçimde devam etmesi, makro yapının mikro  reformlarla desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.

“Kayıt dışı ekonomi mutlaka kayıt altına alınmalı. Büyüme süreçlerinde  araştırma ve geliştirmeye, yeniliklere (inovasyon) dayalı bir aşamaya  geçilmesi şarttır” diyen Yılmaz, işsizliğin de ekonomik ve sosyal  politikaların çözüm için odaklanmaları gereken temel alanların başında  geldiğini ifade etti.

Yılmaz, iş gücü piyasasında yapısal bir dönüşüm söz konusu olduğunu  ifade ederek, 2002 yılından bu güne tarım sektöründen tarım dışı  sektörlere hızlı bir geçiş gerçekleştiğini, bu sürecin devam etmesinin  beklendiğini vurguladı.

İşgücü piyasasına ilişkin yapısal sorunların planlı, uzun vadeli ve arz  yönlü politikalar çerçevesinde kalıcı çözüme kavuşturulması gerektiğini  kaydeden Yılmaz, iş gücü ve işletmelerin değişimlere uyum  kapasitelerinin artırılmasının çözüm için mutlaka adım atılması gereken  alanlar olduğunu bildirdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!