Güncelleme Tarihi:
İstanbul Film Ekimi 17 Ekim'de başlıyor. Festival bu sene geçen yılların aksine iki hafta sonunu kapsayacak şekilde uzatılmış. Ayrıca 6 filmin galası ve bir çok ünlü yönetmenin yeni filmleri festival kapsamında gösterilecek. İstanbul Film Ekimi kapsamında gösterilecek filmlerden sizin için seçtiklerimiz ve galalar bu rehberde.
İşte galası yapılacak filmler;
2008 yapımı bir komedi olan Barselona Barselona'nın ardından Woody Allen, sonunda yuvası New York'a ve sorunlu karakterlerine geri dönüyor. Bu kez kamera, bohem bir hayatın peşinde kariyerini ve evliliğini mahveden Boris Yellnikoff'u izliyor. Tuhaf bir adam olan Boris ile genç Melody'nin hikayesini anlatan film kuantum mekaniği, talihin önemi, evlilik, deha, aldatma ve cinsel uyanışlar hakkında Woody Allen imzalı bir yapım.
Büyük sinemacı Theo Angelopoulos'un uzun süredir beklenen son eseri, Ağlayan Çayır'la başlayan üçlemesinin ikinci filmi. Stalin'in ölümünden Watergate skandalına, Vietnam savaşından Berlin duvarının yıkılışına, son elli yılda 20. yüzyıla damgasını vurmuş olaylara ve sonsuz tarihe doğru bir yolculuğa çıkaran film kendi öyküsünü anlatan bir yönetmeni ele alıyor.
Piyano filmi ile Cannes tarihinde Altın Palmiye'yi kazanan tek kadın yönetmen olan Jane Campion, 2005'te İstanbul'da Altın Lale jürisinin başkanı olmuştu. Campion'ın “kariyerinin en iyi filmi” olarak övülen Parlak Yıldız, İngiliz şair Keats'in yaşamının son yıllarını dokunaklı bir anlatımla gözler önüne seriyor. Muhteşem doğa manzaralarıyla bezeli bu romantik film, 1818 yılında, Londra'nın hemen dışında geçiyor.
Aşkım, zengin erkekleri baştan çıkarmasıyla meşhur 49 yaşındaki Léa de Lonval'le, daha 19 yaşındaki havalı ve deneyimsiz Fred'in altı yıl süren ilişkilerini anlatıyor. 1900'lerin başında Paris'te geçen filmde Léa, rakibesi Charlotte'un oğlu Fred'i kadınlar hakkında bir şeyler öğrenmesi için kanatları altına alır.
2009 Cannes'da Altın Palmiye ödülünü alan film, Birinci Dünya Savaşı öncesinde 1913-14 yıllarında Almanya'nın Protestan kuzeyinde bir köyde olan biteni izliyor ve öğretmenin yönettiği koroyu, korodaki çocukları, onların ailelerini, yani baronu, kâhyayı, papazı, doktoru, ebeyi ve çiftçileri gözlüyor. Huzursuz edici, zorlayıcı, ürpertici filmlerin uzlaşmaz yönetmeni Michael Haneke, bu kez sırlar, kötü niyet, entrika ve aile kavgalarıyla örülü, Bergmanvari bir köy portresi çiziyor.
Avrupa sinemasının önemli ismi Ken Loach'ın filmi futbol delisi bir postacıyı anlatıyor. Daha önceki bazı filmlerinde futbol sahneleri kullanan ve gerçek bir futbol hastası olan yönetmen Ken Loach, komedi ve dram öğelerini içeren bu filminde, Manchester United'ın 1997'de futbolu bırakan Fransız forveti Eric Cantona'yı hayallerinde gören Manchester'lı postacı Eric'i anlatıyor.
Sizin için seçtiğimiz diğer filmler:
2009 Venedik Gençlik Jürisi: Altın Aslancık
Benim Cici Silahım, Fahrenheit 9/11 ve Hasta'nın ardından muhalif belgeselci Michael Moore, bu kez meslek yaşamı boyunca izini sürdüğü bir konuyu mercek altına alıyor: kapitalizm. Öfkeyle yoğrulmuş mizahıyla bu belgesel, Wall Street kurtarma planıyla (ya da Moore'un tabiriyle “finansal darbeyle”) sonuçlanan mali krizin ardından şu soruyu soruyor: Kapitalizm aşkının bedeli nedir? Eylül ayında Venedik Film Festivali'nde dünya prömiyeri yapılan filmde Michael Moore, batık bankalardan birine eline boş bir torbayla girip “Amerikan halkının parasını geri istiyor”, Wall Street bankacılarına mali terimlerin anlamlarını soruyor ve bu çarpık aşkın kötücül sonuçlarını araştırıyor.
2009 Sundance Bağımsızlık Ruhu Jüri Özel Ödülü
“Son zamanların en iyi ve en özgün Amerikan komedilerinden biri” olan bu “zekice, sürprizlerle dolu, incelikli” film, ünlü “heteroseksüel panik”le dalgasını geçerken yakın dostluğun sınırlarını “eşcinselliğin de ötesinde” zorluyor. Mutlu bir evlilik sürdüren Ben, üniversitedeki çılgın günlerini çoktan ardında bırakmıştır. En yakın arkadaşı Andrew ise gezgin ve umursamaz bir sanatçı olmayı seçmiştir. Yıllar sonra yeniden görüşen iki eski arkadaş, eski tempolarını yakalamışken, alkolün su gibi aktığı bir partide amatör bir porno film yarışmasına katılmaya karar verirler. Kameranın önünde sevişecek, sınırları ve zihinleri zorlayacaklardır. Eşcinselden de öte, porno değil, sanat için...
Che 1 Arjantin / Che part one: The Argentine
Başrolünde Benicio Del Toro'nun oynadığı ve yine efsane yönetmenlerden Steven Soderbergh'in filmi 2008 Cannes'da Del Toro'ya "En iyi erkek oyuncu" ödülünü getirdi. Markstist devrimci Ernesto "Che" Guevara'nın yaşamını belgere dayanarak calnadıran iki bölümlü bu film yedi yıl boyunca "takıntılı bir araştırma" sürdüren Benicio Del Toro
Che 2 Gerilla / Che part two: Guerilla
Che, birbiriyle çelişen iki fikri temel alan Marksist diyalektiğe bir gönderme olacak şekilde iki farklı tempo, iki farklı renk skalası, iki farklı görüntü oranı, iki farklı zamansal akış benimseyen iki bölümden oluşuyor. Her bir bölüm, sonları farklı biten iki devrim mücadelesi ve bu devrimlerde tutulan iki günlüğü temel alıyor: Küba ve Bolivya. Bu ikinci bölüm, Küba Devrimi'yle şöhret ve güce kavuşan Che'nin Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmayla başlıyor. Che ardından Bolivya'ya gidiyor ve dağlarda onu bekleyen gerillalarla buluşuyor. Ne var ki, başlattığı Bolivya mücadelesi, ölümüyle sonuçlanıyor. Filmin öyküsü, Che'nin günümüzde bir idealizm, kahramanlık, fedakârlık ve kararlılık simgesi olarak tanınmasına yol açan olayların izini sürüyor.
,