Murat BARDAKÇI
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2001 01:57
Üzeyir Garih Eyüp Mezarlığı'nda öldürüldü. Ama Musevi bir işadamı müslüman mezarlığında ne yapıyordu?
Üstelik Eyüp Mezarlığı Nakşibendiler'in gömüldüğü bir yer; Hürriyet yazarı
Murat Bardakçı'nın deyimiyle
‘‘Nakşi Tarlası’’ idi.
Daha şubat ayında Nakşi lider
Esat Coşan, Süleymaniye Camii'ne izin verilmeyince
‘ikinci tercih’ olarak Eyüp'e defnedilmişti.
Üstelik
Garih, Nakşi şeyhi Küçük
Hüseyin Efendi ve Mareşal
Fevzi Çakmak'ın kabirlerinin hemen yanıbaşında bulunmuştu.
Peki
Atatürk'ün Genelkurmay Başkanı Mareşal
Fevzi Çakmak
bir Nakşibendi miydi?
Çakmak'ın
İnönü'ye göre daha
‘muhafazakár’ olduğu hep bilinirdi. Ama Cumhuriyet'in kuruluşundan 1944'e kadar Genelkurmay Başkanı olarak görev yapmış bir kişi bir Nakşi mürit olabilir miydi?
Üzeyir Garih'in ölümüyle bu da tartışılmaya başlandı. Bazı yazarlar
Çakmak'ın Nakşi olduğunu öne sürdüler. Torunlarından
A. Fevzi Çakmak imzasıyla gazetemize gönderilen mektupta ise,
‘‘Türk Ordusu'nun 22 yıl Genelkurmay Başkanlığı'nı yapmış bir kişinin tarikat üyesi olması mümkün müdür?’’
diye soruyor.
Fevzi Çakmak şeyhinin yanına gömülmek istediÜzeyir Garih'in ölü olarak bulunduğu yer eski İstanbullular tarafından
‘Nakşi Tarlası’ olarak bilinirdi. (...)
‘Nakşi Tarlası’nda defnedilmiş olan tasavvuf büyükleri arasında
‘kutup’ olduğuna inanılan Küçük
Hüseyin Efendi de vardı. Nakşibendi büyükleriden olan ve keramet gösterdiği söylenen Küçük
Hüseyin Efendi'nin müridleri arasında hem Osmanlı döneminin, hem de Cumhuriyet'in ilk yıllarının önde gelen birçok ismi bulunuyordu ve Mareşal
Fevzi Çakmak da Şeyh'in müridlerindendi. (...)
Küçük
Hüseyin Efendi'nin müridlerinden olan Mareşal
Fevzi Çakmak'ın vasiyeti de aynıydı, yani o da şeyhinin yanına gömülmeyi istiyordu. 1950'de vefat eden Mareşal'in cenazesi son derece olaylı geçmiş ve radyoların matem yayınına geçmemesini bahane eden çok kalabalık bir genç grubu cenazeyi Eyüpsultan'a kadar eller üzerinde taşıyarak, Küçük
Hüseyin Efendi'nin yanıbaşına defnetmişti. Cenaze töreninin bu şekle dönmesi daha sonra Türk siyasi tarihinde çok önemli bir gelişme olarak nitelenecekti.
Mareşal
Fevzi Çakmak'ın mezarının Ankara'da 12 Eylül'den sonra kurulan devlet mezarlığına nakledilebilmesi için yapılan çok sayıda girişim de sonuçsuz kaldı.
Çakmak ailesi, Mareşal'in kemiklerinin nakline yani mezarının şeyhinin yanından alınmasına izin vermediler.
(26 Ağustos 2001)
Torun A. Fevzi Çakmak’ın mektubuAtatürk'ün arkadaşının tarikat üyesi olması mümkün mü?Türk iş dünyasının önde gelen isimlerinden merhum
Üzeyir Garih'in hain bir saldırı sonucu öldürülmesine ilişkin
haberler arasında Mareşal
Fevzi Çakmak'la ilgili yazılan yazılar gerçeği yansıtmamakta olup, böyle menfur bir olayla ilgili haberlerde Mareşal
Fevzi Çakmak'a bu tür gerçek dışı isnatlarda bulunulması sanırım en başta Türk Cumhuriyet tarihine karşı yapılmış bir haksızlık ve saygısızlıktır. Mareşal,
Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarındandı ve hatta yakın tarih incelendiği zaman görülür ki
Atatürk'ün vefatına kadar ikili ilişkilerinde en ufak bir sorun olmayan sayılı kişilerdendi.
İYİ BİR MÜMİNDİİlk Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmiş, TBMM'ce Mareşallik rütbesi verilmiş, Cumhuriyet'in kurulmasından vefatına kadar sürekli Atatürk'ün yanında yer almış ve Türk Ordusu'nun 22 yıl Genelkurmay Başkanlığı'nı yapmış bir kişinin tarikat üyesi olması mümkün müdür?
Mareşal
Fevzi Çakmak çok iyi bir asker, büyük bir vatansever olduğu kadar dini bütün bir müslümandı. İlk din eğitimini eski Tophane müftülerineden olan Dedesi
Hacı Bekir Efendi'den almıştı.
AİLE KABRİ ORADAVefatından sonra Eyüp Mezarlığı'na gömülmeyi vasiyet ettiği doğrudur, ancak bunun nedeni, basında yer aldığı gibi Şeyh
Küçük Hüseyin Efendi'nin yanına gömülmek istemesi değil, 1939 yılında vefat eden çok sevdiği kızı
Ayşe Muazzez ve Dedesi
Hacı Bekir Efendi'nin yattığı aile kabrine defnedilmek istemesidir. Bu husus Hürriyet Gazetesi'nin 11.4.1950 tarih ve 703 sayılı nüshasında da belirtilmiştir. Eyüp'teki mezarlığa kadar gidilirse Mareşal
Fevzi Çakmak ile Şeyh
Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarlarının belirtildiği gibi yan yana olmadığı görülecektir.
Mareşal
Fevzi Çakmak'ın cenazesindeki olaylara gelince, Mareşal 1946 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız aday olmuş ve İstanbul'dan en yüksek oy alarak milletvekili olmuştur.
Tüm ülke çapında çok iyi tanınan ve halk tarafından çok sevilen bir kişiydi. 10 Nisan 1950 tarihinde vefatı üzerine dünya radyoları matem yayınına geçtiği halde Türkiye radyolarının oyun havası çalması halkı galeyana getirmiş ve cenaze töreni kontrol edilemez hale gelmiştir. Bunun, daha sonraları yazıldığı gibi Türk siyasi tarihinde çok önemli bir gelişme olarak nitelenmesi,
Atatürk'ün vefatından sonra ve özellikle son 20-30 yıldır belirli çevrelerce yeniden yazılmak istenen Türk tarihinin bir yorumudur.
NAKİL UYGUN DEĞİLDİDevlet mezarlığına nakline aile tarafından izin verilmediği hususu doğrudur. Ancak bu da yazıldığı gibi
‘‘Mareşal'in kemiklerinin nakline yanaşılmadığından şeyhinin yanından alınmasına izin vermediler’’ ifadesi tamamen gerçek dışı olup, aile 40 yıl önce ölmüş bu büyük insanın kemiklerinin aile mezarlığından alınıp Ankara'da Devlet Mezarlığı'na naklini uygun görmediği için buna izin vermemiştir.