Güncelleme Tarihi:
Wikileaks’le bağlantısı olmayan, Filistin müzakere altyapısından sızdırılan bu belgeler, giderek çaresiz kalan Filistinlilerin daha fazla imtiyaz ve toprak vererek İsrail’i bir anlaşmaya çekmeye çalıştığını, diğer yandan boş yere ABD’den yardım istediğini ortaya koyuyor.
Belgeler, uzun dönemde Filistin Başmüzakerecisi Saib Erekat ve Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın siyasi kariyeri için ölümcül olabilir.
Erekat, belgelerin “bir avuç yalan” olduğunu öne sürse de, Guardian ve El Cezire, bilgilerin Filistin bürokrasisi içindeki birçok kaynaktan alındığını duyurdu.
İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki etkisini artırmaya devam ettiği sırada giderek güçten düşen Filistin liderleri, belgelerin ortaya koyduğu bazı unsurlara karşı savunmasız kalacak:
- Birleşmiş Milletler (BM) ve Filistinlilere göre, Filistinli müzakerecilerin, İsrail’in 1967’deki işgalden bu yana topraklarının genişletilmesi için öngördüğü teklif yasadışı şartlarda yapıldı.
- Filistinli müzakerecilerin uzlaşma çabaları kutsal alanları da içeriyor. Ancak 2000 yılında Camp David’de yapılan görüşmeler bu konu yüzünden başarısız olmuştu.
- 1948’de yerinden edilen Filistinli mültecilerin anavatana geri dönmeleri konusunda bir gelişme yok. Dahası kimse, Lübnan, Suriye, Ürdün, Gazze ve Batı Şeria’daki kamplarda yaşayan yüz binlerce mülteciye, bugün İsrail olarak bilinen yere geri dönmeyeceklerini söylemeye niyetli değil.
- Filistin Yönetimi ve İsrail arasındaki güvenlik işbirliği ve bu işbirliği kapsamında 2008-2009 kışında, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği Dökme Kurşun Operasyonu’ndan Filistin Yönetimi’nin haberdar edilmesi.
SADECE ÜMİT VERDİLER
Belgeler, Abbas ve Erekat’ın müzakere sürecinde sistematik olarak aşağılanan ve Filistinlileri sadece ilerleme adına ümitlendirmek için temsil eden kişiler gibi gösteriyor. Diğer yandan, Filistinli müzakereciler imtiyaz vermeye ne kadar istekliyse İsrail’in de o kadar ilgisiz olduğu görülüyor.
Abbas ve Erekat, Filistin’in dengeleyici güce sahip olmadığı, İsrail’le savaş halinde olmadığı için “barış” diye yanlış anlandırılan bir sürecin sınırları içinde hareket ediyor. Aslına bakılırsa, her ikisinin de elinde İsrail’in gerçekten isteyebileceği bir şey yok. Bu yüzden, Abbas’ın savunucuları, ABD’nin İsrail’e baskı yapması için belki de tek gerçekçi teklifi sunduğunu öne sürebilir.
Ayrıca, bazıları Abbas’ın yerleşimlerdeki inşaatların askıya alınması için diretmesini, İsrail’in yerleşimler üzerindeki hakkını kabul etmek için görüşmeleri devam ettirmeyi amaçlayan bir ön şart olarak görüyor.
POLİTİK GÜÇLERİ TÜKENDİ
Abbas’ın hükümeti, baskıcı taktikler uygulamak konusunda duraksayarak ilerliyor. BM Güvenlik Konseyi’ne tüm İsrail yerleşimlerini kınaması için baskı uyguluyor. Ancak Filistin Yönetimi’nin aynı yerleşimlerin İsrail topraklarına katılması konusunda istekli olması, yaptığı uluslararası baskının güvenirliğini zayıflatıyor.
Önümüzdeki haftalarda belgeleri çürütmeye çalışacak olan Abbas ve Erekat’ın karşısında sorun, tüm siyasi sermayelerini uğruna tükettikleri barış sürecinin güvenilirliklerini gözle görülür şekilde aşındıracak olması. Dahası, Abbas’ın bir dönem daha görev yapması zora girerken, ardından gelecek Filistin liderinin İsrail’in ikna olacağı şartlarda iki devletli çözümü kabul edebilmesi şansı da azalıyor.
İsrail ve Filistin’in iki devletli çözüm için anlaşma olasılığı biraz daha azaldı. Bu durum, 1967’de başlayan işgalin sona ermesini ve Filistinlilerin haklarının tanınmasını, uluslararası kamuoyunun kucağına bıraktı.
http://twitter.com/HurriyetPlanet